"Hollywood işgalleri meşrulaştırıyor"

- UHİM Yönetim Kurulu Başkanı Küçük: - "Kültür argümanlarının iyi ve kötü yanlarını ortaya koyarak toplumun bilinçlendirilmesi gerekiyor. Hollywood'a baktığınızda 11 Eylül sonrası üretilen film ve dizilerin neredeyse tamamı Orta Doğu temalı, Afganistan ve Irak'taki işgal süreçlerini işleyen filmler. Bizim 'işgalci' dediğimiz Amerikan veya diğer müttefik askerler, o filmlerde kahraman, Orta Doğu'daki yerel halk ise terörist olarak geçiyor. Bu, başlı başına Hollywood'un işgalleri meşrulaştırdığının temel göstergesi" - "Finans ve sanayi sektöründe dışa bağımlılıktan, küresel güç unsurlarından bahsederiz. Aslında kültür bunların daha da ilerisindedir, daha çok dışa bağımlı bir yönü vardır" - UHİM Yönetim Kurulu Üyesi Gönenç: - "Doğu toplumlarının bir Nobel'inin, Oscar'ının, Frankfurt gibi bir kitap fuarının olması lazım. En iyi romanın, en iyi edebiyatçının, şairin bu topraklardan çıkması gerekiyor"

Google Haberlere Abone ol
"Hollywood işgalleri meşrulaştırıyor"

İSTANBUL (AA) - AİŞE HÜMEYRA BULOVALI - Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi (UHİM) Yönetim Kurulu Başkanı Ayhan Küçük, kültür argümanlarının iyi ve kötü yanlarını ortaya koyarak toplumun bilinçlendirilmesi gerektiğine dikkati çekerek, "Hollywood'a baktığınızda 11 Eylül sonrası üretilen film ve dizilerin neredeyse tamamı Orta Doğu temalı, Afganistan ve Irak'taki işgal süreçlerini işleyen filmler. Bizim 'işgalci' dediğimiz Amerikan veya diğer müttefik askerler, o filmlerde kahraman, Orta Doğu'daki yerel halk ise terörist olarak geçiyor. Bu, başlı başına Hollywood'un işgalleri meşrulaştırdığının temel göstergesi." dedi.

Ayhan Küçük, UHİM tarafından Kültür ve Turizm Bakanlığının katkılarıyla hazırlanan "Küresel Kültür Endüstrisi Soruşturması" raporuna ilişkin AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, "küresel kültür" kavramının çok güçlü bir potansiyele sahip olduğunu söyledi.

Yerel unsurların en az müdahil olduğu alanın kültür olduğu değerlendirmesinde bulunan Küçük, "Kültürün daha çok dış etkilere açık bir yapısı vardır. Mesela finans ve sanayi sektöründe dışa bağımlılıktan, küresel güç unsurlarından bahsederiz. Aslında kültür bunların daha da ilerisindedir, daha çok dışa bağımlı bir yönü vardır. Çünkü toplumları yönlendiren, algı oluşturulan en önemli yapılardan bir tanesidir." diye konuştu.

Küçük, raporu, kültür kavramının toplum içinde nasıl anlaşıldığını öğrenmek amacıyla hazırladıklarını ifade ederek, şunları kaydetti:

"Raporda görüş belirten 30 kişinin büyük bir kısmı, kültürün tamamen dış etkenlerle beslendiğini, yönlendirildiğini, doğal olarak toplumların bu konuda etkilendiğini söyledi. Yaklaşık 3 aylık süreç içinde rapor tamamlandı. Raporda aynı zamanda toplumun çok farklı kesiminden akademisyenler, sinema sektöründeki insanlar, öğretim görevlileri, sanatçılar, yazarlar, kurum temsilcilerinin görüşlerine yer verildi. Çünkü kültür toplumun her kesimini ilgilendiren bir şey. Kültür dediğimiz zaman sadece sanat ve sanatçıları ilgilendirmiyor. Müdahil olma anlamında bütün toplumu ilgilendiriyor. Bu alan korunmaya muhtaç tek alan."

- "Hollywood filmlerinde yer alan 900 Müslüman karakterden yalnızca 12 tanesi olumlu"

Ayhan Küçük, raporla birlikte toplumu bilinçlendirmek, farkındalık oluşturmak gibi amaçların yanı sıra bu manada kültür oligarşisine karşı "Hollywood işgalleri meşrulaştırıyor" gibi çeşitli sloganlar hazırladıklarını belirtti.

"Hollywood" sektörüne de değinen Küçük, şunları anlattı:

"Kültür argümanlarını yok sayarak değil, onların iyi ve kötü yanlarını da ortaya koyarak toplumu bilinçlendirmeniz gerekiyor. Hollywood'a baktığınızda 11 Eylül sonrası üretilen film ve dizilerin neredeyse tamamı Orta Doğu temalı, Afganistan ve Irak'taki işgal süreçlerini işleyen filmler. Bizim 'işgalci' dediğimiz Amerikan veya diğer müttefik askerler, o filmlerde kahraman, Orta Doğu'daki yerel halk ise terörist olarak geçiyor. Bu, başlı başına Hollywood'un işgalleri meşrulaştırdığının temel göstergesi. Bir araştırmaya göre Hollywood filmlerinde yer alan 900 Müslüman karakterden yalnızca 12 tanesi olumlu, 50 tanesi ise nötr."

Küçük, dünyaca ünlü film festivallerinin ve ödül törenlerinin de kültür endüstrisini oluşturan parçalar olduğu yorumunu yaparak, "Büyük bir endüstri bu ve aynı zamanda siyasi bir şey. Eleştirisini yaptığımız filmler daha çok ödüllendiriliyor. Sanat algısı üzerinden kutsal değerlere hakaret eden belgeseller yapılıyor. Toplumsal yan etkileri de var çocuklar üzerinde. Çizgi filmlere baktığınız zaman cinsellikle ilgili 6-7 yaşından itibaren her şeyi yansıtıyorlar. Başka faktörler de var. Mesela her filmde muhakkak bir kilise sahnesi oluyor." dedi.

Toplumdaki herkesin rapordan kendi alanıyla ilgili pay çıkarması gerektiğini savunan Küçük, "Yani sermaye grupları daha yerli, kendi değerlerine uygun sanat faaliyetlerinde destek vermeli. Sanatçılar, sivil toplum örgütleri baskın küresel kültür karşısında kendi milli ve yerli kültürlerini daha canlı tutmalı. Bu anlamda insanlar yetiştirmeli, organizasyonlar yapılmalı. Medya buna dikkat çekmeli." ifadelerini kullandı.

- "Doğu toplumlarının bir Nobel'inin, Oscar'ının, Frankfurt gibi bir kitap fuarının olması lazım"

UHİM Yönetim Kurulu Üyesi ve raporun editörü Atıf Gönenç de raporun çıkış noktasının, küreselleşme mefhumunun 20. yüzyılın ortalarından bugüne kadar dünya kamuoyunu ciddi bir şekilde meşgul etmesi olduğuna vurgu yaptı.

Gönenç, dijital ve sosyal medya aracılığıyla küresel yozlaşmanın başladığını söyleyerek, "İnsanlar hiç bilmedikleri bir dünyaya adım attılar. Dolayısıyla bunlarla alakalı olarak da yeni şekillenmeler, yeni açılımlar gerekiyor." diye konuştu.

Küreselleşmeye zemin hazırlayan fikirlerin kültürden geçtiğini belirten Gönenç, "Bir takım araç ve yöntemler kullanılarak, bireysel ve toplumsal yaşamı kontrol etmeye çalışıyorlar. Bugün dünya bunu kabul etmiş durumda. Soruşturmamızda da küreselleşmenin kültür sanat alanındaki yansımalarına odaklanmaya çalıştık. Bu alandaki sorunlarımızı tespit edip, çözüm önerileri de sunuyoruz." ifadelerini kaydetti.

Gönenç, kültür, sanat ve eğitim alanlarında devlet politikası olması gerektiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Böyle bir tartışma 1990'ların başında da vardı. Dost meclisinde otururken mimar bir arkadaş 'Müslümanlar ne üretiyor ki? Ortaya çıkardığı hiçbir şey yok' demişti. Dolayısıyla üretmediğimiz için o boşluğu bugün hep eleştirdiğimiz Batı dolduruyor. İlk insan, ilk Peygamber, ilk ev bu coğrafyada, Mezopotamya topraklarında ortaya çıktı. Dinler, medeniyetler, kültür bu topraklarda doğdu. Bu topraklar bugüne geldiğimizde çeşitli sebeplerle üretemiyor. Yeniden kendi ayakları üzerinde durulmasına fırsat verilmiyor. Doğu toplumlarının bir Nobel'inin, Oscar'ının, Frankfurt gibi bir kitap fuarının olması lazım. En iyi romanın, en iyi edebiyatçının, şairin bu topraklardan çıkması gerekiyor. Bu topraklarda bunu ortaya çıkaracak bir cevher de var. Bunun mücadelesini vermeliyiz."

Aralarında Prof. Dr. Şaban Teoman Duralı, Prof. Dr. Sadettin Ökten, Bahadır Yenişehirlioğlu, Abdulhamit Güler, Ayşe Olgun, Hasan Çelebi, Ali Ural, Recep Garip ve Yrd. Doç. Dr. Şeref Akbaba'nın bulunduğu, yazar, şair, akademisyen ve sanatçıların katkı sağladığı "Küresel Kültür Endüstrisi Soruşturması" raporu ilk etapta 10 bin adet basıldı.

Yaklaşık 70 sayfadan oluşan kitapçık, sorunların çözümü noktasında ilgili kurum, kuruluş ve kişilere gönderilirken, çalışmaya vatandaşların da ulaşması sağlanacak.

Yorumlar