"Hava Kirliliği ve Akciğer Sağlığı" sempozyumu
- Sempozyum sonuç bildirgesinden: - "Günümüzde ağırlıkla 'doğal afet' olarak adlandırılan aşırı hava olaylarının önemli bir kısmının iklim değişikliğinin sonucu olduğu ve fosil yakıtların kullanımının devamı halinde bu iklim olaylarının sıklık ve şiddetlerinin artacağı konusunda toplumsal duyarlılıkla harekete geçmek gerekmektedir" - "Enerji, trafik ve kentsel dönüşüm konularında Sağlık Etki Değerlendirmesi mutlaka zorunlu olmalı ve yatırımların yaratacağı sağlık etkileri bilgilenme hakkı çerçevesinde tüm açıklığıyla kamuoyuyla paylaşılmalıdır"
İSTANBUL (AA) - Türk Toraks Derneği tarafından düzenlenen "Nefesimiz Tükenmeden: Hava Kirliliği ve Akciğer Sağlığı" başlıklı sempozyumun sonuç bildirgesinde, "doğal afet" olarak adlandırılan aşırı hava olaylarının önemli bir kısmının iklim değişikliğinin sonucu olduğu ve fosil yakıtların kullanımının devamı halinde bu iklim olaylarının sıklık ve şiddetlerinin artacağı konusunda toplumsal duyarlılıkla harekete geçmek gerektiği belirtildi.
Dernekten yapılan açıklamaya göre, sempozyumda hava kirliliği konusu, başta göğüs hastalıkları uzmanları olmak üzere pek çok tıp disiplininden konuyla ilgilenen uzmanlar, akademisyenler, tıp eğitimcileri, çevre mühendisleri, şehir planlamacıları, enerji uzmanları ve ekoloji savunuculuğu yapan aktivistler tarafından ele alındı.
Sempozyum sürecinde yapılan tartışmalar ışığında oy birliğiyle şekillendirilen sonuç bildirgesinde, Dünya Sağlık Örgütü'nün de "görünmez katil" olarak tanımladığı hava kirliliğinin dünyada her yıl 6,5 milyondan fazla kişinin ölümüne yol açtığı; akciğer kanseri, KOAH, astım atakları, çocuklarda akciğer gelişim geriliği, tüberküloz ve akciğer damar hastalıklar başta olmak üzere göğüs hastalıkları alanının önde gelen tüm hastalıklarına neden olabildiği anlatıldı.
Hava kirliliğinin, Türkiye'de ve dünyada en çok ölüme yol açan iskemik kalp hastalıkları ve inmeye de yol açtığına işaret edilerek, şunlar kaydedildi:
"Türkiye'nin hava kirliliği sınır limitleri, Dünya Sağlık
Örgütünün sağlık açısından izin verdiği sınır değerlerinin
üzerindedir. Hastalıklara yol açan temel kirleticilerden sadece 10
mikrondan küçük partiküler madde (PM10) ve kükürt dioksit (SO2)
ulusal hava izleme istasyonları tarafından yaygın olarak
ölçülmektedir. En önemli kirleticilerden birisi olan 2,5 mikrondan
küçük partiküler madde (PM2.5) için kabul edilen ulusal bir sınır
değer yoktur.
Sempozyum kapsamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından
yapılmış ölçümler veri alınarak yapılan analizde, 1 Kasım 2016-31
Kasım 2017 döneminde Şırnak'ta yeterli ölçüm yapılmadığı, Rize
dışında kalan tüm illerin havasının Dünya Sağlık Örgütü referans
değerleri bakımından PM10 yönünden kirli olduğu, 80 ilin 53'ünün
(yüzde 66) havasının ulusal mevzuattaki referans değerler
bakımından da kirli olduğu, İstanbul'da Göztepe, Esenyurt ve
Aksaray'ın; Ankara'da Sıhhiye ve Kayaş'ın; İzmir'de Bornova ve
Bayraklı'nın en kirli istasyonlar olduğu, son 1 yıl içerisinde
insanların Ankara Sıhhiye'de 255, İstanbul Esenyurt'ta 240 miligram
toz soluduğu gözlenmiştir."
"Kömür, petrol ve diğer fosil yakıtlarının enerji üretiminde, endüstride ve evlerde ısınma amaçlı kullanımı", "plansız kentleşmenin artırdığı trafik ve sağlıktan ziyade kazanç eksenli yaşanan kentsel dönüşüm", hava kirliliğinin kentlerdeki temel nedeni olarak sıralanırken, özellikle iç ortam hava kirliliği konusunda belirgin dezavantaj yaşayan grupların yoksullar, kadınlar ve çocuklar olduğu belirtildi.
- Çözüm önerileri
Hava kirliliğinin insan sağlığı üzerine olumsuz etkilerini ortaya koyacak çok merkezli ve disiplinler arası ulusal çalışmalar yapılması ve hava kirliliğinin nedenlerinin istasyon ve bölge bazında ortaya konulması için Çevre ve Şehircilik Bakanlığının ilgili sivil toplum örgütleri ile birlikte kirlilik kaynak analizi yapması gerektiğine işaret edilen bildiride, bazı çözüm önerileri şöyle sıralandı:
"Türk Toraks Derneği tarafından geliştirilen Nefesiniz Cebinizde aplikasyonu benzeri toplumsal farkındalık girişimleri sağlık örgütleri tarafından yaygın biçimde hayata geçirilmelidir. Türk Tabipleri Birliği Uzmanlık Dernekleri Eşgüdüm Kurulu, başta halk sağlığı, pediatri, onkoloji, nöroloji ve kardiyoloji alanları olmak üzere uzmanlık derneklerini bu konuda motive edip yönlendirmelidir. Enerji, trafik ve kentsel dönüşüm konularında Sağlık Etki Değerlendirmesi mutlaka zorunlu olmalı ve yatırımların yaratacağı sağlık etkileri bilgilenme hakkı çerçevesinde tüm açıklığıyla kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Hava kirliliğinin temel nedenlerinden birisi olan enerji konusunda enerji arzı yerine talebi yöneten ve yönlendiren, dağıtımda enerji kaybını önleyen, enerji verimliliği ve tasarrufunu önceleyen, tümüyle yenilenebilir ve karbonsuz bir enerji sistemini planlayan ve toplumsal katılım ile yerel-yerinden yönetimi vurgulayan bir enerji politikası hayata geçirilmelidir. Günümüzde ağırlıkla 'doğal afet' olarak adlandırılan aşırı hava olaylarının önemli bir kısmının iklim değişikliğinin sonucu olduğu ve fosil yakıtların kullanımının devamı halinde bu iklim olaylarının sıklık ve şiddetlerinin artacağı konusunda toplumsal duyarlılıkla harekete geçmek gerekmektedir. Bu nedenle doğal afet olarak tanımlanan aşırı iklim olaylarının bir 'iklim felaketi' olabileceği gerçeği göz ardı edilmemelidir."
Temiz hava solumanın en temel insan hakkı olduğu vurgulanan
bildiride, "İnsanlara sağlıklı bir çevrede yaşama olanağı
yaratmanın kamusal otoritenin temel görevi ve sorumluluğu olduğu,
kamusal otoritenin enerji, ulaşım ve kalkınma politikalarını ele
alırken insanı, çevreyi ve doğayı öncelemesi gerektiği, çevre
sorunlarının toplumsal cinsiyet, yoksulluk gibi sağlığın sosyal
belirleyicileri ile birlikte alınmasının zorunlu olduğu kabul
edilmiştir.
Türk Toraks Derneği, çevre politika metninde de ifade ettiği gibi
hava kirliliği başta olmak üzere yaşanan tüm ekolojik sorunların
çözüm noktasının 'sürdürülebilir kalkınma' bakış açısının yerini
'sürdürülebilir bir gelecek ve yaşam'ın alması gerektiğinden
geçtiğini bilmektedir." denildi.
Yorumlar