Küresel Riskler Raporu Semineri
- TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Bilecik: - "Bu sene reformlarla ekonomide verimliliği artırmalı, ekonomimizi daha üretken, daha yüksek katma değer üreten, küresel değer zincirlerinde daha yukarılarda yer alan konuma ulaştırmalıyız" - "Serbest ticarete karşıt söylemler ile uluslararası siyasi ve ekonomik gerginlikler, küresel büyümenin sürdürülebilirliğinin önünde önemli risk oluşturuyor"
İSTANBUL (AA) - Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği
(TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, "Bu sene reformlarla
ekonomide verimliliği artırmalı, ekonomimizi daha üretken, daha
yüksek katma değer üreten, küresel değer zincirlerinde daha
yukarılarda yer alan bir konuma ulaştırmalıyız." dedi.
Bilecik, TÜSİAD ve Marsh iş birliğiyle düzenlenen "Küresel
Riskler Raporu Semineri"nin açılışındaki konuşmasında, bu yıl
13'üncüsü yayınlanan "2018 Yılı Küresel Risk Raporu'nun, dünyayı
bekleyen en önemli riskleri ele aldığını söyledi.
Raporda olasılığı ve etkisi en yüksek ilk on küresel riskin
sınıflandırılarak risk haritasının çıkarıldığını aktaran Bilecik,
bu yıl gerçekleşmesi muhtemel en yüksek ilk üç riskin 'olağanüstü
hava koşulları, doğal afetler ve siber saldırılar' olduğunu
bildirdi.
Bilecik, "Küresel büyüme yeniden canlanmaya başladı. Hala kriz
öncesine göre bir miktar yavaş olsa da, daha dengeli ve dünyanın
hemen her bölgesine yayılan bir büyümeden söz edebiliyoruz. Bu
canlanmayla beraber, Avrupa ve Amerika ekonomilerinde de
normalleşmenin başladığını gözlemliyoruz. Nitekim Amerika’da,
potansiyelin üzerinde devam eden büyümeyle işsizlik yüzde 4
civarına indi. Avrupa’da ise kriz öncesi seviyelere geri dönüldü."
diye konuştu.
- "Yüksek borçluluk oranları bazı ülkelerde hala risk"
TÜSİAD Başkanı Bilecik, sermaye akımlarının gelişmekte olan
piyasalardan hızla çıktığına dikkati çekerek, bunun küresel büyüme
için en önemli risk olduğunu ancak ABD Merkez Bankası'nın (Fed)
ılımlı bir faiz politikası yürüterek piyasaların beklentilerini
başarılı şekilde yönlendirdiğini ifade etti.
Gelişmekte olan ülkelerin bu sayede gereken tedbirleri alabilmek
ve yeni ortama uyum sağlayabilmek için zaman kazandığını belirten
Bilecik, "Bugün bu ülkelerin çoğunluğunda, enflasyon oranları yüzde
5’in altında seyrediyor ve kur hareketleri nispeten istikrar
kazanmış durumda. Ancak yüksek borçluluk oranları bazı ülkelerde
hala risk oluşturmaya devam ediyor. Küresel büyüme açısından bir
diğer risk unsuru ise, korumacılık ve ticaret savaşları. Gelişmiş
ülkelerde, seçim kampanyalarında sıklıkla yabancı düşmanlığı ve
ayrımcılığa varan ürkütücü ve kabul edilebilir bulmadığımız
söylemler yer aldı. Hatta bu ifadeler, maalesef kendilerine
parlamentolarda önemli bir temsil gücü buldular. Hatta kimi
ülkelerde iktidara gelmeyi bile başardılar." değerlendirmesinde
bulundu.
- "Küresel ticarette yeni bir dönem başladı"
Erol Bilecik, serbest ticarete karşıt söylemlerle, uluslararası
siyasi ve ekonomik gerginliklerin, küresel büyümenin
sürdürülebilirliğinin önünde önemli bir risk oluşturduğunu
vurguladı.
Son dönemde ticaret savaşları ve olası etkilerininin de
tartışılmaya başlandığına dikkati çeken Bilecik, konuşmasını şöyle
sürdürdü:
"Amerika’nın, Trans Pasifik Ortaklığı’ndan çekilmesi,
Transatlantik Ticaret ve Yatırım anlaşmasının rafa kaldırılması ve
gümrük vergileriyle getirilmeye çalışılan yaptırımlar, küresel
ticarette yeni bir dönemin başladığına işaret ediyor, siyasi
riskleri de beraberinde getiriyor. Bu politikalar, ticaret
savaşlarını ateşler mi bilemeyiz. Ama bu kararların tarihteki
yerinin hiç de övgü dolu olmayacağından emin olabiliriz.
Korumacı tedbirler karşılıklı olarak alınmaya başladığında,
konu, geri dönülemeyen bir sarmala dönüşebilir. Bu durum, ekonomiye
zarar verici noktalara çok hızlı bir şekilde ulaşma potansiyeli
taşıyor. Dünya ekonomisi daha önce de, zaman zaman bu tür
dönemlerden geçmiştir. Ama küreselleşme, kendini onararak ve
eksiklerini gidererek bir şekilde hep devam etmiştir."
- "İş birliği ve diyalog, refahı artırmak için en iyi yol"
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Bilecik, dijitalleşmenin hızla
sınırları ortadan kaldırdığını vurgulayarak, korumacı politikaların
artık sürdürülebilirliğinin gerçekçi ve inandırıcı olmadığını
söyledi.
Korumacı politikaların sorunları çözmeyip aksine
derinleştireceğini savunan Bilecik, "Daha fazla iş birliği ve
diyalog, küresel bazda ortak refahımızı artırmak için en iyi
yoldur. Korumacılığın ve radikal eğilimlerin yükselttiği
tansiyonun, iyi yönetişim ve diyalog yoluyla bertaraf edilmesi tüm
tarafların menfaatine olacaktır." şeklinde konuştu.
Bilecik, küresel ekonominin canlanmasıyla geçen yıl Türkiye
ekonomisinde yüzde 7,4 ile son dört yıldaki en yüksek büyüme
oranını elde ettiğini, ihracatın güçlü bir şekilde arttığını
anımsattı.
Talep artırıcı önlemlerin büyümeye katkı sağladığını belirten
Bilecik, şunları kaydetti:
"Yüksek büyüme oranını konuşurken, bunun getirdiği riskleri de
tartışmamız gerekiyor. Kredi Garanti Fonu (KGF) ve vergi
indirimleri gibi politikalar, hem enflasyon oranında hem de dış
borcumuzda artışa neden oldu. Bu açıdan, yüksek büyüme, finansal
kırılganlıklarımız üzerinde maalesef artırıcı bir etki yarattı.
Doğrudan yabancı yatırımların zayıf seyrettiği, sıcak paranın da
artık gelişmekte olan ülkeleri çok daha riskli görmeye başladığı
bir dönemden geçiyoruz.
Böyle bir ortamda, para politikalarının ve mali politikaların enflasyonu düşürücü yönde çalışması, yatırımcıların finansal istikrarın sağlanacağına dair inançlarının güçlendirilip güvenlerinin kazanılması son derece kritik hale geldi. Büyüme arttıkça Türkiye’nin dış finansman ihtiyacının da arttığını, dolayısıyla, yüksek büyümenin bir maliyeti olduğunu unutmamalıyız. Bu sene reformlarla, ekonomide verimliliği artırmalı, ekonomimizi daha üretken, daha yüksek katma değer üreten, küresel değer zincirlerinde daha yukarılarda yer alan bir konuma ulaştırmalıyız."
- Rapordan
2018 Yılı Küresel Risk Raporu'na göre, önceki yıllarda ekonomik dalgalanmalar ve istemsiz göçe bağlı toplumsal riskler yüksek endişe yaratırken, bu yıl çevresel riskler öne çıkıyor.
Bu yıl gerçekleşmesi muhtemel en yüksek ilk üç risk; olağanüstü hava koşulları, doğal afetler ve siber saldırılar olarak sıralanıyor.
Raporda sıradışı hava koşullarından, su ve besin savaşlarına kadar geniş bir yelpazeye yayılan çevresel risklerin, ekonomik ve jeopolitik düzen gibi diğer başlıklar için de önemli bir tetikleyici olduğunu vurgulanıyor.
Siber risk faktörlerinin de farklı senaryolarla ele alındığı rapora göre, siber ihlaller son 5 yılda iki kat arttı, internetteki zararlı yazılım sayısı ise 357 milyonu aştı.
Yorumlar