GRAFİKLİ - Trump İsrail'in isteklerini bir bir yerine getiriyor
- ABD Başkanı Donald Trump, Ocak 2017'de başkanlık koltuğuna oturduktan hemen sonra İsrail-Filistin sorununa "kendi yöntemiyle" çözüm bulma arayışlarına girdi - Sorunun çözümü için önce Yahudilerden oluşan yakın bir ekip kuran Trump, tarihte hiç olmadığı kadar İsrail lehine kararlar alarak Filistin sahasında büyük krizlere yol açtı - Trump, başta Kudüs'ü İsrail'in başkenti tanımak üzere, iki devletli çözümü rafa kaldırmak, İran ile nükleer anlaşmadan çekilmek ve FKÖ'nün Washington temsilciliğini kapatmak gibi bir dizi adımla âdeta İsrail'in talep listesini uyguluyor
KUDÜS (AA) – ESAT FIRAT – ABD Başkanı Donald Trump, iktidara
geldiği 20 Ocak 2017'den beri, bir asra yakındır devam eden
İsrail-Filistin sorununun çözümüne giden tüm yolları kapatarak,
İsrail'in isteklerini bir bir yerine getiriyor.
ABD'deki seçim kampanyasını İsrail tarafgirliği üzerine kurarak
ülkedeki Yahudi lobisinin desteğini almayı başaran Trump,
başkanlığa seçildikten hemen sonra İsrail lehine izleyeceği
politikaların sinyallerini vermeye başladı.
Trump, kendinden önceki ABD Başkanı Barack Obama'nın aksine,
İsrail-Filistin sorununa çözüm arayışında temkinden uzak, kesin bir
tavırla İsrail lehine geliştirdiği politikalarla bu sorunda ABD'nin
"ara bulucu" rolüne de son verdi.
Politikalarıyla "Arap Baharı" sonrası Ortadoğu'da şekillenen
yeni ittifakların ve denklemlerin taraflarından Suudi Arabistan,
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır'a ABD-İsrail ekseninde saf
aldıran Trump, ilk yurt dışı gezisini de önce Suudi Arabistan,
hemen ardından da İsrail'e düzenleyerek bu adı konulmayan fiili
ittifakı ortaya koymuş oldu.
"İsrail'e ziyaretimin asıl sebebi, ABD ile İsrail arasındaki
ilişkinin bozulmasının imkânsız olduğunu göstermek içindir." diyen
Trump'a, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da, "Daha önce hiçbir
ABD lideri ilk yurt dışı gezisini İsrail’e yapmamıştı. Bu bizim
için tarihi bir ziyarettir." diyerek karşılık verdi.
Trump, İsrail'e olan bağlılığını, "Yahudi devletinin" küresel ve
bölgesel çaptaki manevralarına ilişkin taleplerini bir bir yerine
getirerek ispatlama çabasına girdi.
- İsrail-Filistin meselesine ilişkin politikaları Yahudilere
emanet etti
Trump'ın İsrail-Filistin meselesinde nasıl bir politika
izleyeceğini anlamaya çalışanların başvurduğu yöntemlerden biri de
ekibinde yer alanların profillerine bakmak.
ABD Başkanı'nın ekibi incelendiğinde Filistin ve İsrail
konusunda kendisine yön veren kişilerin çoğunun Yahudi ve İsrail
yanlısı olduğu dikkati çekiyor.
Bu isimlerin başında Trump'ın İsrail'e Büyükelçi olarak atadığı
David Friedman, damadı ve aynı zamanda üst düzey danışmanı olan
Jared Kushner ve Filistin-İsrail meselesinden sorumlu özel
temsilcisi Jason Greenblatt geliyor.
- İki devletli çözümü literatürden çıkardı
İsrail Başbakanı Netanyahu daha önce yaptığı açıklamalarda
İsrail-Filistin sorununu sona erdirecek olan iki devletli çözümü
kabul ettiğini belirtmiş, ancak Filistinlilerin 1967 sınırları
üzerinde başkenti Doğu Kudüs olacak şekilde bağımsız bir Filistin
devleti talebini reddetmişti.
İsrail-Filistin barış görüşmelerinde ara buluculuk rolü üstlenen
ABD yönetimi uzun yıllar boyunca iki devletli çözüm ilkesinin
uygulanması için çaba gösterirken, Trump'ın iktidara gelmesiyle bu
çözüm ilkesi rafa kaldırıldı.
Her ne kadar Trump, Şubat 2017'de iki devletli çözüm ilkesini
kabul edeceğini belirtse de İsrail'in buna yanaşmaması nedeniyle
söz konusu çözüm ilkesi bir daha ABD yönetimi tarafından
dillendirilmedi.
- Yahudi yerleşim birimlerini meşrulaştırdı
Donald Trump, İsrail-Filistin sorununun en temel ilkelerinden
biri olan yasa dışı Yahudi yerleşim birimleri inşa faaliyetlerinin
sona erdirilmesini talep Filistinlilerin aleyhine, seçim öncesi
kampanyalarında "İsrail'in Filistin topraklarında inşa ettiği
Yahudi yerleşim birimlerinin, barış görüşmelerine engel teşkil
etmediğini" açıklamıştı.
Trump'ın yönetime gelmesinin ardından, İsrailli yetkililer işgal
altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'te bulunan illegal Yahudi
yerleşim birimlerini genişletme ve yenilerini inşa faaliyetlerine
hız verdi.
- Kudüs'ü resmen İsrail'in başkenti olarak tanıdı
ABD Başkanı Trump, 6 Aralık 2017'de ABD'nin Kudüs'le ilgili yeni
yaklaşımını açıklayarak, "Kudüs'ü resmen İsrail'in başkenti olarak
tanıma zamanı gelmiştir. Tel Aviv'deki büyükelçiliğimizin Kudüs'e
taşınması talimatını verdim." dedi.
ABD Kongresi, 1995 yılında Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak
tanıyan yasayı kabul etmiş ancak o tarihten itibaren görev yapan
başkanların tamamı ülke çıkarlarını gerekçe göstererek
büyükelçiliği Tel Aviv'de tutmuş, Kudüs'ün statüsüyle ilgili
yürütülen müzakerelere destek vermişti.
ABD Başkanları 1995'ten bu yana, söz konusu yasadaki ilgili
maddeyi kullanarak her 6 ayda bir büyükelçiliği Tel Aviv'den
Kudüs'e taşıma kararını erteliyordu.
Seçim kampanyası sırasında ABD elçiliğini Kudüs'e taşıma sözü
veren Trump da selefi Barack Obama'dan görevi devraldıktan kısa bir
süre sonra yasanın ilgili maddelerini askıya almış ve erteleme
yetkisini kullanmıştı.
Trump daha sonra haziran ayında ikinci kez elçiliğin taşınmasıyla ilgili yasanın yürürlüğe girmesini ertelemişti.
Ancak bu arada bir İsrail gazetesine yaptığı açıklamada, "Ben verdiğim sözden vazgeçmeyen biriyim." diyen Trump, Aralık 2017'de askıya alma süresini sona erdirdi ve Amerikan Büyükelçiliğinin Kudüs'e Taşınmasına İlişkin Yasa'yı daha fazla bekletmeyip Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdı.
- Olaylarda 16 Filistinli şehit oldu
Trump'ın Kudüs'ü "İsrail'in başkenti" olarak kabul ettiğini
duyurduğu 6 Aralık 2017'den sonra işgal altındaki Batı Şeria, Doğu
Kudüs ve Gazze sınırında düzenlenen gösterilere müdahale eden
İsrail güçleri, en az 16 Filistinliyi şehit etti, yüzlerce
Filistinliyi de yaraladı.
Filistin resmi ve sivil toplum kuruluşları ayrıca, İsrail
güçlerinin, yüzlercesi Trump'ın Kudüs kararından sonra olmak üzere,
2017 yılı boyunca işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs ile
Gazze'de 6 bin 742 kişiyi gözaltına aldığını açıkladı.
- İran ile nükleer anlaşmadan çekildi
İsrail'e sadakatinden ödün vermeyen ABD Başkanı Trump, İsrail'in
karşı çıktığı İran'la varılan nükleer anlaşmadan da
ayrıldı.
Trump, 8 Mayıs 2018'de Beyaz Saray'da yaptığı konuşmada, 2015'te
yapılan nükleer anlaşmanın İran tarafından kendi amaçları için
kullanıldığını savunarak, "Öyleyse bugün ABD'nin İran'la nükleer
anlaşmadan ayrılacağını ilan ediyorum. Tahran'a en üst düzey
ekonomik yaptırımları yeniden getireceğiz." ifadelerini
kullandı.
Basın açıklamasında "İran'ın nükleer silaha sahip olma çabasına
yardım eden herhangi bir ülke güçlü bir şekilde yaptırıma
uğrayacak. Amerika nükleer şantajın rehinesi olmayacak." diyen
Trump, yaptırımların yeniden devreye girmesinin ardından İran'la iş
yapacak ülkelere de bir mesaj gönderdi.
İran'ın nükleer anlaşmadan faydalanarak nükleer çabalarına ve
silah yapımına devam ettiğini savunan Trump, somut anlamda
detaylara girmeden İran'ın "yalan söylediğini" iddia etti. Trump
ayrıca Tahran rejiminin bölgede terör unsurlarına yardım ettiğini
ve anlaşmadan elde ettiği kazanımları nükleer ve askeri programlara
yatırdığını savundu.
- ABD'nin İsrail büyükelçiliğini Kudüs'e taşıdı
Trump, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıdığı 6 Aralık
2017'den birkaç ay sonra ABD'nin Tel Aviv'deki büyükelçiliği
törenle işgal altındaki Kudüs'e taşındı.
ABD'nin Tel Aviv Büyükelçiliği, İsrail'in kuruluşunun 70. yıl
dönümü olan 14 Mayıs'ta, abluka altındaki Gazze Şeridi sınırındaki
barışçıl göstericilere katliam uygulayan İsrail askerlerinin
namlularının gölgesinde Kudüs'e taşındı.
Trump, büyükelçiliğin açılışı için hazırlanan görüntülü
mesajında, İsrail'in kuruluşundan beri Kudüs'ü başkent olarak kabul
ettiğini vurgulayarak, "İsrail her bağımsız ülke gibi kendi
başkentini kararlaştırma hakkına sahiptir." ifadelerini
kullandı.
- Filistin'e mali şantaj
Trump yönetimi, İsrail'in isteklerini tek tek yerine getirirken Filistin'e de âdeta mali şantaj uygulamaya başladı.
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Heather Nauert, 31 Ağustos'ta, ABD'nin Birleşmiş Milletler Filistinli Mültecilere Yardım Ajansına (UNRWA) yaptığı mali yardımları tamamen durdurma kararı aldığını açıkladı.
Trump da 6 Eylül'de yaptığı açıklamada, Filistin yönetimi
ABD'nin ara buluculuğunda İsrail ile yapılması öngörülen barış
görüşmelerine katılmayı kabul edinceye kadar Filistin'e mali
yardımda bulunmayacaklarını dile getirdi.
Trump'ın bu açıklamasından iki gün sonra, ABD yönetimi işgal
altındaki Doğu Kudüs'te Filistinlilere hizmet veren hastanelere
yapacağı 20 milyon dolardan fazla yardımı kesme kararı
aldı.
Donald Trump, Filistin-İsrail meselesinin çözümüne yönelik
hazırladığı ve "Yüzyılın Anlaşması" diye nitelendirdiği plana,
İsrail'in lehine olması sebebiyle karşı çıkan Filistin yönetimine
diz çöktürmek için mali yardımları koz olarak kullanıyor.
- FKÖ'nün Washington ofisini kapattı
ABD Başkanı Trump, iki yılı bulmayan iktidarında İsrail’in
"talep listesini" çok kısa aralıklarla bir bir yerine getirerek,
Filistin yönetimini "Yüzyılın Anlaşması" planını görüşmeye ikna
etmeye çalışıyor.
Trump'ın "nihai anlaşma" olarak nitelendirdiği "Yüzyılın
Anlaşması" planının ne zaman açıklanacağı henüz net değil, ancak
ABD Başkanı geçen aylarda yaptığı açıklamada planda "büyük
ilerleme" kaydedildiğini belirtmişti.
Her ne kadar planın detayları açıklanmasa da basına sızan
bilgiler ışığında "Yüzyılın Anlaşması"nın Filistin-İsrail
meselesinin çözümünden çok İsrail'in Filistin toprakları üzerindeki
işgalini pekiştireceği yorumları yapılıyor.
Trump yönetimi son olarak, 10 Eylül'de Filistin Kurtuluş
Örgütü'nün (FKÖ) Washington'daki ofisini kapatma kararı alarak,
İsrail'in talep listesini taçlandırmış oldu.
FKÖ Yürütme Konseyi Genel Sekreteri Saib Ureykat, ABD
yönetiminin Filistin'i cezalandırma amacıyla FKÖ temsilciğini
kapatma kararı aldığını söyledi.
İsrail ile Filistin arasındaki barış görüşmeleri, İsrail'in "1967 sınırlarını, zorunlu göçe maruz bırakılan Filistinlilerin geri dönüş hakkını ve Yahudi yerleşim birimleri inşasına son vermeyi kabul etmemesi" nedeniyle Nisan 2014'te durmuştu.
Yorumlar