"İttifak edeceğimiz en önemli şey Ehlibeyt sevgisidir"
- İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Yılmaz: - "İttifak edeceğimiz en önemli şey Ehlibeyt sevgisi, Hazreti Peygamber sevgisidir. Şiiler, Aleviler Ehlibeyt'i ne kadar seviyorlarsa Sünniler de Ehlibeyti o kadar seviyorlar ve sevmeliler. Bu bizim için ortak bir paydadır. Bu ortak paydayı iyi görür ve fark edersek aradaki ihtilaf noktalarını ortadan kaldırabiliriz" - "10 Muharrem aşure gününde Sünni'siyle, Alevi'siyle, Şii'siyle Nuh Tufanı’nın sona ermesinde o 10 tür erzağın karıştırılarak yapılan aşureyi, bir taraftan da Hazreti Hüseyin Efendimizin şehadetinin yasını birlikte idrak ederiz, birlikte hüzünleniriz" - "Dini kavrayamayan, dinin ayetlerini güncel olarak okuyamayan insanlar maalesef bugün İslamofobiyi üretiyorlar. Radikal tavırlarla ayetlerin bütüncül manasını görmeyen insanlar neredeyse şiddet üreten, terör üreten algılar meydana getiriyorlar. DAEŞ gibi benzeri örgütler, bu manada kurgulandığı, birileri tarafından yönlendirildiği bilinen örgütlerin kullandıkları argümanlar ayettir, hadistir"
İSTANBUL (AA) - HİKMET FARUK BAŞER - İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz, "İttifak edeceğimiz en önemli şey Ehlibeyt sevgisi, Hazreti Peygamber sevgisidir. Şiiler, Aleviler Ehlibeyt'i ne kadar seviyorlarsa Sünniler de Ehlibeyti o kadar seviyorlar ve sevmeliler. Bu bizim için ortak bir paydadır. Bu ortak paydayı iyi görür ve fark edersek aradaki ihtilaf noktalarını ortadan kaldırabiliriz." dedi.
Prof. Dr. Yılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, muharrem ayının Müslümanlar adına çok önemli olduğunu söyledi.
Hazreti Muhammed'in Mekke'den Medine'ye hicret ettiğinde, burada yaşayan Yahudiler’in muharremin aşure günü olan 10'uncu gününde oruçlu olduklarını gördüğünü belirten Yılmaz, "Efendimiz onlara neden oruç tuttuklarını sormuş, onlar 'Bizim peygamberimiz ve İsrailoğulları Firavun'un zulmünden böyle bir aşure gününde kurtuldular' deyince Efendimiz de 'Biz Musa'ya sizden daha yakınız. Dolayısıyla biz de bugün oruç tutalım' diye buyurmuş. Ramazan orucu farz oluncaya kadar da farz gibi muharrem orucu tutulmuş." diye konuştu.
Yılmaz, ramazan orucunun farz olduğu ikinci yıl Hazreti
Muhammed'in muharrem orucunu nafile ibadet gibi bıraktığını dile
getirerek, şöyle devam etti:
''Efendimiz, muharremin 9-10 ya da 10-11'inci gününde
tutulmasını emretmiştir. Hazreti Adem'in tövbesinin kabulünden, Nuh
tufanına ve Hazreti İbrahim'in kurtuluşuna pek çok tarihi olayın
muharremin onuncu gününde meydana geldiği şeklinde rivayetler var.
Bizim geleneksel İslami anlayışımızda muharrem ayı hicri
yılbaşıdır. Kur'an-ı Kerim de haram aylar olarak bilinen 4 ay
vardır. Muharrem onlardan birisidir. Bu 4 ay, Cahiliye Dönemi'nde
Araplar’ın savaşmadıkları, savaşın yasak olduğu aylardır. İslam'da
bu haram olarak geçmiştir.''
Muharrem ayının 10'uncu gününün aynı zamanda Ehlibeyt ailesinin önemli temsilcisi olan Hazreti Hüseyin'in Kerbela'da Yezid'in adamları tarafından şehit edildiği olayı çağrıştırdığını vurgulayan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
''10 Muharrem aşure günü bir yas günü, bir hüzün günüdür. Biz 10
Muharrem aşure gününde Sünni'siyle, Alevi'siyle, Şii'siyle Nuh
Tufanı'nın sona ermesinde o 10 tür erzağın karıştırılarak yapılan
aşureyi, bir taraftan da Hazreti Hüseyin Efendimizin şehadetinin
yasını birlikte idrak ederiz, birlikte hüzünleniriz. Hiçbir Sünni
asla Hazreti Hüseyin Efendimizin şehadetine rıza göstermemiştir.
Hepsi bu olaydan çok müteessir olmuş. Dolayısıyla biz muharrem ayı
gelince bu iki şeyi beraber hatırlarız. Bir taraftan o geleneksel
tarihi olayları hatırlarız ama bir taraftan da Hazreti Hüseyin'in
şehadetini hatırlarız ki bu bizim için yas ayı anlamına
gelmektedir."
Yılmaz, bir rivayete göre Hazreti Nuh'un gemisi karaya çıkınca
gemideki bütün erzakların toplanıp aynı kazana konularak bir yemek
pişirildiğini buna da aşure denildiğini ifade etti.
Aşure yapan insanların birbirlerine ikramlarda bulunduğunu
belirten Yılmaz, "Geleneksel manada hem erzaklarının karıştırılması
ve insanların kaynaştırılması adına bir fonksiyon icra ettiği için
insanlar birbirine aşure yemeği ikram etmektedir. Bu manada anlam
ve önemi vardır." dedi.
- ''İttifak edeceğimiz en önemli şey Ehlibeyt sevgisi''
Yılmaz, Hz. Muhammed'den sonra imamet ve hilafet konusunun
ortaya çıktığını, bunun da o zaman büyük sorunlara neden olduğunu
söyledi.
Yaşanan tartışmanın da Kerbela'da Yezid'in Hazreti Peygamberin
torununu öldürmesiyle en üst noktaya taşındığını vurgulayan Yılmaz,
''Hazreti Hüseyin'in şehadeti vesilesiyle bizim birbirimizle
aramızdaki ihtilaflar yerine bizim ittifak noktasını konuşmak gibi
bir şeye ihtiyacımız var. İnsanlar zaman zaman bu ihtilaf
noktalarını daha çok ortaya çıkarıyorlar. Bizim ittifak edeceğimiz
en önemli şey Ehlibeyt sevgisi, Hazreti Peygamber sevgisidir.
Şiiler, Aleviler Ehlibeyt'i ne kadar seviyorlarsa Sünniler de
Ehlibeyt'i o kadar seviyorlar ve sevmeliler. Bu bizim için ortak
bir paydadır. Bu ortak paydayı iyi görür ve fark edersek aradaki
ihtilaf noktalarını ortadan kaldırabiliriz.'' diye konuştu.
Prof. Dr. Yılmaz, mezhep savaşlarının tarihte Müslümanlara ve
Hristiyanlara bir faydası olmadığını dile getirerek, sözlerini
şöyle sürdürdü:
''Avrupa'da uzun yıllar mezhep savaşları oldu. Avrupa şimdi bu
mezhep savaşlarını fark edip ihtilaflarını asgariye indirmeye
çalışıyor ve ittifak noktasına geldi. Onlar ihtilaf noktası olan bu
mezhep ayrışması konusunda bizim Müslümanların cehaletinden,
aymazlığından istifade ederek bunu bir savaş ve kavga vesilesi
olarak maalesef bize dayatıyorlar. Müslümanlar da birbirleriyle
boğuşmanın hiçbir fayda vermeyeceği fark etmeyerek Şiilik,
Alevilik, Sünnilik gibi şeylerle husumet geliştiriyorlar. Dini
kavrayamayan, dinin ayetlerini güncel olarak okuyamayan insanlar
maalesef bugün İslamofobiyi üretiyorlar. Radikal tavırlarla
ayetlerin bütüncül manasını görmeyen insanlar neredeyse şiddet
üreten, terör üreten algılar meydana getiriyorlar. DAEŞ gibi
benzeri örgütler, bu manada kurgulandığı, birileri tarafından
yönlendirildiği bilinen örgütlerin kullandıkları argümanlar
ayettir, hadistir.''
- ''Etrafımıza rahmet ve şefkat dağıtmalıyız''
Vahşet üreten insanlara İslam'ın merhamet ve şefkat ikliminin
anlatılmasını gerektiğini aktaran Yılmaz, "Şefkat gözüyle, merhamet
algısıyla bakmadığınız zaman sonuçta vahşet ortaya çıkacağını
anlatmamız lazım. Merhametten, şefkatten mahrum insanlar ayetlere
bakınca DAEŞ gibi şefkati olmayan vahşet üretebilirler. Biz
İslam’ın merhametini, şefkatini anlatmalıyız, mezhep tartışmasına
girmeden Müslüman üst kimliğine sarılarak diğer mezhep
mensuplarıyla kaynaşmanın yolunu bulmalıyız. 'Bir kişiyi öldürmek
bütün alemi öldürmek gibidir, bir kişiyi diriltmek bütün alemi
diriltmektir' diyen Kur'an-ı Kerim'in bize öğrettiği mesajı
hayatımıza uygulayarak, etrafımıza rahmet ve şefkat dağıtmalıyız."
ifadelerini kullandı.
Hasan Kamil Yılmaz, aşure gününde insanların birbirine
gitmesinin, oruçta ve iftarda birlikteliğin çok güzel bir davranış
olacağını vurgulayarak, ''Böyle zamanlarda beraber olmak, onlarla
paylaşmak bizim bu topraklarda tarih boyunca olduğu gibi bugünden
sonra da birlikte yaşayabileceğimizin en güzel örneğidir. Bu çok
anlamlı bir davranıştır.'' dedi.
Muharrem ayında oruç tutmanın önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, ''Alevi kardeşlerimizin kendilerine göre muharrem oruçları var. Sünniler için de 9-10 ya da 10-11. günlerinde bildiğimiz Ramazan orucu gibi sabah imsak vaktinden akşam iftar vaktine kadar oruç tutularak ibadet edilebilir.'' şeklinde konuştu.
Yorumlar