Okul servis minibüsünde unutulan Alperen'in ölümüne ilişkin dava

- İzmir'in Çiğli ilçesindeki okul servis minibüsünde unutulmasının ardından yaşamını yitiren 3 yaşındaki Alperen Sakin'in ölümünde ihmali olduğu iddia edilen sanıkların yargılanmasına başlandı - Okulun kurucusu İşgören: - "Süre kazanmak için eşimi aradım 'Kameranın fişini çek, velilerden gelen olursa, şu anda uygun olmadığını söyle' dedim" - Servis görevlisi D.K: - "Servis aracını açtık. Alperen'in cansız bedenini bulduk. Nurcan öğretmen kucağına alıp götürdü"

Google Haberlere Abone ol
Okul servis minibüsünde unutulan Alperen'in ölümüne ilişkin dava

İZMİR (AA) - İzmir'in Çiğli ilçesinde okul servis minibüsünde unutulmasının ardından yaşamını yitiren 3 yaşındaki Alperen Sakin'in ölümünde ihmali olduğu iddia edilen sanıklar hakim karşısına çıktı.

Karşıyaka 2. Asliye Ceza Mahkemesinde görülen davada, tutuklu sanıklar okulun kurucusu Yurdagül ve servis şoförü eşi Taner İşgören, tutuksuz sanıklar usta öğretici A.G. ile servis görevlisi olarak çalıştırılan D.K. müştekiler Alperen Sakin'in anne ve babası Buket Sakin ve Serkan ile taraf avukatları katıldı.

Anaokulunda servis şoförü olarak çalışan tutuklu sanık Taner İşgören savunmasında olay gününü anlattı.

- "Kamerayı kapattım, fişini çektim"

İşgören, Alperen'in yokluğunun fark edilmesiyle, anahtarı servis görevlisi D.K. ve aşçıya verdiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Birkaç dakika sonra da servisten D.K ve Tülay Hanım geldi. Alperen, Tülay hanımın kucağındaydı. Eşimi aradım. Evimiz okulun karşısında olduğu için hemen geldi, 'ambulansa haber verdiniz mi' dedi, Alperen'in o halini görünce Nurcan Altıok ile eşim hemen hastaneye götürdüler. Ondan sonra beklemeye başladık, daha sonra hastaneden eşim beni aradı, 'velilerden okulun kamera kayıtlarını görmek isteyenler var, fazla kargaşaya meydan vermemek için kamera görüntülerini gösterme.' dedi. Bunun üzerine ben de kamerayı kapattım ve fişini çektim. A.G'yi yönlendirme gibi bir durumum olmadı."

Tutuklu sanık ve okulun kurucusu Yurdagül İşgören olay günü rahatsız olduğunu, bir öğrencinin doğum günü nedeniyle kısa bir süre anaokuluna gittiğini daha sonra evine geçerek, uyuduğunu kaydetti.

Eşinin aramasıyla uyandığını ve olayı öğrendiğinde hemen okula koştuğunu belirten İşgören, şunları söyledi:

"Gittiğimde Alperen yerde yatıyordu, Nurcan Hanım'ın bir elinde su ve bir elinde kolonya vardı 'Ambulansı aradınız mı' dedim, kimseden ses çıkmadı. Vakit kaybetmemek için Nurcan Altıok'la beraber kendi aracımızla Medical Park'a götürdüm. Dörtlüleri yakarak, kornalarla. 5-6 dakika içerisinde hastaneye götürdüm, 17.00 sıralarında hastaneye gittim, doktora teslim ettim, doktor Nurcan Hanım'a sorduğunda 'Nurcan Hanım uykuda bu haldeydi' diyerek teslim etti, sonrasında Buket ve Serkan Bey'i aradım, konum paylaştım, Nurcan Hanım bana gerçeği anlattı, 'öğretmenimiz biz çocuğu serviste bulduk.' dedi, hastane kalabalıklaştı, anne kriz geçirdi, anne 'Alperen'in kameradan son halini görmek istiyorum.' dedi. O anda sakinliği korumak en azından bir süre zaman kazanmak için eşimi aradım, 'kameramın fişini çek, velilerden gelen olursa, şu anda uygun olmadığını söyle.' dedim. Bir süre ailemin yanında kaldım, velilerden okula gelenler olduğunu söylendi, okula geçtim, orada ortamın sakinleşmesini söyledim, polise 'bana süre verin, söz veriyorum kamera kayıtlarını size vericem.' dedim. 15-20 dakika sonra da teslim ettim."

Olay günü servis görevlisi olarak çalışan D.K. saat 8 gibi Alperen'i annesinden teslim aldığını, koltuğa oturttuğunu, emniyet kemerini taktığını, ortalama on öğrenci aldıklarını ve saat 8.45 gibi okula geldiklerini anlattı.

D.K. çocuklardan Hiragül'ün durmadığı için onu yanına yöneldiğini belirterek, "Ağladığı için emniyet kemerini çıkardım, kucağıma aldım. Çocukları tek tek indirdim. 2 yaşındaki çocukların çantalarını da aldım. Efe de ağlıyordu, onu da aldım. Çocuklarla birlikte okula girdik. Bu süre zarfında servisin kapısını ben kapatmadım. Nurcan öğretmene çocukları teslim ettim. Çocukların ayakkabılarını dolaplarına yerleştirdim." dedi.

Saat 10.00 civarında doğum günü partisi düzenlendiğini, kendisinin de palyaço kıyafeti giydiğini aktaran D.K, çocukların pasta ve kurabiye tükettiği için öğle yemeği yemeden saat 15.00'e kadar uyuduğunu ifade etti.

D.K. çocuklar uyandıktan sonra Arzu öğretmenin çocukların bezlerinin değişeceğini söylediğini belirterek, "Çocukların bezlerini almaya gittim. Alperen'in çantasını bulamadım. Yedek bezi vardı. Sıra Alperen'in bezi değişmeye geldiğinde Alperen yoktu. Arzu öğretmene sordum, 'Bugün gelmedi.' dedi. Ben Alperen'in geldiğini söyledim ısrarla, Nurcan öğretmene sorduk. O da 'Görmedim.' dedi. Hemen Taner Abi'nin yanına gittik, ona 'Servisi kontrol ettin mi?' dedim. 'Yok' dedi. 'Servis anahtarını Nurcan öğretmenle bana verdi, 'Bakın' dedi. Servis aracını açtık. Alperen'in cansız bedenini bulduk. Nurcan öğretmen kucağına alıp götürdü." diye konuştu.

- "Okuldan git, yoksa hapse gireceğiz"

D.K. savunmasına şöyle devam etti:

"Taner Abi gidince Alperen'in cansız bedenini Yurdagül Hanım'ın odasına götürdü. 'Ambulans çağırmadınız mı?' dedim. Taner Abi 'Yurdagül'ü bekliyoruz.' dedi. Yurdagül gelince Alperen'i battaniyeye sarıp hastaneye götürdüler. Daha sonra Arzu öğretmen bana gelerek, 'Sakin ol, Alperen uykudayken oldu diyeceğiz.' dedi. 'Ben bunu söyleyemem' dedim. Aradan 15 dakika geçtikten sonra Yurdagül beni aradı, 'Sakin ol, derhal okuldan git yoksa hepimiz hapse gireceğiz.' dedi. Ben de 'Servis aracını Taner Abi kontrol ediyor.' dedim."

D.K. soru üzerine servisle ilgili hiçbir tecrübesi bulunmadığını, olayın yaşandığı anaokulunda da ilk 2 hafta birinin yardımcı olduğunu devamında da tek başına çalıştığını kaydetti.

Tutuksuz sanık olay günü okulda görevli öğretmen A.G. ise Alperen'in yokluğunu fark edip, serviste bulduklarında Nurcan öğretmenle Alperen'i, Taner İşgören'in odasındaki halıya yatırdıklarını ve Taner İşgören'in eşini arayarak, 'Çocuk öldü, çabuk gel.' dediğini aktardı.

Daha sonra Nurcan Hoca ile Yurdagül İşgören'in Alperen'i hastaneye götürdüğünü kaydeden A.G. ifadesine şöyle devam etti:

"Zaman geçtikten sonra Taner Bey'in telefonu çaldı. Biriyle konuştu ama kimle konuştu bilmiyorum. Taner Bey kamera kayıtlarını söküyordu. Ekranını söküp bir poşete koydu. Bunları Tülay Hanım'a verdi, nereye götürdü bilmiyorum. Taner Bey 'servise çıkalım.' dedi. Ben itiraz ettim. Israrla çıkacağımızı, diğer çocukların velilerinin beklediğini söyledi. Çıkmak zorunda kaldım. Çocukları ailelerine teslim ediyordum. Taner Bey'in telefonu çaldı. Bana telefonu verdi. Telefonun ekranına baktığımda Ahmet S. yazıyordu. Telefondaki Ahmet S. 'Arzu sen misin?' dedi. 'Evet benim.' dedim. 'Şimdi söyleyeceklerimi dikkate al, hiçbir şekilde doğruyu söylemeyeceksin. Alperen'in yatakta öldüğünü söyleyeceksin, aile zaten kabullendi. Doğruyu söylersen meslek hayatın biter.' dedi. Ben ağladım. Bana 'Hiç ağlama daha kötü şeyler de olabilir.' dedi. Eda öğretmen okulda yoktu sonradan okula gelmişti. Bana, 'Yatakta oldu diye söyle, fazla detaya girme.' dedi. Bizi ilçe emniyet müdürlüğüne götürdüler. O anda Ahmet Bey'in baskı ve tehdidi aklıma geldi. İlk onun dediği gibi ifade verdim. Ancak vicdanım rahat değildi. İfadeden sonra Ahmet Bey yanıma geldi. 'Benim dediğim gibi mi ifade verdin.' dedi. Ben de 'evet' dedim. O an Ahmet Bey'in yüzünde rahatlama görünce vicdanım rahat değildi. O an Nurcan öğretmen de gelmişti. Birlikte polise doğruları, gerçekleri anlattım."

Okula müfettişler gelmeden önce okula bilgi verildiğini ileri süren sanık A.G. müfettişler gelmeden Yurdagül İşgören'in kendisini bebeklerle evine götürdüğünü hatta müfettişlerin 2 gün üst üste gelince 2 gün bebeklerle Yurdagül İşgören'in evine gittiğini anlattı.

- "Ailemizin içerisinde büyük yıkım var"

Alperen'in babası Serkan Sakin ise sabah Alperen'i annesinin servise verdiğini belirterek, şunları anlattı:

"Olay günü Yurdagül İşgören'in araması ile hastaneye gittik. Hastanede gelip bana, 'Alperen'in uyku apnesi var mı, uyku krizi geçirir miydi' diye sorular sordular. Yaklaşık 40 dakika acilin önünde bekledik. Bize 'çocuk geldiğinde öldü' dediler. Eşim düştü bayıldı. Bize uyku krizi, uyku apnesi var mı diyen kişiler yanımdan uzaklaştı. Dışarıya çıktığımızda bir kişi gelip, beni teselli etmeye çalışıyordu. Onun daha sonra sanık A.S. olduğunu öğrendim. Bana 'Bunları 17 senedir tanıyorum. Emin olun, çocuklarınıza iyi bakmışlardır.' diye söyledi. Kim olduğunu sorunca yanımdan uzaklaştı. Eşim bağırdı, 'çocuğuma ne yaptınız, kamera kayıtlarını istiyorum.' dedi. Uzakta Yurdagül İ. telefon ile konuşuyordu. Sanıkların tamamından şikayetçiyim. İşimi kaybettim, ailemin içerisinde çok büyük yıkım var."

- "2 gün uykuda öldü diye biliyordum"

Anne Buket Sakin ise kendisine Alperen'in öğle uykusuna yatırıldığını, bütün çocukların geldiğini, Alperen'in gelmediğini, uykuda öldüğünü söylediler. Ben iki gün oğlumun bu şekilde öldüğünü biliyordum." dedi.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı avukatı Müjgan Bilgen Özen, sanıkların yargılama sonucu, Asliye Ceza Mahkemesi'nin vereceği cezanın aştığını düşündüklerini, dosyanın Karşıyaka Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesini talep etti. Özen, tutuksuz sanıkların da tutuklu yargılanması talebinde bulundu.

Müşteki avukatları da dosyanın Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesini talep etti.

Tutuklu sanıkların avukatları, müvekkillerinin tahliyelerini talep etti. Mahkeme başkanı bu celse dinlenecek olan tanıkların saatin geç olması nedeniyle bir sonraki celse dinlenilmesine, sanıkların ağır cezada yargılanması taleplerinin ve tutuksuz sanıkların tutuklu yargılanması taleplerinin reddedilmesine, eksikliklerin giderilmesine karar vererek, duruşmayı erteledi.

- "Adalete güvenimiz tam"

Duruşma sonrası konuşan Alperen Sakin'in babası Serkan Sakin, "Mahkememiz 20 Kasım'a ertelendi. Sanıklar ve biz dinlendik. Aynı acıyı yaşadık. Adalete güvenimiz tam. İnşallah adalet tecelli edecektir." dedi.

Ailenin avukatı Fikret Türkyılmaz ise "Alperen’in ölümü servis yönetmeliklerinin değişmesine sebep oldu. Servis araçlarının denetlenmesine sebep oldu. Alperen’in vefatı bu konuda diğer çocukların mağdur olmasını engeller diye düşünüyoruz. Adaletin tecelli etmesi için mücadele ediyoruz." diye konuştu.

- Olay

İzmir'in Çiğli ilçesinde 15 Ağustos'ta, anaokuluna gitmek için sabah saatlerinde evden alınan ancak unutulduğu okul servis minibüsünde baygın bulunan 3 yaşındaki Alperen Sakin, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetmişti.

Alperen'i anaokuluna götüren servisin şoförü Taner İşgören ile servis görevlisi D.K. gözaltına alınmıştı. Taner İşgören, "Dikkat ve özen hükümlülüğüne aykırı davranma ile ölüme sebebiyet verme" suçundan tutuklanmış, D.K. serbest bırakılmıştı.

Daha sonra Karşıyaka Cumhuriyet Başsavcılığı'nca okul müdürü Yurdagül İşgören ile D.K. hakkında yakalama kararı çıkarılmış, savcılıktaki ifadelerinin ardından, Yurdagül İşgören tutuklanmış, D.K. ise adli kontrol şartıyla salıverilmişti.

İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü de idari soruşturma başlatarak, müfettiş görevlendirmişti. Küçük çocuğun ölümüne ilişkin yürütülen idari soruşturma çerçevesinde anaokulunun kapatılmasına karar verilmişti.

Sanıklar hakkında hazırlanan iddianamade, okulun kurucusu Yurdagül ve servis şoförü eşi Taner İşgören'in 3 yıldan 14 yıla kadar, servis ablası olarak çalıştırılan D.K. ile okul müdürü B.G'nin 3 yıldan 9 yıla kadar, usta öğretici A.G'nin 2 yıldan 5 yıla kadar, A.S'nin ise 6 aydan 5 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenmişti.

Yorumlar