Nahsen Badeli kimdir? Gerçekte var mıydı? Çukur'da Sabahat Akkiraz sürprizi
Çukur dizisinde Sabahat Akkiraz'ın sözünü ettiği Nahsen Badeli kimdir, gerçekte var mıydı? İşte Nahsen Badeli biyografisi:
Çukur dizisinin son bölümüne konuk oyuncu olarak katılan Sabahat Akkiraz, İdris Koçovalı'nın oğullarına Nahsen Badeli'den söz ediyor. Bu nedenle birçok kişi Nahsen Badeli'nin kim olduğunu, gerçekte var olup olmadığını merak etmeye başladı.
Çukur'da sözü edilen Nahsen Bedeli'nin öyküsünü Aydınlık'tan Fikret Otyam anlatıyor.
İşte Nahsen Badeli ile ilgili bilinenler:
Badeli Nahsen’i ben görmedim... Göremezdim de. Görenler, yakından bilenler var... Hepsini dinledim aşağı yukarı... Bir bir kantara vurdum dinlediklerimi... Ardından yakılan türküyü dinledim. Hani dinledim dediysem bir kelli değil... O kadar çok dinledim, o kadar çok dinlettim ki, evdeki hatundan olayazdım!.. “İllallah” dedirtinceye dek!
Ceylan Ali, bir türkü daha sundu bizlere... Nahsen Badeli imiş türkünün adı... Ünü kaçakçıya çıkmış bir insanın ardından söylenen bir başka türkü... Halk, türkü yaktığı insanın ağzından yakar türküleri... Bakmayın, sen şöyleydin de, böyleydin de der ya, çoğu onun ağzındandır.. Türkü, türkü yakılanın eti kemiğinden ayrıldığı zaman değil, hemen taze taze o günlerde yakılıverir. Sonra dilden dile, ağızdan ağıza, kulaktan kulağa, yürekten yüreğe bir yel gibi, bir jet gibi hızlanır yayılır.. Nahsen Badeli için de böyle olmuş...
NAHSEN BADELİ
Tanıyan bir dostum anlattı... Kilis’e varmış... Askermiş... Üstelik bayrammış, bir dini bayram... Arkadaş izinli gelmiş Kilis’e... Bayramın birinci günü, bir kahve köşesinde kürsüye oturup düşünürmüş kara kara... Birisi koşa koşa gelmiş... “Seni, demiş Nahsen ister, kop gel...”Dostumun eli ayağı titremiş... “Ben kime ne zulüm ettim? Kime ne kötülüğüm var? Niye ister Nahsen beni?” Toparlanıp gitmiş... Nahsen dediği bir yürekli kişi... Boyuyla posuyla, tutumuyla, sevgisiyle kocaman bir kişi... Dikilmiş karşısına... Nahsen sormuş bu anlatmış...
“Git” demiş Nahsen, Badeli Nahsen... Dostum gitmiş yerine oturmuş... Nahsen’e dokunmuş bir askerin böyle bayram günü boynu bükük oturması... Yanındakilere diyivermiş... “Varın gidin evdeki yeni ceketlerden birini alıp gelin... Şu parası, terzi hemen bir pantol diksin, bir çapraz yelek... Şunu da alın bir bayram traşı olsun.” “Sonra dönüp, sırtını duvara dayayıp düşünceye dalmış... Nahsen kaçağa gidermiş... Bir gecede üç, gerekirse beş kere geçermiş karşıya... Kanunsuz işlere girermiş... Toprağı varmış karnını doyuran... Bir ağa almış elinden... Kolu kanadıymış bu toprak Badeli Nahsen’in. Naçar kalınca kaçağa düşmüş. Kaçak demek sınırı aşmak demek... Bununsa kanunda yeri yok... Olmaz... Mademki yasak, yapmayacaksın... İstersen acından öl arkadaş, yasak... Kanun yasak demiş buna... Kanun der, dedi mi der... Yapmayacaksın... Kanun bu, tellerine dokunup köçekçe çalınan alet değil! Senin bundan sonra ne halt edeceğini başka bir kanun düşünür, başka bir kanun yapar... Kaçak yasak arkadaş... Kaçak yasak yurttaş... Yapmayacaksın... Kaçak yasak...
BEYLER DİŞ BİLER
Nahsen artık kanunsuz yola girdi ya, kanun tanımayan adam oldu ya... Yeter gayri... Bir kere toprak çalan ağalara düşman... Aman kendi toprağı gitmiş... Başkalarının bekçisi olmak var. Zaten adı çıkmış “Kanun tanımayan adam” diye... Bir adamı beş kere asamazlar ya... Nahsen böylece bir kuvvet olmuş... Ağalara, zulüm yapanlara karşı, bir kuvvet, bir dayanak, bir güven... Nahsen iri, Nahsen kanunsuz adam, Nahsen, ağa, zulüm düşmanı... Ama Nahsen ne halt eder gayri, kanunun yapma dediğini yapar... Bre Nahsen kitabına uydur, bir şeyler yap... Nahsen yapmaz... Nahsen’de bir yürek var, insan yüreği, manda yüreği değil... Ben demiş öyle de böyle de hükümetin yasak dediğine düştüm... Öyle de böyle de kötü kişiye çıktı adım... Ama hıncım var beni bu yola düşürenlere... Nahsen bunu söyler anlatır türküsünde... Tabii kendi ağzından amma bunu türküyü yakan söyler:
KARA HABAR DA VERİN BÜTÜN BEYLERE!
Ne olmuş dedim sonu türkünün, öyküsünü anlatan arkadaşıma... Ne olmuş anlat bana?
Anlattı.
Nahsen’i sıkıştırır jandarma, polis... Sıkıştırır ama Kilis içinde görülünce vur emrine rağmen kafasını çevirip geçer... Nahsen nasıl vurulur bunca seven adam içinde?
Toprağında sıkıştırılınca, huzuru bozulunca atlar atına geçer karşıya... Bir süre kalır orada... Sonra dayanamaz toprak, yurt özlemine... Tıpkı Abdo gibi... Ne diyordu Abdo için türkü?
Oğlum Arabiya’da oturur gene Türkiye’de gezerdim
Gardaş Arapça okur da gene Türkçe yazardım
Bu da öyle... Duramaz vatansız... Türkiye... Türkiyem gibi var mı? Duramaz o ellerde... Bir gün atlar atına, arap atına... Verir yönünü buraya...
Suriye’den de çıktım kardaş geldim bağlara
Yönümü çevirdim de anam kara dağlara
Kara haber de verin bütün beylere...
Nahsen tutar yurt yolunu... Özlemi artık gırtlağına gelmiştir... Suriye’den çıkar... Kilis’in bağlarına gelir... Geceyi beklemek gerek... Belki bir şeyler olur. Bir bağa girer. Bağ sahibi ellerini uğuşturur. Hoş geldin der sırıtır. Buyur eder. Şeref verdin der. Nahsen bağı koklar. Çeker ciğerlerine yurt havasını. “Ben şurada biraz kestireyim”. Adamın gözlerine bir iyice bakar... Yani der ki kötülük etme... Tut çeneni... Zira Nahsen’in kellesini getirene yüz kayme verilecek! Yüz kayme... Koç musun mübarek, insan mısın? Vurur kafasını Nahsen bağ kütüklerine. Yastık eder kütükleri. Kütüklerin dibine tabancasını. Bir güzel uyur. Nahsen Bir uyanır ki... Atar elini kütük dibine... Namlular, tabancalar tüm kendine çevrik... Bağ sahibi var ya, eli ayağı titrer sırıtır heyecandan...
Suriye’den de çıktım gardaş tuttum Kilis yolunu
Bir bölük candarma bağladılar kolumu
Allah kimselere vermesin böyle ölümü
Vurma zalım vurma böyle m’olacak?
Bu dünya sizlere mi baki kalacak?
Kıyman bana... Hükümete teslim edin... Hükümete... Gidelim Hükümete... Der... Elini kolunu zincirlere vururlar Nahsen’in... “Olur Nahsen” derler “Olur’ Bir sıra önde bir sıra arkada, ortada iki metrelik, kara bıyıklı Nahsen... Tutarlar yolu... Derken arkadakiler yavaş yavaş öne geçerler... Birden dönerler... Nahsen’in eli kolu bağlıdır. Boşaltırlar kurşunları boşaltırlar. Namlular kan kusar. Bizim kanunsuz yığılır yola. Namlular boşalır... Boşalır. Hızını alamaz yine boşalır. Bir daha!
Suriye’den de çıktım gardaş beş gün vadeli
Beylerden bitirdim de anam kanlı bedeli
İsmime de derler gardaş Nahsen Badeli
Vurma zalım vurma vurma Badeli Nahsen’i
Zincirlere de bağlanacak aslanım...
Nahsen bu... Buradan tedirgin edilince geçerdi karşıya... Orada gönlünü verir bir arap güzeline... Beş gün için izin alır... Beş gün vadeli ayrılırlar... Ayrılır ama dönemez. Tutamaz sözünü.
Bağlarlar Nahsen’i jeep’in ardına. Sürürler getirirler.
Sormadım gerisini, ne sorayım?
Nahsen’ler, Abdo’lar çok buralarda... Çok... Nitsin bunlar? Bunlara iş göstermek gerekir. Ekonomik düzen tutturmak gerekir... Başka nasıl önlersin? Geçer karşıya... Geçer... Geçme demekle olmaz... Hiç olmaz arkadaşım hiç olmaz...
FİKRET’İME / YARALI DENİZ
Uzadıkça karşımda İstanköy sahilleri
Bulutlar sardı tepesine adanın
Kim bu nur yüzlü adam
Binlerce yıllık görüntü kim
Sesini duydum Hipokrat’ın sonunda
Kendine iyi bak diyordu büyük ustam
Sakalını öptüğüm eteğine yüz sürdüğüm
Kendine iyi bak diyordu bana
Yol gösterdi yüce bilge
Ah haberler iyi olsa
Suratı kirlenmese ölümler bulaşmasa
Çiçekler unutmasa renklerini Akdeniz’in
Balıklar su içinde mavilikler içinde balıklar
Gökyüzünü sarmış köpekbalıkları
Can alır tuzakları acılar kavak boyu
Ölmeyin be çocuklar ölmeyin
Analar ağlamasın düşmanı güldürmeyin
Ölmeyin be masumlar ölmeyin
Analar dövünmesin zalimler sevinmesin
Homeros üfledikçe kavalını var gücüyle
Yunus Emre aldı sazı avazladı yaylasından
Akdeniz’im dile geldi tuttu sağ memesini
Kan damladı kıyısına mavisine yeşilin
Sana türkü yakışıyor Akdeniz’im sana barış
Sana güzel yakışıyor Akdeniz’im sana huzur
Sana destan yakışıyor Akdeniz’im
Sana destan
Nusret Kemal Otyam
Yorumlar