Kızıltepe'de 22 kişinin öldürülmesine ilişkin dava

- Mardin'in Kızıltepe ilçesinde 1992-1996 yıllarında 22 kişinin öldürülmesine ilişkin dönemin Diyarbakır Jandarma Komutanı Albay Hatipoğlu ve Kızıltepe İlçe Jandarma Komutan Vekili Uğur'un da arasında bulunduğu 4'ü asker 9 sanığın yargılanmasına devam edildi - İddianamede "maktul" olarak yer alan Nurettin Yalçınkaya ile aynı nüfus bilgilerine sahip kişinin, 2010'da İstanbul Pendik'te eşinden boşandığı belirtildi - Mahkeme, çelişkinin giderilmesi için İstanbul'daki Nurettin Yalçınkaya ile boşandığı eşinin beyanının alınmasını kararlaştırdı

Google Haberlere Abone ol
Kızıltepe'de 22 kişinin öldürülmesine ilişkin dava

ANKARA (AA) - Mardin'in Kızıltepe ilçesinde 1992-1996 yıllarında 22 kişinin öldürülmesine ilişkin dönemin Diyarbakır Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu ve Kızıltepe İlçe Jandarma Komutan Vekili Hasan Atilla Uğur'un da arasında bulunduğu 4'ü asker 9 sanığın yargılanmasına devam edildi.

Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya sanıklardan Ahmet Boncuk ile sanık ve müşteki avukatları katıldı. Başka suçtan Mardin'de tutuklu bulunan sanık Mehmet Salih Kılıçaslan ile telekonferans sistemi üzerinden bağlantı kuruldu.

Duruşmada, iddianamede maktul olarak belirtilen Nurettin Yalçınkaya ile tamamen aynı nüfus bilgilerine sahip kişinin, "20 Mayıs 2010'da Pendik 2. Aile Mahkemesinde boşandığı"na ilişkin nüfus kaydı bulunduğu tutanağa geçirildi.

Tanık olarak dinlenmesi kararlaştırılan Bedran Akdağ'ın açık adresinin belirlenmesi için yazılan müzekkerenin yanıtlandığı, tanığın bir yıl kadar önce ikametgahını terk ettiği, Siirt'ten ayrıldığı, o günden beri haber alınamadığı, köydeki akrabalarıyla görüşmediği, köye gelip gitmediği ve ikametgahının belirlenemediği bildirildi.

Ardından 1990-1993 yıllarında Kızıltepe Jandarma Komutanlığı yapan Eyüp Bölük'ün tanık olarak ifadesi alındı.

Bölük, davadan yeni haberdar olduğunu anlatarak, görevi döneminde kanunlar çerçevesinde verilen emirleri yerine getirdiğini söyledi.

Sanıklardan bazılarını hatırladığını ifade eden Bölük, "Olay benim zamanımda olmuş ama teferruatını hatırlamakta güçlük çekiyorum. Tutanaklarda ne yazdıysak doğrudur. O dönem yaptığımız tüm araştırmalar olayın PKK eylemi olduğu yönündeydi. Bu kişiler herhalde köyün yakınlarında vurulmuştu. Her şey PKK'yı işaret ediyordu." diye konuştu.

Sanıklardan Ahmet Boncuk'un o dönemde komando bölük komutanı, Ünal Alkan'ın da mekanize tim komutanı olduğunu belirten Bölük, "Görev süresince iki arkadaşın da yasa dışı bir oluşum içinde olduklarını hissetmedim, görmedim." dedi.

Bölük, müşteki avukatı Senem Doğanoğlu'nun sorusu üzerine, "PKK'lıların o dönemde, bölgedeki insanlara gözdağı vermek için (benzeri) çok eylem yaptığını" kaydetti.

Duruşmada, tanıklığına başvurulmasına karar verilen ancak ulaşılamayan Bedran Akdağ'ın tanık olarak dinlenmesinden vazgeçildi.

Bununla birlikte Akdağ'ın gizli tanık "Oğuz" adıyla Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığına 2013'te verdiği ve bazı askerleri suçladığı iki ifade duruşmada okundu.

Tanık beyanına karşı diyeceği sorulan sanık Boncuk, tanık anlatımını kabul etmediğini, beyanlarının kesinlikle doğru olmadığını söyleyerek, "Ben 'Bıçak Timi'nde görev yapmadım ancak ilçe jandarma komutanının emriyle PKK ile mücadelede görev aldım." dedi.

Sanık Kılıçaslan da Akdağ'ın ifadelerinin asılsız olduğunu söyledi.

Boncuk'un avukatı Hüseyin Özarslan, Akdağ'ın JİTEM'de 1997-1999 yıllarında çalıştığını beyan ettiğini, iddianamedeki olayların ise bu tarihten önce olduğunu, ayrıca bizzat görüp duyduklarından değil, duyuma dayalı konulardan bahsettiğini belirtti.

Sanıklardan Mehmet Emin Kurga'nın avukatı Abdülkadir Onay da "Anlatımı, sanki devlet görevlilerinin masum insanları öldürüp, PKK'nın üzerine attığı şeklindedir. Böyle bir olayın olması mümkün değildir." dedi.

Diğer sanık avukatları da Akdağ'ın aleyhteki ifadelerini kabul etmezken müşteki avukatı Doğanoğlu, Akdağ'ın beyanına bir diyeceği olmadığını söyledi.

Avukat Doğanoğlu, maktul Nurettin Yalçınkaya'nın kaybedilip sonradan bulunamadığını, 2009'da açılan kuyulardan alınan kemik parçalarına DNA testleri uygulandığını aktararak, "Testte, kemik parçalarının Yalçınkaya'ya ait olduğu raporu var. Bu celse okunan kayıtlarda ise bu kişinin yaşadığı ve 2010'da boşandığı belirtilmekte. Bu karışıklığı çözmek zorundayız. Bu kişilerin aynı kişi olup olmadığının tespiti için İstanbul'daki kişi mahkemeye getirilsin, kimlik bilgileri karışmış biri mi, sorulsun." şeklinde konuştu.

Sanık avukatları da talebe katıldı.

Avukat Mehmet Eren Turan, İstanbul'daki Nurettin Yalçınkaya'ya ulaşılamaması halinde boşandığı kişinin mahkemede dinlenmesini talep ederek, "Kiminle evli olduğunu bilecektir." dedi.

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Hanifi Yıldırım, taleplerin takdirini mahkemeye bıraktı.

Mahkeme heyeti, ara kararı açıkladı.

Buna göre, dosyada maktul olarak gösterilen Nurettin Yalçınkaya'nın, nüfus kayıtlarına göre sağ gözüktüğü ancak iddianamede bu kişinin kemiklerinin kuyuda bulunduğu ve DNA testleriyle bu kişinin kimliğinin belirlendiği kayda geçirilerek, nüfus ve Adli Tıp Kurumu kayıtları arasındaki çelişkinin giderilmesi için 2010'da İstanbul Pendik'te boşandığı belirtilen Nurettin Yalçınkaya'nın telekonferans sistemiyle ifadesinin alınması için İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine talimat yazılması kararlaştırıldı.

Yine, İstanbul'daki kişinin boşandığı kişinin de adresinin araştırılarak, nöbetçi ağır ceza mahkemesine aynı taleple yazı yazılmasına karar veren heyet, Kızıltepe Jandarma Komutanlığına yazı gönderilerek, Tepebaşı köyü nüfusuna kayıtlı Nurettin Yalçınkaya'nın yaşayıp yaşamadığının, uzun zamandır köyde yaşayan ve yaşı en az 50 olan kişilerden araştırılmasını karar altına aldı.

Duruşma ertelendi.

- İddianame

İddianamede, Kızıltepe'de 1992-1996 yıllarında 22 kişinin öldürülmesine ilişkin, sanıklar dönemin Diyarbakır Jandarma Komutanı Albay Eşref Hatipoğlu ve dönemin Kızıltepe Jandarma Komutan Vekili Hasan Atilla Uğur'un "silahlı örgüt kurma veya yönetme" ve "tasarlayarak öldürme" suçlarından, diğer sanıklar dönemin Jandarma Komando Bölük Komutanı Ahmet Boncuk, eski başçavuş Ünal Alkan ve köy korucuları Abdurrahman Kurğa, Mehmet Emin Kurğa, Ramazan Çetin, Mehmet Salih Kılıçaslan ile İsmet Kandemir'in ise "silahlı örgüte üye olmak" ve "tasarlayarak öldürme" suçlarından cezalandırılmaları talep ediliyor.

Mardin'de 2014'te açılan dava, güvenlik gerekçesiyle Ankara'ya nakledilmişti.

Yorumlar