Çocuk, ana baba elinde bir emanettir. Kur’an-ı Kerimde mealen
buyuruluyor ki: “Kendinizi ve aile efradınızı Cehennem ateşinden
koruyun!” [Tahrim 6]
Allah (cc) Kur’an-ı Kerimde, nefislerimizi ve aile efradımızı,
yakıtı insan ve taş olan Cehennem ateşinden korumamızı
emretmektedir. Onun için bizde kısa bir hayat için yavrularımızı
dünya fahşiyatından korumaya çalışmalıyız. Bir babanın, evladını
Cehennem ateşinden koruması, dünya ateşinden korumasından daha
mühimdir. Cehennem ateşinden korumak içinde, imanı ve farzları ve
haramları öğretmek gerekir. Sen hiçbir şey öğretmeden “bunları
yapma oğlum” demenin bir faydası olmaz. Çocuklarına dinlerini
öğretmeyenler mesuldür.
Çocuk altı yaşına kadar terbiye edilmez, zorlanmaz anne babanın
yanına girer çıkar. 0-6 yaşlarında sevgi verirsin, sevgi ile
büyütürsün. Merhameti öğretirsin. Fakat altı yaşında oldu mu,
çocuğa terbiye vermeye başlayacağız, çünkü mektebe de zaten altı
yaşında başlıyorlar. Altı yaşından sonra çocuğa yavaş yavaş terbiye
öğreteceğiz. Ondan sonra çocuk dokuz yaşına girince kız çocuğunun
ve erkek çocuğunun yataklarını da odalarını da ayıracağız.
Ne zaman çocukta iyi bir hareket görülürse, onu takdir etmeli,
mükâfatlandırmalıdır! İnsanların yanında bazen onu övmelidir. Bakın
benim çocuğum böyle yaptı diyerek onure etmelidir. Bir kabahat
işler veya kötü bir söz söylerse birkaç defa görmezden gelmeli, onu
yapma dememeli, azarlamamalıdır. Sık sık azarlanan çocuk,
cesaretlenir, gizli yaptıklarını açıktan yapmaya başlar. Yaptığı
kötü işlerin zararı, kendisine tatlı dil ile anlatılmalı, ikaz
edilmelidir! Yapılan iş, dine aykırı ise işin zararı, fenalığı ve
neticesi anlatılarak, o kötü işe mani olmalıdır.
Terbiyede, bunu yap, şunu yapma demek yerine, örnek olmak gerekir.
‘Lisan-ı hâl, lisan-ı kalden önce gelir.’ Sen baba olarak önce
kendin örnek olacaksın ki sözün tesirli olsun.
Burada babalarda kendilerine dikkat etmelidir. Baba, evde ne
devamlı asık suratlı durmalı, ne de çocukla aşırı derecede laubali
olmalı, konuşmasının heybetini korumalıdır. Heybet derken terbiyede
çocuğa dayak atılmaz. Ayrıca çocuğu dövmek ahlakının bozulmasına,
hırçınlaşmasına sebep olur. Dövülmek, çocukta ana-babaya karşı
kızgınlığa yol açar. Çocuk kendi yaptığının kötü bir şey olduğunu
düşünmez, kendini suçlu görmez, kendini döveni suçlar. Dövülen
çocuk, kızdığı zaman, o da şiddete başvurur, bir başkasını döver.
Böylece yediği dayak, saldırganlığa sebep olur. Sözden anlayacak
yaştaki çocuğa dayak atılmaz. Sözden anlamayan çocuğuna hafifçe
vurmak yeter. Başa, yüze tokat atmak, sopa ile dövmek çok
zararlıdır. Bu ancak işkenceciye yaraşır. Çoluk çocuğu terbiye
etmek için dövmek doğru değildir. Ancak yanlış bir iş yapınca,
cezalanabileceği hissini vermek gerekir. Peygamber Efendimiz, ev
halkının dövülmemesini emrettiği halde, terbiye edilmeleri için
cezalanacakları, dövülecekleri hissini taşımaları gerektiğini
bildirmiştir. Bu husustaki Hadis-i Şeriflerden biri şöyle: “Ev
halkınızı terbiye için bastonunuzu onların göreceği yere asın!”
Taberani
Terbiyede esas olan bazı durumlar var. Bunlar çok önemli. Her
çocuğa da aynı davranılmaz. Onun yapısına uygun davranmak
gerekir.
Zeka: Çocuk, ilk gördüğü eşyayı tetkik etme,
kurcalama ve sorup öğrenmeye heveslidir. Onun için çocuklara hep
iyi ve güzel şeyler gösterilmeli ve soruları doğru
cevaplandırılmalı. Böyle çocuğun düşünme kabiliyeti gelişmiş olur.
3-6 yaş arası buna çok dikkat etmeli. Bu zaman dilimi, beyin ve
zeka gelişmesi için en önemli devredir.
Ruh: Hassas ve alıngan çocuklara acı da olsa
gerçekleri görmesi ve tahammül edebilmesi öğretilmeli. Katı ruhlu
çocuklarda ise onu duygulandıracak, örnekler vererek, hassas
olmasına çalışılmalıdır.
İrade: Güçlü iradeye sahip olmasına çalışılmalı. Zayıf
iradeli çocukları biraz serbest bırakıp kendine olan güvenini
arttırmalı. İradesi kuvvetli çocuklarda ise terbiye daha sert
olmalı. Ancak yine sevgi ve anlayış göstermek şarttır.
Din: Allahu Teâlâ’nın iyi, çalışkan ve dürüstleri
sevdiğini, onları Cennete koyacağını, kötüleri sevmediğini ve
bunları da Cehennemde cezalandıracağını öğretmelidir.
Sevgi: Terbiyede sevgi gibi, ciddiyet de çok
önemlidir. Çocuk sevgi ile büyür ciddiyet ile nerede durması
gerektiğini bilir. Ciddiyet dediysek de asık suratlı despot
demedik.
Ceza ve mükafat: Bunu yaparsan, şunu vermeyiz,
sokağa çıkarmayız gibi bazı cezalar uygun ise de, kesinlikle dayak
atılmamalı. Ceza kalb kırıcı olmamalı, özellikle de kimsenin önünde
de yapılmamalı. Yerinde yaşına göre oyuncak veya bisiklet almak
gibi mükafat verilmeli. “Bu bisikleti Kuran-ı Kerim’i hatmettiğim
için babam bana aldı” diyebilmeli çocuk. Bu konuda bazı örnek
aileler vardır. Mesela çocuk ilk oruç tutuğunda ona bütün aile
fertleri tarafından hediyeler alınır, yine ilk namaza başladığında
yine hediyeler alınır. Bunlar teşvik içindir.
Oyunlar: Yaşına uygun olarak, çeşitli sporlar
bedenin ve zekânın gelişimini sağlar. Bu konuda yine çocukların
oyun hakkı ellerinden alınmamalıdır. Çocuklara oyunla bir çok güzel
özellikler kazandırılabilir.
Çevre: Peygamber Efendimiz bu konuda bir Hadis-i
Şerif’te şöyle buyuruyor, “Kişinin dini, arkadaşının dini gibidir”.
Çocuklarımızın iyi çevre ve iyi arkadaş edinmesi için
çalışmalıyız.
Çocukların kötü özelliklerine gelince, can çıkar, huy çıkmaz sözü,
gazap, şehvet gibi insanın fıtratında olan şeylerin tamamen yok
edilemeyeceğini bildirmek için söylenmiştir. Terbiye etmek başka,
yok etmek başkadır. Şunu söylemeden geçemeyeceğim çocuk yetiştirmek
zor zanaat hemen pes etmeyin. Nasihat ile insan terbiye edilebilir.
Onun için Kur’an-ı Kerim’de Allahu Teala buyuruyor ki: “Nasihat et,
nasihat müminlere elbette fayda verir.” [Zariyat 55]
Bu konuda huyu değiştirmek mümkün olduğu için, çocuk terbiyesi
hakkındaki Efendimizin söylediği Hadis-i Şerif’ler var. “Çocuğu
güzel terbiye, evladın babasındaki haklarındandır.” [Beyhaki]
“Evladınıza ikram edin, onları edepli, terbiyeli yetiştirin!” [İbni
Mace] “Çocuğu terbiye etmek, tonlarla sadakadan daha sevaptır.”
[Tirmizi]
Çocuğa davranırken dikkat edilecek hususları şöyle sıralayabiliriz.
Çocuğa dert ve sıkıntılar söylenmemeli, neşe ve sevincimiz ise
anlatılmalı. Çocuğu aileden birisi azarlarsa, diğeri ona arka
çıkmamalı. Onun yanında hep güler yüzlü olmaya çalışmalı. Üzüntülü
isek çocuk hemen etkilenir. Onu başkalarının yanında azarlamamalı.
Çocuğu yalancılıkla suçlamamalı. Kardeşler arasında ayırım
yapmamalı. Çocuğun yanlışları olur. Hemen cezalandırmamalı. Yanlışı
izah edilmeli, zararı anlatılmalı. ‘’Sen adam olmazsın’’, ‘’Senden
ne köy, ne de kasaba olur’ gibi suçlamalardan kaçmalı. Bunlar,
çocuğun kendine güvenini azaltır, kişilik sahibi olmasını engeller.
Çocuğa nasihat vermek yerine bizzat uygulamalı iş yaptırmak daha
uygun olur. Mesela yemekten önce ellerini yıka diye yüz defa
demektense, birkaç defa, hadi ellerimizi yıkayalım diyerek birlikte
yapmaya çalışmak daha etkili olur. Ona verilen işi takip etmeli,
yapıp yapmadığını kontrol etmeli ki, takip edildiğini bilsin.
Çocuğun yapmayacağı bilinen şeyler söylenmemeli. Yapacağı şeyleri
de artık yapmaz olur. Peygamber kıssaları ve evliya menkıbeleri
anlatılmalı. Yerine getiremeyeceğimiz sözü vermemeliyiz. Bunlar söz
verir yapmaz dedirtmemeli. Sözlerine önem verilmeyen veya sürekli
eleştirilen çocuk; suskun, içine kapanık, güvensiz, huysuz ve
saldırgan olur. Çocuğun yüzüne ve başına kesinlikle vurmamalı. İyi
iş ve davranışları ödüllendirilmeli, kötülerinin ise zararı tatlı
dille anlatılmalı. Çocuğu suçlamak, lakap takmak, alay etmek,
tehdit etmek uygun değildir. Git gel gibi emir yerine gider misin,
gelir misin gibi ifadeler kullanmalı. Çocukla edepli konuşmalı.
“Lütfen, teşekkür ederim, özür dilerim, peki efendim” gibi
kelimeler kullanmasını öğretmeli. Hatalı olunca hatamızı kabul edip
özür dilememiz, onun da hatası olursa özür dilemeyi öğrenmesine yol
açar.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar