İİT Üyesi Ülkelerin Kalkınmasında Kadınların Rolü Bakanlar Konferansı

- Cumhurbaşkanı Erdoğan: (3) - "Kadınların ülkelerimizin kalkınma hedeflerine katkı vermelerini istiyorsak önce onların haklardan ve fırsatlardan etkin biçimde faydalanmalarını temin etmeliyiz. Kadınların istihdam ve karar alma mekanizmalarına tam katılımları sağlanmadan ülkelerine, kendilerinden umulan katkıyı vermelerini beklemek gerçekçi değildir. Anne ve çocuk sağlığı, kızların eğitim-öğretimi ve kadına karşı şiddetin önlenmesi konularının şahsım, eşim ve ülkem için özel öneme sahip meseleler olduğunu bilmenizi istiyorum" - "Ben diyordum ki; bunların tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı da ihanet diyordum. Şimdi tabanı ibadet demekten de biraz çekinmeye başladım. Çünkü bazı gerçekler olduğu halde hala aynı istikamette gidenler var. Temenni ederim ki Rabbim onlara da hidayet verir"

Google Haberlere Abone ol
İİT Üyesi Ülkelerin Kalkınmasında Kadınların Rolü Bakanlar Konferansı

İSTANBUL (AA) - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kadınların ülkelerin kalkınma hedeflerine katkı vermeleri isteniyorsa, önce onların haklardan ve fırsatlardan etkin biçimde faydalanmalarının temin edilmesi gerektiğini belirterek, "Kadınların istihdam ve karar alma mekanizmalarına tam katılımları sağlanmadan ülkelerine, kendilerinden umulan katkıyı vermelerini beklemek gerçekçi değildir. Anne ve çocuk sağlığı, kızların eğitim-öğretimi ve kadına karşı şiddetin önlenmesi konularının şahsım, eşim ve ülkem için özel öneme sahip meseleler olduğunu bilmenizi istiyorum." dedi.

Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Üyesi Ülkelerin Kalkınmasında Kadınların Rolü 6. Bakanlar Konferansı'ndaki konuşmasında, bir ara Batı'nın mültecileri almadığını dile getirdiğini aktararak, "Yoksa, biz kapıları açsak da Türkiye'deki bu mülteciler Batı'ya mı gitse' dedik. Bunlar hemen tutuştular. 'Ne yapmak istiyorsunuz' dediler. 'Size gelmek istiyorlar, biz de kapıları açacağız size gelecekler' dedik. Yani milli geliriniz bizimle mukayese edilmeyecek derecede fazla. Bu kadar fazla olmasına rağmen niçin rahatsız oluyorsunuz? Hani İnsan Hakları Beyannamesi yok mu? İnsan Hakları Beyannamesi var." ifadelerini kullandı.

Batı'nın, İnsan Hakları Beyannamesi'nin içeresindeki gerekler neyse onu yapmalarını isteyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bunların hepsi Türkiye ile Lübnan'ın başına mı düşecek? Siz de buradan nasibinizi almayacak mısınız? Nasıl tutuşuyorlar. Bunlar için İnsan Hakları Beyannamesi diye bir şey yok. Bunlar farklı istikamette gidiyorlar. Ah ah, bizim kendimize gelmemiz lazım. Bizim uyanmamız lazım. Dönem başkanlığı önceliklerimiz arasında onun için kadın konusu en önemli maddelerden birini oluşturuyor. Müslüman kadınlar arasındaki dayanışma ve işbirliği İslam dayanışmasının ayrılmaz ve vazgeçilmez bir parçasıdır. İslam ülkeleri olarak nüfusumuzun yarısını oluşturan kadınların, sorunlarımızın çözümündeki rollerini mutlaka gözden geçirmeli ve güçlendirmeliyiz. İslam İşbirliği Teşkilatı bünyesinde bu konuda son yıllarda atılan adımlar önemlidir. Ancak bu adımların somut kararlara ve uygulamalara dönüştürülmesine ihtiyaç vardır. Türkiye olarak İslam İşbirliği Teşkilatı'na kurulduğu 1969 yılından bu yana geçtiği tüm aşamalarda önemli katkılar yapabilmiş olmaktan gurur ve mutluluk duyuyoruz."

- "Anne ve çocuk sağlığı, kızların eğitim-öğretimi ve kadına karşı şiddetin önlenmesi konuları özel öneme sahip"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, teşkilatın çeşitli kuruluşlarına ev sahipliği yapan Türkiye'nin, pek çok inisiyatife de öncülük ettiğini dile getirerek, bu çerçevede kadının toplumun ve çalışma hayatında hak ettiği yeri almasına yönelik çalışmalara da büyük önem verdiklerini söyledi.

Bugün 6'ncısı düzenlenen konferanslar serisinin de 2006'da İstanbul'da başladığını hatırlatan Erdoğan, dönemin Başbakanı olarak hitap etme mutluluğunu yaşadığı o konferansın İslam İşbirliği Teşkilatı bakımından tarihi bir gelişme olduğunu kaydetti.

Erdoğan, bu ilk konferansta iki hususa dikkati çektiğini hatırlatarak, "Birincisi bazı toplumlarda kadınların tüm sorunlarının çözüldüğü, bazı toplumlarda ise tam tersi olduğu görüşüne ben karşı çıkmıştım. Batı ülkelerinde, daha ziyade İslam toplumlarındaki kadınlar için ifade edilen bu yaklaşımın, kadınların tüm dünyada farklı şekillerde yaşadığı sıkıntıları görmezden geldiğini ifade etmiştim. İkincisi, kadına karşı ayrımcılığı ne kadar ırkçılık derecesinde tehlikeli buluyorsak, görünüşte eşitlikçi ama aslında kadının saygınlığını dikkate almayan anlayışı da aynı derecede reddetmiştim. Aradan geçen 10 yıla baktığımda her iki konuda da ciddi ilerlemeler kaydedildiğini ancak henüz arzu ettiğimiz yerin çok uzağında bulunduğumuzu görüyorum." ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin eğitimden sağlığa, istihdamdan kadına yönelik şiddetle mücadeleye kadar, bu alanda kaydettiği gelişmeleri önemli gördüklerini vurgulayan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Az önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız bazı örnekleri burada bizlerle paylaştı. Bu tabii bütünü değildi. Daha birçok attığımız adımlar var bu alanda. Bugün burada teşkilat ve üye ülkeler olarak mutlaka geçmiş 10 yılın muhasebesi yapılacaktır. Bu muhasebe aynı zamanda önümüzdeki yıllara da ışık tutacaktır. Türkiye'nin kendi inisiyatifi ile başlattığı ve teşkilatın sahiplenmesiyle bugünlere gelen çalışmaları doğru şekilde değerlendirmek mecburiyetindeyiz. Kadınların ülkelerimizin kalkınma hedeflerine katkı vermelerini istiyorsak, önce onların haklardan ve fırsatlardan etkin biçimde faydalanmalarını temin etmeliyiz. Kadınların istihdam ve karar alma mekanizmalarına tam katılımları sağlanmadan, ülkelerine kendilerinden umulan katkıyı vermelerini beklemek gerçekçi değildir. Anne ve çocuk sağlığı, kızların eğitim-öğretimi ve kadına karşı şiddetin önlenmesi konularının şahsım, eşim ve ülkem için özel öneme sahip meseleler olduğunu bilmenizi istiyorum. İslam İşbirliği Teşkilatı Zirvesi ve Kadın Konferansı dönem başkanlıkları sıfatlarımız çerçevesinde tüm ülkelerdeki bu yönde atılacak adımlara her türlü desteği veriyoruz, vermeyi de sürdüreceğiz."

- "Türk milleti canı pahasına bu ihanet girişimini engelledi"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin yakın zamanda yaşadığı elim bir hadisenin aynı zamanda İslam dünyasının karşı karşıya bulunduğu büyük bir tehlikenin de habercisi olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:

"Az önce ekranda izledik. Bilindiği gibi 15 Temmuz tarihinde İslam'ın değerlerini ve kavramlarını istismar ederek büyüyen bir şer örgütü, ordu içindeki mensupları aracılığıyla ülkemizde darbe yapmaya teşebbüs etti. 17-25 Aralık tarihlerinde aslında bir darbe girişimi daha yapmışlardı. Bu yargı ve polis içindeydi, başaramadılar. Başaramayınca, bu defa 15 Temmuz'da Silahlı Kuvvetlerin kılık kıyafetine bürünmüş olan bu militanlar, ne yazık ki milletimizin uçaklarıyla, helikopteriyle, tanklarıyla, toplarıyla, silahlarıyla milletimizi vurmaya yöneldiler. Türk milleti tarihte eşine az rastlanır bir cesaret ve kahramanlıkla darbecilerin karşısına dikildi ve canı pahasına bu ihanet girişimini engelledi. Şurası çok önemli, benim milletimin elinde silah yoktu. Benim milletimin elinde sadece bayrağı vardı. Benim milletim sadece imanıyla, inancıyla abdestini alıp 'Şehadete koşuyorum' dedi, 'Vatanım için ben tankların altına girmeye namzetim' dedi. Bunun kadınla örneklerini verdik. Bunların içinde 14 yaşında çocuklarımız da var, yaşlılarımız da var. Onun için milletimle iftihar ediyorum. Çağrıyı, daveti yaptığımız zaman milletimiz hemen en geç üç saat içerisinde meydanlara doldular, havalimanına geldiler."

Kadınların 15 Temmuz'un en önemli kahramanları arasında yer aldığını aktaran Erdoğan, "Bizim Nene Hatunlarımız var. İşte onlar o Nene Hatunların birer örneği olarak tekrar o günleri hatırladılar, bize de hatırlattılar." dedi.

- "FETÖ, en az DEAŞ, El-Kaide, Boko Haram, Eş Şebab, PYD, YPG gibi tehlikeli bir örgüttür"

Darbecilerin Ankara'da Gölbaşı Özel Harekat Merkezini savaş uçağıyla bombalayarak, 56 aslan gibi delikanlıyı ve oradaki kadın polisleri şehit ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Aynı şekilde Cumhurbaşkanlığı Külliyemizin etrafında 29 kardeşimizi şehit ettiler, 36 yaralımız var. Aynı şekilde Genel Kurmay Başkanlığının, Silahlı Kuvvetlerin hemen yanındaki kavşak noktasında nice insanımızı şehit ettiler. Birinci köprümüz, eski adıyla Boğaz Köprüsü, yeni adıyla 15 Temmuz Şehitler Köprüsü ve çevresinde 39 şehidimiz var. Bütün bunlarla birlikte Türkiye Büyük Millet Meclisi binasını bombaladılar. Fakat İstanbul'da tankların, namluların karşısına tek başlarına dikilip darbecilere hadlerini bildiren kadınlarımızın görüntülerini gözyaşı ve gurur içinde defalarca izledik, burada da tekrar izledik. Gözyaşı hiçbir zaman dinmiyor." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, esasen 15 Temmuz gecesi sokakları dolduran milyonlarca vatandaşın önemli bir bölümünün kadınlardan oluştuğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"7 Ağustos'ta Yenikapı'da toplanalım' dedik. 7 Ağustos'ta orada da toplandık. Hiçbir ayrım yok, tam manasıyla millet orada. Hangi siyasi partiden olursa olsun, sanatçısı, sporcusu hepsi orada. Orada bir araya geldik. Bazıları bazı hassasiyetleri anlamıyor olabilir. Anlamasın, önemli olan anlayanlarla yola devam etmektir. 29 gece boyunca süren demokrasi nöbetlerinin en sadık müdavimleri yine kadınlarımızdı. İnancına, özgürlüğüne, bayrağına, geleceğine sahip çıkan milletimizin, özellikle de kadınlarımızın darbenin önlenmesinde ve demokrasimizin yaşatılmasında gösterdiği fedakarlıklar nesiller boyu anlatılacak, asla unutulmayacaktır. Türkiyeyi 15 Temmuz gecesi bir felaketin eşiğine getiren FETÖ, kendi ifadeleriyle 170 ülkede faaliyet gösteren en az DEAŞ, El-Kaide, Boko Haram, Eş Şebab, PYD, YPG gibi tehlikeli bir örgüttür. Müslüman gençlerin beyinlerini yıkayarak, devşirmek suretiyle bu küresel suç şebekesi dinimiz ile birlikte eğitimi, ticareti ve yardımlaşma duygularını da istismar ediyor.

Ben diyordum ki; bunların tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı da ihanet diyordum. Şimdi tabanı ibadet demekten de biraz çekinmeye başladım. Çünkü bazı gerçekler olduğu halde hala aynı istikamette gidenler var. Temenni ederim ki Rabbim onlara da hidayet verir. 18-19 Ekim tarihlerinde Taşkent'te düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı Dışişleri Bakanları 43. Toplantısında FETÖ konusunda tarihi bir karar alındı. Taşkent konferansında teşkilat üyesi ülkelerin Dışişleri Bakanları FETÖ'yü uluslararası terör örgütü olarak kabul ettiler. FETÖ'nün Türkiye'nin, İslam ülkelerinin ve tüm dünya devletlerinin kamu düzenlerini güvenlik ve istikrarını tehdit eden gizli yöntemleri ve emelleri olan bir örgüt olduğu böylece bir kez daha tescillenmiştir. Bu karar çerçevesinde üye devletlerin FETÖ tarafından kurulan ve yönetilen yapılara karşı gerekli her türlü tedbiri almaya, bu yönde işbirliği yapmaya davet ediyorum."

(Sürecek)


Yorumlar