Hüseyin Gülerce, FETÖ içinde şu ana kadar yaptıkları için Allah'tan af dilediğini söyledi. Gülerce, yapılanların hiçbirinin Fetullah Gülen'in tek başına başarabileceği işler olmadığını söyledi
Bir dönem adı Gülen cemaati ile anılan Star gazetesi
yazarı Hüseyin Gülerce, Habertürk TV'de açıklamalarda
bulundu. FETÖ'nün CIA'den destek aldığını söyleyen Gülerce,
'Böyle bir canavara destek verdik, Allah bizi affetsin' diye
konuştu. Fetullah Gülen'in adını ilk kez 1977'de duyduğunu belirten
Gülerce, "Benim en büyük hatam, 95'te Zaman Gazetesi Genel Müdürü
olunca, dualarını alayım düşüncesiyle vardığımda, görüşmeyi
beklerken bir patırtı üzerine gidip bunun Cevdet Türkyolu'nu
dövmesini görmem." diye konuştu.
FETÖ'nün darbe girişimini yorumlayan Hüseyin
Gülerce çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Hüseyin Gülerce'nin açıklamalarından satır başları şöyle:
"ÇOK İKİ YÜZLÜLER"
Darbeye kalkışacakları aklımdan geçtiği gibi bu konuyu son 5-6
aydır yazılarımda "teşebbüs edebilirler fakat emir komuta zinciri
içinde yapamazlar" diye yazdım. İki şeyi bilemedim; birincisi bu
çapta yaygın ve derin olmasını, mesela Jandarma Genel Komutanı'nın
8 yıllık emir subayı ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın yaverleri. Sayın
Cumhurbaşkanı en çok mücadele eden insan, kimbilir nasıl dikkat
etmiştir yaverlerini seçerken ama bunların en önemli özelliği
görülmemiş bir gizlilik. Çok iki yüzlüler.
"CIA'DEN DESTEK ALIYOR"
"Bu FETÖ gibi bir emekli vaizin yapabileceği iş değildir"
ifadesinin en önemli kanıtlarından biri bu kadar derin bir kumpas
olması. CIA'den mutlaka destek alıyor. CIA, bu şahsa çok erken el
atmış.
Mahmut Övür 2014'te diyor ki, 1971'de Vehbi Koç'un evinde Fuat Doğu
ile Fetullah Gülen görüştüler. O dönemin en çok bu işlerle
ilgilenen insanları MİT ile CIA arasındaki ilişkilerin en yakın
olduğu dönem olarak söylüyor. Bizim silahlı kuvvetler
personelinin maaşını ABD ödemiş, bunları hatırlamadıktan sonra bir
tane adam çıkmış şöyle böyle. Bunu ne zaman öğreniyoruz
biz, 2014'te. Mahmut Bey'in bu yazısından sonra, bunu yalanlayan
bir açıklama da olmadı.
"BU BİLGİLER CIA'E DE DÜŞTÜ"
Mesela Adil Öksüz, üste yakalandı değil mi? Kimdir bu diye merak
ediliyor. Adam darbeden önceki son 25 günde 2 defa Pensilvanya'ya
gitmiş, 2 gün önce dönmüş. Adil Öksüz 2002'den beri 109 defa gitmiş
yurt dışına. Bütün bunları bir araya getirdiğiniz zaman, şunun
araştırılması lazım; şu an kaçanların hepsinin Fetullah Gülen
ABD'ye gittiği Mart 1999'dan itibaren hangileri bir bahaneyle
ABD'ye gitmişler, bunun araştırılması lazım. Görülecektir ki, bir
vesileyle Pensilvanya'ya gitmişlerdir. Ama CIA ile asıl irtibatları
şuradan tespit edilebilir; özellikle emniyet içinden yükseltilmesi
gereken insanlardan emniyet içinde ABD'ye gönderilen çok insan
oldu. Wikileaks belgelerinde var; Gülen bir dernek kurduruyor ve bu
dernek CIA ile ortak toplantılar yapıyor.
Bundan 15 sene öncesinden CIA ile o bağlantıları resmiyette
göstermek için çalışmalar yapılmış. Fuat Avni Pensilvanya'da bir
istihbarat havuzudur demiştim ben 2 sene önce. Başbakanlık'ta
çalışan adam Fuat Avni'ye çalışıyor. Ama kötü olan şu; bu bilgiler
Pensilvanya'ya düştüğü gibi CIA'e de düştü.
"BÖYLE BİR CANAVARA DESTEK VERDİK, ALLAH BİZİ
AFFETSİN"
Sayın Cumhurbaşkanı'nın ifadesiyle, biz bu insanlara yani Fetullah
Gülen'e, hüsn-ü zan ile baktık. Böyle baktığımız için de bu
harekete destek vermiş olduk. Fiili bir desteğim olmadı, ama bu
harekete destek oldum. Hiç tahmin etmediğimiz şekilde karşımızda
kendi halkının üzerine tank süren canavar bir örgüt var. Benim gibi
bir adam buna destek vermemeliydi. Cumhurbaşkanımız gibi şunu
diyebilirim ancak; Allah bizi affetsin. Medya da susarak çok büyük
destek verdi, kasedi çıktığında bir kez yayınlayıp bir daha
yayınlamadılar. Böyle bir canavara destek verdik, Allah bizi
affetsin.
Ben 25 Aralık'tan sonra çok net bir tavırla, "benim ülkemin
Başbakanı'nı yabancılar götüremez" tweet'i attığım tarih 27 Aralık
2013. Üç senedir bu canavarı anlatmaya çalıştım.
KÜÇÜK CANAVARCIKLAR
Çok samimi olduklarım var içlerinde fakat o mübarek gördüklerim de
dahil hepsinin küçük canavarcıklar olduğunu görüyorum şimdi. Büyük
canavar Fetullah Gülen. Kendilerini bana karşı nasıl saklamışlar?
Erdal Şen, bu Öksüz'ün kaçmasına yardım edenlerden biri için, Sayın
Cumhurbaşkanı dün "aynı apartmanda komşuyduk, saygısında kusur
ettiği yoktu" dedi. Bunlar böyle karaktersiz.
"KENDİ DÜŞEN AĞLAMAZ"
Kendim ettim, kendim buldum. Kendi düşen ağlamaz. Ben gayri
meşruluğa hep tavır koydum. Onun için benim yanımda hiç bu tür
şeyler konuşulmadı. Sayın Nurettin Veren'e, Latif Erdoğan'a
itirafçı denebilir, bildiklerini anlatıyorlar. Hem Veren hem
Erdoğan söyledi; dediler ki, biz bu darbeci simaları görünce "bu
bizim Gülen'in yanında gördüğümüz adamlar" dediler. Benim böyle
itiraf kategorisine girecek bir sözüm olamaz. Gazetede bir numara
iki numara olarak çalıştığımız arkadaş Zaman'da, benim arkamdan
toplantılarda "Hüseyin Bey bizim arkadaşımız değil"
demiş.
"ADINI İLK KEZ 1977'DE DUYDUM"
Benim Gülen'in ismini duymam 1977'de fizik öğretmeni olduğum gün.
Din Bilgisi öğretmenleri arkadaşlar bana onu anlatmaya çalıştılar.
1980, Gülen'in yanında 3-4 kişi Yalova'da bir vakıf şubesi vardı,
oraya uğramış, bana gizli haber verdiler, "şu saatte
vakfa gel." Gülen'i ilk defa görüyorum ama kim olduğunu bilmiyorum.
Çıktıktan sonra dediler ki "Gülen yanında oturandı." Çünkü Gülen o
yıllarda, mesela Yalova'da 2-3 kişide fotoğrafı olurdu.
Sonra beni kazanma adına, ben eski Mücadeleci'yim, sarı basın
kartlı, 77'de bayrak gazetesinin baş yazarıyım, fizik öğretmeniyim.
Feleğin çemberinden geçmiştik hatta espiri yapıyordum; bizi çok
açık tavlamaya çalışıyorlar diye. Beni vaazlara götürmeye
başladılar. 89'da cemaate ait kolejin inşaatı devam ediyor.
Geçerken görmeye gelmiş, orada tanıştırdılar işte. Orada
konuşurken Zaman gazetesi 86'da geçmiş cemaate fakat
söylemiyorlar bunu, dar bir çevre biliyor. Ben de dedim ki "Zaman
gazetesi bizimmiş, efendim dedim ben dergide 5 yıl yazdım" deyince,
orada ayak üstü dedi ki "rica etsem Zaman'da yazmaz mısınız?" Dedim
"yazarım", "Ahmet Taşgetiren Bey'e de söyler misiniz?" dedi,
söyledim. 89'da yazmaya başladık. Sonra 3 yıldan sonra dediler ki
bize 3 isim gönderin, size köşe açalım. "Bize Göre" ismini
seçtiler.
Ekrem Dumanlı genel yayın yönetmeni olduktan sonra dediler ki,
"Bize Göre" biraz bağlayıcı oluyor, bunu değiştirmemiz daha güzel
olacak, "Denge" olsun dedim. "Denge" koydular.
1991'de dediler ki sizin konferanslar vermenizi istiyoruz.
Bu sırada işgalin temelleri atılmış. Bana diyorlar ki, subayların
adını açıklasanıza. Bunlar kamp kurduklarında, ben Mücadele'de
yazardım. Kimin adını söyleyeyim, ben hiçbirini görmedim
ki.
"1 KURUŞ ALMIYORUM"
1991'de ben konferansçılığa başladım, 93'te Gülen dedi ki, Hüseyin
Bey arkadaşlarSamanyolu Televizyonu'nda yorum yapmanızı
istiyorlar. İlk defa kameranın karşısına geçiyorum, yorum
yapacağım, "Yusuf ne olur dedim gel kameranın yanına otur sana
konuşayım", öyle alıştım.
Haftada 5 gün fizik dersi veriyorum 35-40 saat, Samanyolu'na
geliyorum, yorumumu hazırlıyorum, tekrar evime dönüyorum, bir kuruş
almıyorum. Bizde mücadelecilikten gelen bir dava adamı olma var.
Yalova Lisesi'ne girince kardeşimle söz verdik, bir daha bu işlerle
uğraşmayacağız dedik. 80 darbesi öncesi, lisede öğrenciler
birbirine girmiş, ben de fizik dersinde başladım Allah'ı anlatmaya,
bu duyulunca o din bilgisi öğretmeni arkadaşlar benle ilgilenmeye
başladı. Tekrar havaya girdik.
Öğrencilere ders veriyoruz, 68 kuşağının sağ tarafıyız ya,
gülümsüyorum. Ben diyalogu Yalova Lisesi'nde öğrendiğim için
eğitimle, diyalogla ilgili şeylere gönüllü oldum. Gazete var,
televizyon var. Bunlar benim o kadar hoşuma giden şeylerdi ki,
aradığım kaynağı buldum diye kendimi kaptırdım.
94'te Altunizade'de Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı için isimler
belli olmuş. Hocaefendi 15 dakika sonra mütevelli heyeti başkanı
Hüseyin Bey olsun, dedi. Beni mütevelli heyet başkanı yapıyor.
2009-2013 arasında beni organize suç örgütü üyeliğinden dinletmiş,
bir sene öncesinde de başkanlıktan aldı.
Ben meğerse Peygamberimizin hadisine uygun davranmışım. Ben hiçbir
şey istemedim. Beni eleştirenler oldu gazetenin içinde,
ayrılırken.
Vicdan sahiplerine soruyorum, ben o kadar akıllı değilim, Fetullah
Gülen ABD'ye gitti, ben 5 sene Yalova'dan genel müdürlüğe gittim
geldim, kimlerle ne konuştu bilmiyorum, arkasından ABD'ye gitti,
ben de senede 2 defa gittim, iki hafta kaldım. Şimdi benden daha
uyanık olun, Gülen'in 15 gün haricinde, 350 gün kimlerle ne
görüştüğünü nasıl anlayacaktınız?
"VALLAHİ BİLLAHİ CEMAATİN SÖZCÜSÜ DEĞİLİM"
Habertürk'te çalışan arkadaşlar şahittir, söze şöyle başlıyordum
"vallahi billahi cemaatin sözcüsü değilim." Ama Gülen o kadar
uyanık ki, bir Edirneli fizik öğretmenini bulmuş, açılıma uygun bir
genel müdür olması lazım, biz de davamız için ne güzel zemin bulduk
diye şahlanmışız. Ama ameller niyetlere göre. Bizi vitrine çıkardı.
Bir arkadaş bana Altunizade'de dedi ki "Hocaefendi sizi izlemiş,
işte yüzümüz demiş."
O gizli ilişkilerin hiçbirine şahitlik etmedim. Adam sıkıştırıyor,
"bildiğini söylemiyorsun" diye. Allah şahit, bu yaşta insan yemin
eder mi?
Bu sınav sorularının verilmesiyle ilgili birim, imamların da
haberinin olmadığı bir birim.
Benim kızım Marmara Üniversitesi sınıf öğretmenliğini bitirdi,
seminere aldı bunlar, öğretmen yapmak için kızımı. Fakat benim
kızım onların dersanelerinde ve evlerinde kalmamıştı. TÜRGEV'in
yurtlarında kalmıştı. Bakın bu onlar için önemli, Hüseyin Abi'nin
kızı da olsa, kendi memelerinden süt emmemiş. Yahu benim kızımı
öğretmen yapmayacaksan, bizi niye işletiyorsun? Arıyorum, kim bu
işin sorumlusu, soruyorum, "abi onu biz değerlendiremiyoruz"
diyorlar. Ben ateşe yakın olmak istemedim, mücadele
birliğinden tecrübe.
FENERBAHÇELİLER NEDEN KARŞI ÇIKMAMIŞ?
(Fenerbahçe Yöneticisi Şekip Mosturoğlu'nun Habertürk
TV canlı yayınındaki açıklamaları üzerine) Bir gerizekalı
söyler değil mi, "ben örgüt üyesiyim" diye. Ben örgüt üyesiyim
demiyorum ki. Örgütse Fenerbahçeliler niye bu örgüte karşı
çıkmamış? Bunun adı yeni kondu, FETÖ. 15 Temmuz yaşanmasaydı
Mosturoğlu ile uğraşırdım. Ben CNN Türk'te Fetullah Gülen'in
karakterini anlatırken, kendisini mehdi kabul ettiği için, önüne
çıkan her engeli ne pahasına olursa olsun bertaraf etme gözü
karalığında bir adam, dedim.
"GÜLEN "BEN HÜSEYİN BEY'E BİR ŞEY DEMEM' DEDİ"
4 kişi oturuyoruz, ben Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni'yim.
Kızdı bu Gülen, Samanyolu'nun Genel Müdürü'nden başladı,
"televizyonculuktan ne anlarsınız" dedi. O şahıs 55 yaşlarında, o
zaman. Şimdi benim nevrim döndü. Koskoca adama "sen başka bir
televizyon binasına gitsen kapıdan alırlar mı" diyor. Yanımdakine
"siz gazetecilikten anlar mısınız" dedi. Bu 'liderlerin'
özelliğidir, herkes içinde birbirlerine ezdirme. İmtiyaz sahibine
geçti, "siz iktisattan anlar mısınız" dedi. Bana gelince o kızgın
kişi, tebessüm etti "ben Hüseyin Bey'e bir şey demem" dedi. Bizim
onunla münasebetimiz diğerlerinden farklı. Onlara dediğini bana
gitse, ben ertesi gün oraya gitmem.
"HİSSESİNİN YÜZDE 1'İ DIŞARDA, 99'U
İÇERİDE"
"Karşı karşıya olduğunuz hareketi tanımanız çok zor, 1 hissesi
dışarıda, 99'u içeridedir" dedim. O gizli işleri kamuoyuyla
birlikte öğreniyorum.
Ben böyle konuşmaya başlayınca, 2 sene önce, bir tanıdığım
vasıtasıyla biri evime geldi oturdu. Arkadaş, İstanbul
İstihbarat'ta 10 yıl çalışmış. Benim ufkumu çok açtı. Bir de
Mustafa Yeşil çok açtı benim ufkumu, 3 sene önce. Bu arkadaş dedi
ki, bütün iş istihbaratta 2005'te değişti. "Nasıl?" dedim. 2005'ten
itibaren bir ölçü getirdiler, tam itaatkar bıraktılar dedi. Ve dedi
dikkat ettik sonradan, birinci ölçü bu, tam itaat, herhangi biri
ağzından bir eleştiri kaçırmışsa müsamaha yok. Bir de hısım
akrabalık bağları olanları bıraktılar, dedi.
Allah korusun darbe olsaydı, 1 milyon kişiyi öldüreceklerdi. Belki
daha fazla. Bunlar Türkiye'yi teslim alıp, ABD'nin kucağına teslim
etmek üzere, 40 yıllık bir işgal kuvveti.
Bunlar birbirlerine düşerler durumunun bu arkadaş tarafından
anlatılan örneği çok enteresan. Mustafa Özcan bunlardan beş
altısının İstanbul dışına tayinini çıkarıyor. Birinin sigortası
atıyor, atlıyor ABD'ye gidiyor. Fetullah Gülen'e diyor ki "yanlış
bir şey oluyor." Ve durduruyor onu Gülen. Emniyet'in içindeki
hiyerarşiyi Gülen'in adamları sağlıyor.
Mustafa Yeşil ne söyledi de benim "hizmet dünyamı" yıktı? 25
Aralık'tan 3 gün sonra Ahmet Taşgetiren, istifa
etti Bugün gazetesinden Star'a geçti. Birkaç dün sonra,
Mustafa Yeşil yardımcısıyla Yalova'ya geldi. Ama ondan bir ay önce
de, eşleriyle geldi ikisi, orada bir takım imalarla bana, "ayağını
denk alsan" gibi bir şeyler söyledi. Beni ikaz ettiği belli.
"Tayyip Bey" dedi, "30 Mart yerel seçimlerini göremeyecek" dedi,
"ya intihar edecek ya da akıl hastanesine götürülecek" dedi. Benim
kafam allak bullak oldu. Tayyip Bey imam hatip lisesi mezunu dindar
bir insan, böyle bir insan ve intihar. O böyle deyince "siz bu işi
neden büyütüyorsunuz, niye dedim yargıda, emniyette, TSK'da
insanlar olmasını önceliyorsunuz" dedim. "Bak abi" dedi, sağ kolunu
uzattı, "asıl kol bu" dedi, "diğerlerinin hepsi bu kolu korumak
için." Ben hizmeti böyle mi anlamışım?
Ben Gülen'den böyle bir şey duymamışım. Adam Silahlı Kuvvetleri ele
geçirmenin asıl fetih olduğunu söylüyor. Ben bunu savcıya
söyledikten sonra Mustafa Yeşil kaçtı.
Uçakta kaç kişi var bilmiyorum, orada birisine şakayla karışık
falan da değil, sitemkar bir şekilde diyor ki "senin bu Fetullah'ın
yanında ne işin var" diyor. Bu insan da konuşurken Gülen'le
beraber, bu hadiseyi anlatıyor. Gülen kendisini seçilmiş kurtarıcı
gördüğü için, karşı çıkan herkes engeldir, onun kenara çekilmesi
lazım. Fenerbahçe yöneticileri hala diyor ki "bu Fenerbahçe
meselesi." Yahu kardeşim 15 Temmuz'da darbe oldu,
hala Galatasaray'ı karıştırıyor. Biz Türkiye'den bahsediyoruz.
Türkiye üzerine bir kabus çökmek üzereydi, adam eskinin yaralarını
taşıyor. Hakkını yine arasın. Benim 3 Temmuz'da yazdıklarımda ana
fikir şu; darbe heveslileriyle ne güzel uğraşılıyor, Türkiye
bağırsaklarını temizliyor, futbolda da kirlilik varsa, ki olma
ihtimali var diyorum, futbol tertemiz bir alan değil ki, bunun da
üzerine gidilsin. Fenerbahçe şike yapmıştır, demiyoruz. Yargı
baksın, diyoruz. Benim söylediğim şey şu, 17-25 Aralık'ın adı
Türkiye'de hala bir kesimde yolsuzluk ve rüşvet operasyonu, değil
mi? Biz diyoruz ki bu siyasi darbe teşebbüsüdür. Ben şimdi geriye
dönüp 3 Temmuz'da Fenerbahçe'yi ilgilendiren bu konunun bir şike
meselesi olmadığını, Fetullah Gülen'in engel gördüğü, Türkiye'nin
en çok taraftarı olan kulüp başkanının bu hissiyatının
taraftarlarına yayılmasını engelleme hareketi diyorum.
GÜLEN'İN YIKILMASI İÇİN 3 AYAĞIN ÇÖKMESİNE
BAĞLI
Gülen'in yıkılması üç ayağın çökmesine bağlı; biri taban dediğimiz,
ki dost halkası oluşturuyordu, iyice derin hipnozda olanlar var, bu
darbe girişimini bile hala Erdoğan'ın filmi olduğunu
söylüyorlar.
Gülen öyle bir numaracı ki "ben yapmıyorum etrafım yapıyor" der.
Benim yanımda diyor ki "yahu Hüseyin Bey, bu kız talebeler çok
değişik rüyalar görüyorlar, bana gönderiyorlar, ben artık
yasakladım, çünkü rüyalarla amel etmek doğru değil." Bir ses kaydı
düşmüştü, o ses kaydında konuşan kişi Barbaros Kocakurt: Hocam
arkadaşlar rüya görmüşler, Peygamberimiz tweetleri ikiye
katlayın.
"EN BÜYÜK HATAM..."
Benim en büyük hatam, 95'te Zaman Gazetesi Genel Müdürü olunca,
dualarını alayım düşüncesiyle vardığımda, görüşmeyi beklerken bir
patırtı üzerine gidip bunun Cevdet Türkyolu'nu dövmesini görmem.
Tekme tokat yahu. Neresine vurduğu belli değil. Bana bir eleştiri
gelecekse, bunu gördükten sonra neden müdürlüğü kabul ettin? Bu
haklı bir eleştiri.
Gürültü patırtı olunca ben odamdan fırladım, baktım, gözümün önünde
dövdü yani. Sonra çok mahcup oldu tabii. Benim şahit olmamdan çok
rahatsız oldu. Cevdet Bey'in yaşıtı geldi, dedi ki "Cevdet'i 14-15
yaşından beri dövüyor, Cevdet çok sevinmiştir." Ben en çok neyi
merak ediyorum biliyor musunuz, Cevdet Bey'in hanımı, Gülen'in
yeğeni, acaba ne hissediyor?
"40 YILDAN BERİ DİNLETİYOR"
Telefon dinlemeleri olduğu için, mucizevi konuşmalar yapıyor. En az
40 yıllık birhadise. 40 yıldan beri dinletiyor.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar