Fehmi Koru 17-25 Aralık'ta yaptığı aracılığı anlattı
FETÖ soruşturmalarının dün Ankara'daki duruşmasına tanık olarak katılan Fehmi Koru, 17-25 Aralık kumpasının yaşandığı günlerde ABD'ye giderek Fetullah Gülen ile yaptığı görüşmeyi ve ardından yaşananları anlattı. Koru, Fetullah Gülen ile yaptığı görüşmeden hemen sonraki gün 25 Aralık operasyonlarının yaşandığını söyledi.
Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Fetullah Gülen'in de aralarında bulunduğu 73 sanığın yargılandığı davanın bugünkü duruşmasına tutuklu sanıklardan Dilaver Azim ve Kazım Avcı, bulundukları cezaevinden SEGBİS aracılığıyla katılırken, diğer 5 sanık hazır edildi. Ahmet Zeki Üçok'un ardından tanık kürsüsüne çıkan Gazeteci Fehmi Koru, Fetullah Gülen'i uzun yıllar önce İzmir'den tanıdığını ve Zaman Gazetesi'nde çalışırken görüştüğünü söyledi.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın, "Zaman Gazetesi'nde atılacak
olan manşetleri Gülen mi belirlerdi" şeklindeki soruyu, "Benim
bulunduğum dönem içerisinde öyle bir şey olmadı. Ama bunun
olabildiği noktasında bir takım bilgiler geliyordu. Zaman Gazetesi
İstanbul'a taşınmıştı, ben Ankara temsilcisiydim. Ankara'da bir şey
göndermek diye bir zorunluluk söz konusu değildi. Kulağıma böyle
şeyler geliyordu ama ben şahit olmadım" diye cevap verdi.
İfadesinde, 17 Aralık operasyonunun ardından dönemin Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül tarafından Ankara'ya çağrıldığını söyleyen Koru,
şunları söyledi: 18 Aralık akşamı görüştük. 17 Aralık sürecine çok
şaşırmıştı. Bana 'bunların bir parmağı var mı?' şeklinde sorular
sordu. Ben de bilemediğimi söyledim. 'Bunlar ne yapıyor, nereye
gitmeye çalışıyorlar? Devletin memuru olanlar farklı çalışmaya
başladılar' dedi. Ben, Gülen ile görüşme işine soyununca Sayın
Cumhurbaşkanına 'Alaeddin Kaya ile gitmek istiyorum' dedim. Ertesi
gün dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile Kısıklı'daki evinde
görüştüm. Ona da durumu arz ettim. Böylece ikimiz beraber yola
çıktık ve Gülen ile görüştük. Gülen, polisler, savcılar ve
diğerlerinin hiçbir şekilde onlarla alakası olmadığını söyledi.
Hatta daha da ileri gitti 'böyle bir şey varsa, amirlerini
dinlemiyorlar, başkalarını dinliyorlarsa kulaklarından tutup
atsınlar' dedi. Ben onu din adamı olarak görüyordum. Din adamı
konuşuyordu, bir takım şeyler söylüyordu ve ben onu doğru olarak
algılıyordum. Sonradan doğru olmadığı ortaya çıktı. Biz uçaktayken
beddua olayları olmuş. Benim haberim yoktu. Haberim olsaydı ona da
yüzüne karşı sorardım. Gülen, bazı konulardaki rahatsızlıklarını
anlattı. Dershaneler konusundan rahatsız olduklarını, kendileri
için hayati önem taşıdığını söyledi. Bunlardan vazgeçilirse
sorunların çözülebileceğini söyledi. Bunun üzerine dedi ki 'eğer
bunları bizden birileri yapıyorsa tutup kulaklarından atsınlar. Bu
insanlar bizden değildir. Biz böyle şeyler yapmayız' dedi. Ben de
'bu dediklerinizi not alayım, gerekli yerlere ileteyim' dedim. O da
'gerek yok, ben bunu mektup haline sokayım, siz mektubu götürün'
dedi ve öyle oldu" 24 Aralık'ta Ankara'ya ayak bastım. Hemen
Çankaya Köşküne çıktım ve mektubu Cumhurbaşkanımıza arz ettim. O
mektubu okudu, ben de ilk defa orada okudum. Sevindi. Ertesi gün
içinde Başbakan ile görüşmem vardı. O gün öğle saatlerinde
Başbakanlık resmi konutunda bir araya gediğimizde 25 Aralık olayı
olmuştu. İzlenimlerimi anlattığımda Başbakanımız 'sen bunları
söylüyorsun, bugün bunlar oldu' dedi. Ben de 'acaba bu işin içinde
başka kişiler mi var?' diye kuşku duydum. Aynı kuşkuyu Başbakan
taşımıyordu.
Yorumlar