Başbakan Yıldırım: (2)

- "Hatay'da, Kilis'te roketler düşüyor. Efendim bombalar atılıyor, maddi zararlar oluyor, can kayıpları oluyor, sürekli taciz... İnsanlar tedirgin, can güvenliği yok, mal güvenliği yok. Şimdi biz ne yapacağız, buna göz mü yumacağız? Tabii ki yapamayız" - "'Türkiye’nin güney hudutlarında 30 bin kişilik bir ordu oluşturuyoruz' diye açıklama yaptılar. Bu ne demek? Türkiye’nin güney sınırları NATO sınırları. Şimdi NATO sınırlarını tehdit görüp, bir NATO ülkesinin bir ordu oluşturmasının izahını ben anlayamıyorum. Bu açık bir düşmanlıktır. Yani güney sınırlarımızdan Akdeniz’e kadar bir şer koridoru, bir sözde terör devleti oluşturma çabasından başka bir şey değil bu. Bu açık seçik görülüyor. Türkiye bu kepazeliğe, bu aymazlığa müsaade etmez" - "Afrin'e gidişimizin sebebi, orada bulunan masum, mazlum, zulüm altındaki insanları bu zulümden kurtarmak. Bu bir. İkinci madde de oradan ülkemize var olan tacizleri, tehditleri, saldırıları durdurmak. Vatandaşımızın can ve mal güvenliğini temin etmek. Üçüncüsü de sınırlarımızın güvenliğini sağlamak. Bunlar sağlandıktan sonra sen sağ ben selamet"

Google Haberlere Abone ol
Başbakan Yıldırım: (2)

İSTANBUL (AA) - Başbakan Binali Yıldırım, "Hatay’da, Kilis'te roketler düşüyor. Efendim bombalar atılıyor, maddi zararlar oluyor, can kayıpları oluyor, sürekli taciz... İnsanlar tedirgin, can güvenliği yok, mal güvenliği yok. Şimdi biz ne yapacağız, buna göz mü yumacağız? Tabii ki yapamayız." dedi.

Başbakan Yıldırım, Pera Palas'ta düzenlenen Beyoğlu Sohbetleri'nde yaptığı konuşmada, Suriye ve Afrin bölgesinde yaşananlara ilişkin gelişmelere değindi.

Suriye tarafından Türkiye’ye 95 roket atıldığını aktaran Yıldırım, "12 vatandaşımız bizim, 13 Suriyeli olmak üzere 25 kişi hayatını kaybetmiş. Geçmiş yıllara ait olanları söylüyorum. 29’u Suriyeli olmak üzere 77'si Türk vatandaşı olmak üzere 106 kişi yaralanmış. Bundan neyi anlatmaya çalışıyorum. Taciz var. Orada Hatay’da, Kilis'te roketler düşüyor. Efendim bombalar atılıyor, maddi zararlar oluyor, can kayıpları oluyor, sürekli taciz... İnsanlar tedirgin, can güvenliği yok, mal güvenliği yok. Şimdi biz ne yapacağız, buna göz mü yumacağız? Tabii ki yapamayız. İkazlarımızı yapıyoruz. 'Bak rahat durun, uslu durun, sabrımızı taşırmayın.' Baştan tutumumuz çok açık ve net." ifadelerini kullandı.

Suriye’nin toprak bütünlüğünün bozulmasına karşı olduklarını, bunu en baştan ilan ettiklerini aktaran Yıldırım, şöyle devam etti:

"Türkiye, Suriye’de bu iç savaşın, yaklaşık 800 bin insanın ölümüne neden olan ve 10 milyondan fazla insanın yerini yurdunu terk etmesine vesile olan bu savaşın bitmesini istiyor. Bu artık sürdürülemez bir durumdur. Bunun için biliyorsunuz Rusya ve İran ile Türkiye olarak bir inisiyatif aldık. Çok da mesafe kat ettik. Yapılan bu çalışmaların akamete uğramasını istemiyoruz. Geriye dönüş istemiyoruz. Ama bir yandan da dost ve müttefik bildiğimiz bir ülke orada PKK'lıları silahlandırıyor. 'Ne yapıyorsunuz kardeşim, nedir bu yaptığınız?' dediğimizde bize söyledikleri; 'Burada DEAŞ mücadelesi yapıyoruz. Bu DEAŞ mücadelesini de biz kendi askerlerimizle yapmak istemiyoruz.' Peki nasıl yapacaksınız? İşte bu PKK, yani PYD, YPG. PKK'nın kuzenleridir. Yani dayıları, amcaları Irak'ta. Kendileri de Suriye’de kılık değiştirerek faaliyet gösteriyor. Biz onları çok iyi biliriz, 35 senedir bunlar bizim başımızı ağrıtan, kısmen de enerjimizi alan alçak bir bölücü terör örgütüdür. Bunlarla tuttular beraber iş yapmaya başladılar."

"Soruyoruz; 'Niye kardeşim? Siz NATO’da üyesiniz. En büyük üyesiniz, Türkiye ikinci geliyor. Bizimle müttefiksiniz. Niye böyle yapıyorsunuz?' ifadesini kullanan Yıldırım, "Verdikleri cevap şu; 'Bu bir tercih değil, bir mecburiyet.' Aynen tabir bu. İyi de peki kardeşim Amerika gibi büyük bir ülke, dünyanın süper gücü, bu kadar ordusu var bu kadar imkanı var. Üç beş tane caniye, alçak terör örgütüne muhtaç bir ülke mi? Bu nasıl izah edilecek? 'Efendim bunlarla bizim işimiz bitecek ve sonra bunlarla yolumuzu ayıracağız.' Bu çok inandırıcı geliyor mu sizlere?" diye konuştu.

- "Türkiye, Afrin'de sadece PKK’yla değil, aynı zamanda DEAŞ'la da mücadele ediyor"

Başbakan Yıldırım, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Çok açık bir şey söylüyorum. Sonra bakıyoruz binlerce tırla her türlü silah geliyor. Büyük kargo uçaklarıyla mühimmatlar, zırhlı araçlar, tanklar, tanksavarlar aklınıza ne gelirse bütün silahlar geliyor. Nasıl geliyor? Parasız, bedava geliyor ve dağıtılıyor. Bir bakıyorsun Şemdinli'de bir baskın olmuş. Kullanılan silaha bakıyorsun onların silahları. Biz paramızla silah ve mühimmat istiyoruz, alamıyoruz. Şimdi, Türkiye ne yapsın kardeşim? Yani ne yapalım? Canınız sağ olsun mu diyeceğiz? Bakıyoruz ki DEAŞ meselesi de yok. Yani mücadele ediliyor gibi gözüküyor ama ortada 'Rakka’yı aldık' diyorlar. Ondan sonra DEAŞ'lıların hepsini arabalara yüklüyorlar, silahlarını da çoluğunu çocuğunu da. Bir de PKK’lıları, PYD'lileri eskort olarak yanlarına koyuyorlar. Sağ salim oradan çıkmalarını sağlıyorlar. Bu nasıl izah edilecek? DEAŞ'la mücadele onlara eskortluk yaparak, canlarına, mallarına, ırzlarına zarar gelmeden orayı terk etmeleri mi? Nereye gidiyor? Afrin'e gidiyor, Sina'ya, Mısır'a gidiyor. Akdeniz'den Avrupa’ya geçiyor. Ondan sonra canlı bomba olarak karşımıza çıkıyor. Bizim isyanımız bunadır."

Türkiye'nin Afrin'de sadece PKK’yla değil, aynı zamanda DEAŞ'la da mücadele ettiğini anlatan Yıldırım, "Çünkü bunların hep hedefleri aynı, amaçları aynı, bunlar öldürmek için kodlanmış alçaklar. Hiçbir şekilde bunların kutsalı yok. Hiçbir değeri yok. Bunlar ağababaları ne diyorlarsa, kim kiralamışsa onun için çalışıyorlar. Durum bu. Afrin'e gidişimizin sebebi, orada bulunan masum, mazlum, zulüm altındaki insanları bu zulümden kurtarmak. Bu bir. İkinci madde de oradan ülkemize var olan tacizleri, tehditleri, saldırıları durdurmak. Vatandaşımızın can ve mal güvenliğini temin etmek. Üçüncüsü de sınırlarımızın güvenliğini sağlamak. Bunlar sağlandıktan sonra sen sağ ben selamet." dedi.

Fırat Kalkanı, Azez, Cerablus hattındaki normal hayata geçişin sağlanacağını aktaran Yıldırım, şunları söyledi:

"Buradan doğacak bir sonuç daha var. Hatırlarsanız birkaç gün önce 'Türkiye’nin güney hudutlarında 30 bin kişilik bir ordu oluşturuyoruz' diye açıklama yaptılar. Bu ne demek? Türkiye’nin güney sınırları NATO sınırları. Şimdi NATO sınırlarını tehdit görüp, bir NATO ülkesinin bir ordu oluşturmasının izahını ben anlayamıyorum. Bu açık bir düşmanlıktır. Yani güney sınırlarımızdan Akdeniz’e kadar bir şer koridoru, bir sözde terör devleti oluşturma çabasından başka bir şey değil bu. Bu açık seçik görülüyor. Türkiye bu kepazeliğe, bu aymazlığa müsaade etmez. Bunun arkasında kim olursa olsun, gücü ne olursa olsun, ismi ne olursa olsun. Türkiye buna müsaade etmez. Bu topraklar bizim topraklarımız, binlerce kilometre öteden gelip burada dizayn yapmak, racon kesmek kimsenin hakkı değil. Artık burası 100 yıl önceki bölge değil. Her şey değişti. Onun için Cumhurbaşkanımız, Başkomutanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın riyasetinde ülkemizin güvenliği, vatandaşlarımızın huzuru ve kardeşliği, komşularımızın da geleceği için üzerimize düşen her türlü görevi yapmaya devam edeceğiz."

- "Dostlarımız artıracağız, düşmanlarımızı azaltacağız"

Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye'nin kimseyle düşmanlığının olmadığını ifade ederek, "İlk baştan dedik, 'Dostlarımız artıracağız, düşmanlarımızı azaltacağız.' Düşmanlık edenlere de boynumuz kıldan ince değil. Gereken cevabı veririz, veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz." değerlendirmesini yaptı.

Türkiye'nin bölgede yürüttüğü harekatı Avrupa ülkelerinin anlayışla karşıladığını dile getiren Yıldırım, "Genel olarak dünyada herkes bunun bir meşru müdafaa olduğu konusunda hem fikir. Gerek BM'nin sözleşmesinin 51. maddesi, gerek 2005'te çıkan 1624 BM Güvenlik Konseyi kararı. Orada diyor ki 'Herhangi bir ülke kendisine vaki her türlü tehdide karşı, terör tehdidine karşı gerekli önlemleri alma hakkı vardır.' 51. madde de yine aynı mealde 'BM Güvenlik Konseyi bir tedbir almadan önce ülke kendi kapasitesinde bu tedbirleri alabilir.' diyor. Dolayısıyla bu konuda Avrupa, NATO ve bütün dünyada olumlu bir yaklaşım var. Çünkü yaptığımız iş hem uluslararası hem de kendi hukukumuza uygun bir iş. Meşruiyeti var." ifadelerini kullandı.

Yıldırım, Türkiye'nin bölgede kimseye saldırmadığını, sadece kendisine yönelen saldırıları ortadan kaldırmaya çalıştığını anlatarak, "Keşke olmasa da böyle bir işe girişmesek. Gitmek mecburiyetinde kalmasak." dedi.

(Bitti)

Yorumlar