Libya'da tekrar başlayan çatışmalar ve Türkiye'nin barış çabaları

Libya'da 2014'te çıkan iç savaşta 23 Ekim 2020'de ateşkes sağlansa da BM'nin öngördüğü seçimlerin yapılamaması üzerine 3 ay önce çatışmalar yeniden başlarken, ülkede bir iç savaş ihtimali ve endişesi hakim

Google Haberlere Abone ol
Libya'da çatışmalar ve Türkiye'nin barış çabaları

Dr. Ahmet Hüsrev Çelik

Libya'da 2014 yılında başlayan iç savaşta ateşkes 23 Ekim 2020'de sağlandı, sonrasında Birleşmiş Milletler (BM) öncülüğünde belirlenen bir takvimle geçiş süreci öngörüldü. Şubat 2021'de yine BM öncülüğünde Cenevre'de yapılan toplantıda Abdulhamid Dibeybe başbakan olarak belirlendi ve 24 Aralık 2021'de de seçimlerin yapılması kararlaştırıldı. Ancak seçimlerin yapılmasına 2 gün kala Libya Parlamentosu'nun Yüksek Seçim Kurulunun seçimleri ertelediğini açıklaması, yeni kriz döneminin başlangıcı oldu.

Tobruk'ta bulunan Temsilciler Meclisi, Dibeybe'nin görev süresinin 24 Aralık'ta dolduğunu gerekçe göstererek yeni başbakan olarak Fethi Başağa'yı seçti. Fethi Başağa Mayıs 2022'de Tobruk'tan Trablus'a doğru harekete geçerek görevi devralmak istedi. Trablus hükümetine bağlı olan askeri birliklerin müdahalesi ile çatışma çıktı, Başağa Trablus'tan ayrılmak zorunda kaldı. Başağa, BM'ye mektup yazarak kendi meşruiyetinin tanınmasını talep etti, Mısır da kendisini desteklediğini açıkladı. BM ise Trablus'a olan desteğini çekmedi. 21 Haziran'da BM'nin öngördüğü seçim takviminin dolmasıyla çatışmalar tekrar başladı. Libya'da son üç aydır çatışmaların devam etmesi, gözleri tekrar Libya'ya çevirerek bir iç savaş ihtimali ve endişesi ortaya çıkardı.

- Yeni çatışmaların muhtemel etkileri

Libya'da çatışmaların etkileyebileceği önemli alanlardan birisi, Libya'dan sağlanan enerji arz ve güvenliği. Rusya-Ukrayna savaşı ile daralan enerji arzının özellikle Avrupa açısından önemli alternatiflerinden birisi Libya petrolü ve doğal gazı. Yeşil Akım doğal gaz boru hattı ile rafineriler, hadiselerin başladığı Şubat 2011'den itibaren kapatıldı ve tahrip oldu. Her ne kadar kısa süre içerisinde tamir edilmişlerse de iç savaş döneminde zaman zaman petrol ve gaz akışı durdu. Ekim 2020'deki ateşkesten sonra ilk adım olarak petrol ve gaz akışının artırılması için girişimler başladı. Çatışmaların tekrar başlaması ile birlikte petrol sahaları da çatışmalardan etkilendi. Libya Ulusal Petrol Kurumu, haziran ve temmuz ayı itibarıyla bazı alanlarda petrol ve gaz üretimini mücbir sebep ilan ederek durdurdu.

2014-2020 dönemindeki iç savaşta önemli konulardan birini de Libya üzerinden gelen göç dalgası oluşturdu. Libya'daki çatışmaların yoğunlaşmasının Avrupa'yı yeni bir göç dalgası ile karşı karşıya bırakma ihtimali söz konusu.

Libya'daki gelişmelerin Türkiye açısından ise daha farklı bir boyutu bulunuyor. Hem Libya içerisinde hem Libya'nın bulunduğu bölgede etkin olmaya çalışan diğer uluslararası aktörlerin dengelenmesi hem meşru hükümetin devamlılığının sağlanması hem de Türkiye'nin Libya ile birlikte Doğu Akdeniz'deki çıkarlarının muhafazası temel bir öncelik olarak öne çıkıyor. Bütün bunları Türkiye açısından sağlamak üzere Trablus ile 2019'da imzalanan anlaşmalar kritik bir zemin oluşturuyor. Çatışmaların anlaşmaları ortadan kaldırıcı bir sonuca gelmemesi Türkiye açısından önem arz ediyor.

- Türkiye'nin son bir aydaki barış hamleleri

Çatışmaların durması ve tekrar külli bir iç savaşa dönüşmemesi için son bir ayda Türkiye'nin attığı 4 adım, bu bağlamda oldukça kritik. Hem bir mesaj hem bir somut adım içeren bu gelişmelerin çatışmalar tekrar başladıktan hemen sonra olması ayrıca önemli.

Gelişmelerden birincisi, ağustos ayı başında Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ile Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Ankara'da görüşmeleri. Türkiye'nin daveti ile Ankara'da gerçekleşen görüşme, sürece etkisini kanıtlamış bir ülke olarak Türkiye'nin yeni denklemde yeni bir tutum ve inisiyatif üstlenebileceğini gösteriyor. Bu görüşmenin, Türkiye'nin Trablus ile ilişkilerini nasıl etkileyeceği de merak konusu.

İkinci olarak 28 Ağustos'ta Türk Dışişleri Bakanlığı tarafından yazılı ve resmi bir açıklama yapılarak "çatışmaların endişe ile takip edildiği, tarafların silahları susturması gerektiği, kalıcı barışın tesisi için her türlü desteğin verileceği, Türkiye'nin Libya halkının yanında olduğu" ifade edildi.

Bu kapsamdaki üçüncü önemli gelişme, 30 Ağustos Zafer Bayramı törenleri kapsamında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yurt dışında görev yapan muhtelif Türk Silahlı Kuvvetleri birimlerine canlı bağlanarak bayramlarını tebrik ettiği, televizyondan da canlı yayınlanan programdır. Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetler Günü vesilesiyle Azerbaycan'dan hemen sonra Libya Görev Grup Komutanlığı ile de bağlantı yapıldı. Görev Grup Komutanı da konuşmasında "Türkiye'nin Libya Görev Grup Komutanlığının Libya Silahlı Kuvvetlerine eğitim ve danışmanlık desteği kapsamındaki faaliyetlerine azim ve kararlılıkla devam ettiğini" vurguladı.

Dördüncü gelişme ise 2 Eylül'de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu defa Libya Ulusal Birlik Hükümeti Başbakanı Abdulhamid Dibeybe'yi İstanbul'da kabul ederek görüşmesi oldu.

Bu 4 gelişme, Türkiye'nin Trablus'a destekten vazgeçmediğini ancak Libya'da iç savaşı engellemek için Tobruk ile de yeni dönemde görüşebileceğine ilişkin yeni bir denklem ve safhaya işaret ediyor. Özellikle Akile Salih ile olan görüşme, Libya'da denge ve denklem değişikliğine ilişkin yeni bir safhanın işareti. Bu noktada Libya'daki iç savaş döneminde Türkiye'nin yürüttüğü politikayı tekrar hatırlamak gerekiyor.

- Libya'da değişen denklemler ve Türkiye

Kaddafi'nin devrilmesi sürecinde birtakım uluslararası zirveler çatısı altında politika üreten devletlerin tutumları ve politikaları, 2014 iç savaşı ile birlikte değişmeye başladı. Her ne kadar Trablus'taki hükümet BM tarafından meşru kabul edilmiş olsa da bazı devletlerin zımni olarak Hafter'i destekledikleri iddia edildi, bazı devletlerin de açıktan destekledikleri gözlemlendi. İç savaşın alevlendiği dönemlerde özellikle BAE ve Mısır'ın Hafter'e verdikleri siyasi ve lojistik destekler, dünya kamuoyunda geniş yer aldı. Türkiye 2016 yılının başından itibaren Faiz es-Serrac'a yönelik desteğini güçlü bir şekilde dile getirmeye ve göstermeye başladı.

2019 yılında Türkiye ve Libya arasında imzalanan anlaşmalar, gerek Libya'da gerekse Doğu Akdeniz'de dengeleri ve sürecin akışını değiştirdi. Bunlardan birisi "Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası", diğeri "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükümeti Arasında Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat Muhtırası." Bu anlaşmalar ile hem Akdeniz'de uluslararası hukuktan doğan haklar doğrultusunda önemli adımlar atıldı hem de askeri açıdan kapsamlı bir ilişki çerçevesi çizildi. Ocak 2020'de de ilk Türk askerleri Libya'ya ulaştı. Türkiye sadece asker göndermedi, teknoloji, eğitim ve teçhizat desteği de verdi. Anlaşma çerçevesinde Libya ordusunun 3 bin 500 askeri hızla eğitime alındı. Hafter'in Trablus'u ele geçirememesinde Türkiye'nin sağladığı desteğin önemli etken olduğu dünya kamuoyunda yer aldı.

5 Şubat 2021'de BM öncülüğünde düzenlenen toplantıda, Ulusal Birlik Hükümeti'nin (UMH) başbakanı olarak seçilen Abdulhamid Dibeybe ilk röportajını Anadolu Ajansına verdi, "dost ve müttefik" Türkiye ile dayanışma içinde olacaklarını ifade etti. Nisan ayında Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüştü, UMH ve Türkiye arasında önemli bir adım daha atıldı. 2014 yılında kurulması kararlaştırılan Yüksek Düzeyli Strateji İş Birliği Konseyinin ilk toplantısı da 2021'de gerçekleştirildi. Ateşkesin başladığı ve seçim kararının alındığı kasım ayında Libya Devlet Yüksek Konseyi Başkanı Halid el-Mişri'nin yaptığı "Türkiye ile imzaladığımız anlaşma olmasaydı bugün Libya'da seçimlerden bahsedemezdik." sözleri, Türkiye'nin süreçteki kritik konumunun yetkili ağızlardan ifadesi oldu.

Süreç ve son gelişmeler dikkate alındığında Libya'da çatışmaları durdurma noktasında girişimde bulunabilecek konumu olan önemli ülkelerden birisi Türkiye'dir. 2020'ye kadar Türkiye'nin meşru hükümeti muhafaza noktasında sürece etkisinin yanı sıra, 2020 ateşkesinden sonra Libya'da denge ve denklemleri etkileyen başka önemli gelişmeler de oldu. Öncelikle küresel ölçekli Kovid-19 salgını ülkelerin iç ve dış siyasetlerini, ekonomilerini doğrudan etkiledi. Ardından başlayan Rusya-Ukrayna savaşı, Rusya'nın Libya başta olmak üzere Orta Doğu'daki varlığını ve önceliğini de etkileyecek. Ayrıca Libya iç savaşı döneminde, Türkiye'nin Libya'da karşı karşıya geldiği BAE ve Suudi Arabistan ile ilişkilerindeki son dönemde yaşanan normalleşmeyi, Libya'daki denge ve çatışmaların denklemini de etkileyici bir unsur olarak değerlendirmek mümkün.

[Dr. Ahmet Hüsrev Çelik, Düzce Üniversitesi Ortadoğu ve Afrika Çalışmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (ORAFMER) Müdürü]

Kaynak: AA

Yorumlar