İş dünyası 2017'den umutlu (1)

- MÜSİAD Genel Başkanı Olpak: - "Ekonomi yönetimince alınan ek tedbirler neticesinde önümüzdeki çeyrekten itibaren ekonomimiz yeniden ivmelenecek ve OVP kapsamında hedeflenen 3,2 puanlık büyüme hedefi yakalanacak" - ASKON Genel Başkanı Koca: - "2017 yılı hem sorunları hem de tuzakları aşma yılı olacak diye ümitliyiz" - "2016 yılının son yarısındaki ekonomik performansın, 2017'nin ilk yarısında tamamen tersine dönecek şekilde yeniden büyüme trendli bir hale geleceğini değerlendiriyoruz. 2017, bizler için ümit yılı, daha büyük bir atılım yapma yılı olacaktır" - TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Kadooğlu: - "Yurt içindeki politika seçenekleri, görünümün daha olumluya dönmesine yardımcı olabilecek en önemli alan olarak gözüküyor"

Google Haberlere Abone ol
İş dünyası 2017'den umutlu (1)

İSTANBUL (AA) - ALİ ATAR - Ekonomik ve siyasi anlamda küresel ve jeopolitik gelişmelerin yanı sıra Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminin de Türkiye'nin makro ekonomik dengelerini olumsuz etkilemesiyle zor bir yılı geride bırakan Türk iş dünyası, 2017'ye umutla bakıyor.

Gelecek yıla ilişkin beklentilerini AA muhabiri ile paylaşan iş dünyası örgütlerinin temsilcileri, küresel ekonomideki gelişmelerin şekil vereceği 2017'de, Türkiye'nin de yer aldığı bölgedeki jeopolitik belirsizliklerin azalmasının ülke ekonomisini olumlu etkileyeceği, alınan tedbirlerin etkisiyle ekonomideki daralmanın geride kalacağı, üretim, yatırımlar ve ihracatın hız kazanacağı görüşünü taşıyor.

Müstakil Sanayici ve İş adamları Derneği (MÜSİAD) Genel Başkanı Nail Olpak, zor bir yılın geride bırakıldığını, iç ve dış kaynaklı terör örgütlerinin canlı bomba saldırılarından ekonomiyi bozma çabalarına ve Türkiye için önemli dönüm noktalarından biri olan 15 Temmuz'daki darbe girişimine kadar birçok senaryo uygulanmaya çalışıldığını söyledi.

Olpak, 2016’ya "milletin iradesinin" damga vurduğunu, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası yaşanan siyasi belirsizlik ortamı ve bu dönemde artış gösteren güvenlik endişelerinin yanı sıra, ekonomik ve siyasi anlamda küresel ve jeopolitik risklerin artmasına karşın Türkiye ekonomisinin önceki yıl pozitif büyüme alışkanlığını sürdürdüğünü ifade etti.

Olpak, bu yılın ilk iki çeyreğinde yüzde 4,5 büyüyen Türkiye ekonomisinin, bu dönemde aralıksız 27 çeyrek pozitif büyümeye ulaşan performansı ile oldukça olumlu bir tablo sunduğunu, yılın ikinci çeyreğindeki yüzde 4,5’lik büyüme oranıyla Hindistan, Çin ve Endonezya'nın ardından G20 ülkeleri arasında 4'üncü sırada yer alan Türkiye ekonomisinin, gelişmekte olan ülkelerden pozitif ayrıştığını söyledi.

Yılın 3'üncü çeyreğinde ise ekonomik aktivitenin gözle görülür şekilde yavaşladığını, ekonominin 1,8 puan daraldığını vurgulayan Olpak, böylece Türkiye ekonomisinin yılın ilk 9 ayında yüzde 2,2 büyüdüğünü, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından piyasalarda meydana gelen dalgalanmaların yanı sıra, Fed’in faiz artırım süreci ve Brexit sonrası Avro Bölgesinin durumuna yönelik belirsizliklerin ve Çin ekonomisindeki yavaşlamayla yön bulmaya çalışan küresel ekonomik koşulların Türkiye ekonomisini olumsuz etkilediğini söyledi.


- "Ekonomimizin sağlam temeller üzerine inşa edildiği tescillendi"


Nail Olpak, günümüz ekonomilerinin manipülasyona açık olan doğal yapıları nedeniyle dışarıdan gelecek saldırılar karşısında siyasi yapılara nazaran daha savunmasız olduğunu belirterek, dünyadaki ekonomik gelişmelere bir de doğrudan Türkiye ekonomisine yöneltilen manipülatif saldırılar eklendiğini kaydetti.

Özellikle 15 Temmuz sonrasında yürütülen algı operasyonlarının ağırlıklı hedefinin, Türkiye ekonomisinin uluslararası kamuoyundaki risk priminin yükselmesinden faydalanarak, yapay bir kriz oluşturmak olduğunun altını çizen Olpak, "Ancak bu koşullar altında bile, yani gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde düşük büyüme sürecinin devam etmesine karşın Türkiye ekonomisinin yılın ilk 9 ayında yüzde 2,2 büyümesi ve 15 Temmuz sonrasında herhangi bir krize mahal vermeden yoluna devam etmesi, ekonomimizin sağlam temeller üzerine inşa edildiğini tescil etti." ifadesini kullandı.

Olpak, şunları kaydetti:

"Son birkaç çeyrektir büyümenin çekici unsuru olan iç talepteki artışın 3. çeyrekte önemli ölçüde hız kestiği görülüyor. Bu dönemde hane halkı tüketiminde yüzde 3,2 azalış gerçekleşirken, bu oran geçtiğimiz çeyrekte yüzde 3,7 artış düzeyindeydi. İç talebi artırmaya yönelik alınan tedbirler yılın son çeyreğinden itibaren ekonomik aktiviteye olumlu yansıyacak. Ancak orta ve uzun vadede yüzde 5’in üzerinde bir büyüme hedefliyorsak, ihracatın mutlak suretle artırılması ve dış talebin büyümeye katkısının kalıcı bir şekilde pozitife dönmesi gerekiyor."


- "Yeni serbest ticaret anlaşmaları imzalanmalı"


MÜSİAD Genel Başkanı Olpak, yılın 3. çeyreğinde önceki yılın aynı çeyreğine göre yüzde 3,3 azalan ihracata paralel olarak, bu dönemde Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) tablosundaki mal ve hizmet ihracatının yüzde 7 azaldığı görüldüğünü belirterek, "Bu tabloda Rusya ve Irak gibi önemli ihracat pazarlarımızda yaşanan daralmanın etkisi hissediliyor. Önümüzdeki dönemde bu kayıpların telafi edilmesi ve dış talebin arzulanan düzeye çekilebilmesi için, ihracatçılarımızın yeni pazarlara açılımını kolaylaştırmak amacıyla yeni serbest ticaret anlaşmaları imzalanmalı. Mevcut anlaşmaların kapsamlarının genişletilmesi de büyük önem arz ediyor." dedi.

Yılın 2. çeyreğinde yüzde 4,7 oranında artış kaydeden yatırımların, 3. çeyrekte ise hız kestiğini kaydeden Olpak, "Bu dönemde inşaat yatırımlarının yüzde 2,6 artmasına karşın makine ve teçhizat yatırımlarının yüzde 2,7 azalması, toplam yatırımlarda yüzde 0,6 puanlık bir düşüşe neden oldu. Yatırımlarda gözlenen bu gerilemenin, geçtiğimiz hafta açıklanan Ekonomik Koordinasyon Kurulu (EKK) kararlarının hayata geçirilmesiyle birlikte sona ereceğini düşünüyoruz. Zira yatırım teşvikini artıran, finansmana ulaşımı kolaylaştıran ve istihdam artışını gözeten bu kararların reel sektöre 'can suyu' olacağını düşünüyoruz." değerlendirmesinde bulundu.


- "Motivasyonumuzu kaybetmemeli ve üretmeye devam etmeliyiz"


Nail Olpak, önümüzdeki dönemde Türk ekonomisinde yeni bir hikayeye gereksinim duyulduğunu MÜSİAD olarak sıklıkla dile getirdiklerini hatırlatarak, bu noktada yalnızca politika yapıcılara değil, iş dünyasının temsilcilerinde tüketicilere varana kadar ekonominin bütün aktörlerine önemli görevler düştüğünü söyledi.

Ekonominin mevcut istikrarlı yapısının muhafaza edilmesi, yatırım ve tüketim harcamalarının hız kesmeden sürmesi gerektiğinin altını çizen Olpak, şunları kaydetti:

"Ekonomi yönetimince alınan ek tedbirler neticesinde, önümüzdeki çeyrekten itibaren ekonomimiz yeniden ivmelenecek ve Orta Vadeli Program kapsamında hedeflenen 3,2 puanlık büyüme hedefi yakalanacak. Ekim ayında yüzde 2 artış kaydeden sanayi üretimi ve kasım ayına ait geçici verilere göre yüzde 9,9 genişleyen ihracat, son çeyrekte ekonominin hızlandığına işaret ediyor. Bu bağlamda yüzde 1,8’lik daralmaya işaret eden 3. çeyrek verisini, Türkiye ekonomisinin pozitif büyüme süreci için 'kısa bir duraksama' olarak görmeli, motivasyonumuzu kaybetmemeli ve üretmeye devam etmeliyiz.

- " 15 Temmuz darbe girişimi önceliğin 'Vatan' noktasına kaymasına sebep oldu"


Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON) Genel Başkanı Mustafa Koca da, "2016 yılına son derece iyi başlamıştık. 2015 yılında yaşadığımız önemli handikapları aşmış ve millet olarak yeni bir seneye hızlı sayılabilecek bir ivme ile giriş yapmıştık. Nitekim büyüme hızlarına baktığımızda 2015 yılını yüzde 4 ile bitirmiş olmakla beraber yeni yılın ilk çeyreğinde yüzde 4,7 ikinci çeyreğinde yüzde 3,1 gibi dünyada ilk 5 arasında yer alan bir performans sergilemeye devam etmiştik." diye konuştu.

Üçüncü çeyrekte meydana gelen 15 Temmuz darbe girişiminin önceliklerin ekonomiden "Vatan" noktasına kaymasına sebep olduğunu dile getiren Koca, "Aradan geçen dört ayı aşkın bir zaman zarfında ülkemizin bütün kurumlarında yerleşmiş olan FETÖ virüsü unsurlarının tasfiye edilmesi ve güvenli bir atmosferin oluşturabilmesi için verilen mücadele yüzünden ülkedeki diğer öncelikler maalesef ertelendi. Bundan ekonomi de ciddi anlamda nasibini aldı ve makro rakamlarımızda da gerilemeler yaşanmaya başlandı." değerlendirmesinde bulundu.

Koca, dış pazarlarda var olan kritik durumda herhangi bir iyileşme olmamasının ihracatımızı olumsuz yönde etkilemeye devam ettiğini belirterek, “Kapasite kullanım oranlarının düşmesi, piyasa faizlerinin yüksek kalması ve nihayet ABD seçimleri ile birlikte devreye giren döviz hareketliliği ekonomideki olumlu havayı daha fazla dağıtıcı etki oluşturdu.” ifadelerini kullandı.


- "2017’de ekonomik performans büyüme trendli bir hale gelecek"


"2017 hem sorunları hem de tuzakları aşma yılı olacak diye ümitliyiz." diyen Koca, 2017 yılında, gündemdeki sistem değişikliğini halletmiş, yurt içinde terörü kabul edilebilir eşiğin altına indirmiş, Suriye’de barış imkanının oluşmasına vesile olmuş ve küresel siyasette çok daha rahat iletişim kurulabilir bir zeminde yer bulmuş bir Türkiye beklediklerini ifade etti.

Mustafa Koca, "2016 yılının son yarısındaki ekonomik performansın, 2017'nin ilk yarısında tamamen tersine dönecek şekilde yeniden büyüme trendli bir hale geleceğini değerlendiriyoruz. Dolayısıyla 2017 bizler için ümit yılı, daha büyük bir atılım yapma yılı olacaktır." dedi.


- "Yapısal ve ekonomik reformlara hız verilmesi, 2017 yılında ekonomimizin görünümünü etkileyecek"


Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED) Yönetim Kurulu Başkanı Tarkan Kadooğlu ise Türk ekonomisinin 2017 yılında yönünü yurt dışı gelişmeler kadar, yurt içi siyasi gelişmeler ve politika seçeneklerinin belirleyeceğini vurgulayarak, "Uluslararası kuruluşlar, son beş yılda küresel ekonominin 'düşük büyüme, düşük faiz' patikasına girdiğini ve küresel ekonominin yaklaşık yüzde 3 büyüme oranında takılıp kaldığını belirtiyor. Özel yatırımlardaki zayıflama ve de küresel ticaretin büyük oranda yavaşlaması söz konusu. Bu düşük büyüme temposundan çıkmak için siyasi belirsizliklerin gölgesinde kalan mali ve yapısal reformların, etkili ticari politikaların bir an önce hayata geçirilmesi önem kazanıyor." diye konuştu.

Öte yandan ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump’ın ekonomik politika vaatlerini hayata geçireceği endişesinin, doların ateşini yükselttiğini dile getiren Kadooğlu, Fed’in 2017 yılı faiz artırımlarının beklentilerin ötesinde olabileceğini, Fed'in faiz artışlarını daha sık yapacak olmasının ve gelişmekte olan ülkelere para akışında yavaşlama meydana gelmesinin, bütün gelişmekte olan ülkeleri olduğu gibi Türkiye'yi de etkileyeceğini kaydetti.

Kadooğlu, "Türkiye’nin cari açığı ve özel sektör borçlanması yüksek bir ülke olması, diğer gelişmekte ülkelere oranla dalgalanmanın boyutunun daha yüksek olmasına sebep oluyor. Türkiye’nin de son 4 yılda hem küresel gelişmeler hem de jeopolitik ve ülke içindeki gelişmeler nedeniyle yüzde 3-4 seviyesinde büyüme temposuna girdiği görülüyor. Uluslararası piyasalarda belirsizliğin ve dalgalanmanın boyutunun azalması kadar, Türkiye’nin içinde bulunduğu bölgedeki jeopolitik belirsizliğin azalması da Türkiye ekonomisini olumlu etkileyebilecek gelişmeler." değerlendirmesinde bulundu.

"Türkiye’de büyümenin büyük kısmının iç tüketimle karşılandığı düşünüldüğünde, büyümenin kalitesini artırmak için üretimde ve hizmetlerde verimlilik artışının sağlanması Türkiye’nin potansiyel büyümesini yukarı itecektir." diyen Kadooğlu, son dönemde açıklanan verilerin sanayi üretiminde bir yavaşlama yaşandığı ve işsizlik oranının da artmakta olduğunu ortaya koyduğunu söyledi.

Kadooğlu, hükümetin açıkladığı teşvik paketlerinin ekonomideki yavaşlamayı engelleyebilmesi için, paketlerin ihtiyaçları karşılayabilecek şekilde düzenlenmesi ve kaldıraç etkisinin yüksek olmasının önemli olacağının altını çizdi.

TL'nin son 10 ayda dolar ve avro karşısında yüzde 5-6 civarında değer kaybı yaşadığını hatırlatan Kadooğlu, şunları kaydetti:

"2016 yılında turizm gelirlerinde yaşanan kayıplar ve yukarı doğru ivmelenen petrol fiyatları da, TL üzerindeki baskıyı artıran başka bir unsur oldu. 2017’de Türkiye ekonomisinin gidişatı, düşük büyüme tuzağına yakalanmış küresel ekonomiyle yakından ilintili olacaktır. Türkiye ekonomisinin yavaşladığı bir ortamda TL’deki değer kaybının enflasyon üzerinde ne kadar artış baskısı yaratacağı da Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) para politikası tepkisi açısından yakından takip edilecektir.

Yurt içindeki politika seçenekleri, görünümün daha olumluya dönmesine yardımcı olabilecek en önemli alan olarak gözüküyor. Türkiye’nin 2017 yılına girerken atması gereken stratejik adımların başında, büyümenin kalitesini iyileştirmek geliyor. Orta Vadeli Programda vadedilen yüksek teknolojili sanayi üretimini desteklemek ve harekete geçirmek orta vadede büyüme hızının tekrar artışa geçmesini sağlayabilecektir. 2016 yılında hızı yavaşlayan hatta duran yapısal ve ekonomik reformlara hız verilmesi, 2017 yılında ekonomimizin görünümünü de etkileyecektir."


- "KOBİ’lerin verimliliğini artıracak adımların, potansiyel büyümemiz üzerinde doğrudan etkisi olacak"


Tarkan Kadooğlu, 2017 yılında öngörüleri olumluya çevirebilecek yapısal reformları takip ettiklerini belirterek, bunların "Demokrasi ve Karar Alma Süreçlerine Katılım", “Girişimcilik ve Rekabet” ile "Küresel Rekabet Gücü ve AB'yle Uyum” olduğunu bildirdi.

Bu üç ana başlık altındaki yapısal reformların, Türkiye’nin sürdürülebilir bir şekilde, daha yüksek bir büyüme patikasına girmesi için önemli olduğunu vurgulayan Kadooğlu, "Girişimcilik ve rekabet alanında, Türkiye’nin en yakında takip etmesi gereken alan KOBİ’lerdir. KOBİ’lerin verimliliğini artıracak adımların, potansiyel büyümemiz üzerinde doğrudan etkisi olacaktır. Ayrıca, Türkiye’de bölgeler arasındaki kalkınma farklılıklarının azaltılmasının da, benzer bir etki yaratacağını söylemek mümkündür. Büyümenin kalitesinin geliştirilmesi kapsamında katma değeri yüksek sektörlere destek verilmesi ve hükümetin eylem programında yer alan 'Üst orta ve yüksek teknolojili ürünlerde yerli tedarik modellerinin hayata geçirilmesi' eylemi önemlidir." şeklinde konuştu.

Kadooğlu, şunları kaydetti:

"Mesleki ve teknik eğitim reformlarına ağırlık verilmesi, eğitim istihdam bağlantısının güçlendirilmesi, meslek yüksekokullarının yeniden yapılandırılması, bölgesel olarak çıraklık eğitiminin zorunlu eğitim kapsamına alınması, TÜRKONFED önerilerinde stratejik bir öneme sahiptir. Sektörel ve bölgesel teşvik paketlerinin, bölgesel kalkınma farklılıklarını azaltmadaki etkisi ile Türkiye’de rekabetçilik düzeyi yüksek kümelenmeler yaratmadaki katkısı da, uzun vadeli büyümeyi yükseltmesi açısından, yakından takip edilmelidir.

2017 içinde Gümrük Birliğinin güncellenmesi çalışmalarına devam edilmesi önemli olacaktır. TÜRKONFED, Türkiye’nin 'AB Tek Pazarı'na entegrasyonunu tamamlamak üzere Gümrük Birliğinin modern ticaret kurallarıyla uyumlu hale getirilerek kapsamının genişletilmesi görüşünü savunmaktadır. Demokrasi ve karar alma süreçlerine katılım konusunda, yargı reformunun yanı sıra, sivil toplumun, özellikle iş dünyası örgütlerinin iktisadi ve demokratik kurumların aşınmasının önlenmesi için denetçi-gözlemci rolü oynamasına yardımcı olacak düzenlenme önemli olacaktır."

(Sürecek)

Yorumlar