Dündar ve Gül'ün "gizli bilgileri açıklama" davasının gerekçeli kararı (2)

- Can Dündar'ın 5 yıl 10 ay, Erdem Gül'ün de 5 yıl hapis cezasına çarptırıldığı davanın gerekçeli kararında, "Milli güvenlik konusunda yapılan açıklamalar, hassasiyet ve sakıncaların devam ettiği ve had safhada olduğu bir aşamada, sanıkların gazetecilik etiğine uygun davrandıkları söylenemez" denildi - Karardan: "Yayın yasağına rağmen bu haberleri yapan sanıklar, basın ve ifade özgürlüğünün sınırlandırma sebeplerinden olan yargı gücünün otoritesinin ve tarafsızlığının sağlanmasına engel olmuşlardır. Bu sebeplerle MİT'e ait tırlara ve taşıdığı malzemelere ilişkin haber ile bilgilerin, milli güvenlik olgusu bağlamında ele alınması gerektiği açıktır. Bu açıdan bakıldığında sanıkların basın ve ifade özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşmak mümkün değildir."

Google Haberlere Abone ol
Dündar ve Gül'ün "gizli bilgileri açıklama" davasının gerekçeli kararı (2)

İSTANBUL (AA) - MİT'e ait yardım tırlarının durdurulması olayına ilişkin gizli kalması gereken bilgi ve fotoğraflara gazetede yer verdikleri gerekçesiyle Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar'ın 5 yıl 10 ay, Erdem Gül'ün ise 5 yıl hapis cezasına çarptırıldığı davanın gerekçeli kararında, "Milli güvenlik konusunda yapılan açıklamalar, hassasiyet ve sakıncaların devam ettiği ve had safhada olduğu bir aşamada sanıkların gazetecilik etiğine uygun davrandıkları söylenemez." ifadesi yer aldı.

İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nin gerekçeli kararında, "Basın özgürlüğünün de diğer özgürlükler gibi bazı sınırlamaları vardır" denilerek, ifade ve basın özgürlüğüyle ilgili sınırlamaların belirtildiği kanunlardaki ilgili maddelerin tanımları yapıldı.

- "Devlet sırrına ilişkin bilgilere erişimin engellenmesi doğrudur"

Gerekçeli kararda, "Devlet sırlarına ilişkin bilgilere erişimin engellenmesi ve basına kapalı tutulmaları doğrudur. Ülkenin iç ve dış güvenliği ile ilgili konular ortaya konularak tartışılabilir, hatta hesap sorulabilir. Ancak devlet sırrı niteliğindeki bilgi, belge ve görüntülerin ele geçirilerek başkalarıyla paylaşılmaması gerekir. Devletin anayasal düzenini, dış ilişkilerini tehlikeye düşürebilecek, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek bilgilerin ele geçirilerek açıklanması basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez. Sınırlandırmaların basın özgürlüğü ileri sürülerek ortadan kaldırılması hukuki dayanaktan yoksundur. Aksi halde bu eylemleri cezalandıran kanun maddeleri hükümsüz hale getirecektir." denildi.

Türkiye Cumhuriyeti devletinin milli güvenliğinin, iç savaşa sürüklenmiş komşu ülkeler karşısında ulusal yararların gözetilmesini gerekli kılabileceği ve ülkenin milli güvenliğini tehdit edebilecek unsurların gelişmesini engellemek amacına yönelik plan, belge ve çalışmaların da hukuk kuralları içinde kalmak şartıyla devlet sırrı kapsamında kabul edilmesi gerektiğinin hatırlatıldığı kararda, "Bu bilgi, plan, belge ve çalışmaların açığa çıkarılması ve tartışılması ulusal güvenlik açısından ciddi tehlikelere yol açabilir. Devletin politikalarını belirleyenlerin, hukuka aykırı olduğu iddia edilen tercih ve kararlarıyla ilgili devlet sırrı kapsamında olduğu kabul edilen bilgi, belge ve görüntülerin ele geçirilerek açıklanmaları devletin güvenliğini ve ülkenin iç ve dış siyasal yararlarını tehlikeye düşürmemelidir." ifadesi yer buldu.

- "Milli güvenlik, basın özgürlüğünü sınırlama nedenlerinden biridir"

Kendi çalışma alanına giren ve görevi gereği daha ayrıntılı bilgiye sahip bir istihbarat teşkilatı olan Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarlığı yazılarına göre, sanıkların yayınladıkları bilgi ve belgelerin devletin güvenliği, iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken "devlet sırrı" niteliğinde olduğunun tespit edildiği belirtilen kararda, şu değerlendirme yapıldı:

"Milli güvenlik gerek Türk hukukunda, gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde ve gerekse Amerikan hukukunda ifade özgürlüğünün özel bir görünümü olan basın özgürlüğünün sınırlandırma nedenlerinden birisidir. Basın özgürlüğünün ulusal güvenlik nedeniyle sınırlandırılması devletin ve toplumun korunması kategorisi içerisindedir. Devletler coğrafi sınırları içinde ve dışında milli güvenlik ve ulusal çıkarları gereği bazı faaliyetler yürütmektedirler. Milli güvenlik ile ulusal çıkarlar devletlerin varlığını sürdürmelerinde büyük önem arzetmektedir. Devlet otoriteleri milli güvenliğe ilişkin bilgi ve belgelerin görsel ve sosyal medyada yayınlanmasını kabul etmezler. Devletler milli güvenlik, devlet sırrı, ulusal çıkar ve casusluk konularında farklı tepkileri ortaya koyabilirler. Mesela Edward Snowden isimli ABD vatandaşı Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı (CIA) ve Ulusal Güvenlik Ajansına (National Security Agency - NSA) ait gizli bilgileri bir İngiliz gazetesine sızdırdığı için ülke dışında yaşamak zorunda kalmıştır. Yine istihbarat verileri olan Wikileaks belgelerini yayınlayan Julian Assange halen Ekvador ülkesinin İngiltere'nin Londra Büyükelçiliği'nde siyasi sığınmacı olarak bulunmaktadır. İngiltere ve ABD'nin iade talepleri reddedilmiştir."

Dava konusu olayda ifade ve basın özgürlüğünün sınırlama ölçütlerinden öne çıkan hususun, gizli bilgilerin açıklanmasından öte "milli güvenlik" kriteri olduğu ve bunun sadece "devlet sırrı" olarak nitelendirilen gizli bilgilerin açığa çıkarılması olarak tanımlanamayacağı belirtilen kararda, "Milli güvenlik, bugüne kadar tanımı yapılmamış, uygulandığı olaylarda çerçevesi somut olaya göre değişkenlik göstermiş bir ölçüdür. AİHM uygulamalarında, her ülkenin kendi şartlarına göre değişkenlik göstereceğinin kabul edildiği kararları da bulunmaktadır. Bu değişkenlik ifade özgürlüğünün kullanılmasındaki görev ve sorumluluk bilinci, ülkenin demokrasi tecrübeleri, jeopolitik konumu, dış politikadaki gücü, terör sorunu, savaş tehlikesine açıklığı ile doğrudan ilgili olmaktadır. Olağan bir zamanda toplum içinde sorun oluşturmayan ya da tepki çekmeyen düşünce, söylem ya da fiiller, olağanüstü şartların ortaya çıkmasıyla kapsamını, etkisini ve aldığı tepkiyi değiştirebilmektedir." denildi.

- "Sanıklar bu haberlerle yargı gücünün sağlanmasına engel olmuşlardır"

Kararda, sanıkların suç işledikleri tarihler öncesi ve sonrasında birçok terör saldırısının meydana geldiğine dikkat çekilerek, "Avrupa ülkelerinde meydana gelen terör saldırıları ve terörün tırmandırıldığı bir ortam olması karşısında, Türkiye'nin dış politika mücadele ortamı dikkate alınarak Türkiye devleti açısından milli güvenlik ile ilgili hassasiyet ve sakıncaların had safhada olduğu bir süreçte söz konusu haberlerin yapılmasının yasaklanmasının zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklandığı aşikardır." ifadesi kullanıldı.

Haberlerin yasaklanmasındaki zorlayıcılığın meydana gelen ciddi gelişmeler karşısında inandırıcı olduğu ve bu durumun aynı zamanda milli güvenliğin korunması bakımından demokratik toplum düzeninde gerekli olduğu kaydedilen kararda, şunlar yer aldı:

"Hatta sanıklar yayın yasaklarına rağmen bu haberleri yaparak basın ve ifade özgürlüğünün sınırlandırma sebeplerinden olan yargı gücünün otoritesinin ve tarafsızlığının sağlanmasına engel olmuşlardır. Bu sebeplerle Milli İstihbarat Teşkilatı'na ait tırlara ve taşıdığı malzemelere ilişkin haber ve bilgilerin milli güvenlik olgusu bağlamında ele alınması gerektiği açıktır. Bu açıdan bakıldığında sanıkların basın ve ifade özgürlüklerinin ihlal edildiği sonucuna ulaşmak mümkün değildir. Sanıklar tarafından yapılan suça konu haberlerin yapılması ülke içerisindeki toplumsal tartışmalara katkı sağlamayacaktır. Aksine haberin konusunun eskimesinin önüne geçilecek, devletin dış politika alanındaki tercihleri zora sokulabilecek ve böylece milli güvenlik aleyhine yönlendirme olabileceği anlaşılmıştır."

Kararda, "Tüm bu hususlarla birlikte değerlendirildiğinde, kamuoyunda MİT tırları soruşturması olarak bilinen yargılama süreci, olayların başlangıç noktası, ülkemizin dış politika dengesi, ülkenin en uzun kara sınırı olan Suriye sınırında yaşanan gelişmeler, mahkemelerce konulan yayın yasakları, erişimin engellenmesi kararları, bu yasaklardan sanıkların haberdar olduklarının anlaşılması karşısında sanıkların suça konu haberleri yayınladıkları zaman ve haberlerin içeriklerindeki ifadeler dikkate alındığında 'milli güvenlik' sınırlama ölçütü karşısında, sanıkların eylemlerinin ifade ve basın özgürlüğü kapsamında korunması gereken bir ifade biçimi olduğu sonucuna varılamayacağı yönünde mahkememizde kanaat oluşmuştur." cümleleri yer aldı.

- Casusluk suçuna vurgu

Casusluk suçunun Türkiye Cumhuriyeti devleti zararına olarak, yabancı bir devlet yahut herhangi bir terör örgütü yararına işlenen bir suç olduğunun belirtildiği kararda, casusluk fiiline konu belge ve bilgilerin casusluğu talep eden lehine, casusluk yapılan devlete veya terör örgütüne iletilmek amacıyla temin edilmesi gerektiği hatırlatıldı.

Dava konusu olayda ise sanıkların MİT yazılarından anlaşılacağı üzere devlet sırrı niteliğinde olduğu kabul edilen bilgi ve belgeleri, yargı kararları ve gerekçesi karşısında casusluk amacıyla elde ederek, yabancı bir devlet yahut herhangi bir terör örgütüyle aralarında anlaşma yaptıklarına dair dosya içerisinde hukuka uygun kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı için, delil yetersizliği sebebiyle sanıklar hakkında bu suç kapsamında herhangi bir uygulama yapılmadığı dile getirildi.

"Sanıkların casusluk kastıyla hareket ettiklerine dair dosyada hukuka uygun bilgi, belge ve delil bulunmaması sebebiyle haklarında devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgileri temin edip yayınlamak suçundan cezalandırılmalarına karar verilmiştir" ifadesi yer alan kararda, basın mensubu olan sanıkların bu sıfatları nedeniyle gazetecilik etiğine uygun hareket etmeleri gerektiği ve bir nevi dokunulmazlık olarak da algılanabilecek basın özgürlüğünün sınırsız olmadığı, hukuk kurallarıyla buna bazı sınırlamalar getirilebileceğinin tartışmasız olduğu kaydedildi.

Milli güvenlik açısından devlete ait gizli bilgilerin basın yoluyla açıklanmasının suç olarak düzenlenebileceği ve cezalandırılabileceği, bu sebeple de bu tür eylemleri gerçekleştirdiği iddia edilen basın mensupları hakkında tutuklama tedbirine başvurulmasında yasal bir engel olmadığı belirtilerek, sorumlu gazetecilik anlayışı çerçevesinde kamu yararına veya kamusal tartışmalara katkı sağlayabileceği değerlendirilen haber ve fikirlerin halka ulaşmasının ve ulaştırılmasının gazetecinin görevi olduğu anlatıldı. Ancak gazetecilerin görevini yaparken gazetecilik etiğine uygun davranması gerektiği vurgulanarak, milli güvenlik gibi çok hassas bir konuda gazetecilerin yapacağı haberlere yönelik devletin sınırlama getirmesinin ve bu bağlamda bazı haberlerin yapılmasının kamu otoritelerince engellenmesinin mümkün olduğu ifade edildi.

- "Sakıncaları öngörmeleri gerekirdi"

Mahkemenin gerekçeli kararında, şu değerlendirme yapıldı:

"Sanıkların silahlı terör örgütüne üye olmaksızın bilerek ve isteyerek yardım etmek, devletin gizli kalması gereken bilgilerini temin etmek ve açıklamak ile cebir ve şiddet kullanmak suretiyle Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs suçlarından cezalandırılmalarının talep edilmiş olması, sanıkların yapmış oldukları haberlerin konusunu içeren olaylar, olgular ve gelişmeler gözetildiğinde bu haberlerden bir yıl dört ay önce haber konusu yapılmış oluşu, MİT tırlarının durdurulmasına ilişkin olaya dair bilgi ve belgelerin devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken nitelikte olduğunun yetkili devlet makamlarınca kamuoyuna duyurulmuş olması, MİT tırlarının durdurulması ve aranması olayının yargıya intikal ederek olayda görev alan yargı mensubu ve asker kişilerin yargılanmakta oluşu, ilk haberin yapılmasını müteakip sanıklarca haber yapılıncaya değin başkaca basın-yayın organı ve kuruluşunca konu ile ilgili hiçbir haberin yapılmamış oluşu, sanık Can Dündar tarafından yapılan ilk haberin dünya gündemini sarsacak nitelikte olduğu belirtilerek veriliş şekli, keza ilk haberden sonra geçen süre dikkate alınarak habercilik açısından olayın güncelliğinin kalmadığı söylenebilecek iken sanıkların bu konuyu bu kadar süre geçtikten sonra haber içeriklerinde belirtildiği şekilde ve ilk haber yapıldığı gazetede yer alan içerikten çok daha farklı içerik ve nitelikte tekrar haber yapıp kamuoyunun gündemine taşımalarının milli güvenlik konusu bağlamında ortaya çıkabilecek sakıncaları öngörmeleri gerekmektedir.

Sanıklar tarafından haberlerin yapıldığı tarih öncesi ve sonrasında ortaya çıkan gelişmeler karşısında milli güvenlik yönünden sakıncaların ve hassasiyetin devam ettiği ortadadır. Sanıkların MİT tırları ile ilgili yaptıkları suça konu haber ve yayınların 'daha önce başka bir gazetede haber yapılmış bir hususun basın ve ifade özgürlüğü kapsamında yeniden haber yapılması' şeklinde salt ve yalın olarak değerlendirilmesi doğru bir yaklaşım olarak kabul edilemeyecektir."

- "Sanıklar devlet aleyhine ciddi gelişmeler olduğunun farkında"

Kararda, sanıkların Türk devletinin aleyhine milli güvenlik, iç ve dış siyasal yararlar bakımından çok ciddi gelişmelerin olduğunun farkında oldukları belirtilerek, "Anayasa Mahkemesi'ne sundukları bireysel başvuru dilekçelerinde eylemlerinin yargısal makamlarca yürütülmekte olan soruşturmanın gizliliğini ihlal suçu kapsamında değerlendirilebileceğini ifade etmeleri de bunu doğrulamaktadır. Sanıkların mezkur olaya ilişkin gizli görüntü ve fotoğrafları gazete ve internet sitelerinde yayınlamaları bunu göstermektedir ki, nitekim sanıklar da savunmalarında bu hususları bildiklerini söylemektedirler." denildi.

(Son)

Yorumlar