Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Fetullahçı Terör Örgütü'nün
(FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminin ardından Almanya'ya kaçan
FETÖ yandaşlarının bulunduğunu belirterek, "Yakında tam sayıyı
tespit etmiş olacağız ve iade talep edeceğiz. Ancak, Almanya'nın
buna uyacağından şüpheliyim. Geçmişte PKK ve DHKP-C teröristlerine
ilişkin tüm iade talepleri reddedilmişti." dedi.
Bakan Çavuşoğlu'nun Alman Bild gazetesine verdiği mülakatın tam
metni yayımlandı.
Türkiye-Rusya ilişkilerinde son dönemde yaşanan gelişmeleri
yorumlayan Çavuşoğlu, iki ülkenin geçmişte her zaman iyi ilişkiler
yürüttüğünü vurguladı.
Suriye meselesinde iki ülke arasında doğal olarak farklılıklar
bulunduğunu ifade eden Çavuşoğlu, DAEŞ'e karşı birlikte mücadele
edilmesi ve ılımlı muhaliflerin hedef alınmaması gerektiğini
bildirdi.
- "Zamanında Haider'i seçen Türk kökenli Avusturyalılar değil"
Mevlüt Çavuşoğlu, "Sizin bakış açınızda, Avrupa Birliği (AB) neyi
yanlış yaptı?" sorusu üzerine Türkiye'nin gerçek bir destek yerine
göstermelik açıklamalar gördüğünü ve bu nedenle Türk halkının bu
tutumu sorguladığını dile getirdi.
Zor zamanda dayanışma içinde durulmaması halinde ortaklara
ihtiyacın olmayacağını söyleyen Çavuşoğlu, darbeye karşı çok daha
net açıklamaların yapılması ve Türkiye’ye üst düzeyli ziyaretlerin
gerçekleştirilmesi gerektiğini kaydetti.
Çavuşoğlu, "Sonra, Avusturya’daki insanlarımızın Şansölye Kern
tarafından radikal olarak nitelendirilmesi çok ağır bir itham.
Avusturya hükümeti daha ziyade kendi radikal vatandaşlarıyla
ilgilense. Zamanında (Jörg) Haider’i seçen veya şimdi aşırı sağcı
Cumhurbaşkanı adayına yüzde 49,9 oy veren Türk kökenli
Avusturyalılar değil." şeklinde konuştu.
"Bazı gazeteciler FETÖ'nün talimatlarını yerine
getirdi"
Dışişleri Bakanı, AB'nin darbe girişimi sonrası tutuklama ve
görevden almalara yönelik tavrını da değerlendirdi.
Avrupa'nın darbenin arkasında olduğu aşikar olan FETÖ’nün ne kadar
tehlikeli olduğunu anlamadığını belirten Çavuşoğlu, yargı, polis ve
ordunun 40 yıldan bu yana kararlılıkla ele geçirildiğini, dışişleri
bakanlığında geçmiş yıllarda bu grubun yanlısı 300-400 kişinin tek
bir yabancı dil bilmeksizin daha önceden çalınan sınav sorularıyla
bakanlığa girdiğini anlattı.
İki Almanya'nın yeniden birleşmesinin ardından Almanya’da 150
binden fazla kişinin Sovyetler Birliği'ne yakın oldukları
şüphesiyle işten çıkarıldığını anımsatan Çavuşoğlu, yeniden bir
darbe teşebbüsü yaşanmaması için bu tedbirlerin alındığını,
tehdidin halen ortada olduğunu bildirdi.
Çavuşoğlu, gazetecilerin tutuklanmasına ilişkin olarak ise şunları
kaydetti:
"Siz gazeteci olduğunuz için dokunulmaz olabilir misiniz? Bazı
gazeteciler FETÖ’nün talimatlarını yerine getirdiler, çok insanın
hayatını mahvettiler ve şimdi darbeyi desteklediler. Eğer bir
gazeteci aynı anda bir terör örgütünün üyesi ise bunun basın
özgürlüğü ile ne alakası olabilir? Her gün hükümeti eleştiren çok
sayıda gazeteci ve gazete var, özgürce yayınlarına devam ediyorlar.
Ancak onlar darbe söz konusu olduğunda açık bir tutum sergilediler.
Fakat Almanya'daki habercilik, gazeteniz Bild de dahil olmak üzere
Türkiye'deki gerçeklerle hiç ilgisi olmayan bir yöne doğru
yönlendiriliyor."
"Alman halkı maniple ediliyor"
Çok çeşitli siyasi görüşlere sahip Alman medya kurumlarının Türkiye
bağlamında aynı sözcükleri kullanması ve aynı retoriği seçmesinin
bir tesadüf olamayacağını ifade eden Çavuşoğlu, bu durumu "Alman
halkının maniple edilmesi ve dezenformasyona uğratılması" şeklinde
tanımladı.
Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bir gösteriye
video ile bağlanmasının mahkemece yasaklanmasının kendilerini
rahatsız eden bir çifte standart oluşturduğunu da hatırlatarak,
"Nasıl olur da geçmişte terör örgütü PKK'nın liderlerine canlı
yayın için katılım hakkı verilirken, bugün Cumhurbaşkanı'nın
konuşmasına izin verilmez? Bunun yerine Cumhurbaşkanımız Almanya'da
diktatör olarak niteleniyor. Neden? Yasa dışı yollardan mı iktidara
geldi? Seçilmedi mi?" dedi.
Son dönemde FETÖ yandaşlarının Almanya'ya da kaçtığını belirten
Çavuşoğlu, "Yakında tam sayıyı tespit etmiş olacağız ve iade talep
edeceğiz. Ancak Almanya'nın buna uyacağından şüpheliyim. Geçmişte
PKK ve DHKP-C teröristlerine ilişkin tüm iade talepleri
reddedilmişti." diye konuştu.
Bakan Çavuşoğlu, Türkiye'nin NATO'dan çıkacağına dair iddalara
yönelik soru üzerine, bu iddianın yalnızca Türk karşıtı çevreler
tarafından dile getirildiğini vurguladı.
NATO'ya en fazla katkı yapan ülkelerden birinin Türkiye olduğunu
söyleyen Çavuşoğlu, Türkiye'ye hava savunma sistemi satmayı
reddeden NATO ortakları bulunması nedeniyle silah sistemlerinin
alış ve satışında diğer ortaklarla işbirliği yapmak zorunda
olduklarına işaret etti.
"Türkiye, hiçbir ülkenin göstermediği gayreti
gösterdi"
15 Temmuz darbe girişiminin ardından Türkiye'nin politikasının AB
içinde sert biçimde eleştirilmesi ve ilişkilerin gelindiği noktanın
sorulmasına karşılık Çavuşoğlu, Türkiye'nin AB’ye üye olmak için
tüm şartları yerine getirme konusunda hemen hemen başka hiç bir
ülkenin göstermediği ölçüde gayret gösterdiğini hatırlattı.
Buna karşılık AB’nin bazı çevrelerinden sadece tehdit, aşağılama ve
topyekün bir blokaj gördüklerini belirten Çavuşoğlu, sözlerini
şöyle sürdürdü:
"Kendi kendime soruyorum: Bizim suçumuz ne? Neden bu Türkiye
düşmanlığı var? Mülteciler ile ilgili anlaşmalara bakın. Ekim
ayında tüm Türklere vize serbestisinin sağlanacağının açık bir
biçimde kayıt altında olduğu bir anlaşmalarımız var ve ben bu
mevcut anlaşmalara işaret ettiğimde birden pek çok kişi reaksiyon
gösteriyor. AB için iyi olanların bizim tarafımızca uygulanacağı
ancak Türkiye’nin bunun karşılığında hiçbir şey elde etmeyeceği
anlayışı olmamalı."
Ekim ayından itibaren Türkler için vizelerin serbest olmaması
halinde sonbaharda Türkiye’den Avrupa’ya yine yüz binlerce
mültecinin gelmesinin söz konusu olup olmadığının sorulması üzerine
Bakan Çavuşoğlu, AB ile görüşmelerin sürdüğünü ve en kötü senaryo
hakkında konuşmak istemediğini kaydetti.
"Ya bütün anlaşmaların birlikte uygulanacağını ya da hepsini bir
kenara bırakacaklarını" ifade eden Çavuşoğlu, Türkiye'nin 3 milyar
avro olarak belirlenen desteği talep ettiğinde eleştirilere maruz
kalmayı hazmedemediklerinin altını çizdi.
Çavuşoğlu, "Bu para bizim için değil ki, sığınmacılar için. Türkiye
bütün ülkelerin arasında en büyük yükü taşıyor. 25 milyar dolar
harcadık. Ancak AB’den sadece şunu işitiyoruz: 'Biz patronuz, bu
böyle yapılacak' ama bu böyle olmaz, bu mantalite yanlış."
dedi.
"İdam cezası taleplerini anlamak gerek"
Bakan Çavuşoğlu, idam cezasının AB’nin prensiplerine aykırı
olduğunun hatırlatılması üzerine, Avrupa’da sanki Türkiye idam
cezasını geri getirmiş gibi davranıldığını ifade ederek, şunları
söyledi:
"İnsanların idam cezasına ilişkin talepleri var ve bunu anlamak
gerek. Bu Türkiye tarihindeki en kanlı darbe teşebbüsü idi.
İnsanların üstünden tanklar geçti, insanlara jetlerden ateş edildi,
Meclis bombalandı. Bu talebi görmezden gelmek yerine Meclis'te ele
almalıyız. Zira biz bu tür ciddi konuların böyle duygusallıkla
değil, sakin bir şekilde tüm taraflarla konuşulmasını istiyoruz.
Ben şahsen prensip olarak buna karşıyım. Avrupa Konseyindeki
görevimde de hep karşı çıktım ve ABD ve Japonya’ya da idam cezasını
kaldırmaları yönünde çağrı yaptım. Ama şu anda da Türk halkında
büyük bir duygusallık var ve bunu basitçe görmezden gelemeyiz.
Örneğin eşim idam cezasını destekliyor. Kendisi üniversite mezunu
ve kamuda görev yaptı. Ama bu darbeyi yaşadıktan sonra diyor ki
'İdam cezasına ihtiyacımız var'. Kızımla ve eşimle sakin bir
şekilde idamın artısı, eksisi ne beraber konuştuk. Türk halkı
travmatize oldu ve Avrupalıların anlamadığı da işte bu.
Avrupalılar, Türkiye’ye yardım etmek yerine bizi aşağılıyor."
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar