
Andersen kraldan yurtdışına çıkmak için izin istedi. Paris’ten başladı, İtalya, Prag diye devam etti. 12 yıl sonra ülkesine dönünce romanları dışında, birçok masalıyla her kesimden alkış topladı. Eserleri Almanca, Fransızca’ya çevrildi. Asıl ününü 1835’de basılan içinde “Kibritçi Kız”,“Güzel Prenses ve Bezelye”, “Küçük Deniz Kızı” gibi masalların bulunduğu Çocuk Masalları kitabıyla sağladı. Bildiğimiz diğer önemli masalları “Parmak Çocuk”, “Sinderella”, “Kurşun Asker”, “Çirkin Ördek Yavrusu”dur. Ülkesinde bir müddet kaldıktan sonra yine kraldan izin alarak Fransa, Almanya, İtalya’ya gitti. Hep görmek istediği Atina ve İstanbul’a da geldi. Bu geziden 2 yıl sonra yazdığı “Bir Şairin Çarşısı” adlı kitabı ile Kapalıçarşı, Üsküdar, Galata’daki Mevlevihane, Boğaziçi’ni, o dönem İstanbul’unu tanıttı.

Son yılları korkularla dolu bir adam olarak geçti. Diri diri gömülmekten korktuğu için komodininde şu not duruyordu: “Ölmedim, uyuyorum.” Bir yangında çıkışı bulamamak korkusuyla bir ucunu yatağa bağladığı ipi camdan sarkıtmadan uyumuyordu. Andersen romanları, seyahatnameleri, oyunlarından ziyade 200’ün üzerinde masalları ile tanınıyor.

2. Johanna Spyri (1827 – 1901) – Heidi
İlk yazdığı hikayelerde ismini gizlemiş baş harflerini kullanmıştı. İsmini yazarak kaleme aldığı yetişkinler ve çocuklar için öykülerde çocukluğundan izler vardı. Ama Johanna’ya asıl şöhreti 57 yaşında yazdığı Heidi getirdi.

Heidi de onun gibi Alpler’de çocuk olmuştu. Tıpkı Johanna’nın evlenip Zürih’e yerleşince doğduğu yer olan Hirzel’i özlemesi gibi, Heidi de Clara’ya arkadaşlık etmek için Frankfurt’a gittiğinde Dörfli’ye bir daha dönemeyeceğini düşünüp gizli gizli ağlıyordu.