CHP MYK toplantısı

- Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Böke: - "15 Temmuz'da Meclisin, bu milletin üzerine bomba yağdıranlar, bugün Türkiye'nin hayrında birleşen milyonlar değildir. Bizzat bugün 'hayır' diyenleri darbecilikle suçlayanların bilerek, isteyerek, aracı olarak devlete ve orduya yerleştirdikleri hainledir" - "Bugün 'hayır' diyenler, siz terör örgütüne bu devleti teslim ederken 'Sakın ha yapmayın.' diyerek sizi uyaranlar. Bugün 'hayır' diyenler, sizin FETÖ ile ele ele kumpas davalarıyla hapsettiğiniz vatansever askerler ve aydınlar… Bugün 'hayır' diyenler, söz verdiğiniz halde asla kadro vermediğiniz ve vermeyeceğinizi bildiğimiz taşeron işçiler. Bugün 'hayır' diyenler, kaldırmaya hazırlandığınız kıdem tazminatlarına ve emeklerine sahip çıkan milyonlarca işçi" - "Almanya'nın ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlayıcı bir tutumu oldu. Bu tutumla ilgili ortaya çıkan yanlışı kuvvetle ifade ettik. İfade özgürlüğüne sahip olmamanın ne demek olduğunu en iyi bizler biliriz. Ancak ifade özgürlüğünün kısıtlayanı olmayı da en iyi AKP bilir"

Google Haberlere Abone ol
CHP MYK toplantısı

ANKARA (AA) - CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, "15 Temmuz'da Meclisin, bu milletin üzerine bomba yağdıranlar, bugün Türkiye'nin hayrında birleşen milyonlar değildir. Bizzat bugün 'hayır' diyenleri darbecilikle suçlayanların bilerek, isteyerek, aracı olarak devlete ve orduya yerleştirdikleri hainledir." dedi.

CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK), Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında, parti genel merkezinde toplandı.

Toplantı sonrasında MYK'ya ilişkin açıklamada bulunan Böke, iki gün sonra 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nün kutlanacağını anımsatarak, şöyle devam etti:

"Tabi kutlama denebilirse. Ne yazık ki biz kadınlar, Kadınlar Günü'ne çok zor ve ağırlaşan koşullarda giriyoruz. Türkiye'de kadın olmak zor. Türkiye'de kadın olmak ne yazık ki hayatın her alanında ve hala var olmak için mücadele etmeyi gerektiriyor… Bakın bugün Türkiye'de nasıl diye sorarsanız, istatistikler kadınların yaşadığı günlük gerçeği çok somut bir biçimde ortaya koyuyor. Her şeyden önce Türkiye'de kadın olmak demek hayatın her alanında eşitsizliğe maruz kalmak demek. Türkiye, 144 ülke arasında eşitsizliğin en çok yaşandığı ülkeler arasında 15. sırada. Yani eşitliğe bakıldığında 129 ülke Türkiye'den daha iyi durumda. Türkiye'de kadın olmak ekonomik özgürlüğe sahip olmamak demek. Kadının ekonomiye katımında Türkiye, 144 ülke arasında 129. sırada. Türkiye'de kadın olmak demek hala eğitime erişmek için, okuyabilmek için mücadele etmek anlamına geliyor. Kadının eğitime erişiminde Türkiye, 144 ülke arasında 109. sırada. Türkiye'de kadın olmak demek, siyasette ses bulabilmek ve ses olabilmek için zorlu bir mücadele vermek demek. Kadının siyasete katılımında Türkiye, 144 ülke arasında 113. sırada. Yine Türkiye'de kadın olmak demek her an can korkusuyla, her an evinizin içinde dahi şiddete maruz kalmak tehdidiyle yaşamak demek.Türkiye'de iki kadından birisi aile içi şiddet yaşıyor."

Böke, ortaya konulan söz konusu rakamlar tesadüf olmadığını belirterek, "Bu ortaya konulan rakamlar, geleneğimizden veya kültürümüzden kaynaklı değil. Bu ortaya çıkan acımasız gerçek değiştirilemez bir kader hiç değil. Çünkü bu ortaya çıkan ayrımcı ve eşit olmayan tablo esasında kullanılıyor olan siyasi tercihlerden kaynaklanıyor. İktidarda olanların kadına, insana dair bakış açısından ve bu bakış açısını politikalarla hayatımıza yansıtmalarından kaynaklanıyor. Eğer bu durumu düzelteceksek önce dürüstlükle bu durumunun nereden kaynakladığını tespit etmemiz gerekiyor." ifadesini kullandı.

- "Tahrik indirimi yaparsanız, kadına şiddetten siz sorumlu olursunuz"

Yapılan düzenlemeler neticesinde işgücünde kadın ile erkeği birbirinden ayrı kılacak unsurların oluşturulmasıyla işverenin kadını değil erkeği tercih edeceğine dikkati çeken Böke, şu görüşlere yer verdi:

"O zamanda Türkiye'de kadının hala ekonomik özgürlüğünün olmamasından siz sorumlu olursunuz. 'Kadını insan olarak göreceğiz.' demek bu sorunu çözmez. Eğer siz ısrarla 'Kadın ile erkek eşit değildir.' derseniz ve asla da eşit olamaz. Bunu bastırarak devam ettirirseniz o zaman Türkiye'de kadın erkek eşitsizliğinde siz sorumlu olursunuz. 'Kadınlar bizim için değerlidir.' demek bu sorunu çözmez. Eğer siz hala yıllardır yapılan bütün taleplere rağmen, sayısız yasa tekliflerine, kadın derneklerinin inanılmaz çabalarına rağmen kadın cinayetlerinde tahrik indirimi yaparsanız, kadına şiddetten siz sorumlu olursunuz. 'Kadınlar bizim için korunacak çiçektir.' demek sizi bu sorumluluktan asla kurtarmaz. Türkiye'de kadının özgürleşmesi için, kadınların refaha erişmesi için, 8 Martların gerçekten kutlanabilmesi için bu siyasi zihniyetin değişmesi gerekiyor. Kadını özgür ve eşit bir birey gibi gören bir siyasetin ve o siyasetin uygulamalarının merkeze yerleştirilmesi gerekiyor. 2,5 yıldır yaşanıyor olan fiili başkanlık dönemi en çok kadını yok saydı. 433 bin kadın bu 2,5 yıl içerisinde fiili başkanlık hırsı sebebiyle işsiz kaldı. Kadına şiddet yine bu son 2,5 yıl içerinde arttı. Şimdi işte buna 'hayır' deme zamanı, şimdi düzeni değiştirmek için bu siyasete bir itiraz bir ikazda bulunmak için bir fırsatımız var. Biz kadınlar bunu mutlaka başaracağız. Türkiye'nin 16 Nisan'da 'hayır' ile başlayacak yeni demokrasi yolculuğunda kadınlar mutlaka bu yolculuğu inşa eden ve yolculuğun eşit paydaşı olacaklar."

- "Düşmanlaştırmaya ve kutuplaştırmaya daha fazla sarılıyorlar"

Böke, 16 Nisan'da yapılacak halk oylamasına sayılı günler kaldığını anımsatarak, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Türkiye, hayırlı bir geleceğe doğru hızla yol alıyor. Hayır, dalga dalga büyüyor. Bunun karşısında saray rejimi, Türkiye'yi bölme, kutuplaştırma, cepheleştirme çabalarına son sürat devam ediyor. Hep söylüyoruz, bir kez daha söyleyelim. Türkiye'ye anlatacak bir gelecek hikayesi kalmayanlar, son çare korkuya ve korkutmaya başvuruyorlar. Giderek, düşmanlaştırmaya ve kutuplaştırmaya daha fazla sarılıyorlar. Daha geçtiğimiz günlerde, şu karanlık ve kışkırtıcı ifade kullanıldı, '15 Temmuz gecesi F16'larla bomba yağdıranlar, bugünün 'hayır'cılarıdır' dendi. Bu ifadenin kendisi açıkça bölücülüktür. Bu ifadenin kullanılması Türkiye'ye yapılabilecek en büyük kötülüktür. Bu sözler Türkiye'nin birliğine, bütünlüğüne, 80 milyonun kardeşliğine atılmış açık bir bombadır. Bu sözlerin devleti temsil etmesi gereken birinin ağzından çıkmış olması ise tarihe geçecek bir hatadır."

Benzer sözleri daha önce de duyduklarını belirten Böke, "2010 referandumundan sonra o referandumda 'hayır' diyenler, darbecidir denilmiştir. Oysa sonradan gördük ki o referandumda 'evet' diyenler hepimizin tepesine bomba yağdırdı, bir darbe girişiminde bulundurlar. Mesela Ergenekon, Balyoz gibi kumpas davaların, birilerine 'darbeci' denilmişti, sonradan ortaya çıktı ki o davalarda FETÖ tarafından Türkiye'nin vatansever subayları tasfiye edilmiş ve 15 Temmuz'da milletin üzerine bomba yağdıracak bir ordu yapısı kurulmuştu. Biz bu hikayeyi daha öncede dinledik. Şimdi bir gerçeğin hatırlanması gerekiyor. 15 Temmuz'da Meclis'in, bu milletin üzerine bomba yağdıranlar, bugün Türkiye'nin hayrında birleşen milyonlar değildir. Bizzat bugün 'hayır' diyenleri darbecilikle suçlayanların bilerek, isteyerek, aracı olarak devlete ve orduya yerleştirdikleri hainledir." dedi.

- "Hem 'hayır' hem 'evet' diyenler demokratik haklarını kullanmaktadır"

Böke, "Bugün 'hayır' diyenler, siz FETÖ tarafından güya kandırılırken sizi ısrarla uyaranlardır." ifadelerini kullanarak, şunları ifade etti:

"Bugün 'hayır' diyenler, siz terör örgütüne bu devleti teslim ederken 'Sakın ha yapmayın' diyerek sizi uyaranlar. Bugün 'hayır' diyenler, sizin FETÖ ile ele ele kumpas davalarıyla hapsettiğiniz vatansever askerler ve aydınlar. Bugün 'hayır' diyenler, siz bir başka terör örgütüyle al gülüm ver gülüm müzakere yaparken, şehirler bomba yığınağına dönüşürken ve göz yumulurken buna 'yapmayın' diyenler. Bugün 'hayır' diyenler, evladını Türkiye'de PKK'ya, Suriye çöllerinden IŞİD'e şehit veren anneler, şehit anneleri. Bugün 'hayır' diyenler, sizin rant düzeninizle işletmekte ısrar ettiğiniz madenlerde can güvenliği olmayan, ölüme terk ettiğiniz madenciler ve onların aileleri. Bugün 'hayır' diyenler, söz verdiğiniz halde asla kadro vermediğiniz ve vermeyeceğinizi bildiğimiz taşeron işçiler. Bugün 'hayır' diyenler, kaldırmaya hazırlandığınız kıdem tazminatlarına ve emeklerine sahip çıkan milyonlarca işçi."

Her görüşten, her inançtan, her partiden, her kimlikten, her meslekten milyonlarca insanın Türkiye'nin demokrasisi, birlik ve beraberliği ve ayrışmayan yarınları için "hayır" dediğini iddia eden Böke, "Bu insanları kendi siyasi hırsınız için ve kendi çıkarlarınız için terörist ilan etmeye ve Türkiye'yi bölmeye hiçbirimizin hakkı yoktur. Şunun bilinmesini istiyoruz; 'hayır' ve 'evet' diyecekler bu memleketin evladıdır. Hem 'hayır' hem 'evet' diyenler demokratik haklarını kullanmaktadır. Bizim için hepsi eşit değerdedir. Türkiye siyasi çıkarları ve kendi siyasi hırsını her şeyin önüne koymuş olan ve bunun uğruna ülkeyi bölmeye kalkanlara rağmen mutlaka birleşecek. Birilerinin saray saltanatı için 80 milyonun bölünmesine, kardeşin kardeşe düşman edilmesine asla izin vermeyeceğiz. Bütün Türkiye ayrışmayacağız, mutlaka birleşeceğiz." diye konuştu.

- "Yediğimiz gazlardan, coplardan kısıtlamanın ne olduğunu biliyoruz"

Selin Sayek Böke, Almanya'nın bazı bakanların katılacağı toplantılara izin vermemesi konusuna da değinerek, şunları kaydetti:

"Almanya'nın ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlayıcı bir tutumu oldu. Bu tutumla ilgili ortaya çıkan yanlışı kuvvetle ifade ettik. İfade özgürlüğüne sahip olmamanın ne demek olduğunu en iyi bizler biliriz. Ancak ifade özgürlüğünün kısıtlayanı olmayı da en iyi AKP bilir. Uzağa gitmeyelim, bu kısacık referandum sürecine bir bakalım ve anımsayalım. Mitinglerimizin yasaklanmasından biz bunu biliyoruz, terörist ilan edilmekten biz bunu biliyoruz. Hakkımızda açılan sayısız soruşturmadan biz bunu biliyoruz. Gençlerimizin attıkları tweet yüzünden mahkeme kapılarında süründürülmesinden ve tutuklanlanmalarından biz bunu biliyoruz. İktidarın hoşuna gitmeyeni yazdı diye işinden edilen, hapse gönderilen gazetecilerden biz bunu çok iyi biliyoruz. Bilimden ve doğru bildiklerinden vazgeçmediler diye bir gece yarısı KHK'larla mesleğinden atılan akademisyenlerin yaşıyor oldukları durumdan dolayı biliyoruz. Biz ifade özgürlüğümüzü, demokratik hakkımızı kullandığımız için meydanlarda yediğimiz gazlardan, coplardan kısıtlamanın ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Biz bunu biliyoruz ve bunların sorumlularını da çok iyi biliyoruz. Biz kendimiz için neyi savunuyorsak herkes için aynısını savunuyoruz. Biz Türkiye'de neyi savunuyorsak dünya coğrafyasının her toprağında da aynı demokratik değerleri savunmaya devam ederiz."

- "İnsanın kendi tarihini görmemesi gelecek için çok tehlikeli"

Böke, açıklamasının ardından, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.

Bir basın mensubunun, Almanya'nın tutumundan sonra Deniz Baykal'ın Almanya programını iptal ettiğini anımsatarak, buna karşın Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci'nin dün Almanya'da bir etkinliğe katılmasıyla ilgili değerlendirmesini sorması üzerine Böke, şu yanıtı verdi:

"Eski Genel Başkanımız, her CHP'linin yapacağı gibi ilkesel bir tutumla hareket etmiştir. Gönlümüzden geçen Türkiye'de bütün siyasilerin aynı ilkesel tutumu sergileyecekleri, daha samimi ve dürüst bir siyasete geçmeleridir. Biz ifade özgürlüğüne her yerde, herkes için, her coğrafyada, her koşulda savunacağımızı ifade ederken altını boş bırakmıyoruz. Gönlümüzden geçen bütün muhalefet partilerinin hem Türkiye'de hem dünyada ifade özgürlüğü için gereken cevabı gerektiği zaman vermeleridir."

Böke, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya'ya yönelik tepkisine destek vermesiyle ilgili soruya karşılık, "Dilerdik ki Türkiye dışında yaşananlara kabarttıkları göz ve kulak, Türkiye içinde bugün 'hayır' diyenlere yaşatılıyor olan terörist damgasıyla ortaya konulan gerçeği de aynı gözle, aynı kulakla ve aynı sesle dillendirseydi." dedi.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun CHP'ye yönelik eleştirileri ve değerlendirmelerinin hatırlatılması üzerine Böke, şunları kaydetti:

"İnsanın kendi tarihini bunca görmemesi, bunca yalan üzerine inşa etmesi bir gelecek için çok tehlikeli. Sayın Soylu'ya şu hatırlatmayı yapmak gerekiyor, Türkiye'yi, bombaların yığıldığı şehirlere, kent merkezlerinde bombaların patladığı, can güvenliğinin olmadığı günlük gerçeğe taşımış olan iktidar, şimdi bu sorumluluğu üzerinden atmak için hırçın bir yaklaşım sergiliyor. Oysa biz yarın birlikte yaşamak istiyoruz. Onun için bugünden bu dili yerleştirmek için CHP çok büyük bir gayret gösteriyor. Bunu da Türkiye açısından çok değerli buluyoruz."

Yorumlar