"Ekmekçi teyze"nin pazarda geçen 24 yıllık mesaisi

- Kocaeli'nin Karamürsel ilçesinde evde yaptığı ekmekleri çeyrek asra yakın zamandır pazarlarda satan 59 yaşındaki Güldeher Sümer, ilçede "ekmekçi teyze" olarak biliniyor - Sümer: - "İçinde herhangi bir şey olmadığı için ekmeğimiz hemen bayatlamıyor. Katkı maddesi yok, katkımız dualarımız, sevgimiz" - "Ekmeklerimi köylüsünden şehirlisine, doktorundan mühendisine herkes alıyor. Yurt dışına gidenler götürüyor, akrabaları 'Güldeher Hanımdan ekmek alın' diye telefonla sipariş veriyorlarmış. Çin'den, Amerika, Almanya, Arabistan'a kadar pek çok ülkeye ekmeğimizin gittiğini biliyoruz"

Google Haberlere Abone ol
"Ekmekçi teyze"nin pazarda geçen 24 yıllık mesaisi

KOCAELİ (AA) - TAHİR TURAN EROĞLU / MELİH PALAS - Kocaeli'nin Karamürsel ilçesinde evde hiçbir katkı maddesi kullanmadan yaptığı ekmekleri 24 yıldır pazarda satan 59 yaşındaki Güldeher Sümer, ilçede "ekmekçi teyze" olarak tanınıyor.

Eşinin çalıştığı fabrikanın kapanması üzerine aile bütçesine katkı için 24 yıl önce evde ekmek yaparak pazarda satmaya başlayan Sümer, "dualarımız ve sevgimizden başka katkımız yok" dediği ekmekleri eşiyle evlerinin bahçesine inşa ettikleri fırında pişiriyor.

Karamürsel başta olmak üzere Yalova'nın Altınova ilçesi ile Kaytazdere beldesindeki pazarlarda haftada ortalama 500 ekmek satan ekmekçi teyze, tezgah açtığı pazar yerinin "beklenen esnafı" arasında yer alıyor.

Güldeher Sümer, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kalabalık ailede yetiştiği için ekmek pişirmeyi çocuk yaşta öğrendiğini belirterek, eşinin işsiz kalması üzerine bu işin kendisi için severek yaptığı bir mesleğe dönüştüğünü ifade etti.

Eşinin pazarcılığa giyim kuşamla başladığını ancak başarılı olamayınca sebze-meyve sattığını dile getiren Sümer, kendisinin de aynı tezgahta gelininin yardımıyla evde pişirdiği ekmekleri, tarhana ve erişteleri sattığını kaydetti.

- "Ekmek paralarını eşim hiç almaz"

"Kalabalık bir aileydik, 10 kişi yaşıyorduk. Ekmeğimizi kendimiz yapıyorduk, köy insanıyım. Tahta teknede ekmek yoğuruyordum, babaannem 'Sen çok güzel yapıyorsun' derdi. Tabii ki bana 'gaz' veriyormuş. Babaanne gazıyla bu güne geldim." diyen Sümer, şöyle konuştu:

"Fabrika kapanınca eşime bir katkım olsun diye aklıma ekmek yapıp satmak geldi. Komşuma sordum 'yapsam satılır mı?' diye. Ekmek yapmaya başladım. Başlarda eşim istemedi. 15-20 ekmekle başladım, hemen satıldı. Ertesi hafta daha fazla yaptım. Çok şükür tutuldu. Herkes çok beğendi, bazı müşterilerim nasıl yapıldığını görmek için evime bile geldi. Temiz mi, pis mi yapıyorum, görmek isteyenler oldu. Erişte isteyenler, tarhana isteyenler oldu, onları da yapmaya başladım. Başlarda komşum yardım ediyordu, rahatsızlanınca gelinim yardım etmeye başladı. Birlikte sürdürüyoruz, 24 sene oldu... Müşteriler memnun, biz müşterilerden memnun. Ekmek paralarını eşim hiç almaz, o da çok güzel bir şey kendi paramı kazanmam, harcamam. Ne kadar kazandığımı sormaz bile. Çok sıkıntılarımız oldu ama her şeye göğüs gerdik, atlattık hamd olsun. İki oğlum, bir kızım, gelinim var dünya iyisi, iki torunum var."

- "Bizim katkımız sevgimiz"

Sümer, ekmek yapma sürecini şöyle anlattı:

"Ekmek yaptığımız günler iş akşamdan başlar. Bir gün önceden unumuzu eleyip hazırlıyoruz. Sabah namazına kalkınca işimize başlıyoruz. Önce yoğuruyorum, arada biraz dinleniyorum. Hamur kabarınca bir hamur daha hazırlıyorum. Maya olarak ekşi maya kullanıyorum, ertesi hafta için mayalamaya hamur ayırıyorum. Hamuru yoğururken mayayı, tuzunu katıyorum başka bir şey yok. Başka da sevgimizi katıyoruz, başka katkı bilmiyoruz. Bizim katkımız sevgimiz. İşimi çok severek yapıyorum. Her işin zor tarafı olduğu gibi bu işin de var. Yorucu... Önce yoğuruyorsun, hamur kaç kere elden geçiyor. Sonra gelinim tartıyor, ben yumaklıyorum. Bekleme süreci oluyor, o sürede fırını yakıyorum. Fırının ısısını tutturmak, ekmeği kıvamında pişirmek zor ama çocukluğumuzdan beri bildiğimiz için bana zor gelmiyor. Pişiriyoruz, ekmekler tek tek poşetleniyor. Ertesi gün yine namaz vakti kalkıyor, pazara gidiyoruz."

- Fırıncılar bile müşterisi

Müşterilerinden sürekli olumlu tepkiler aldıklarına, aralarında fırıncıların bile olduğu düzenli müşterileri bulunduğuna işaret eden Sümer, müşterilerinin genellikle ekmeğini haftalık aldığını söyledi.

Sümer, ekmek yapmaya başlamasından itibaren fırıncıların tepkisi üzerine yalnızca birkaç hafta pazarda satış yapamadığına değinerek, şunları kaydetti:

"Fırıncılardan tepki alıyoruz ama müşteri çok memnun. Bir ara satış yapmamızı yasakladılar, fırıncılar şikayet etti herhalde. Sağolsun Karamürsel Belediye Başkanı İsmail Yıldırım araya girdi, 1-2 hafta aranın ardından tekrar satışa başladık. Müşteriler çok üzülmüştü, kimisi eylem yapalım diyordu. Bazı fırıncılar kızıyormuş, bazıları da geliyor kendileri ekmek alıyor. Müşterilerim arasında iki fırıncı var. Birgün biri geldi 'ekmeğin bayat ufalanıyor' dedi, ben de 'senin bıçağın kördür' dedim. Sonradan fırıncı olduğunu öğrendim ama o kişi düzenli müşterimiz oldu. Severek hala o fırıncı ekmeğimi alır. Adam, 'Benim fırınım var ama bizim ekmeklerimiz böyle değil. Ben böyle ekmekle büyüdüm' diyor."

Ekmeğin köy mayasından olduğu için herkesin çok sevdiğini belirten Sümer, yaklaşık bir hafta tazeliğini koruduğunu aktardı.

Sümer, "İçinde herhangi bir şey olmadığı için ekmeğimiz hemen bayatlamıyor. Katkı maddesi yok, katkımız dualarımız, sevgimiz.'' dedi.

- Gurbetçilerden yoğun ilgi

İlçede yurt dışındaki akrabalarını ziyarete gidenlerin muhakkak ekmek, tarhana ve eriştesinden götürdüğünü vurgulayan Sümer, ''Ekmeklerimi köylüsünden şehirlisine, doktorundan mühendisine herkes alıyor. Yurt dışına gidenler götürüyor, akrabaları 'Güldeher Hanımdan ekmek alın' diye telefonla sipariş veriyorlarmış. Çin'den, Amerika, Almanya, Arabistan'a kadar pek çok ülkeye ekmeğimizin gittiğini biliyoruz." ifadelerini kullandı.

Güldeher Sümer, bahçelerindeki ilk fırını eşi ve annesinin yardımıyla inşa ettiklerini belirterek, asrın felaketi Marmara depreminde insanlara ekmek yaptıklarını, depremi fırsat bilenlerin unu pahalıya sattığını ama yine de ekmek yaparak dağıttıklarını sözlerine ekledi.

Yorumlar