Çengelköy ve Kuleli’deki darbe girişimi davası
- Çengelköy ve Kuleli'deki darbe girişimi faaliyetlerine ilişkin 117 sanığın yargılandığı davanın duruşmasında savunma yapan tutuklu sanık Nuri Şimşek, okul komutanı Mürsel Çıkrıkçı'nın, kendisini gazeteci olarak tanıtan birini dövdüğünü gördüğünü söyledi - Sanık Şimşek: - "Mürsel Çıkrıkçı'nın telefondaki bir kişiye 'Biz Çengelköy tarafındayız. Çengelköy'ün girişini helikopterle tarayın.' dediğini duydum"
İSTANBUL (AA) - FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi sırasında,
kapatılan Kuleli Askeri Lisesi, Vaniköy, Beykoz'da yaşananlar ve
Çengelköy Polis Merkezi'nin işgal edilmesi ile burada çıkan
olaylarda 8 kişinin şehit edilmesine ilişkin 14'ü eski polis 117
sanığın yargılandığı davaya, sanık savunmalarının alınmasıyla devam
edildi.
İstanbul 32. Ağır Ceza Mahkemesi'nce, Silivri Ceza İnfaz
Kurumları Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada
savunması alınan tutuklu er Nuri Şimşek, olay tarihinde terhisine 5
gün kaldığını söyledi.
15 Temmuz’da arkadaşı er Niyazi Emre Yıldırım’dan telefonda bir
tatbikat yapılacağını öğrendiğini anlatan sanık Şimşek, "Akşam
20.30 gibi bir bağrışma sesi duydum. Tatbikat başlamıştı. Giyinip,
silahlıktan kendi üzerime kayıtlı silahı alıp iç bahçeye indim.
Okul komutanı Mürsel Çıkrıkçı 'Sıkıyönetim ilan edildi. Tatbikat
yapılacak, bu tatbikat gerçeği aratmayacak.' diye bağırdı. Emir
üzerine gidip 4 tane şarjör aldım. Yüzbaşı Şafak Gündoğdu bizi
4-5'li gruplar halinde öğrencilerin başına verdi. Bir süre sonra da
üsteğmen Mustafa Paycı bizi nizamiye bahçesine götürdü. Orada
beklerken, Mürsel Çıkrıkçı yoldan geçen bir araçtan indirttiği 3
sivil genci darbetti. Onlara 'Allah, Allah dediniz, Allahsızlık
yaptınız. Kime oy verdiniz lan siz?' deyip dövüyordu. Cami
bahçesinin oraya götürüldük. Bir helikopter 2 kez üzerimizden okula
indi, kalktı." dedi.
- "Çıkrıkçı, gazeteci olduğunu söyleyen birini dövdü"
Rütbelilerle askerler Çengelköy yönüne yürüdüğü sırada Çıkrıkçı’nın rütbeli 3 kişinin en öne geçmesini emrettiğini anlatan sanık Şimşek, şöyle devam etti:
"Çıkrıkçı, elinde tablet olan sivil bir kişiyi gördü. 'Kimsin sen?' diye bağırdı. O kişi, 'Ben gazeteciyim.' dedi. Çıkrıkçı, 'Kimin gazetecisisin?' diyerek, bu kişiyi parka doğru götürdü. Demirlere yaslayıp dövdü ve polise teslim etti. Sonra yine bizim tarafa geldi. Bir süre bekledikten sonra Çıkrıkçı, 'Erler de dahil herkes silahını havaya doğrultsun, yoksa kafanıza sıkarım. 3 rütbeliye sesleniyorum. Emrimle havaya ateş edeceksiniz.' dedi. Sonra da ateş emri verince ateş sesleri geldi. Rütbeliler yedi, sekizer kez ateş etti. Arkalarda olduğum için kim olduklarını görmedim. Karşıdan tekbir sesleri geliyordu. Çıkrıkçı bir süre sonra da 'Ayaklarına değil, kafalarına sıkın.' diye emir verdi."
Şimşek, Çengelköy’deki benzin istasyonunun yakınında Mürsel
Çıkrıkçı’yı gördüğünü, Çıkrıkçı’nın telefondaki bir kişiye 'Biz
Çengelköy tarafındayız. Çengelköy’ün girişini helikopterle
tarayın.' dediğini duyduğunu belirterek, "Okul girişinden beri
görmediğim Şafak Gündoğdu ile karşılaştım. Gözü morarmıştı. Bir
villanın bahçesine arkadaşım Niyazi Emre Yıldırım ile saat 04.00
sıralarında sığındık. Burada o gün kafasında siyah bere olan
Yüzbaşı Mahmut Dağüstü’nü gördüm. Elindeki telefondan bir şeylere
bakıyordu." diye konuştu.
- "Silahları temizlememiz istendi"
Sanık Şafak Gündoğdu’nun hareket halindeki beyaz bir araca ateş ettiğini gördüğünü söyleyen sanık Şimşek, "Bizim olduğumuz sokağa sis bombası atıldı. Polis olduğunu düşündük. Arkadaşlardan biri çekildiğimizi söyledi. Okul komutanı yerde kelepçelenmiş şekilde oturan sivillere 'Biz geri çekiliyoruz. Biz gittiğimizde dağılabilirsiniz.' dedi. Polis aracına bindirilip okula götürüldük. Bahçede doldur boşalt yaptık. Üstüme kayıtlı silahı aldığım gibi teslim ettim. Hiç ateş etmemiştim. Sivillerimizi giyip aşağı geri indik. Polise teslim olacaktık ama arkadaşlardan duyduğum kadarıyla okul komutanı savcılık talimatı olmadan izin vermiyormuş. Beklerken Recep Ayıtdere silahlarımızı temizlememizi söyledik. Arkadaşım 'Delil mi karartıyoruz, niye temizleyelim? Ben hiç ateş etmedim.' dedi. Ben de ona destek verdim. Sonrasında teslim olduk. Gözaltındayken polisler bize kötü muamelede bulunmadı, Allah razı olsun.” ifadelerini kullandı.
Savunma yapan tutuklu sanık Yüzbaşı Ferhat Bayer de bir kişiye dahi ateş etmediğini, müebbetle yargılanmanın kanına dokunduğunu savundu. Ankesörlü telefondan 7 kez arandığının iddia edildiğini söyleyen Bayer, "Bu iddiayı kabul etmiyorum. Benimle aynı gün aynı telefondan arandığı öne sürülen kişileri de tanımıyorum. Hakkımda hiçbir delil olmadığından bu sahte delilin üretildiğini düşünüyorum. Suçlamalarını reddediyorum." dedi.
- "Nizamiyenin dışına çıkmadım"
Eski üsteğmen tutuklu sanık Abdullah Uslu ise olay gecesi hiç ateş etmediğini herhangi bir anormallik hissetmediğini, nizamiye dışına çıkmadığını öne sürerek, ilk ifadesini reddetti. Çapraz sorgusuna geçilen sanık Uslu, mahkeme başkanının, "Madem hiçbir anormalliğin farkına varmadın, öğrencilerin ailesine neden mesaj attın?" sorusuna, "Kokteyl diyerek çağırdığımız öğrenciler, terör faaliyetine dahil edilince öğrencilerin ailesine haber vermek istedim." diye yanıt verdi.
Mahkeme başkanı, Uslu’ya "Kendi aileni de arayıp sorsaydın. Ne
olup bitiyor, televizyonda bir şey var mı öğrenmeye çalışsaydın.
Neden sormadın?" diye sorunca, Uslu, "Biz de televizyon esas
değildir. Komutanın emri esastır. Kendimizi değil astlarımızı
düşünürüz." şeklinde yanıt verdi. Başkan bu yanıta karşın,
"Gözlerim yaşardı, Bir arkadaşın sana 12.30'da mesaj atmış,
uyarmış. Sen 'Ben iyiyim.' demişsin. Arkadaşının uyarısını dikkate
almadın mı?" diye sordu. Uslu, soruya "Evham yapmıştı, o yüzden
öyle mesaj attım." şeklinde yanıt verince başkan bu kez "Mantıklı
geliyor mu bu sana?" diye sordu. Uslu, "Bana mantıklı geliyor."
cevabını verdi.
- Başkan: "İlk ifadeni kabul etmiyorsun ama..."
Mahkeme başkanının "İlk ifadende 'Bir ara, bir yere gidip 2 saat
uyudum.' demişsin. Nerede uyudun?" sorusu üzerine, sanık Uslu
uyumadığını söyledi. Mahkeme başkanı, "Tamam ifadeni kabul
etmiyorsun. Senin iddiana göre baskı yapılmış, ifadene ekleme
yapılmış. Kim, niye senin ifadene uyuduğunu eklesin? 'Dur şuna şey
yazayım, 2 saat uyusun bu' diyecek hali mi var? Böyle şey olur mu?"
diye sorunca Uslu, "Bize kimse bu üniformayı vermedi. Bileğimizin
hakkıyla aldık. Kabul etmiyorum." diye cevap verdi.
- "Herkes kapılmış, bir sen evhama kapılmamışsın"
Uslu, başkanın "Baban seni aramış. Ne dedi?" sorusuna, "Babam
televizyondan haberlere bakarak evhama kapılmış." diye yanıt
verince, başkan "Seni arayan herkes evhama kapılmış, bir sen
kapılmamışsın." dedi. Uslu da bu şekilde yetiştirildiğini
söyledi.
Sanık Uslu, mahkeme başkanının "Darbe olduğu gerçeğinin farkına
ne zaman vardın?" şeklindeki sorusunu da "Sabah polisler okula
gelince farkına vardım. O gece alarm duymadım, sıkıyönetim ilan
edildiğini duymadım, kimsenin darbedildiğini, vurulduğunu görmedim.
Hiçbir şekilde silah kullanmadım, kullananı da görmedim." şeklinde
yanıtladı.
- "Sadece oyun oynadım"
Sanık Uslu, üye hakimlerden birinin, "Okulun önüne barikat
kurulmuş, ardında vatandaşlar var. Külliyen ret de bir yere kadar.
Elinde bayrak olan vatandaşlar var, nasıl bir terör saldırısı
olduğunu düşünebiliyorsunuz?" sorusu üzerine, o gece birçok askerin
öldürüldüğünü savunarak, "Mahbub Ulusoy’un yaralanıp okula gelmesi,
terör saldırısı ihtimali düşüncemi güçlendirdi. Bize dikte edip
durmayın." dedi.
Sanık Uslu, bir müşteki avukatının, "Sizin, FETÖ’cülerin ByLock
gibi haberleşmede kullandığı Aspalta 8 Airbone oyunu görünümlü
mesajlaşma uygulamasını kullandığınız tespit edilmiş. Ne
diyeceksiniz?" sorusuna, "Bu oyun en çok indirilen oyunlardan
biridir. Ben mesajlaşma yapmadım, sadece oyun oynadım." diye yanıt
verdi.
Bazı sanıkların avukatı söz alarak, mahkemenin tarafsızlığına
gölge düştüğü gerekçesiyle mahkeme heyetinin reddini talep etti.
Talebe dair görüşü sorulan cumhuriyet savcısı, bu talebin
reddedilmesini istedi. Mahkeme heyeti, yargılamayı uzatmaya yönelik
olduğu gerekçesiyle, reddi hakim talebinin reddine karar
verdi.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarının alınmasıyla devam edilecek.
Yorumlar