Anayasa Mahkemesinin Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturmasının
ardından iki üyenin ihracına ilişkin kararının gerekçesinde,
"Şimdiden Türk demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçen 15
Temmuz darbe teşebbüsünün demokratik anayasal düzene, bireylerin
temel hak ve hürriyetlerine ve milli güvenliğe yönelik en ağır
saldırılardan biri, belki de en ağırı olduğu sonucuna varmak
gerekir." ifadelerine yer verildi.
Gerekçede, darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturma
kapsamında gözaltına alınan üyeler Alparslan Altan ve Erdal Tercan
hakkında mahkeme tarafından ön inceleme yapıldığı, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığından bilgi ve belgelerin istendiği
belirtildi.
Bu süreçte, Altan ve Tercan'ın yazılı savunmalarının istendiği,
Altan'ın 28 Temmuz, Tercan'ın ise 31 Temmuz'da savunmalarını
Anayasa Mahkemesi Başkanlığına sundukları, başsavcılığın da istenen
bilgi ve belgeleri gönderdiği kaydedildi.
Gerekçenin "Olay ve Olgular" başlığı altındaki bölümünde ise Gülen
yapılanması konusunda bilgiler verilerek, 1960'lı yıllarda Fetullah
Gülen tarafından kurulan ve yakın döneme kadar dini bir grup olarak
nitelenen, “Gülen Cemaati”, “Hizmet Hareketi”, “Cemaat” ve “Camia”
gibi isimlerle anılan bir yapılanmanın faaliyetlerini eğitim ve din
başta olmak üzere zamanla birçok alanda genişlettiği ve yüzü aşkın
ülkede yaygınlaştırdığı anlatıldı.
Bu yapılanmanın gerçek amacının devleti ele geçirmek olduğu, bu
amaçla tüm kamu kurum ve kuruluşlarında; özellikle Türk Silahlı
Kuvvetleri (TSK), mülki idare birimleri, yargı teşkilatı, kolluk
birimleri, eğitim kurumları gibi yerlerde kadrolaştığı ve bu
kişilerin devletin amaçlarından ziyade yapılanmanın amaçları
doğrultusunda faaliyette bulunduğu iddialarının öteden beri
kamuoyunda tartışıldığına işaret edilen gerekçede, "Bu iddialar
zamanla kamuoyunda tartışma konusu olmanın ötesine geçmiş ve pek
çok soruşturma ve kovuşturmaya konu edilmiştir. Bu yapılanma,
ilgili soruşturma ve kovuşturmalarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ)
ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak
isimlendirilmiştir." ifadesi kullanıldı.
Açılan soruşturma ve kovuşturmalarda FETÖ/PDY'nin yapısı ve
faaliyetleri hakkında yer verilen bilgiler aktarılan kararda,
"Belirtildiği şekilde yapılandığı iddia edilen FETÖ/PDY’nin yasa
dışı faaliyetlerine ilişkin geçmişten günümüze çok sayıda
soruşturma ve kovuşturma açılmıştır." denilerek, 2000 yılında Gülen
hakkında açılan dava, Hrant Dink'in öldürülmesi, askeri casusluk,
usulsüz dinlemeler, Ergenekon, Balyoz gibi davalardan örnekler
verildi.
Milli Güvenlik Kurulunun (MGK) FETÖ/PDY'nin milli güvenliği tehdit
ettiğine, terör örgütü olduğuna ve diğer terör örgütleri ile
işbirliği yaptığına dair kararlar verdiği anımsatılan gerekçede,
MGK Genel Sekreterliğinin, kurulun toplantılarına ilişkin basın
duyurularından, FETÖ/PDY ile ilgili değerlendirme kısımları
alıntılandı.
FETÖ/PDY’nin özellikle, yakın döneme kadar faaliyette olan, özel
yetkili mahkemelerde ve savcılıklarda örgütlendiği, yargı ve
emniyet içerisindeki mensuplarının örgütün imamlarından aldıkları
talimatlar uyarınca ve örgüt çıkarları doğrultusunda hareket
ettikleri, bu kapsamda ciddi hukuki sorunlar içeren uygulamalar
yaptıklarının kamuoyunda uzun süredir tartışıldığı belirtilen
gerekçede, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 6 Haziran 2016 tarihli
(FETÖ Çatı Davası) iddianamesinden de alıntılar yapıldı.
Bu iddialara ilişkin, bazı yargı mensupları hakkında HSYK
tarafından disiplin soruşturmaları yapılarak, meslekten çıkarma
cezaları verildiği, ayrıca adli mercilerin soruşturma ve kovuşturma
yaptığına dikkat çekilen gerekçede, 2010'daki Anayasa değişikliği
ile hakim ve savcıların kendi aralarından HSYK'ya üye seçmelerine
imkan tanındığı anımsatılarak, örgütün Türk Silahlı Kuvvetleri
içindeki yapılanması ve faaliyetlerine ilişkin tespit,
değerlendirmelere yer verildi.
"Egemenlik bir grup zorbanın eline
geçecekti"
Darbe teşebbüsünün, egemenliğin kaynağı olmayan ve milletin
egemenliği kullanmak üzere yetkilendirdiği organlar arasında
bulunmayan bir grubun, zorla demokratik anayasal düzeni ortadan
kaldırmaya veya değiştirmeye kalkışması olduğu belirtilen
gerekçede, darbenin gerçekleşmesi halinde demokratik anayasal düzen
ve milletin iradesinin üstünlüğünün ortadan kalkacağı, millete ait
egemenliğin bir grup zorbanın eline geçeceği ifade edildi.
Bu durumda demokrasiden ve hukuk devletinden söz edilemeyeceğine
değinilen gerekçede, böyle bir düzende bireylerin temel hak ve
hürriyetlerini güvence altına alacak bir mekanizmanın olmayacağının
da altı çizildi.
Gerekçede, bu nedenlerle darbe teşebbüslerinin "egemenliğin millete
ait olması", "egemenliğin yetkili organlar eliyle kullanılması",
"egemenliğin kullanılmasının, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye
veya sınıfa bırakılamayacağı", "hiçbir kimsenin veya organın,
kaynağını Anayasa'dan almayan bir devlet yetkisini
kullanamayacağı", "demokrasi", "hukuk devleti" ve "insan haklarına
saygı" ilkelerine açık ve ağır saldırı teşkil ettiği
vurgulandı.
Yüksek Mahkemenin gerekçesinde, "Bu yönüyle demokratik bir toplumun
karşılaşabileceği en ağır tehditlerden birinin, belki de en
ağırının darbe teşebbüsleri olduğu söylenebilir" denildi.
Türkiye'de çok partili siyasi hayata geçildiği tarihten bugüne
kadar birçok kez darbe yapıldığı veya buna teşebbüs edildiği
belirtilen gerekçede, "Bu nedenle milletimiz, darbe teşebbüsüyle
millet iradesini ve egemenliğini gasbedenlerin demokratik anayasal
düzene ve insan haklarına karşı nasıl büyük bir tehdit
oluşturduklarının en başta gelen tanığıdır." ifadesi kullanıldı.
Gerekçede, şu tespitlerde bulunuldu:
"15 Temmuz 2016 gecesi TSK içinde örgütlenmiş bir grup, anayasal
düzenin ortadan kaldırılması teşebbüsünde bulunmuş, bu teşebbüs
demokratik bir toplumun meşru tüm unsurlarının kararlı direnci
sayesinde engellenmiştir. Başta egemenliği gasbedilmeye çalışılan
milletimiz olmak üzere, millet adına egemenliği kullanmaya yetkili
organlar (Cumhurbaşkanı, TBMM, Bakanlar Kurulu ve yargı kurumları),
demokratik toplumun vazgeçilmez unsurları olan tüm siyasi partiler,
sivil toplum örgütleri, basın yayın organları ve meşru demokratik
otoritenin emir ve talimatlarıyla hareket eden güvenlik güçleri bu
egemenlik ve demokrasi direnişini hep birlikte
gerçekleştirmişlerdir. Nitekim Anayasa Mahkemesi de darbe
teşebbüsünün gerçekleştiği gecenin ilk saatlerinde çatışmalar devam
ederken yaptığı açıklamayla bu teşebbüsü 'anayasal düzene karşı
demokrasi dışı bir girişim' olarak tanımlamış ve açıkça
reddetmiştir.
Darbe teşebbüsü, iradesini ve egemenliğini milletin elinden almaya
teşebbüs edenlerin demokratik anayasal düzene ve insan haklarına
yönelik tehditlerinin büyüklüğünü somut olarak ortaya çıkarmıştır.
Teşebbüs sırasında egemenliğin kayıtsız şartsız kaynağı olan
millete, egemenliği millet adına kullanan organlara, demokrasinin
vazgeçilmez unsurlarından olan basın yayın kuruluşlarına ve meşru
demokratik otoritenin emir ve talimatları doğrultusunda hareket
eden güvenlik güçlerine saldırılmıştır. Bu kapsamda egemenliğine ve
iradesine sahip çıkmak için sokaklara çıkıp darbeye karşı gösteri
yaparak temel haklarını kullanan silahsız bireyler -silah ve
bombalarla- katledilmiş ve yaralanmış, bu suretle başta yaşam
hakları olmak üzere temel hak ve hürriyetleri yaygın bir şekilde
ihlal edilmiştir."
"Bir milletin demokratik açıdan ölümü anlamına
gelecekti"
Demokratik toplum düzeninin temel kurumlarından biri ve millet
iradesinin doğrudan tecelli ettiği organ olan TBMM'nin savaş
uçaklarıyla defalarca bombalandığı, Cumhurbaşkanına suikast
girişiminde bulunulduğu, Başbakanın silah kullanılarak taciz
edildiği hatırlatılan gerekçede, TRT'ye baskın yapılarak özgür
yayın akışının kesildiği, silah zoruyla darbe bildirisi okutulduğu,
ülke genelinde yayın yapan bazı özel televizyon kanallarına baskın
yapılarak yayınların durdurulmak istendiği belirtildi. Gerekçede,
meşru otoritenin emir ve talimatları doğrultusunda hareket eden çok
sayıda polis ve askeri personelin doğrudan hedef alınarak ya da
çatışmalar sırasında şehit edildiği veya yaralandığı da
anlatıldı.
15 Temmuz 2016 gecesi meydana gelen darbe teşebbüsünün demokratik
anayasal düzene karşı oluşturduğu tehdidin büyüklüğünü
değerlendirmek bakımından, somut olarak meydana getirdiği
zararların tek başına dikkate alınmasının yeterli olmadığı ifade
edilen gerekçede, darbenin engellenmemiş olması ya da gerçekleşmesi
halinde oluşabilecek risklerin de değerlendirilmesi gerektiği
aktarıldı.
Milletin, darbe teşebbüsünü kararlı şekilde direnerek engellememesi
halinde bir grup zorbanın egemenliğini kabul edeceği ve onun hiçbir
demokratik denetime tabi olmayan iradesine tabi olacağı ya da buna
direnmeyi sürdüreceği belirtilen gerekçede, bu ihtimalin bir
milletin demokratik açıdan ölümü anlamına geleceği bildirildi.
Gerekçede, çok az sayıda kötülüğün, iradesi ve egemenliği
gasbedilen bir milleti bu derece aşağılayabileceği ifade
edildi.
İkinci ihtimalin çatışmaların uzaması ve yaygınlaşması olduğu
aktarılan gerekçede, bunun devlet otoritesinin, hatta devletin
tamamen ortadan kalkması riskinin ortaya çıkmasına neden olacağı
vurgulandı.
"Kargaşa ortamının acı örnekleri"
Son zamanlarda Türkiye'nin yakın çevresinde yaşananların, devlet
otoritesinin ortadan kalkması halinde demokratik bir düzende
yaşamak bir yana insanların en temel haklarının her gün saldırı
altında olduğu bir düzensizlik ve kargaşa ortamının acı örneklerini
yansıttığı belirtilen gerekçede, "Darbe teşebbüsünün, ülkemizin
birçok terör örgütünün açık hedefi olduğu günlerde
gerçekleştirilmesi bu riskin ağırlığını daha da artırmıştır."
denildi. Gerekçede, şunlara yer verildi:
"Bütün bu değerlendirmeler birlikte ele alındığında, darbe
teşebbüsünün sadece demokratik anayasal düzen yönünden değil,
bununla sıkı bağı olan 'milli güvenlik' yönünden de mevcut ve ağır
bir tehdit oluşturduğu anlaşılmaktadır. Milli güvenlik, Anayasa'da
ve insan haklarının korunmasına ilişkin birçok uluslararası
belgede, temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması sebepleri
arasında sayılmıştır. Özgürlük-güvenlik dengesinin sağlanması
modern demokrasilerin en önemli amaçlarından biri haline gelmiştir.
Çünkü güvenliğin olmadığı yerde demokratik düzeni sürdürmek ve
özgürlükleri hayata geçirebilmek mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle şimdiden Türk demokrasi tarihine kara bir leke
olarak geçen 15 Temmuz darbe teşebbüsünün demokratik anayasal
düzene, bireylerin temel hak ve hürriyetlerine ve milli güvenliğe
yönelik en ağır saldırılardan biri, belki de en ağırı olduğu
sonucuna varmak gerekir."
"Olağanüstü usullerin uygulanması gerekebilir"
Bazı durumlarda devletin, demokratik anayasal düzene, temel hak ve
hürriyetler ile milli güvenliğe yönelik tehditleri ortadan
kaldırmasının olağan yönetim usulleriyle mümkün olmayabileceği
belirtilen gerekçede, bu tehditler ortadan kaldırılıncaya kadar
olağanüstü yönetim usullerinin uygulanması gerekebileceği ifade
edildi.
Anayasa'da buna imkan tanımak üzere "olağanüstü yönetim
usulleri"nin öngörüldüğü anlatılan gerekçede, bunlardan birinin de
"olağanüstü hal ilanı" olduğu hatırlatıldı.
Anayasa’nın 120. maddesi uyarınca olağanüstü hal ilan edilebileceği
belirtilen gerekçede, olağanüstü hal süresince, demokratik anayasal
düzen ile temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik
tehditleri bertaraf etmek için Anayasa'da tanınan imkanlardan
birinin de 121. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca, Cumhurbaşkanı'nın
başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu'na verilen KHK çıkarma
yetkisi olduğu aktarıldı.
Bu kapsamda çıkarılan KHK'nın gerekçesi ve içerdiği
düzenlemelerden, darbe teşebbüsünün "TSK içinde örgütlenmiş
FETÖ/PDY mensupları, bunlarla birlikte hareket eden bazı kamu
görevlileri ve sivil unsurlar" tarafından gerçekleştirildiğinin
değerlendirildiği anlatıldı.
Darbe teşebbüsünün sonlandırılması ve benzer bir teşebbüsün
tekrarlanmaması için, FETÖ/PDY'ye aidiyeti, iltisakı veya irtibatı
belirlenen eğitim kurumları, sağlık kuruluşları, sendikalar,
vakıflar ve dernekler gibi tüm kurum ve kuruluşların kapatılması;
örgüte üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olduğu değerlendirilen yargı mensupları dahil tüm kamu
çalışanlarının meslekten veya kamu görevinden çıkarılması; bazı
suçlara ilişkin soruşturma ve kovuşturmaların etkililiğinin
artırılması yönünde tedbirler öngörüldüğü hatırlatıldı.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar