Fahrettin Altun Al Jazeera’de mülteci krizin yazdı

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, Al Jazeera’de "mülteci krizi" konulu makale kaleme aldı: "(Rusya-Ukrayna Savaşı) Batı, eş zamanlı olarak hem anlaşmazlığın çözümüne katkıda bulunmalı hem de Ukraynalı mültecilerin içinde bulunduğu vahim durumu ele almalıdır"

Google Haberlere Abone ol
Fahrettin Altun Al Jazeera’de mülteci krizin yazdı

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, "Türkiye Mülteci Krizi Konusunda Avrupa'ya Neler Öğretebilir?" başlıklı makalesinde Avrupa için mültecilerin nereden geldiklerine bakılmaksızın kucaklandığı insani bir ortam yaratmanın vaktinin geldiğini belirtti.

Altun, Al Jazeera haber sitesi için "Türkiye Mülteci Krizi Konusunda Avrupa'ya Neler Öğretebilir?" başlıklı bir makale kaleme aldı. Makalesinde Ukrayna'da savaşın başlamasıyla birlikte bölgede yeni bir mülteci krizinin baş gösterdiğine işaret eden Fahrettin Altun, yalnızca 4 hafta içinde 3,5 milyona yakın Ukraynalının komşu ülkelere sığındığını bildirdi.

Avrupa'nın mevcut insani krizle nasıl başa çıkacağını hesaplarken Türkiye'den öğreneceği çok şey bulunduğunu belirten Altun, pek çok Avrupa ülkesinin "önce güvenlik" odaklı sığınma politikalarına karşın Türkiye'nin yıllardır Orta Doğu'dan gelen mülteci dalgalarını etkili ve insani bir şekilde ele aldığını kaydetti. Türkiye'nin on yılı aşkın bir süredir Suriye'de savaştan kaçan mültecilerin sığındıkları başlıca ülke konumunda olduğunu anımsatan Altun, mevcut durumda Suriyeliler başta olmak üzere çeşitli ülkelerden 4 milyonun üzerinde mülteciye ev sahipliği yaptığını belirtti. Türkiye'nin mültecilere daima insanca ve saygılı bir şekilde davrandığını ifade eden Altun, makalesine şöyle devam etti:

"Halkımız bu insanlara kollarını açmış ve onlarla yıllarca ekmeklerini severek paylaşmıştır. Pek çok siyasetçinin kısa yoldan siyasi kazançlar için başvurduğu göç karşıtı söylemlerin yapıldığı Avrupa'daki durumun aksine, Türk yönetimi, muhalefetin ülkedeki mülteci karşıtı duyguları körükleme girişimlerine sürekli olarak direnmiştir. Türk devleti, çok sayıda terör saldırısına rağmen mültecileri günah keçisi ilan etmeyi reddetmiştir. Nereden olurlarsa olsunlar, mülteciler Türkiye'de kendilerine sığınacak bir liman bulmuşlardır."

Türk hükümetinin mültecileri ülkeye neden ve nasıl kabul ettiği konusunda şeffaf davrandığına dikkati çeken Altun, halka savaştan kaçan sivillerin suçu olmadığını açıkça ifade ettiğini belirtti. Türk halkının Suriye'deki çatışmanın dinamiklerinin en başından beri farkında olduğunu vurgulayan Altun, şunları kaydetti:

"Devletimiz, halkın Suriye'de olup bitenlerden ve oradaki sivillerin karşı karşıya olduğu tehditlerden haberdar olmasını sağlamak için her zaman çaba göstermiştir. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, farkındalık yaratmaya yönelik devam eden bir kampanyanın yanı sıra, hemen yanı başımızdaki koşullar hakkında halka bizzat bilgi vermiştir. Türkiye’deki yönetim, Avrupa ülkelerindeki mevkidaşlarının aksine aşırı sağ popülizmin ve mülteci karşıtı siyasi aktivizmin ülkede yükselmesine izin vermemiştir. Devletimiz, başarılı bir mülteci politikası geliştirmek için devlet ve halkın aynı safta yer alması gerektiğinin her zaman idrakinde olmuştur. Bu sebeple mültecilere yönelik politikalarını şekillendirirken sivil toplum kuruluşlarının katılımını sağlamıştır. Nihayetinde, Türkiye sınırları içinde ve sınır ötesindeki Suriye'de, Suriyeli sivillere en çok ihtiyaç duyulan yardımları sağlayanlar, Türk sivil toplum kuruluşları olmuş ve devletin üzerindeki yükü önemli ölçüde azaltmıştır."

Diğer taraftan Türkiye'nin mültecilere hiçbir zaman etnik köken, din ve cinsiyet temelinde ayrımcılık yapmadığını vurgulayan Altun, "Savaştan kaçmaya çalışan tüm Suriyelilere kollarımızı açtık. Ülkemiz, acımasız Esed rejiminden kaçan Araplar, DEAŞ'tan kaçan Kürtler, YPG'nin zulmettiği ve sürgüne gönderdiği Türkmenler için güvenli bir sığınak olmuştur." ifadelerini kullandı.

- "TÜRKİYE'NİN GEREKEN DESTEĞİ ALAMADAN TEK BAŞINA BAŞARDIKLARI BENZERSİZDİR"

Tüm bu insanlara, etnik kökenleri, dini inançları ve geçmişleri ne olursa olsun onlara dayatılan çatışmanın mağdurları ve mazlumları olarak yaklaştıklarını belirten Altun, "Hangi mültecilerin kabul edilip edilmeyeceğine insanların dinlerine veya dış görünüşlerine göre karar vermenin ahlaki olmayacağını gördük. Ayrıca böyle ayrımcı bir sığınmacı politikasının herhangi bir ülkede yıkıcı yabancı düşmanlığı ve ırkçılık dalgalarını tetikleyebileceğinin de farkına vardık. Bugün ne yazık ki bazı Avrupa ülkeleri bu hataya düşmekte ve Ukrayna'daki savaştan kaçan mültecileri dış görünüşlerine göre kabul etmektedir. Mülteci politikasının, Ukrayna'daki gibi büyük çaplı bir askeri çatışmanın mağdurları ile kültürel yakınlık üzerine inşa edilmesi doğru değildir." değerlendirmesinde bulundu.

4 milyonun üzerinde mülteciyi ağırlayan, kadınları güçlendiren, çocukları eğiten ve tüm sığınmacılara hayatlarını yeniden inşa etmeleri için gerçek bir fırsat veren Türkiye'nin mülteci politikasının başarısının, uluslararası dayanışmanın eksikliği göz önüne alındığında önemli bir başarı olduğunun altını çizen Altun, mülteci krizlerinin, yeterli düzeyde uluslararası dayanışma ve yük paylaşımı olmadan yönetilmesinin mümkün olmadığını ifade etti. Altun, şöyle devam etti:

"Avrupalı müttefiklerimizin düzensiz göç dalgalarını kendilerine yönelik bir tehdit olarak algıladıkları durumlar dışında, Türkiye uluslararası toplumdan ihtiyaç duyduğu güçlü desteği hiçbir zaman alamamıştır. Bu durumlarda dahi bunu bir güvenlik sorunu olarak görmüşler ve Türkiye'ye sınırlı kaynaklar sağlayarak sorunun ortadan kalkmasını beklemişlerdir. Bu, Türkiye gibi bir müttefike karşı sergilenebilecek davranış olamayacağı gibi bütün bir bölgeyi derinden istikrarsızlaştıran bir insani trajediye verilebilecek cevap da olamaz. Türkiye'nin gereken desteği alamadan tek başına başardıkları benzersizdir ve tüm ülkelerin aynı başarıyı yakalamasını beklemek beyhude olacaktır. Uluslararası toplum geçmişte yaptığı hatayı tekrarlamamalı ve Ukrayna'nın, çatışmadan kaçan çok sayıda mülteciye kucak açan komşularını Türkiye’ye yaptığı gibi yalnız bırakmamalıdır."

- "BATI, UKRAYNA’YI SADECE SATRANÇ TAHTASI GİBİ GÖRME HATASINA DÜŞMEMELİ"

Mülteci krizlerinin ancak savaşlar, askeri operasyonlar ve çatışmalar gibi temel nedenlerinin ortadan kaldırılması ile nihai çözüme kavuşturulabileceğine dikkati çeken Altun, mülteci akınının asıl tetikleyici gücüyle ciddi şekilde yüzleşmeden insani krizleri etkin bir şekilde yönetmenin beklenmemesi gerektiğini vurguladı.

Altun, bir mülteci krizi ile karşı karşıya kalındığında bu tür sorunların askeri değil, yaratıcı siyasi çözümlerle ele alınması gerektiği bilinciyle, çatışmalara hep beraber etkin çözüm yolları aranması gerektiğini savundu. Altun, şunları kaydetti:

"Batı şimdilerde Rusya'ya Ukrayna’daki eylemleri için ödeteceği bedeli artırmanın peşinde fakat milyonlarca masum sivil için diplomatik bir çözüm bulma gerekliliğini de göz ardı etmemelidir. Batı, Rusya'ya karşı koymak için Ukrayna'yı sadece jeopolitik bir satranç tahtası gibi görme hatasına düşmemelidir. Uluslararası toplum, hem Ukraynalıların hem de bölgesel ve küresel ekonomik dinamiklerin korunabilmesi adına diplomasi yoluyla çatışmayı sona erdirmek için bir bütün olarak çaba sarf etmelidir. Türkiye, Ukrayna'nın toprak bütünlüğü ve siyasi bağımsızlığı konusundaki tutumunu net bir şekilde ortaya koymuştur. Aynı zamanda, ortaya çıkan insani krizi de göz ardı etmememiz gerekmektedir. Batı, eş zamanlı olarak hem anlaşmazlığın çözümüne katkıda bulunmalı hem de Ukraynalı mültecilerin içinde bulunduğu vahim durumu ele almalıdır."

- "TÜRKİYE DENEYİMLERİNİ PAYLAŞMAYA HAZIR”

Türkiye'nin Suriye çatışmasının insani sonuçlarıyla ilgili deneyiminin, Ukrayna'da olan bitenin yol açacağı sonuçlardan endişe duyan herkesi yakından ilgilendirdiğini anlatan Altun, Batının Suriye krizi esnasında yaptığı hataları tekrarlamaması ve mevcut durumda güvenlikleştirme yaklaşımıyla kolay yolu seçmek yerine insani bir mülteci politikası benimsemesi gerektiğini dile getirdi. Altun, "Avrupa için mültecilerin nereden geldiklerine bakılmaksızın kucaklandığı insani bir ortam yaratmanın vakti çoktan gelmiştir. Çatışmanın mümkün olan en kısa sürede sona erdirilmesi için ciddi ve süreklilik arz eden bir diplomasi taahhüdü de elzemdir." ifadelerini kullandı.

Bunun hayata geçirilmediği ve barış için bir yol haritası çizilmediği durumda karşılaşılacak tablonun ise ırkçılığın, yabancı düşmanlığının ve ayrımcılığın derinleşmesi olacağını belirten Altun, Türkiye'nin deneyimlerini paylaşmanın yanı sıra hem insani krizi göğüsleme hem de savaşı sona erdirme hedefleri doğrultusunda çaba sarf etmeye hazır olduğunu sözlerine ekledi.

Yorumlar