"Böbrek kanserlerinin yüzde 25'i ileri evrede teşhis ediliyor"

- Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Gümüş: - "Böbrek kanseri vakalarının yaklaşık yüze 25'inin ileri evrede tanı alması nedeniyle tedavi seçeneklerinin azalıyor"

Google Haberlere Abone ol
"Böbrek kanserlerinin yüzde 25'i ileri evrede teşhis ediliyor"

İSTANBUL (AA) - Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Gümüş, böbrek kanserlerinin yüzde 25'inin ileri evrede teşhis edildiğini belirterek, bu kanser vak'alarının ileri evrede tanı alması nedeniyle tedavi seçeneklerinin azaldığını bildirdi.

Gümüş, 4 Şubat Dünya Kanser Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklamada, böbrek kanserinin Türkiye'de erkeklerde 100 bin kişide 6,3, kadınlarda ise 100 binde 3,5 oranında görüldüğünü ve sıklık açısından tüm kanser türleri arasında 8'inci sırada yer alını ifade etti.

Gümüş, yüzde 25 oranında ileri evrede teşhis edilen böbrek kanseri konusundaki toplumsal farkındalığın yeterli seviyede olmadığına dikkati çekerek, yenilikçi tedavi yöntemlerinin ise böbrek kanserine karşı sürdürülen mücadele için umut verici olduğu müjdesini verdi.

Böbrek hücrelerinin kontrolsüz büyümesiyle ortaya çıkan bir hastalık olan böbrek kanserinin genellikle böbrek bölgesinde ağrı, idrarda kanama veya ele gelen şişlik şeklinde kendini gösterdiğini ifade eden Gümüş, açıklamasını şöyle sürdürdü:

"Hastalığın teşhisi, genelde bu yakınmalar nedeniyle, bazen de başka bir rahatsızlık nedeniyle yapılan karın bölgesi görüntülemeleriyle konuyor. Ağrı, özellikle idrarda kanamayla birlikte seyrettiğinde böbrek tümörlerinden şüphelenmek gerekir. Eğer tümör kemik, akciğer, beyin gibi organlara sıçrama göstermiş ise bu yayılıma bağlı olarak öksürük, balgamda kan, kemik ağrıları ve beyin tutulumuna bağlı rahatsızlıklar da görülebilir. Bunun yanı sıra, kansere bağlı olarak tüm kanserlerde görülebilecek halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı gibi belirtiler böbrek kanserinde de görülebilir."

Ailesinde genç yaşta böbrek kanseri gelişen kişilerde kansere yakanlanma riskinin 3 kat daha fazla olduğunu vurgulayan Gümüş, "Böbrek kanseri, ABD ve Avrupa ülkelerinde biraz daha sık görülüyor. Ancak diğer bazı kanser türlerindeki gibi belirgin bir bölgesel farklılık yok. Ailesinde özellikle genç yaşta böbrek kanseri gelişenlerde böbrek kanseri gelişme riski normal kişilere nazaran yaklaşık 3 kat artmıştır. Hastalığın oluşumunda özellikle genetik bozukluklar rol almakla birlikte bu hastalığın irsi olarak geçiş göstermesine yol açmamaktadır. Diğer kanserlere benzer şekilde, böbrek kanseriyle ilişkili genetik sendromlar tüm böbrek kanserlerinin yüz de 4 ila 5'ini oluşturmaktadır." ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Mahmut Gümüş, böbrek kanseri tedavisindeki yaklaşık 10 yıl öncesine kadar tedavi imkanlarının hayli kısıtlı olduğunu hatırlatarak, günümüzde ise çok farklı hedefe yönelik ilaçların böbrek kanserinin tedavisinde yerini aldığını ve genelde ağız yoluyla alınan bu tedavilerle böbrek kanserinin artık ölümcül bir hastalık olmaktan çıkıp kronik hastalıklar arasında sayılmaya başlandığını anlattı.

Böbrek kanserinin kesin tedavisinin, tümörlerin erken dönemde saptanıp, ameliyatla vücuttan uzaklaştırılması olduğunu belirten Gümüş, şu değerlendirmede bulundu:

"Böbrek kanserlerinin yüzde 25'i ileri evrede teşhis ediliyor. Böbrek kanseri vakalarının yaklaşık yüzde 25'inin ileri evrede tanı alması nedeniyle tedavi seçenekleri azalıyor. Bu oran özellikle farkındalığın artması ve ülkemizdeki sağlık hizmetlerinde sağlanan iyileşmeler sayesinde azalmaktadır. Ayrıca böbrek bölgesinde ağrı ve idrarda kanama ve renk değişikliği fark edilmesi durumunda doktora başvurmakta yarar vardır. Özellikle şişmanlık ve buna yol açan beslenme tarzı, yağlı ve kızarmış yiyeceklerin böbrek kanseri gelişimine katkısı olabilir. Diğer kanser türlerinde olduğu gibi şişmanlığa yol açacak yağdan ve karbonhidrattan zengin beslenme ve bunun sonucu oluşan şişmanlık, hemen hemen tüm kanserlerin gelişmesi için bir risk faktörüdür. Burada değinilmesi gereken daha önemli bir konu, sigara kullanımıdır. Böbrek kanserleri için sigara kullanımı ciddi bir risk faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır.”







Yorumlar