Başbakan Yıldırım, iş dünyası temsilcileriyle buluştu

- Yıldırım: (2) - "Körfez ülkelerinde yaşanan bu kriz, ümit ediyoruz ki en kısa sürede diyalog suretiyle, istişare suretiyle sona erer" - "Mübarek ayda, yine Müslüman ülkelerin kendi aralarında böyle bir çatışmaya girmemeleri için azami gayreti gösteriyoruz. Tabii burada oluşabilecek yeni bir sorun alanı sadece bölgeyle sınırlı kalmaz. Bölgenin jeostratejik özelliği bakımından bu sorunun küresel bir soruna dönüşme riski çok fazladır. O bakımdan bütün tarafların sorumlu davranması lazım ve krizin tırmanması yönünde değil, tansiyonun düşürülmesi yönünde katkı sağlaması gerekir"

Google Haberlere Abone ol
Başbakan Yıldırım, iş dünyası temsilcileriyle buluştu

İSTANBUL (AA) - Başbakan Binali Yıldırım, "Körfez ülkelerinde yaşanan bu kriz, ümit ediyoruz ki en kısa sürede diyalog suretiyle, istişare suretiyle sona erer." dedi.

Yıldırım, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'nde iş dünyası temsilcileriyle bir araya geldiği iftar programında yaptığı konuşmada, bölgedeki sorunların sona ermesi için gayret gösterirken, yeni bir sorun alanıyla karşı karşıya kaldıklarını belirtti.

Katar'a yönelik başlatılan yaptırım kararının doğru olmadığını daha önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükumetlerinin açık bir şekilde dile getirdiğini belirten Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Körfez ülkelerinde yaşanan bu kriz, ümit ediyoruz ki en kısa sürede diyalog suretiyle, istişare suretiyle sona erer. Her zaman bir şey söylüyoruz, coğrafya kaderdir. Coğrafyayı biz seçmiyoruz ama o coğrafyada komşularımızla beraber kardeşlik içinde, barış hukukuyla yaşamak mecburiyetimiz var. Kaderimize, kardeşlik bağımıza uygun olarak devam etmemiz gerekir. Bölgenin daha fazla karışmaması, gerilimin yükselmemesi için fırsat kollayanların umutlarını boşa çıkarmalıyız. Suriye, Irak, Yemen, Libya gibi ülkelerde sıkıntılar halihazırda devam ediyor. Bu problemin daha da genişleyerek Körfez'e sıçraması bölgemiz açısından hiçbirimizin arzu etmediği yeni bir durumu meydana getirecektir. Bu bakımdan krizin derinleşmemesi için Türkiye olarak, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere çok ciddi bir mesai harcıyoruz. Bütün bölge ülkelerinin liderleriyle ve diplomatik alanda muhataplarımızla görüşmeler yapıyoruz ve tarafları sükunete davet ediyoruz. Mübarek ayda, yine Müslüman ülkelerin kendi aralarında böyle bir çatışmaya girmemeleri için azami gayreti gösteriyoruz. Tabii burada oluşabilecek yeni bir sorun alanı sadece bölgeyle sınırlı kalmaz. Bölgenin jeostratejik özelliği bakımından bu sorunun küresel bir soruna dönüşme riski çok fazladır. O bakımdan bütün tarafların sorumlu davranması lazım ve krizin tırmanması yönünde değil, tansiyonun düşürülmesi yönünde katkı sağlaması gerekir."

Güven ve istikrarın ne anlama geldiğini en iyi iş dünyası temsilcilerinin bileceğini ifade eden Yıldırım, şöyle devam etti:

"Küresel, bölgesel krizlere karşı ekonominin ne kadar hassas olduğunu en iyi bilen sizlersiniz. Ülkemizde bir 15 Temmuz hadisesi yaşadık. Bu Cumhuriyet tarihimizin belki de en ağır bir kalkışmasıydı, bir terör hareketiydi ve 15 Temmuz olmasına rağmen ekonomimizin temelleri sağlam olduğu için ne oldu? Cuma günü darbe girişimi oldu, Allah'a şükür pazartesi Türkiye'de hayat çökecek, bankalar açılmayacak, finansal işlemler yapılmayacak, adeta ekonomik hayat duracak... Bu öngörüler vardı, ama ne oldu? Bunların hiçbirisi olmadı, bütün iş alemimiz normal yaşamına dönerken aynı zamanda da 29 gün boyunca meydanları terk etmedi ve demokrasi nöbetlerini tutmaya devam etti. Gündüz işini yaptı, gece de ülke bekçiliğine devam etti. Piyasalar tıkır tıkır çalışmaya başladı. Ülkemizi dimdik ayakta tutarak terör örgütlerinin bütün girişimlerini boşa çıkardık. Bugün geldiğimiz bu noktada sizlerin emeği çok büyük. Bunu bu vesileyle ifade etmek isterim. O gün, siz herhangi bir çağrı gelmeden piyasalarda bir bozulma olmasın diye bir hafta içinde 11 milyar doları sisteme dahil ettiniz ve piyasalar bu terör girişiminin, bu olağanüstü durumun def edilmesini kısa sürede sağladınız. Bu vesileyle ülkem ve millet adına sizlere, iş alemimize bir kez daha şükranlarımı sunuyorum."

- "Türkiye'yi bugünlerden çok daha güzel günler bekliyor"

Bu ülkenin zenginliklerine, insanının taşıdığı büyük meziyetlere her zaman çok güvendiğini dile getiren Yıldırım, "Bunun rahatlığı içinde diyebilirim ki Türkiye'yi bugünlerden çok daha güzel günler bekliyor. Allah'ın izniyle önümüz açıktır. Bu milletin tarihinde birçok örneği bulunan medeniyet kervanı, geleceğe doğru bir kez daha yola çıkmıştır. Bu kervan daha önce Doğu'dan Batı'ya doğru gitti. Batı zenginleşti, şimdi oradaki görevini tamamladı, kervan geriye dönüyor. Batı'dan Doğu'ya doğru İpek Yolu'yla, modern altyapıyla bu kervan tekrar dönüyor. Hem gidişte, hem gelişte bu kervanın geçeceği mutlak bölge Anadolu topraklarıdır. Türkiye o bakımdan tarihin her döneminde stratejik bir öneme sahip olmuştur." dedi.

Başbakan Yıldırım, dünyanın en büyük havalimanını yapma projesinin tesadüf, fantezi olmadığını kaydederek, "Dünyanın geleceğinin ne yönde gideceğini hesap edip ona göre atılmış bir adımdır." dedi.

70'li yıllarda havacılığın merkezinin Amerika olduğunu belirten Yıldırım, "80'li yıllarda Avrupa'nın batısı, 90'lı yıllara geldiğimizde yavaş yavaş Avrupa'nın doğusuyla Orta Doğu'nun yer aldığı bizim bölgemize gelmiş durumda. Bugün İstanbul, 3 kıtaya en iyi bağlantı veren konumda. Bu bakımdan 200 milyon yolcu kapasiteli bir havalimanı İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin gelecekteki stratejik değerini bir kez daha kanıtlayacak. Bugün dünyadaki en büyük havalimanının kapasitesinin 90 milyon olduğunu düşünürsek yaptığımız bu proje, attığımız bu adım Türkiye'nin 2023, 2035 hedeflerine, 2053, 2071 vizyonuna ne kadar yakışan bir adım olduğunu ortaya koymaktadır." diye konuştu.

Her geçen gün iş dünyasının hayatını kolaylaştıracak uygulamaları bir bir hayata geçirdiklerini kaydeden Yıldırım, şöyle dedi:

"Piyasaları canlandırmak için geçtiğimiz temmuzdan itibaren bir süreç yaşadık. Üçüncü çeyrekte küçüldü Türkiye. Bu gayet doğal. Büyük bir darbe yaşamışız. Üstelik de Amerika seçimleri yaklaşmış, bir belirsizlik var, kasıma kadar bu devam etti. Kasımda zirve yaptı -hatırlayın-, gelişmekte olan ülkelerin para birimleri süratle değer kaybetmeye başladı ve bunun arkasında iş alemi kısa süreli bir tedirginlik yaşadı. Çünkü döviz esasında borçlanmaları çok fazlaydı, bunların kur hareketliliğinden kaynaklanan riskleri mutlaka bir şekilde karşılanmalıydı. Bunun üzerine 8 Aralık'ta hükümetimiz çok kapsamlı bir tedbir paketi açıkladı. Açıklanan bu tedbir paketinde birçok unsur vardı. Bir yandan yurt içindeki devlete olan yükümlülükler bir kısmı ertelendi, bir kısmında yeniden yapılandırmalar getirildi. Bir kısmında dövizden Türk lirasına geçiş sağlandı fakat bunları da yeterli görmedik, bir adım daha attık, dedik ki 'piyasaların bu kriz havasından süratle çıkması lazım.' Bunun için KOBİ'lere, büyük işletmelere hareketlilik getirecek, nakit sıkışıklığını ortadan kaldıracak ve uzun vadeli planlarını devam ettirecek tedbirler aldık. KOBİ'lere can suyu niteliğinde belirli kamu bankalarının ve diğer bankaların katılımıyla bir kredi hacmi oluşturduk. Bununla yetinmedik, bütün işletmelerimizi kapsayan 250 milyar lira büyüklüğünde bir kredi havuzu oluşturduk. Burada da Kredi Garanti Fonu'nu devreye soktuk. Bu şekilde Kredi Garanti Fonu'nun devreye girmesiyle bugüne kadar 180 milyarlık bir kredi işletmelerimize kullandırıldı. Rakam her gün değişiyor. Bu ne demektir? Eğer bu ödenmemiş olsaydı bankalar böyle bir imkanı, işletmelere tanımamış olsaydı bu sefer ne olacaktı? Temerrüte düşeceklerdi, borçlarını ödeyemeyeceklerdi. Borçlarını ödeyemedikleri için bankalar üzerine gelecekti ve dolayısıyla işleriniz bozulacaktı. İşler bozulunca kim kaybediyor? Siz kaybediyorsunuz ama memleket daha çok şey kaybediyor."

(Sürecek)



Yorumlar