- 1947 yılında dönemin ulusal lider konumundaki Aung San’ın Şan, Kaçin ve Çin etnik topluluklarının liderleriyle yaptığı görüşmelere, konferansın yapıldığı yerinden hareketle 'Panglong Konferansı' ismi verilmişti
- 19 Temmuz 1949’da Aung San diğer bazı ulusal liderler katledilmiş ve Burma milliyetçileri bağımsızlık sonrasında siyasal iktidarı etnik yapılarla paylaşmak yerine, merkeziyetçi bir otorite tesis etmişlerdi
- Aung San’ın kızı olan Su Çi’ye destek veren etnik yapılar, 1947 yılındaki Panglong Konferansı’nın bir benzerinin hazırlanması hayallerinin gerçekleşmesi için 25 yıl beklediler. Bu nedenle Çarşamba günü başlayacak ikinci Panglong Konferansı gecikmiş bir toplantı özelliği taşıyor.
CAKARTA (AA) – MEHMET ÖZAY - Myanmar hükumeti 31 Ağustos’ta
başlayacak ve beş gün sürecek tarihi bir konferans düzenliyor. '21.
yüzyıl Panglong Konferansı' adı verilen program, merkezi hükumet ve
ülkenin önde gelen etnik yapılarıyla uluslararası çevreleri bir
araya getirecek. Adını bağımsızlıktan kısa bir süre önce benzer
şekilde gerçekleşen konferanstan alan bu etkinlik, ülkenin 8 Kasım
2015 seçimlerinden sonra başlayan sivil yönetim sürecinin önemli
bir evreye girmesi anlamını taşıyor. Bağımsızlığını kazandığı
1948’den kısa bir süre sonra, ülkeyi yöneten askeri rejimler
döneminde ve 1988 yılında başlayan demokrasi mücadelesinde, bu
mücadelelerin öznesi konumundaki etnik yapılar siyasi, ekonomik,
kültürel ayrımcılıklara maruz kaldılar. 1947 yılında yapılan
birinci Panglong Konferansı siyasi bağımsızlığı etnik yapılarla
paylaşma hakkı tanıyordu. Ancak bu girişimin mimarı Aung San'ın,
yani bugün demokrasi hareketinin lideri olan Dışişleri Bakanı Su
Çi’nin babasının silahlı saldırı sonucu öldürülmesiyle, bağımsızlık
sonrasında siyasi bağımsızlığı paylaşma düşüncesi, ordu mensupları
eliyle, ülkenin yüzde altmışını oluşturan Burma (Burmese veya
Barma) denilen etnik çoğunluğun hakimiyetine evrildi.
Bir önceki devlet başkanı ve ‘yarı-sivil’ olarak nitelenen Thein
Sein'in inisiyatifiyle başlatılan barış görüşmelerinde bazı etnik
yapıların dışarıda bırakılması, bu girişimin kapsayıcı olmaktan
uzak olması kadar, şüpheyle karşılanmasına da neden oldu. Sivil bir
yönetim olarak Ulusal Demokrasi Birliği hükumetinin bu seferki
barış görüşmelerinde aldığı inisiyatif, merkezi hükumet, etnik
yapılar ve uluslararası çevrelerde ülkenin geleceği için umutların
yeşermesine neden oluyor.
- Sorunun kökeni
Myanmar, bölgenin diğer bazı ülkeleri gibi etnik çoğunluğu
oluşturan bir toplumsal yapı teşkil etmekle kalmıyor. Aksine, bu
etnik yapıların neredeyse hepsinde siyasi bilincin oldukça gelişmiş
olması, merkez-çevre ilişkilerinin daha bağımsızlık öncesinden
başlayarak siyasi yönetim hakkı elde etmek gibi bir hedefe yönelik
olmasına yol açıyor. Merkezi oluşturan ve adına 'Burma' denilen
etnik çoğunluk ile diğerleri arasındaki (özellikle de Arakan,
Karen, Şan, Kaçhin gibi öne çıkan etnik yapılarla) ilişkileri
belirleyen şey ise geçmişi 19. yüzyıla kadar uzanan bir tarihsel
ilişkiler ağı: İngilizlerin bölgedeki varlığı ve yönetimle ordu
yapılanmasında görev verilen etnik yapılarla verilmeyenler
arasındaki ilişki, bağımsızlık sonrasındaki ayrışmanın da
temellerini oluşturuyor.
- 21. Yüzyıl Panglong Konferansı
Konferansa 21. Yüzyıl Panglong Konferansı adının verilmesinin
nedeni, 1947 yılında, yani bağımsızlıktan kısa bir süre önce aynı
adla bir konferansın gerçekleştirilmiş olması. O dönem ulusal lider
konumundaki Aung San’ın Şan, Kaçin ve Çin etnik topluluklarının
liderleriyle yaptığı görüşmelere, konferansın yapıldığı yerden
hareketle 'Panglong Konferansı' ismi verildi. Etnik yapılarla
gerçekleştirilen bu konferans, ülkenin siyasal yaşamının dizaynına
yönelik bir girişim olduğu için bağımsızlığın da önemli bir
güvencesiydi. Ancak bu güvenin sarsılmasında, öncelikle 19 Temmuz
1949’da, yani bağımsızlıktan altı ay önce, Aung San’ın diğer bazı
ulusal liderlerle birlikte katledilmesinin ve ikinci olarak,
bağımsızlık sonrasında Burma milliyetçilerinin etnik yapılarla
siyasal iktidarı paylaşmak yerine merkeziyetçi bir otorite tesis
etmelerinin rolü büyük.
İkinci Panglong Konferansı, bir dizi görüşmelerin başlangıcı kabul
ediliyor. Bu süreç, aynı zamanda Myanmar’ın aslında 1947’de yarım
kalmış bir projesini tamamlama hedefi taşıyor. O da, merkezi gücü
oluşturan nüfusun yüzde altmışlık bölümüne tekabül eden Bamar etnik
çoğunluğuyla, nüfusun geri kalanını oluşturan etnik yapılar
arasında bir güven tesis etmek ve görüşmeleri, bağımsızlık öncesi
süreçte federal yönetim düşüncesiyle harekete geçen dönemin
liderlerinin bıraktığı yerden devam ettirmek. Bu hedefin
gerçekleştirilebilmesi için askeri rejimin sona ermesi gerekiyordu.
8 Kasım 2015 seçimleri bu süreci şu veya bu şekilde ortadan
kaldırmaya matuf bir girişimdi ve bunda da başarılı olundu.
- Hükümet için önemli bir sınav
Söz konusu barış süreci, Su Çi’nin önderliğindeki Ulusal Demokrasi
Birliği hükumeti için önemli bir sınav niteliği taşıyor. Öyle ki
‘demokratik’ yönetim çağrılarına muhatap olan Su Çi’nin verdiği
mücadele, artık pratiğe geçirilmeyi bekliyor. Hedefte merkez-çevre
ilişkisinde güven tesisi ve akabinde gelecek siyasi ve ekonomik
kazanımlar bulunuyor. Konferansa Thein Sein döneminde, 2015’de
başlatılan ve 'Ulusal Ateşkes Anlaşması' adıyla gündeme gelen barış
görüşmelerine davet edilen sekiz grubun dışında, dışarıda tutulan
on üç etnik yapı da davet edildi. Bu grupların önemli bir bölümünün
geçen yıl başlayan barış görüşmelerine davet edilmemiş olmaları,
ülkede merkez-çevre ilişkilerindeki sorunun devam etmesi anlamı
taşıyordu. O dönemde, söz konusu bu etkin yapıların liderleri, yeni
hükumetin barış süreci görüşmelerini beklediklerini açıklamışlardı.
Şimdi bu sürece gelinmiş görülüyor. Birleşik Milletler Federal
Konseyi temsilcileri geçen hafta yaptıkları açıklamada konferansa
katılacaklarını ilan ettiler.
- Barışta Su Çi faktörü
Su Çi’nin ülkenin siyasal yaşamında bir aktör haline gelmeye ve
toplumun geniş kesimlerinde demokrasi taleplerinin yükselmeye
başladığı dönem 1988 yılına tekabül ediyor. Kurucu devlet
başkanının kızı olmasının sağladığı avantaja ve içinde mitsel
unsurları da barındıran bir liderlik profiline sahip olan Su Çi’ye
destek veren etnik yapılar, kısa bir süre sonra geleceği varsayılan
demokratik dönüşüm sürecinde, 1947 yılındaki Panglong
Konferansı’nın bir benzerinin hazırlanması hayalini kuruyorlardı.
Ancak bu hayalin gerçekleşmesi için 25 yıl beklemeleri gerekti. Bu
nedenle Çarşamba günü başlayacak ikinci Panglong Konferansı
gecikmiş bir toplantı özelliği taşıyor.
Çarşamba günü başlayacak görüşmelerin Su Çi’nin liderliğinde
gerçekleşmesinin önemli sebepleri var: İlki, 1947 yılındaki ilk
Panglong Konferansı’nı babası ve dönemin siyasi lideri olan Aung
San’ın yapması. Ardından, 1988 yılından itibaren ülkedeki siyasi
gelişmelerin bir tür zorlamasıyla kendini siyasi liderlik konumunda
bulan Su Çi’nin çeyrek yüzyıla varan mücadelesi, geçen yılki
seçimlerdeki başarısıyla meyvesini verdi. Aung San’ın birinci
Panglong Konferansı sonrasında suikasta kurban gitmesi, Aung San
kadar, demokrasi mücadelesinde meşaleyi taşıyan Su Çi’ye karşı
etnik yapılarda bir güven ve sempatiyi çok geçmeden oluşturmuştu.
Gelinen bu noktada, bu ilişkinin pratiğe dökülmesi bekleniyor. Her
ne kadar Su Çi’nin 2010’dan itibaren merkezi güçlerle ilişkisine
eleştirel yaklaşan etnik yapılar olsa da, bugün artık merkez
siyasette yer alan Su Çi olmaksızın barışa adım atmak da olanaklı
görünmüyor.
- Tarih yeni baştan
Myanmar bu konferans ile yeniden tarih yazmaya hazırlanıyor. Geçen
yıl 8 Kasım’da yapılan seçimler sonrasında oluşan siyasi ortam,
sadece askeri rejimin yerine sivil siyasilerin hakim olduğu bir
sistemin gelmesiyle sınırlı değildi. Hükümette yaşanan bu değişim,
aynı zamanda yarım yüzyılı aşkın bir süre boyunca ülkenin dört bir
yanında bağımsızlık veya otonom yönetim talebinde bulunan etnik
unsurları heyecanlandıran bir gelişmeydi. Tıpkı 1947 yılında, yani
bağımsızlıktan aylar önce, o dönemin önemli etnik yapılarının
katılımıyla Panglong’da düzenlenen konferansta alınan kararda
olduğu gibi, bugün de gerçekleştirilecek benzer bir konferans,
federal bir yapının kapısını aralama anlamı taşıyor. Hiç kuşku yok
ki, merkezi hükümet ile etnik yapılar arasında gerçekleştirilecek
bu konferans, ilk etapta ülke genelinde merkez siyaset ile etnik
yapıların hakimiyetindeki bölgeler arasında güven tesisi anlamında
önem taşıyor. Zaten Su Çi’nin de konferans için temel hedef olarak
siyasi ve güvenlikle ilgili konuları ana madde olarak seçmesi bunu
gösteriyor. Bunun pratikteki yansımaları ise kaçakçılık, uyuşturucu
gibi yasa dışı uygulamalar ile çeşitli alt yapı sorunlarının
halledilmesi şeklinde karşılık bulacak. Bu aynı zamanda Ulusal
Demokrasi Partisi iktidarının hem ülke hem ASEAN içinde, hem de
uluslararası kamuoyu önünde inandırıcılığını ortaya koyması
açısından da kayda değer bir süreç olacak.
- Siyasal çözüm ve toplumsal barışa doğru
Etnik yapıları barış masasına sevk eden bir diğer husus ise, geniş
kitlelerin artık savaş ve çatışma ortamına son verilmesi
konusundaki talepleri. Merkezi orduyla (Tatmadaw) etnik yapıların
gerillaları arasında yaşanan çatışmalar, sivil halkın evlerini
barklarını terk etmelerine, temel hak ve hizmetlerden mahrum bir
hayat sürmelerine ve geleceklerinin belirsizliği gibi son derece
insani kaygıların oluşmasına neden oluyor. Doğal zenginlikleri
potansiyel olarak bünyesinde barındıran ülkenin geniş toplum
kesimlerinin barış ve huzur içerisinde yaşayacakları bir ortamın
oluşturulmasında, hiç kuşku yok ki uluslararası çevrelerin de bir
etkisi olacaktır. Bu nedenle Su Çi'nin, görüşmelere Birleşmiş
Milletler genel sekreteri Ban Ki-moon’u davet etmesi bunun
göstergelerinden biri.
Bir diğer husus ise, başta ABD ve AB olmak üzere Batıyı temsil eden
ülkelerin ve birliklerin Myanmar’da hüküm süren askeri rejime
yönelik siyasi ve ekonomik ambargolarının büyük ölçüde
sonlandırılmış olması. Ayrıca ikili ve bölgesel ilişkilerde
Myanmar’a rollerin verilmeye başlanması da kuşkusuz barış sürecinde
bir katalizör işlevi görecektir.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar