"Eğitimde Bir Adım Ötesi" Zirve Programı

- "Eğitimde daha ötesi nedir?" sorusuna cevap aranılan ilk eğitim zirvesini NUN Okulları gerçekleştirdi - Alanında uzman isimlerin katıldığı zirvede, eğitimde dijital dönüşüm, yapay zeka ve farklılaştırma gibi konular tartışıldı - Panelin ardından, 20 ayrı seminer ve çalıştay yapıldı - Prof. Dr. Sayar: - "Teknolojinin eğitimi tek başına radikal bir biçimde dönüştüreceği düşüncesi şu anda illüzyon gibi görünüyor. Bizim yapmamız gereken, 21. yüzyıl yeteneklerine odaklanan, öğrencilerin özneler olarak katılabileceği, öğretmenin daha az öğretip daha çok bir kılavuz olduğu, araştırma ve eğitim tetkiklerini geliştirmek için daha çok zaman harcadığı bir eğitim sistemi tasarlamak"

Google Haberlere Abone ol
"Eğitimde Bir Adım Ötesi" Zirve Programı

İSTANBUL (AA) - "Eğitimde daha ötesi nedir?" sorusuna cevap aranılan ilk eğitim zirvesini NUN Okulları gerçekleştirdi.

Alanında uzman isimlerin katıldığı zirvede, eğitimde dijital dönüşüm, yapay zeka ve farklılaştırma gibi konular tartışıldı. Panelin ardından, 20 ayrı seminer ve çalıştay yapıldı.

Türkiye'de ve dünyada eğitimin çeşitli yönlerden tartışıldığı NUN Eğitim ve Kültür Vakfı tarafıdnan düzenlenen "Eğitimde Bir Adım Ötesi" adlı Eğitim Zirvesi programı NUN Okulları Beykoz Kampüsü'nde gerçekleşti.

Beş yüz kişinin katıldığı zirvede, eğitimde doğru metodolojinin belirlenmesi için yaşanılan çağı ve bugünün çocuklarını tanımak gerektiği, zirvenin odak konularından biri oldu.

Zirvenin açılış konuşmasını yapan Psikiyatr Prof. Dr. Kemal Sayar, çocuklara nasıl bir dünya bırakıldığı kadar, dünyaya nasıl çocuklar bırakıldığının da önemli olduğunu söyledi.

Çocukların öğrenme süreçlerinde nesne değil, özne olması gerektiğini vurgulayan Sayar, oyunun ve el zanaatlarının eğitimdeki önemine değindi.

Çocukların elle bir şey yapmayı ve sabretmeyi öğrenebilmeleri gerektiğini vurgulayan Sayar, "Birlikte öğrenen öğretmen ve öğrencilere ihtiyaç var. Dahası eleştirel bir pedagojiye ihtiyaç bulunuyor." dedi.

Eğitimde sorgulamanın önemini dile getiren Prof. Dr. Sayar, şöyle devam etti:

"İçinde yaşadığımız dünyanın adaletsizliklerini, yanlışlarını sorgulayabilecek bilinçte çocuklar yetiştirebilmemiz lazım. Alvin Tofler'ın çok mühim bir sözü var, '21. yüzyılın cahilleri öğrenemeyen ve yeri geldiğinde öğrendiğini unutup, sonra yeniden öğrenemeyen nesillerdir.' Biraz paradoksal bir cümle gibi geliyor size. Öğrenmek hazır kabulleri de bir kenara bırakabilmektir. Öğrenmek, 'bu mutlaka böyledir' dediğiniz düsturları, aksiyonlarını bir kenara bırakabilmekle olur. Yeni şey öğrenmek için bazı ön kabullerimizden de feragat edebilmemiz lazım. 21. yüzyılın cahilleri, 'Ben dünyayı en doğru biçimde biliyorum ve yeni bilgilere de ihtiyacım yok' diyen insanlardan olacak."

- "Küreselleşme hızla dünyayı değiştirdi"

Prof. Dr. Sayar, küreselleşmenin hızla dünyayı değiştirdiğine dikkati çekerek, insan düşüncesinin sınırları aşarak farklı yerlere gittiğini belirtti.

Evrensel değerleri hiçbir zaman hor görmemek gerektiğini ifade eden Sayar, "Ancak kendi değerlerimizi de asla küçümsememek ve oraya ayağı sağlam basmak gerekiyor. Teknoloji artık günümüzde insanı dönüştürüyor. Böyle bir dünyada teknolojinin bilgiye kolay ulaşmada önemli bir rolü var. Teknoloji bize arkadaşlık, dostluk ediyor ama bir yandan da bir hapishaneye dönüştürüyor. Bazen bir ödev yapmak için internete giriyorsunuz ama çok uzun saatlerinizi, çok size yararlı olmayan yerlerde sörf yaparken geçirebiliyorsunuz. Cep telefonu şu anda öğrencilerimizin en sevdiği şey. Sabah uyanır uyanmaz hemen onu alıyorlar. Biz de gece yatarken cep telefonunu başucumuzda bulunduruyoruz. Sosyal medyaya bakarak zamanımızı geçiyoruz." diye konuştu.

Enformasyon çöplüğünden bahseden Prof. Dr. Sayar, şu değerlendirmede bulundu:

"Dijital çağ çocukları eksik değiller, sadece farklılılar. Görsel dikkat çok daha iyi gelişmiş ve tepki gösterme hızı da artmış durumda bu çocuklarda. Biz eğitime yeni öğrenme yöntemlerini ne kadar entegre edebilirsek, o kadar çocuklarımız da eğitim süreçlerine katılmış olacaklar. Sadece bilgi yetmiyor bu çocuklarımıza. Bu bilgiyi ne yapacağız? Bilgiyi nasıl analiz edeceğiz ve bilgi hayatımızda nasıl işimize yarayacak? Bu bilginin işi yaramasını istiyorlar. Dolayısıyla 21. yüzyıl yeteneklerine baktığımız zaman, inovasyon, entegrasyon, enformasyon, okur yazarlık, iş birliği, uyum, inisiyatif alma, giderek çoğulculaşan bir dünyada ötekini anlama meselesi önem kazanıyor."

Sayar, eğitimde ahlak duygusunun da önemine değinerek, "Çocuklarımız belki sınavlarda birinci olamayabilir, başkalarını ezip geçmeyebilir ama ahlak duygusuna sahip olabilirlerse dünyaya onlardan çok daha büyük hayır ve iyilik yayılacaktır." ifadelerini kullandı.

Teknolojinin eğitimdeki rolüne dikkati çeken Prof. Dr. Sayar, şunları kaydetti:

"Teknolojinin eğitimi tek başına radikal bir biçimde dönüştüreceği düşüncesi şu anda illüzyon gibi görünüyor. Bizim yapmamız gereken, 21. yüzyıl yeteneklerine odaklanan, öğrencilerin özneler olarak katılabileceği, öğretmenin daha az öğretip daha çok bir kılavuz olduğu, araştırma ve eğitim tetkiklerini geliştirmek için daha çok zaman harcadığı bir eğitim sistemi tasarlamak. Sosyal eşitsizliklerin daha az görünür ve kaldırıldığı, herkesin daha çok olanak ve imkan sağlayan dijital çağın gereklerine uygun görsel materyali çocuklarımızın kolay kavrayabileceği bir eğitim gerekiyor. Aynı zamanda birlikte öğrendiğimiz, sorgulayan ve soru sordurtan, değer eksenli bir öğrenme olan, bilgiyi değere dönüştürebilen bir eğitim çocuklarımız için hayata geçirmeliyiz."

- Panel

Açılış konuşmasının ardından program, Türkiye'de ve dünyada eğitimin çeşitli yönlerden tartışıldığı panelle devam etti. Eğitimde doğru metodolojinin belirlenmesi için yaşanılan çağı ve bugünün çocuklarını tanımak gerektiği, zirvenin odak konularından biri oldu.

Bu bağlamda Prof. Dr. Ayşen Gürcan "Eğitimde Yeni Nesil", bir diğer panelist Dijital Araştırmalar Derneği Başkanı Gökhan Yücel ise "yapay zeka" tartışmaları ve teknolojik gelişmelerin eğitime yansımalarını anlattı.

Prof. Dr. Belma Tuğrul, "Çocukların oyunlarına biraz dikkat ettiğimizde öykülerine, onların öykülerinden de ailelerinin öykülerine ulaşırız." sözleriyle "oyun okuryazarlığının" önemine dikkati çekti.

Diğer panelist Prof. Dr. Tamer Ergin ise, "Eğitimde Farklılaştırma" konusunda sunum gerçekleştirdi. Ergin konuşmasında, çocuklar arasındaki farklılıkları akarsulara benzettiğini belirtti.

Ergin, "Rejimi bozuk bu akarsuyu doğru yönlendirirseniz baraj kurup enerji üretebilirsiniz. Yönlendiremezseniz her şeyi peşi sıra sürükler." diye konuştu.

Panelin son konuşmacısı, Khan Academy Türkçe'nin Direktörü Alp Köksal ise, "Öğretmenin kabul etmediği hiçbir değişim mümkün değil." diyerek değişime uyum sağlamanın formülünü açıklamak istediğini söyledi.

Köksal, "Hayat boyu öğrenen bireyler yetiştirirsek sadece değişime uyum sağlamazlar, o değişimi yönetmeye başlarlar." değerlendirmesinde bulundu.

Programın ikinci yarısında, NUN öğretmenleri tarafından farklı salonlarda eş zamanlı olarak 20 ayrı çalıştay ve seminer gerçekleştirildi. "Anne Ben Youteber Oldum!", "Gepetto Usta ve Pinokyo ile STEM Uygulamaları", "21. Yüzyıl Öğretmen Becerileri" gibi ilgi çeken başlıklara sahip çalıştaylarda katılımcılar aktif görev aldı.

NUN Okullarının kurucu vakfı, aynı zamanda projenin ev sahibi NUN Eğitim ve Kültür Vakfının Genel Müdürü Ali Çevik de zirveyle ilgili şu açıklamalarda bulundu:

"Bu zirve ile eğitimdeki mevcut sınırları fark etmek, sonra o sınırları aşmanın, bir adım öteye gitmenin yollarını birlikte belirlemek istedik. Bugün, bu salondaki herkesi bir araya getiren ortak bir hayal vardı, dünyayı daha güzel bir yer haline getirmek. Bu, aynı zamanda NUN Okulları olarak kuruluş felsefemiz. Ahlaki ve vicdani sorumluluklarının farkında, duyarlı, iyi insanlar yetiştirmenin gerekliliğine inanıyoruz. Bu gençleri yetiştirirken de böylesi kolektif çalışmaların önem arz ettiğini düşünüyoruz."

Yorumlar