GRAFİKLİ - İİT'den Filistin'e uluslararası barış gücü çağrısı
- İstanbul'da düzenlenen İİT İslam Zirvesi Konferansı Olağanüstü Toplantısının ardından ortak nihai bildiri açıklandı - Bildiride, barış gücü gönderme yolu dahil Filistin halkına uluslararası koruma sağlanması çağrısı yapıldı - İsrail'in vahşi suç teşkil eden eylemleri ABD'nin desteğiyle işlediği vurgulandı - Zirvede, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak kabul eden ülkelere karşı siyasi ve ekonomik tedbirler alma kararlılığı ifade edildi
İSTANBUL (AA) - İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İslam Zirvesi Konferansı Olağanüstü Toplantısı'na katılan ülkelerin kralları, devlet ve hükümet başkanları, ABD'nin Büyükelçiliği Kudüs'e taşıması ve Filistin'deki olaylarla ilgili "Uluslararası barış gücü gönderme yolu da dahil, Filistin halkına uluslararası koruma sağlanması" çağrısında bulundu.
ABD'nin Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması ve Filistin'de çıkan olayların ardından İİT İslam Zirvesi Konferansı Olağanüstü Toplantısı İstanbul'da düzenlendi.
Toplantı sonunda yayınlanan nihai bildiride, "(İİT) Uluslararası barış gücü gönderme yolu da dahil olmak üzere, Filistin halkına uluslararası koruma sağlanması çağrısında bulunur." ifadesi kullanıldı.
Bildiride, İİT'in merkezi misyonu ve varoluş sebebinin, Kudüs'ü
ve bu şehrin tarihi ve yasal statüsü ile manevi konumunun
korunması, İsrail tarafından işlenen ihlallere ve bu rejimin
sömürgeci ve ırkçı politikalarının herhangi bir tarafça
desteklenmesine son verilmesi amacıyla gerekli tüm tedbirleri almak
olduğunu vurgulandı.
BM Güvenlik Konseyi başta olmak üzere, uluslararası topluma Filistin'le ilgili uluslararası hukuk ve düzeni korumaya yönelik yasal yükümlülüklerini yerine getirme çağrısında bulunulan bildiride, "İşgalci güç İsrail'in fütursuzca işlemekte olduğu bu denetlenmemiş suçlarından ötürü hesap verebilirliğini sağlama, bu zulümlere son vermek için yasal ve ahlaki yükümlülükleri doğrultusunda hareket etme ve Filistin halkına uluslararası koruma sağlama" çağrısı yapıldı.
İşgal altındaki Filistin topraklarında insanlık dışı yasadışı işgale karşı meşru barışçıl protesto haklarını kullanan silahsız Filistin halkına İsrail güçlerince gerçekleştirilen kriminal eylemlerin en güçlü ifadelerle kınandığı bildiride, "(İİT) Özellikle son olarak 14 Mayıs'ta meydana gelen ve en az 60 sivilin kasten öldürülmesi ve yaklaşık 2 bin 700 kişinin yaralanması başta olmak üzere, işgal altındaki Filistin topraklarında gerçekleştirilen ağır vahşet olaylarından işgalci güç olarak İsrail'i tamamen sorumlu tutar." ifadeleri yer aldı.
- ABD'nin İsrail vahşetine desteği
Bildiride, İsrail işgal güçleri tarafından işlenen ve vahşi suç teşkil eden eylemlerin, BM Güvenlik Konseyi'nde İsrail işgalini hesap vermekten korumak suretiyle, ABD yönetiminin desteğiyle işlendiğini teyit edildi.
Bu suçların, ABD'nin büyükelçiliğini İsrail işgali altındaki
Kudüs'e resmi olarak taşıması yönündeki yasadışı kararının arka
planında işlendiği belirtilen bildiride, bunun İsrail hükümetini
Filistinli sivil halka yönelik pervasız davranışı konusunda daha da
cesaretlendirdiği kaydedildi.
İİT Zirvesi nihai bildirisinde, İİT Genel Sekreteri Yusuf bin Ahmed el-Useymin'den, Gazze Şeridi'ndeki barışçıl ve silahsız göstericilere karşı İsrail güçleri tarafından işlenen suç ve katliamların soruşturulması istenirken, İsrail makamlarının bu konudaki cezai sorumluluğunun belirlenmesi amacıyla uluslararası bağımsız bir uzmanlar komitesi ihdas edilmesi ve bu komitenin bulgularının ilgili uluslararası organlara iletilmesi için acilen harekete geçmesi talep edildi.
- Uluslararası soruşturma komitesi önerisi
Bildiride, BM Güvenlik Konseyi, BM Genel Kurulu, BM Genel Sekreteri, BM İnsan Hakları Konseyi, özel raportörler ve BM İnsan Hakları Yüksek Komiserine Gazze Şeridi'ndeki son zulümlere ilişkin uluslararası bir soruşturma komitesi kurulması için gerekli adımların atılmasına işaret edildi.
Kurulacak komitenin belirli bir zaman dilimi içinde saha soruşturması başlatması, İsrail makamlarının cezai sorumluluğunun belirlenmesi çağrısında bulunulan bildiride, kurbanlara yönelik adaletin tesis edilmesi ve faillerin cezai muafiyetinin sona erdirilmesinin sağlanması amacıyla sarih bir mekanizmanın hayata geçirilmesi talep edildi.
İİT bildirisinde, BM Güvenlik Konseyi'ne, Genel Kurulu'na ve İnsan Hakları Konseyi'ne bu husustaki sorumluluklarını yerine getirmeleri çağrısı yapıldı ve tüm ülkeleri konunun acil olarak bu kuruluşların gündemine getirilmesi için çabalarını seferber etmeye davet etti.
BM Güvenlik Konseyi geçici üyesi olarak Kuveyt'in rolünün, Gazze'deki kanlı olaylara süratli tepkisinin ve 15 Mayıs 2018'de Güvenlik Konseyi'nden acil toplantı talebinde bulunmasının takdir edildiği bildiride, Kuveyt'in sivillerin korunması konusunda bir karar tasarısı sunması ve ABD'nin bu talihsiz olaylara cevaben bir basın açıklaması yapılmasını engellemesinden duyduğu üzüntüyü ifade etmesini memnuniyetle karşılandı.
Bu konuda Arap Ligi, Avrupa Birliği (AB) ve Afrika Birliği dahil uluslararası ve bölgesel kuruluşlarla eşgüdüm sağlama ve birlikte çalışma ihtiyacı teyit edildi.
- "Filistin Devleti resmen tanınmalı"
Filistin davası ve Kudüs'ün İslam ümmeti için merkeziliğinin
teyit edildiği bildiride, "(İİT) Kendi kaderini tayin etme ve 4
Haziran 1967 sınırlarında, başkenti Kudüs-ü Şerif olan kendi
bağımsız ve egemen Filistin Devleti'ni kurma hakları dahil,
vazgeçilemez milli haklarını elde edebilme çabalarında Filistin
halkına yönelik ilkeli desteğimizi yineler ve tüm ülkeleri Filistin
Devleti'ni resmen tanımaya davet eder." ifadeleri yer aldı.
Bildiride, ABD Başkanı Donald Trump'ın, Kudüs'ü İsrail'in sözde başkenti olarak tanıyan yasadışı kararının reddedildiği yinelendi.
Bu kararın hukuken hükümsüz ve geçersiz ilan edildiği bildiride,
"Uluslararası meşruiyeti haiz kararların ihlali anlamına gelen bu
kararı, Filistin halkının tarihi, hukuki, doğal ve milli haklarına
bir saldırı, bütün barış girişimlerine yönelik kasti bir baltalama
ve uluslararası barış ve güvenliği hedef alan bir tehdit olarak
görür" vurgusu yapıldı.
İİT bildirisinde, ABD'nin Kudüs'te büyükelçilik açması kınanarak, bunun Müslüman ümmete, Filistin ulusal haklarına ve uluslararası hukuka karşı bir tahrik ve düşmanlık eylemi teşkil ettiği belirtildi.
ABD'nin Kudüs'te büyükelçilik açmasının BM dahil, uluslararası
düzene yönelik bir saldırı olduğu kaydedilen bildiride, bunun aynı
zamanda, işgalci güç İsrail'i Filistin halkına karşı yasadışı
eylemlerini hızlandırmaya teşvik ettiği kabul edildi.
Bildiride, "(İİT) Kudüs-ü Şerif'in Filistin'in ebedi başkenti
olarak kalacağı şeklindeki tutumunu, ABD'nin Kudüs’te Büyükelçilik
açmasının işgal altındaki şehrin yasal statüsünü değiştirmediği
gibi işgalci güç İsrail’in yasadışı ilhakını meşrulaştırmadığı
hususundaki tutumumuzu yineler." açıklamasında bulunuldu.
Bildiride, İİT'in Ürdün Kralı 2.Abdullah bin Hüseyin'in,
Filistin Devleti Başkanı Mahmud Abbas ile 31 Mart 2013'te
imzaladığı anlaşmada vurgulanan, Kral 2. Abdullah'ın Kudüs'teki
Müslüman ve Hıristiyan kutsal mekanlarının tarihi hamiliğine ve
Kudüs ve Mescid-i Aksa İşleri Bölümü ile El Aksa Camii İslami
Vakfı'nın, Mescid-i Haram'ı koruma ve savunma rolüne desteği de yer
aldı.
Kudüs Komitesi Başkanı Fas Kralı 6. Muhammed'in Kudüs'ü korumaya
ve Filistin halkının direncini desteklemeye yönelik çabaları
övüldüğü bildiride, Kudüs Komitesi'nin Kudüs Beytülmal Ajansı
tarafından gerçekleştirilen çabaları da takdir edildi.
- ABD'nin kararını destekleyen ülkelere tedbir kararı
Bildiride, ABD ve diğer ülkeler tarafından benimsenen benzer bir adımı takip eden, kabul eden veya zımnen onaylayan herhangi bir devletin, uluslararası düzeni ve uluslararası hukuku baltalamakla suçlu olduğu kaydedildi.
"Bu utanç verici eylemlere uygun tedbirlerle mukabele etme hususundaki kararlılığımızı ifade eder ve diğer ülkelerin ABD'nin yasadışı örneğinden hareketle büyükelçiliklerini Kudüs'e taşımalarının engellenmesi için gerekli tüm adımları atma kararı alır." ifadesinin yer aldığı bildiride, Guatemala'nın büyükelçiliğini Kudüs'e taşıması kınandı.
Bu duruma ilişkin bildiride şunlar kaydedildi:
"Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak kabul eden veya büyükelçiliklerini oraya taşıyan ülkelere karşı uygun siyasi, ekonomik ve diğer tedbirleri alma konusundaki kararlılığımızı beyan eder, bu çerçevede alınabilecek uygun tedbirler konusunda tavsiyeler hazırlama konusunda Genel Sekreterliği görevlendirir."
Tüm üye devletlere, bu eylemi açıkça kınamaları ve Filistin'in ulusal haklarını, ABD veya başka bir taraftan gelen düşmanca ve yasadışı eylemlerden korumak için mevcut tüm yasal ve diplomatik yolları izlemeleri çağrısında bulunulan bildiride, son zamanlarda Filistinlilerin haklarının geliştirilmesi için Filistin liderliği tarafından kabul edilen kararları desteklemeleri gerektiği belirtildi.
Bildiride, uluslararası görevlere adaylığını koyan ve adaylığına
İİT'in desteğini isteyen ülkelerin, Filistin ve özellikle Kudüs'e
yönelik tutumlarına göre değerlendirileceğinin teyit
edildi.
İİT üyesi devletlerin, Filistin davasına ilişkin kararlara karşı duyarlı olmaları, müşterek dava lehine oy kullanmaları ve bu adil davayı savunmaya katkı sağlayacak şekilde harekete geçme taahhüdünde bulunmaları gerektiği vurgulanan bildiride, Filistin davasına bağlı olmayanlara karşı gerekli tedbirlerin alınması çağrısı yapıldı.
- "İsrail sömürgeciliğini kutsayan her türlü önlemle mücadele"
Bildiride, üye devletlerden, Genel Sekreterlik'ten, İİT alt
organlarından, Kudüs'ün işgalci güç İsrail tarafından ilhakını
tanıyan, ABD'nin büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararını izleyen
ülke, makam, parlamento, şirket ve bireylere ekonomik kısıtlamalar
uygulanması amacıyla gerekli önlemleri almalarını ve işgal
altındaki Filistin topraklarındaki İsrail sömürgeciliğini kutsayan
her türlü önlemle mücadele etmeleri istendi.
Üye devletlere ve uluslararası topluma yasadışı İsrail
yerleşimlerinde üretilen ürünlerin piyasaya girmesini engellemeleri
talebinde bulunulan bildiride, işgalin ve yerleşim rejiminin daimi
kılınmasında katkısı bulunan veya bundan yarar sağlayan birey ve
oluşumlara karşı önlem almaları çağrısında bulunuldu.
Filistin halkının meşru hak ve isteklerini, İsrail'in ısrarcı sömürgeci ve saldırgan rejiminden ve baskı rejimini savunan ve destekleyen devletlere karşı savunmak amacıyla, mümkün olan tüm kullanılabilir tedbirleri alma, tüm siyasi, hukuki ve diplomatik yolları takip etmenin kararlaştırıldığı bildiride, şu ifadeler yer aldı:
"1967'de işgal edilen Filistin topraklarının ayrılmaz bir parçası olan Kudüs'e ilişkin uluslararası meşruiyet kararlarına bağlı kalması için ABD'den talepte bulunur ve ABD'yi İsrail’in gerek bölgenin gerek tüm dünyanın barış ve güvenliğine tehdit teşkil eden sömürgeci planlarına ve ciddi ihlallerine son vermesi için çağrıda bulunmaya davet eder. ABD’ye İsrail’in sömürgeci işgaline karşı durması ve her daim müşterek uluslararası çabaların parçası olarak, ilgili BM kararları, uluslararası hukuk, barış süreci ilkeleri, Arap Barış Girişimi ve iki devletli çözüm ilkesine dayanan kapsamlı barışın tesisi konusunda tarafsız olması çağrısında bulunur."
Bildiride, Endonezya'nın başkenti Cakarta'da 6 Mart 2016'da düzenlenen Beşinci Olağanüstü İslam Zirvesi ile 13 Aralık 2017'de İstanbul'da düzenlenen Olağanüstü İslam Zirvesi Konferansı kararları başta olmak üzere, Filistin Davası ve Kudüs hakkında düzenlenen olağan ve olağanüstü İslam Zirvelerinde kabul edilen tüm kararlara bağlılık teyit edildi.
Öte yandan, üye devletlere, özellikle dünyanın diğer bölgelerindeki ve uluslararası kuruluşlardaki muhataplarıyla olan günlük münasebetlerinde ve dış politika gündemlerinde bu kararlara saygı duyulmasını temin etmeleri bildirildi.
Uluslararası hukuka uygun hareket etmeyi, uluslararası hukuku ve uluslararası sistemi savunmak için ortak değerleri paylaşan devletlerle iş birliğinin sürdürüleceğinin yinelendiği bildiride, şunlar kaydedildi:
"(İİT) Kendi kaderini tayin etme ve uluslararası hukuk ve mevcut BM kararları bağlamındaki yegane kabul edilebilir uluslararası çözümü oluşturan iki devletli çözüme, uluslararası ilkeler ve 2005’te Mekke'deki Olağanüstü İslam Zirvesi Konferansınca benimsenen 2002 Arap Barış Girişimiyle uygun sarsılmaz bağlılığımızı teyit eder; bu bağlamda, 20 Şubat 2018'de BM Güvenlik Konseyinde Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın sunduğu Filistin siyasi girişimini destekler."
- Uluslararası kuruluşlarla iş birliği
Bildiride, Kudüs'ün, İslami ve Hristiyan kimliğini değiştirme ya
da tarihini tahrif etmeye yönelik her teşebbüse karşı koymak için
Kudüs eski şehrini ve surlarını dünya mirası olarak belirleyen
UNESCO ile iş birliği yapmak dahil gerekli tüm kaynakların tahsis
edilmesi yönündeki kararlılık vurgulandı.
Bu kapsamda, bildiride, İsrail işgal kuvvetlerinin süregelen
saldırıları, İsrailli terörist yerleşimci grupların mukaddes
Mescid-i Aksa külliyesinin kutsallığına düzenli olarak
saygısızlıkta bulunmalarına izin verilmesi, Mescid-i Aksa külliyesi
ve Kudüs'teki diğer dini ve kutsal mekanların statükosunu
değiştirmeye yönelik süregelen İsrail işgali kınandı.
Kudüs'e yönelik İslami finansmana ilişkin önceliklerin
belirlenmesi amacıyla bir çerçeve teşkil eden çok sektörlü
stratejik planının finansmanı konusunda geçmişte kabul edilen İİT
kararlarının uygulanması çağrısı yapılan bildiride, şöyle
denildi:
"Ayrıca 2018-2022 gözden geçirilmiş stratejik planı çerçevesinde, üye devletlere Kudüs'ün, kuruluşlarının ve halkının ihtiyaçlarını ve başta eğitim sektörünün desteklenmesi dahil bu planda kayıtlı projeleri desteklemeleri çağrısında bulunur ve Genel Sekreterliği bu planın Filistin Devleti'yle eşgüdüm içinde uygulanmasının takibiyle görevlendirir. 5,3 milyonu aşkın Filistinli mülteciye hayati hizmetler sunan Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansının (UNRWA) özel öneminin altını çizer ve üye devletlere UNRWA'nın sürdürülebilir bütçesinin idame ettirilmesine yönelik girişimlerine daha fazla destek sağlamaları çağrısında bulunur."
Bildiride, İslam Kalkınma Bankasının sunduğu ön çalışmada işaret ettiği, Filistinli mültecilere ve ev sahibi ülkelere daha fazla destek vermenin, üye devletlerin müşterek desteğinin arttırılmasının ve UNRWA'nın sahadaki insani yardım, kalkınma ve sosyal koruma faaliyetlerinin tutarlı ve sürdürülebilir şekilde finansmanının güvence altına alınmasının aracı olarak Kalkınma Vakıf Fonunun kurulması memnuniyetle karşılandı.
Öte yandan, Kalkınma Vakıf Fonu'nun faaliyete geçişinin hızlandırılması için üye devletlere çağrı yapıldı.
BM Genel Kurulunun 194 sayılı kararı doğrultusunda, Filistinli
mültecilerin evlerine geri dönme haklarına yönelik desteğin
yinelendiği bildiride, adalet ve barışı sağlamak için gerekli ilk
adım olarak, bundan yetmiş yıl önce gerçekleşen Nekbe (büyük
felaket günü) sırasında Filistin halkına karşı işlenen etnik
temizlik ve cinayet suçlarının tanınmasının gerekliliği
hatırlatıldı.
Yorumlar