Prof. Dr. Mehmet Altan'ın, "eğitim ve sosyal statüsü gereği
bilebilecek durumda olmasına rağmen ülke yönetimini ele geçirmeye
çalışan ve meşru hükümete karşı açıktan mücadeleye girişen
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) yayın organlarında, amaçlarına
uygun şekilde beyanda bulunarak örgüte destek olduğu ve açıkça
darbe çağrısında bulunduğu" gerekçesiyle tutuklanmasına karar
verildi.
FETÖ/PDY'nin medya yapılanmasına ilişkin soruşturma kapsamında
savcılık tarafından ifadelerinin alınmasının ardından ağabeyi
gazeteci-yazar Ahmet Altan ile tutuklanmaları istemiyle nöbetçi
İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edilen Mehmet Altan'ın,
tutuklanma gerekçesi belli oldu.
Nöbetçi İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği kararında, Fetullah Gülen
tarafından kurulan, yönetilen ve FETÖ olarak adlandırılan örgütün,
15 Temmuz'daki darbe girişiminde, savaş uçağı, tank, savaş
helikopteri ve silahların kullanılması nedeniyle "silahlı terör
örgütü" olduğunun anlaşıldığı kaydedildi.
DARBEYE ORTAM HAZIRLANDI
Dini cemaat olarak bilinen örgütün, ilki 7 Şubat 2012'de olmak
üzere siyasi iktidara karşı açıkça mücadeleye giriştiği belirtilen
kararda, 17-25 Aralık operasyonları ile 15 Temmuz darbe girişimi
süreci anlatıldı.
Örgütün dünyada daha önce gerçekleştirilen askeri darbelerde olduğu
gibi ortam hazırlamaya çalıştığı ve örgüt kontrolünde olan medya
organları vasıtasıyla sürekli yayın yapıldığı aktarılan kararda,
"Şüpheli Mehmet Altan'ın 14 Temmuz'da, yani darbe girişiminden
sadece bir gün önce televizyon programında yaptığı konuşmada,
'Türkiye devleti içinde de muhtemelen bütün bu gelişmeleri dış
dünyada daha fazla belgeleyen, izleyen bir başka yapı da var. Onun
ne zaman torbadan elini çıkaracağı, nasıl elini çıkaracağı belli
değil.' diyerek, askeri darbe ortamının var olduğunu ifade ettiği
tespit edilmiştir." denildi.
"DÜŞÜNCE HÜRRİYETİ DEĞİL"
Şüpheli Mehmet Altan'ın "basın mensubu olması nedeniyle gazeteci
faaliyeti çerçevesinde görüşlerini ifade ettiği" yönünde savunma
yaptığı belirtilen kararda, düşünce ve kanaat özgürlüğü ile
düşünceyi açıklama özgürlüğünün, temel hak ve hürriyetleri içinde
önemli bir yer aldığı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS)
10. maddesinde güvence altına alındığı ve Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi'nin de (AİHM) birçok kararına konu olduğu vurgulandı.
Düşünceyi ve kanaati açıklama hürriyetiyle ilgili uluslararası
sözleşmeler ve Anayasa'nın maddelerinden örnekler verilen kararda,
şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Her özgürlük gibi basın özürlüğü de sınırsız değildir. Bizzat
Anayasa ve Basın Kanunu'nda basın özgürlüğünün sınırları
belirlenmiştir. Basın özgürlüğü kamu yararını hedeflemelidir. Bu
anlamda kamuoyunu ilgilendirmeyen, güncel olmayan, gerçeğe aykırı
olan, kişisel kin ve intikam aracı olarak kullanılan, sansasyon
amacına hizmet eden, kendisine rakip olan kişi ya da kurumları
çökertmeye çalışan açıklamalar kamu yararına yönelik olmaz. Askeri
darbeye zemin hazırlamak maksadıyla propaganda mahiyetinde yıllar
boyunca süreklilik arz edecek görüş bildirmek, yayın yapmak ve tek
yanlı olarak bilgilendirmede bulunmanın haberleşme, düşünce ve
kanaat hürriyeti ile düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti
kapsamında değerlendirilmesi konusunda herhangi bir izahata gerek
bulunmamaktadır."
TOPLUMU DARBEYE KARŞI ÇIKMAMAYA İKNA ETMEYE
ÇALIŞTILAR
FETÖ’nün açıktan, meşru hükümeti devirmek suretiyle ülke yönetimini
ele geçirmeye çalıştığı anlatılan kararda, şunlar kaydedildi:
"Şüpheli Mehmet Altan'ın bilgi birikimi, eğitim durumu ve sosyal
statüsü gereğince kolaylıkla bilebilecek durumda olmasına rağmen,
yine herkesçe malum olduğu üzere örgüt kontrolünde olan televizyon
programlarında örgütü açıkça desteklediği, yine çeşitli medya
organlarında yazdıkları yazılarda da örgütün amacı doğrultusunda
hareket ettiği, bu bağlamda ülkemizde ve dünyanın çeşitli
ülkelerinde gerçekleştirilen askeri darbelere zemin hazırlanırken
silah zoruyla devrilmesi hedeflenen yöneticilerin, 'diktatör
olduğu, hukuk tanımadığı' algısının oluşturulmaya çalışıldığı,
fiili olarak, 'ülkeyi yönetenlerin her ne yolla olursa olsun
iktidardan gitmesi gerektiği' anlayışının hem ülke içerisinde hem
de uluslararası toplumda yerleştirilmeye çalışıldığı, şüphelinin
yazdığı yazı ve televizyon konuşmalarıyla bu algının oluşmasına
katkıda bulunduğu dosyadaki delillerden anlaşılmıştır. Şüphelinin
de arasında bulunduğu örgüt üyelerinin, özellikle,
'Cumhurbaşkanı'nın diktatör olduğu, hukuk tanımadığı' algısını
yaygınlaştırmak suretiyle, 'her ne yolla olursa olsun iktidarı
bırakması gerektiği' propagandası yaparak, toplumu askeri darbeye
karşı çıkmamak üzere yönlendirmeyi amaçlamışlardır. Cuntacılar
tarafından TRT'de silah zoruyla okutulan bildiride ifade edilen
hususlar askeri darbeye gerekçe yapılmıştır."
AÇIKÇA DARBE ÇAĞRISI VAR
Kararda, Mehmet Altan'ın, eğitim ve sosyal statüsü gereği
bilebilecek durumda olmasına rağmen ülke yönetimini ele geçirmeye
çalışan ve meşru hükümete karşı açıktan mücadeleye girişen FETÖ'nün
yayın organlarında, amaçlarına uygun şekilde beyanda bulunarak
örgüte destek olduğu belirtilerek, "Şüphelinin, 14 Temmuz'da Can
Erzincan TV'de yayınlanan programda, açıkça darbe çağrısında
bulunduğu dosya kapsamındaki tüm delillerden anlaşılmakla,
şüphelinin üzerine yüklenen, 'Türkiye Cumhuriyeti hükümetini
ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs
etme ve terör örgütüne üye olma' suçlarını işlediğini dair kuvvetli
suç şüphesinin var olduğu kanaatine varılmıştır." denildi.
İsnat edilen suçların kanunda öngörülen ceza miktarları, suçların
önemi ve ciddi sayılan katalog suçlardan olması nedeniyle tutuklama
nedeninin kanun gereğince var sayıldığı belirtilen kararda, alması
muhtemel cezaya göre şüpheli Mehmet Altan'ın kaçma şüphesinin
bulunduğu ve FETÖ üyelerinin fırsat bulduklarında yasal ya da
gayriyasal yollarla yurt dışına kaçtıklarının daha önceden yapılan
soruşturmalarda görüldüğü bilgisine de yer verildi.
Mehmet Altan'ın serbest kalması halinde kaçacağı yönünde şüphe
bulunduğunun varsayıldığı aktarılan kararda, Mehmet Altan'ın
tutuklama yerine adli kontrol tedbirinin uygulanarak serbest
kalmasının, açılması muhtemel kamu davasının kovuşturmasının
selametle sonuçlandırılması bakımından sakıncalı olacağı ve adli
kontrol tedbirlerinin hiç birinin bu sakıncaları giderme ve ortaya
çıkabilecek olumsuz sonuçları bertaraf edebilme niteliğine haiz
olmadığı kanaatine varıldığı bildirildi.
AHMET ALTAN HAKKINDA BENZER DAVA VAR
Hakimlik kararında, şüpheli Ahmet Altan ile ilgili de Balyoz davası
aşamasında Taraf gazetesindeki eylemleri nedeniyle hakkında kamu
davası açıldığı ve soruşturma yürütüldüğü belirtilerek, "Bu
bakımdan aynı eylemler nedeniyle yeniden soruşturma yapılmasının ve
soruşturma sırasında tutuklanmasının usul hükümlerine aykırı
olduğu, tutuklamaya sevk yazısında kendisine isnat edilen
eylemlerin, üzerine yüklenen silahlı terör örgütüne üye olmak ve
darbeye teşebbüs etme suçlarını işlediğine dair kuvvetli suç
şüphesinin varlığının kabulüne yeterli olmadığı anlaşıldığından, bu
şüphelinin serbest bırakılmasına karar verildi." ifadeleri
kullanıldı.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar