BAE yüzünden İsrail artık asla işgal ettiği yerlerden çekilmeyecek

Arap Devletleri'nin kendi aralarında vardıkları mütabakatlarda İsrail'in Kudüs'ten çekilmesi "muhtemel anlaşmalar"ın ilk şartıydı. Ancak BAE'nin yaptığı anlaşmayla artık İsrail'in herhangi bir yerden çekilmesi mümkün olmayacak. Nitekim bu konudaki itiraf da Netanyahu'dan geldi.

Google Haberlere Abone ol
BAE, İsrail'i Filistin'in resmi sahibi yapmış oldu

İsrail Cumhurbaşkanı Reuven Rivlin, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed'i İsrail'e davet etti.

Rivlin, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Bin Zayed'e Batı Kudüs'ü ziyaret etmesi için davetiye mektubu gönderdiğini belirtti.

Mesajında, Arapça olarak hazırlanan davetiye mektubunu da paylaşan Rivlin, "Ülkelerimiz arasındaki anlaşmanın, bizimle bölge halkları arasında güven inşa etmeye ve bu güveni güçlendirmeye, ekonomik faydaya ve bölgenin istikrarına katkı sağlayacağı konusunda umutluyum." ifadelerini kullandı.

ARAP MÜTABAKATINDAN SAPMA OLARAK GÖRÜLDÜ

Filistin Başbakanı Muhammed Iştiyye, hükümetinin Ramallah’taki haftalık kabine toplantısının açılışında yaptığı konuşmada, "İlişkilerin normalleşmesi ve İsrail egemenliğinde Mescid-i Aksa'da namaz kılmak kabul edilemez." ifadelerini kullandı.

İsrail'in Batı Şeria topraklarını "ilhakı" ertelemesinin normalleşme anlaşmasından değil, "Filistin tutumunun sağlamlığından" kaynaklandığını kaydeden Iştiyye, Filistin ile ilgili kararları Filistinlilerin vereceğini ve onların temsilcisinin de Devlet Başkanı Mahmud Abbas olduğunu söyledi.

Iştiyye, "İsrail ile BAE arasında imzalanan normalleşme anlaşması, Arap mutabakatından açıkça sapmaktır." dedi.

Hükümetinin İsrail'in ilhak ve yerleşim birimleri planlarına karşı mücadele etmeye devam edeceğini ifade eden Iştiyye, Filistin yönetiminin normalleşme anlaşmasını görüşmek üzere çarşamba günü önemli bir toplantı yapacağını duyurdu.

"İşgalci İsrail'in Arapların ortak düşmanı olduğunu" vurgulayan Iştiyye, "Barışa karşılık barış bir yanılsamadır. Barış, adalet ve gerçek üzerine inşa edilir." diye konuştu.

NETANYAHU ANLAŞMANIN NE ANLAMA GELDİĞİNİ İTİRAF ETTİ

Hükümetin haftalık toplantısının ardından Başbakanlık ofisinden yapılan yazılı açıklamada İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Batı Şeria'daki bazı toprakların İsrail'e ilhak edilmesi planından vazgeçmediğini yineledi.

Netanyahu, "İlhak meselesinin plana (ABD'nin Yüzyılın Anlaşması Planı) dahil edilmesi konusunda ısrar eden benim. Bu planda da hiçbir değişiklik olmadı. Başkan Donald Trump da bu plana bağlı. Ben de müzakerelerin bu temelde olması konusunda kararlıyım." ifadesini kullandı.

BAE ile imzalanan anlaşmanın, İsrail'in herhangi bir toprak parçasından çekilmesini istemediğini vurgulayan Netanyahu, şu ifadelere yer verdi:

"Barışın topraklardan çekilmeyle (barış karşılığı toprak) tesis edilebileceği inancı artık yok, öldü. Bu inanç, gerçek barış, barış karşılığı barış, güçten doğan barış inancıyla değiştirildi. Artık bunu geçerli kabul ediyoruz."

ABD'nin girişimiyle 1991'de gerçekleştirilen Madrid Konferansı, "barış karşılığı toprak" ilkesini temel almıştı. Buna göre, İsrail'in 1967'de işgal ettiği topraklardan çekilmesi, Filistin halkına başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız devlet kurma hakkı tanıması öngörülmüştü.

ABD Başkanı Donald Trump, 13 Ağustos Perşembe günü İsrail ile BAE'nin "ilişkilerini tamamen normalleştirmek" için anlaşmaya vardıklarını duyurmuştu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da Trump’ın paylaşımını alıntılayarak, "Bu tarihi bir gün." değerlendirmesi yapmıştı.

Netanyahu anlaşmanın kamuoyuna duyurulmasının akabinde yaptığı açıklamada, ilhak planının ertelendiğini ancak planda bir değişiklik olmadığını belirtmişti.

FRANSA, FİLİSTİN'İ İKNA İÇİN DEVREDE

Öte yandan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Filistinli mevkidaşı Mahmud Abbas ile telefon görüşmesi gerçekleştirdiğini belirtti. 

Görüşmede, Orta Doğu'daki barış için çalışmaya kararlı olduğunu ifade ettiğini aktaran Macron, "Uluslararası hukuka saygılı adil bir çözüme ulaşmak için müzakerelerin yeniden başlatılması bir öncelik olmaya devam ediyor." ifadesini kullandı.

Filistin resmi ajansı WAFA'nın haberine göre ise Abbas görüşmede Fransız mevkidaşına, "Ne Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) ne de başka bir devletin Filistin halkı adına konuşma hakkı var. Başka bir Arap ülkesinin de benzer bir adım atması durumunda BAE'ye karşı takındığımız tutumu sergileyeceğiz. Filistin meselesinin, normalleşme gerekçesi ya da başka bir sebeple kullanılmasını kabul etmeyeceğiz." dedi.

Macron'un Filistin meselesiyle ilgili konuların istişaresini tamamlamak üzere kendisini Paris'e davet ettiğini aktaran Abbas, ziyaret tarihinin en yakın zamanda belirlenmek üzere daveti kabul ettiğini kaydetti.

FİLİSTİN MÜFTÜSÜ: NORMALLEŞME ŞARTLA KUDÜS'Ü ZİYARET HARAMDIR

Kudüs ve Filistin Müftüsü Şeyh Muhammed Hüseyin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "Mescid-i Aksa'da namaz kılmak, İsrail'le normalleşme anlaşması imzalayanlara ve bu vesileyle ABD'nin Yüzyılın Anlaşması Planı'nı uygulamaya koyanlara değil Filistin'in yanında yer alanlara açıktır." dedi.

"Daha önceki fetvalarımızda, Yüzyılın Anlaşması'nın haram olduğunu söyledik. Normalleşme anlaşması da bu planın bir parçasıdır ve bunun aracılığıyla buraya yapılacak ziyaretler geçersizdir, yasaktır ve haramdır." diyen Şeyh Hüseyin, Mescid-i Aksa'yı ziyaret etmeyi ve orada namaz kılmayı isteyenlere, bu isteklerinde dürüst iseler, "buradaki işgali sonlandırma" çağrısı yaptı.

Şeyh Hüseyin, anlaşma kanalıyla yapılacak ziyaretlerin, Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak kabul eden "Yüzyılın Anlaşması" planını hayata geçirme anlamı taşıdığı için haram olduğunu kaydetti.

Filistin Müftüsü, hiç kimsenin şüpheli anlaşmalar kanalıyla Mescid-i Aksa'ya vasi olamayacağını, gerçek vesayetin Mescidi savunanlara ve Ürdün'e ait olduğunu sözlerine ekledi.

ABD Başkanı Donald Trump, 13 Ağustos Perşembe günü İsrail ile BAE'nin "ilişkilerini tamamen normalleştirmek" için anlaşmaya vardıklarını duyurmuştu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da Trump'ın paylaşımını alıntılayarak, "Bu, tarihi bir gün." değerlendirmesi yapmıştı.

Ürdün, 1994'te İsrail'le imzaladığı Vadi Araba Antlaşması gereği Kudüs'teki dini işlerden sorumlu ülke olarak kabul ediliyor. Yine 2013'te Ürdün Kralı Abdullah ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas arasında imzalanan antlaşmaya göre Ürdün'ün Kudüs ve oradaki kutsal mekanların savunulması ve vesayet hakkı bulunuyor.

ARAP DÜNYASI NE DİYOR?

Analistler AA muhabirine İsrail-BAE anlaşması hakkında açıklamalarda bulunarak, bu anlaşmayı Arap aleminin sırtına saplanmış bir hançer olarak değerlendirdi.

Filistinli siyasi analist Naci ez-Zaza, "BAE'nin, İsrail ile ilişkilerini normalleştirdiğini kamuoyuna duyurması sadece Arap Barış Girişimi'ne değil, aynı zamanda Arapların işgale karşı direniş ruhunu öldürmekdir. Bu anlaşma Filistin davasına saplanmış bir hançerdir." dedi.

Anlaşmanın işgale karşı Filistin haklarının tesis edilmesi için çabalayan İslami ve Arap çabalarını öldürmeye yönelik olduğunu da vurgulayan Zaza, hassas bir zamanda ilan edilen normalleşme anlaşması ilk başta İsrail ve ABD'ye hizmet ettiğini, Filistin halkının haklarını ise 1967’de çizilen sınırlar içinde bağımsız bir Filistin devleti taleplerini bile görmezden geldiğini söyledi.

Zaza, Arap Barış Girişimi'nin sponsoru olan Arap Birliği'nin anlaşmaya yönelik tepkisine ilişkin ise, "Arap Birliği'nin tepkisi kınamadan öteye geçmeyecek." değerlendirmesinde bulundu.

"İHANETLE EŞDEĞER"

Filistinli yazar Hani el-Akkad da İsrail-BAE anlaşmasının Arap Barış Girişimi'ni öldürdüğü fikrine katıldığını belirterek, anlaşmayı, "Filistin davasını savunmak adına şehit düşen Arapların kanına ihanetle eşdeğer." olduğunu söyledi.

Yıllardan beri İsrail-BAE ilişkilerinin var olduğunu dile getiren Akkad, "BAE'nin bu zamanda böyle bir çıkış yapması ise İsrail'in son ilhak planını reddeden Arap ülkeleri ve hükümetlerine karşı bir meydan okumadır." dedi.

KUVEYT HARİÇ HEPSİ ANLAŞMA PEŞİNDE

Normalleşme sonrasında BAE'nin Arap ülkelerindeki konumuna ilişkin de Akkad, "Kuveyt harici diğer Körfez ülkeleri gizli olarak normalleşme içerisinde. Dolayısıyla bu duruma karşı çıkmazlar. Ancak Cezayir ve Tunus gibi diğer ülkelerden ise bu adımı reddeden ve eleştiren tutumlar görebiliriz." ifadelerine yer verdi.

Son olarak da Akkad, bu normalleşme anlaşmasının Arapların belini kırdığını ve Arap Birliği'ni utanç verici bir konumda bıraktığını belirterek, anlaşmanın İsrail'in bölgeye sızması için büyük bir fırsat açtığına ve bazı ülkeleri açıkça normalleşmeye teşvik ettiğine işaret etti.

"ANLAŞMA ARZUSU BAE'DEN GELMİŞ"

Filistinli siyasi uzman ve yazar Muhammed el-İyle de BAE-İsrail ilişkilerinin normalleşmesini, "Tam teşekküllü bir ihanet" olarak değerlendirerek şunları söyledi:

"Normalleşme arzusu Siyonist İsrail ile ittifakı hedefleyen BAE tarafından geldi. Bu ittifak Arap Baharı sonrası ortaya çıkmaya başladı. Her iki taraf da Arap Baharı ülkelerindeki demokratik geçiş deneyimlerinin sonuçlarını engelleme noktasında birleşti." dedi.

Arap Birliği üyesi ülkeler, 2002 yılında Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta kabul ettiği Arap Barış Girişimi bildirisiyle, 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletini kabul etmedikçe İsrail'le normalleşmeyi reddetmişti.

BAE-İSRAİL ANLAŞMASI

ABD Başkanı Donald Trump, 13 Ağustos'ta İsrail ile BAE'nin "ilişkilerini tamamen normalleştirmek" için anlaşmaya vardıklarını duyurmuştu. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da Trump'ın paylaşımını alıntılayarak, "Bu, tarihi bir gün." değerlendirmesi yapmıştı.

BAE resmi ajansı WAM'ın haberinde ise İsrail ile BAE'nin, ilişkilerin tesisi için "ortak bir yol haritası" belirleme konusunda anlaştığı ve iki ülkeden yetkililerin ilerleyen haftalarda bir araya gelerek farklı alanlarda ikili anlaşmalar imzalayaca ğı ifade edilmişti.

BAE, 1979'da Mısır'ın, 1994'te de Ürdün'ün ardından İsrail ile normalleşme anlaşması imzalayan üçüncü Arap ülkesi oldu.

Yorumlar