Edebiyat Bilim İlişkisi nasıl açıklanmıştır?

Edebiyat Bilim İlişkisi nasıl açıklanmıştır?

Google Haberlere Abone ol
Edebiyat Bilim İlişkisi nasıl açıklanmıştır?

Edebiyat Bilim İlişkisi nasıl açıklanmıştır? Edebiyat sanatı insan ve dünya gerçekliğinden oluşmaktadır. Bu nedenle birçok şey gibi bilimle de yakın bir ilişki içinde olduğunu söylenebilir. Edebiyatın insanları etkilemeyi istediği, insanlara inandırıcı gelmek istediği sürece de “Edebiyatın Bilim Dallarıyla İlişkisi” devam edecektir.

Edebiyat içinde bilimlerin ayrı bir yeri vardır. Bir edebi eser yazılırken çeşitli bilim dallarından faydalanılır. Mesela hikâye ve roman yazılırken bu eserlerdeki kahramanlar kimi zaman sosyolog, kimi zaman doktor, kimi zaman mühendis olabilmektedir.

Yazar bu meslekteki kişilerin hayatlarını gerçekçi bir şekilde anlatabilmek için bilimlere başvurmak zorundadır. Daha güzel, daha anlamlı ve daha inandırıcı bir eser için her şey kusursuz olmalıdır. Yazar bu sebeple her alandan faydalanılır. Faydalandığı birçok bilim dalı vardır. Bunların başlıcaları; tarih, psikoloji, sosyoloji ve felsefedir. Ancak bu bilimler kadar olmasa da dolaylı olarak bağlantı kurduğu fizik, kimya, biyoloji gibi dallar da vardır.

Edebiyatın bilimden faydalanmasının yanı sıra bilimi de çeşitli bakımlardan etkilediği gerçeğini de unutmamalıyız.

Edebiyat-Tarih İlişkisi

Edebi eserlerin hepsi farklı bir dönemde yazılmıştır. Aynı dönem içinde yazılan birçok eser de vardır tabii ancak tüm tarihe yayılmış bir edebiyat geçmişi vardır. Yazı ile birlikte edebiyat anlayışı doğmuş, tarih ve edebiyat sırt sırta ilerlemiştir. Edebiyatın en önemli ilişkisi tarihledir. Bir metin yeri gelmiş yazıldığı dönemi anlatmış, yeri gelmiş o zaman yaşanmış bir olaydan esinlenmiştir. Bu sebeple tarihten, tarihi anlardan, zaman ve günden aralıksız yararlanılmıştır. Hatta öyledir ki bugün bir eser yazılırken geçmişe değinmesi gerektiği anlarda tarihi kitaplara başvurur. Tarih edebiyatın öz kardeşidir.

Edebiyatın Bilimlerle İlişkisiEdebiyat ile Coğrafya İlişkisi

Edebi eserlerde mekân çok önemli unsundur. Bir yere bağlı kalmadan bir eser yazmak imkânsızdır. Yer olarak bir evden bir kıtaya kadar geniş bir alan alınabilir. Buraları anlatmak ve özelliklerini yazmak için coğrafya biliminden yardım almak gerekir. Öyle edebi türler vardır ki amaç bir bölgeyi tanıtmaktadır. Gezi yazısı bunlardan biridir ve coğrafya ile bağlantısı çok büyüktür.

Edebiyat ile Sosyoloji İlişkisi

Edebiyatın temel unsuru insandır. İnsanın olmadığı bir eser asla olmayacağı gibi edebi eserler genel olarak insan ilişkileri üzerinden ilerler. Bireylerin birbiri ve toplum ile ilişkisi bir eseri yaratıp, geliştirip bitirir. İnsan sosyal bir varlık olduğu için edebiyatın sosyoloji alanında bilgiye ihtiyacı vardır. İnsanların ilişkileri sosyolojinin temelidir. Sosyoloji genel olarak toplumu inceler. Toplum ise eserlere yön verir. Bireyin dini, dili, geleneği, ahlakı edebi eserlerde yansıtılır, bu bilgilere de sosyoloji aracılığıyla ulaşır. Sosyoloji ve edebiyat komşu iki ev gibidir. Bir edebiyat eserinin toplumdan bağımsız olması beklenemez. Üzerinden yüzyıllarca geçmiş bir eser bile incelenirken yazıldığı dönemden izleri net bir şekilde görme şansımız yüksektir.


Edebiyat-Psikoloji İlişkisi

Edebi eserleri oluşturan kişi bir insandır. Edebi eserlerde bu yazarların yer yer psikolojik hali yer alır. Akıllı bir yazar ile hayattan bıkmış bir yazarın eserleri arasında olağanüstü anlatım ve psikoloji farkı vardır. Yazarlar kendi düşünceleri ile zenginleştirip bu eserleri sunarlar. Bu eserleri incelerken psikolojiden de yardım almak mecburidir. Yazarın o anki ruh haline psikoloji ile ulaşılır ve ona göre yorum yapılır. Edebiyatımızda bazı eserler komple psikoloji çemberi içinde yazılmıştır. Psikolojik unsurları gerçekçi ve etkili bir şekilde kullanan yazarın eserleri daha inandırıcı ve gerçekçi kabul edilebilmektedir.

Aynı zamanda bir roman yazarı, eserini oluştururken karakterlerinin davranışlarını psikoloji biliminden yararlanarak kurgulamaktadır. İçe kapanık, dış dünya ile iletişim kurmaktan kaçınan bir karakterin davranışları da eserin gerçekçiliği bakımından psikolojik kriterlere uygun olmalıdır. Özellikle psikoloji ağırlıklı romanların yazımında psikoloji bilimiyle yakın bir ilişki kurulur. Daha fazla bilgi için “Edebiyat Psikoloji ilişkisi” başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz.

Edebiyat-Felsefe İlişkisi

Edebi eserler daha öncede belirttiğimiz gibi bazen bir fikri, bir düşünme biçimini, bazen de bir ideolojiyi okuyucusuna iletmek ister. Eserlerde gizli bilgiler ve anlatılmak istenen şeyler saklanabilmektedir. Bu sebeple felsefe ile edebiyat aynı alanda birleşirler. Felsefe düşünme ve düşünme biçimleri üzerine kurulmuş, yüzlerce ideolojisi olan bir bilim dalıdır. Bu nedenle edebi eserlerde saklanan fikirlere felsefe aracılığı ile ulaşılır.

Daha fazla bilgi için “Edebiyat Felsefe ilişkisi” başlıklı yazımıza göz atabilirsiniz.

Edebiyat-Bilim İlişkisi

Eserlerin hızlı biçimde yazılması çoğaltılıp dağıtılması ve bu sayede çok yere ulaşması bilimin yardımı ile olmuştur. Matbaa edebiyat dalının en önemli kelimesinden biridir. Gazetelerin çıkması ve edebiyatın yayılması da bilimin eli ile kolaylaşmıştır. Günümüzde bilim hala edebiyat için yer yer çalışmalar yapar. Bilim ve edebiyat yıllardır iç içedir.

Edebiyat-Halk Bilimi(Folklor) İlişkisi

Toplumu geniş bir biçimde inceleyen, toplumun bilimi olan folklor, edebiyat dalı için gerekli bir bilim dalıdır. Edebi eserler toplum ve toplulukların, toplumların ilişkisini içermektedir. O topluma ait tüm bilgilere folklor ile ulaşılır. Toplumların ilişkisi olmadan yaşam, yaşam olmadan yazılacak bir şey, yazılacak bir şey olmayınca da edebiyat olmaz. Bunların hepsi bir uçağın parçaları gibidir. Biri eksilirse uçak düşer.

Kaynak: Edebiyatçım.Com

Yorumlar