Demirtaş'tan Öcalan'a karşı geri adım

HDP Eş Başkanı Demirtaş, Öcalan'a karşı rakip olduğu izlenimi veren açıklamalarını örgüt içinden gelen tepkiler üzerine düzeltme ihtiyacı duydu. Demirtaş, tutuklu bulunduğu cezaevinden yazdığı ikinci bir yazıyla, liderin Öcalan olduğunu, kendisinin böyle bir iddiasının bulunmadığını belirten imalarda bulundu. Demirtaş bir önceki açıklamasında "Benim rolüm ve misyonum; savaşı büyütmek değil, barışı kurmaktır” demişti. 

Google Haberlere Abone ol
Demirtaş'tan Öcalan'a karşı geri adım

Sonhaberler | Haber Merkezi 

Terör örgütü yöneticisi ve üyesi olmak suçlamalarıyla cezaevinde tutuklu bulunan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın sık sık yaptığı açıklamalarından biri başına iş açtı. Cezaevinden verdiği mülakatlardan birinde, "Benim rolüm ve misyonum; savaşı büyütmek değil, barışı kurmaktır” açıklamasıyla Öcalan'a rakip olduğu imasında bulunan Demirtaş bir sonraki açıklamasında bu imasından vazgeçerek Öcalan'ın liderliğine karşı boynunun bükük olduğunu ifade etti. Demirtaş açıklamasında kendisine yapılanların hiç de "demokratik" olmadığı imasında da bulunarak, "Her kavramın başın demokrasi kelimesine koyarak demokratik olunmuyor" diyerek sitemde bulundu. 

Yazısında kendisi ve partisine yönelik eleştirileri hatırlatan Demirtaş, bu eleştirilerin Öcalan'ı ve kendisini karşı karşıya getirme amacı taşıdığını ifade ederek, "Son zamanlarda açık ve kapalı imalar yolu ile şahsımı ve Sayın Öcalan’ı karşı karşıya getirmeye yönelik sergilenen tutum ve çabalar iyi niyetli değildir. En hafif değerlendirmeyle “gaflet”tir." dedi.

Demirtaş, Öcalan'a karşı muhtemel rakip olma iddiasından vazgeçtiğini net bir şekilde dile getiren şu ifadeleri kullandı: Hiç şüphesiz, Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan’ın koşulları ve imkânları uygun olsaydı, barışın kurulması ve inşası konusunda herkesten daha etkili ve sonuç alıcı bir çalışma ortaya koyabilirdi. Sayın Öcalan, ağır tecrit koşullarına rağmen 19 yıldır “barışın inşası” konusunda son derece güçlü perspektifler ortaya koymuş, fırsat buldukça da avukatları veya heyetler aracılığıyla bunları pratikleştirmeye çalışmıştır. İmralı’da kendisiyle defalarca yüz yüze görüşme şansı bulanlardan biri olarak, bu muazzam çabaya ve derinliğe bizzat tanıklık ettiğimi de belirtmem gerekir.

Bütün bunlarla birlikte “barışı inşa etme” görev ve sorumluluğunun da Sayın Öcalan’a yüklenmesi hakkaniyete ne kadar uygundur? Sayın Öcalan, ağır tecrit koşullarındayken, “barışı da sen kur” diyerek, sorumluluğu kendisine atmak ne kadar ahlakidir?

Elbette ki, Sayın Öcalan’ın bir önderlik rolü ve misyonu vardır. Bu rol tarihseldir, kurumsaldır ve mücadele içinde emekle şekillenmiştir. Sayın Öcalan, önderlik misyonu ile barışın muhatabıdır. Olası müzakerelerin de “baş müzakereci”sidir. Başka muhataplar yaratmaya çalışmak, sonuçsuz ve anlamsız kalmaya mahkûmdur.

Barışı kurmak ve barış sürecinin muhatabı olmak, birbirini tamamlayan, bütünleyen, iç içe geçmiş ortak bir barış mücadelesiyle mümkündür. Kavramları yerli yerine oturtmak, kişileri de buna göre değerlendirmek daha doğru olacaktır.

Son zamanlarda açık ve kapalı imalar yolu ile şahsımı ve Sayın Öcalan’ı karşı karşıya getirmeye yönelik sergilenen tutum ve çabalar iyi niyetli değildir. En hafif değerlendirmeyle “gaflet”tir.

HER KAVRAMIN BAŞINA "DEMOKRATİK" YAZMAKLA OLMUYOR

Her kavramın başına “demokratik” yazmakla demokrat olunmuyor. Demokrasi bir kültürdür, yaşam tarzıdır. Kendinden başlayarak herkesin ve bütün alanların demokrasi ölçüleri çerçevesinde kendini özeleştiriye tabi tutması ve halka hesap vermesi, mücadelemizin hamlesel çıkışları açısından bir lüks değil, zorunluluktur. Niyet okumalar üzerinden değil, pratiklerimiz üzerinden eleştiri geliştirmek, özeleştirilerimizi de pratikte vermek daha anlamlı olur. İçeride ve dışarıda kahramanca direnen tüm arkadaşlarıma en içten selam ve sevgilerimle.

Yorumlar