Andımızı kim yazdı?

Andımızı kim yazdı soruları Danıştay tarafından alınan karar sonrasında bir kez daha gündemde. Aslında soru yanlış sorulmuş çünkü andımız değil "Öğrenci andı" olacak. Öğrenci andı çağdışı bir uygulama olduğu için 2012 yılında kaldırılmıştı.

Google Haberlere Abone ol
Andımızı kim yazdı?

Andımızı kim yazdı veya öğrenci andının yazarı kimdir, andımızı ne zaman yazdı? ilk okullarda 1933 yılından bu yana okutulan çağdışı Öğrenci Andı (Andımız)'nı kaldıran Milli Eğitim Bakanlığı'nın ilgili yönetmeliği 5 yıl aradan sonra 2018 yılında Danıştay tarafından iptal edilmişti. Danıştay'ın ani kararı bazı çevrelerce olumlu bulunurken, başta AK Parti ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere birçok kesim ise bu çağdışı uygulamayla ilgili kararı sert bir dille eleştirmişti. Milli Eğitim Bakanlığı Danıştay tarafından alınan kararı bir üst daireye taşıyarak itiraz etmişti. Danıştay Üst Kurul geçtiğimiz günlerde verdiği kararla öğrenci andını tarihe gömdü. Artık öğrenci andı okunmayacak. Ancak karar bu kez de özellikle de MHP'yi Cumhur İttifakı'ndan koparmak isteyen çevreler tarafından köpürtülmek isteniyor. Tartışmalar devam ederken, andımızı kim yazdı sorusu da sıklıkla sorulmaya başlandı. Andımızı yazan kişinin aynı zamanda Ezanın da Türkçeleştirilmesini sağlayan kişi olduğu Türkçe ezan yazan kişi olduğu öğrenildi. Peki, andımızı yazan Reşit Galip kimdir?

Reşit Galip kimdir?

Rodos’ta dünyaya gelen Reşit Galip ilköğrenimini özel dersler alarak tamamlamış bir süre de  Alliance lsraelite' devam etmişti. Rodos ve İzmir idadisini bitirdikten sonra 1911 yılında Askeri Tıbbiyeye girmişti. Daha lise yıllarından itibaren aktif bir öğrenci olan Reşit Galip, Meşrutiyet döneminde Ferday-ı Temmuz, Tıbbiye’de de Hakikat adında bir gazete ile Sivrisinek adında bir  karikatür dergisi yayınlamıştı. Tıbbiyede Türk Ocaklarının bir şubesini açan Galip aynı zamanda ocak örgütlerinin müfettişliğini üstlenmişti.2.Balkan savaşında ve I.Dünya savaşında gönüllü olarak görev almıştı. Bu sebeplerden dolayı Tıbbiyeyi ancak 1917 yılında bitirmişti.

Mondros ateşkesinden sonra işgallere karşı İstanbul mitinglerine katılan Reşit Galip, Damat Ferit hükümetine karşı kaleme aldığı bildiriyi polis müdürlüğünün kapısına yapıştıracak kadar da gözü karaydı. Sakarya savaşından sonra Ankara’da Hıfz-ı Sıhha dairesi yardımcılığına getirilen Reşit Galip Lozan antlaşması üzerine kurulan Nüfus mübadelesi komisyonunda da görev almıştı.

Reşit Galip’in hayatındaki dönüm noktası ve Türk siyasetinde yer etmeye başlaması ise Mustafa Kemal’in Mersin ziyareti esnasında oldu. 17 Mart 1923’te Mustafa Kemal Mersine geldiğinde Millet Bahçesinde düzenlenen toplantıda Reşit Galip’in şu ifadeleri Atatürk’ün gözüne girmesine ve takdirini kazanmasına sebep olacaktı.

"Sizin karşınızda, zaferlerinizden bahsetmeye lüzum var mı? Grueland'daki Eskimolardan Afrika'nın yanık ve kızgın çöl!eri ortasında sam yellerinden haber uman zencilere kadar herkes öğrendi.. " "Sen bu milletin yalnız müncisi, yalnız bir halaskarı (kurtarıcısı) ve yalnız bir kahramanı değilsin, sen bunlardan daha çok büyüksün; sen bu milletin bir ferdisin. Senin en birinci büyüklüğün bu milletin bir ferdi olmakla iktifa ve iftihar etmekliğindir".

Bu konuşmasıyla Mustafa Kemal’in dikkatini çeken Reşit Galip yaklaşık iki yıl sonra Aydın milletvekilliği görevine getirildi ve TBMM’de görev aldı. 1930 yılında Türk Tarihi Heyetine seçilen Galip yine o tarihlerde kurulan Serbest Cumhuriyet Fırkasına Atatürk’ün isteğiyle katıldı. Atatürk’ün 1930 Kasımından 1931 Martına kadar süren yurtiçi gezisine katılan Galip,Türk ocaklarının kapatılıp yerine kurulan Halk Evlerinin oluşumunda da  görev aldı. Türkçenin sadeleştirilmesi gerektiği öz haline dönmesi gerektiğini savunan Galip’in hayatında Dolmabahçe’de Atatürk’ün sofrasında yaşadığı tartışma bir dönüm noktası oldu. Atatürk’e öğretmenlik de yapmış olan Maarif Vekili  Esat Sagay’ı eleştirmesi Çankaya ile olan ilişkilerinde krize sebep oldu.  Sofradaki tartışmanın konusu kız öğrencilerin kıyafetiydi. Esat Bey’in, “kızların kısa etek, kısa çorap ve kısa kollu giymelerini uygun görmediğini” ifade etmesi  ve bir tamim yayınlayıp daha kapalı giymelerini isteyeceğini söylemesi üzerine Reşit Galip bunun bir gericilik olduğu şeklinde cevap verdi.  Sofrada gerginliğin devam etmesini istemeyen ve bu durumdan hoşnut kalmayan Atatürk bu konunun daha sonra konuşulmasını isteyecekti.Ancak Reşit Galip  ‘bu sofrada inkılapları zedeleyecek icraattan bahsedilmesi küstahlıktır’ şeklinde ortamı daha da geren bir çıkış yaptı. Bunun karşısında Atatürk kendisini "Yorgun görünüyorsunuz, gidip istirahat edebilirsiniz!" diye uyardı. Ancak o  daha da alevlenerek "Burası milletin sofrasıdır, kovulmamalıyım. Kendimi iyi hissediyorum, kalkmam" diye Atatürk’le dikleşecekti. Bu durum karşısında Atatürk, "O halde biz kalkalım, masayı Beyefendiye bırakalım!" diyerek odasına çekilmişti. Diğer misafirlerin de kalkmasıyla  tek başına kalan Reşit Galip, o gece bir koltukta sabahlamıştı. Çankaya sofrasında bulunanlardan Vasfi Zorlu’nun deyişiyle Reşit Galip ‘evin şımarık çocuğu’ydu ve “her şeyi söyler yine de Atatürk onu hoş görürdü”. Gerçekten de öyle oldu, sofrada yaşanan bu çatışmadan bir sene geçmeden Reşit Galip Maarif Vekilliğine atandı.

Öğrenci Andı (Andımız)

Maarif Vekilliğine getirilen Reşit Galip’in günümüze kadar uzanan and uygulaması da 1933 yılında başladı. Cumhuriyetin 10.yılında 23 Nisan 1923’te kendi yazdığı andı çocuklara okutan Galip bir genelgeyle andın bütün okullarda okutulmasını sağladı. Reşit Galip’in yazdığı Andın ilk hali şu şeklindeydi:  Türküm, doğruyum, çalışkanım. Yasam: Küçükleri korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, budunumu özümden çok sevmektir. Ülküm: Yükselmek, ileri gitmektir. Varlığım Türk varlığına armağan olsun!"

Reşit Galip ibadet dilinin Türkçeleştirilmesinde de önemli rol oynamıştı.

1931 yılının Ramazan ayında Mustafa Kemal Dolmabahçe Sarayında ibadet dilinin Türkçeleştirilmesi çalışmalarında Mustafa Kemalin yanında olan ve onunla beraber son düzenlemeler yapan kişiydi. Mustafa Kemal ile Dr.Reşit Galip çalışmaların sonucunda şu kararları aldılar: 

- Müslümanlığın bir Türk dini olduğunun ispatlanması

- Dinde ibadetin "Allah ile kul arasında bir kalp bağlılığı olduğu tezinin yayınlaştırılması

- Kul, tanrısına ibadet ederken söylediklerini kalbinden söylemeli. Bunun ancak anadil ile mümkün olduğu inancının oluşturulması

- Bu fikirler yaygınlaştırıldıktan sonra, duaların Türkçeleştirilmesi için iş bölümü yapılması.

29 Ocak 1932 tarihinde Sultanahmet Camii'nde Türkçe Kuran okunması kararlaştırıldığında  İstanbul'un meşhur hafızları Dolmabahçe Sarayına davet edildi. 9 kişiden oluşan heyeti karşılayan Reşit Galipti. Galip hafızlara; "Camilerde Türkçe Kur’an okuyacaksınız.. İşte birer tane veriyoruz.. Evet bu tercüme belki iyi değildir, çünkü Arapça'dan Fransızcaya ondan da Türkçe'ye tercüme edilmiştir.. Bununla beraber Ankara'da bir heyet tarafından Türkçe bir Kur’an hazırlanmaktadır, bundan sonra camilerde ve namazlarda onlar okunacaktır.’ diyecekti.

 Kaynaklar: 

Dünya Bülteni Tarih Servisi

Şerafettin Turan, Dr. Reşit Galip’in Atatürk’e yakınmaları,

Seçil Akgün,Türkçe Ezan

Yorumlar

tc ne mutlu turkum diyene