Anayasa Mahkemesinden hak ihlali kararı

- Yüksek Mahkeme, arama kurtarma faaliyetine katılan 3 mürettebatın, içinde bulundukları botun kayalıklara çarpması nedeniyle hayatını kaybettiği olaya ilişkin bir genel müdür hakkında soruşturma izni verilmemesinde yaşama hakkının ihlal edildiğini kararlaştırdı - Karardan: - "Hakkında soruşturma izni istenen kamu görevlisinin atılı suçu işlemiş olabileceğine dair teknik bulgularla desteklenen ciddi emarelere rastlanmış olmasına karşın soruşturma izni verilmemesi nedeniyle anılan kamu görevlisi hakkındaki adli sürecin sona ermesinin meydana gelen ölüm olayına ilişkin etkili bir ceza soruşturması yürütülmesi önünde engel teşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır"

Google Haberlere Abone ol
Anayasa Mahkemesinden hak ihlali kararı

ANKARA (AA) - Anayasa Mahkemesi, 2012'de bir geminin batması üzerine arama ve kurtarma faaliyeti için görevlendirilen botun kayalıklara çarparak 3 mürettebat ile bir sivilin yaşamını yitirdiği olayda dönemin Kıyı Emniyeti Genel Müdürü hakkında soruşturma izni verilmemesinde yaşama hakkının ihlal edildiğine hükmetti.

Resmi Gazete'de yer alan karara göre, 4 Aralık 2012'de Şile açıklarında bir geminin batması üzerine arama kurtarma faaliyetleri için Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğüne bağlı botlar ve römorkörler görevlendirildi.

Kıyı Emniyeti-7 adlı botun kaptanının hava muhalefeti nedeniyle limandan çıkamadığını, 3 numaralı bottaki mürettebatın da deniz tutması sonucu iş görmez hale geldiğinin ve istasyona geri döndüğünün bildirilmesi üzerine, 7 numaralı botun yedek vardiyası göreve çağrıldı.

Dört kazazedenin kurtarıldığının rapor edilmesi üzerine göreve çağrılan 7 numaralı botun kaptanı, havanın sert olduğunu ancak kurtarma sahasına intikal etmeyi deneyeceğini bildirdi.

Hareketten 15 dakika sonra makineleri duran botun, kayalıklara çarparak parçalandığı belirlendi.

Kazada mürettebattan A.K. sağ kurtuldu, kaptan C.Ö, yağcı T.S. ile makinist M.G. ve personeli kurtarmaya çalışan bir sivil hayatını kaybetti.

Şile Cumhuriyet Başsavcılığının talebiyle hazırlanan bilirkişi raporunda, botun mevcut deniz ve hava koşullarında seyre uygun olmamasına karşın denize açılması için görevlendirildiği bildirildi.

Raporda, makinist M.G'nin yüzde 10, kaptan C.Ö'nün yüzde 40, hava ve deniz durumu ile dalga yüksekliği dikkate alındığında römorkör ve helikopterler yerine göreve uygun olmayan tahlisiye botlarını görevlendiren kişi veya kişilerin yüzde 50 oranında kusurlu bulunduğu belirtildi.

Şile Cumhuriyet Başsavcılığı, Kıyı Emniyeti Genel Müdürünün de arasında bulunduğu 11 kişi hakkında soruşturma izni verilmesine yönelik Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığından talepte bulundu.

Bakanlık müfettişlerince hazırlanan ön inceleme raporunda, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünün bir kamu iktisadi teşebbüsü olduğu, genel müdür dışındaki personel hakkında soruşturma izni alınmasına gerek bulunmadığı kaydedildi.

İncelemede, genel müdür hakkında soruşturma izni verilmesinin gerektiği kanaati bildirildi.

Bakanlık, dönemin Kıyı Emniyeti Genel Müdürü hakkında soruşturma izni verilmemesine hükmetti.

Bunun üzerine başsavcılık tarafından yapılan itiraz, Ankara Bölge İdare Mahkemesince reddedildi.

Şile Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma izni verilmediğinden soruşturma yapma imkanının bulunmaması nedeniyle söz konusu genel müdür hakkında kamu adına takibata yer olmadığına karar verdi. Bu karar, İstanbul Anadolu 5. Sulh Ceza Hakimliğinin, itirazın reddi kararıyla kesinleşti.

Olayda hayatını kaybeden makinist M.G'nin yakınları, Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulundu.

Yüksek Mahkeme, oy çokluğuyla, yaşama hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine hükmetti.

- Karardan

Bakanlık müfettişlerince yapılan ön incelemede söz konusu botun neden vardiyasının değiştirildiğinin tespit edilmediğinin bildirildiğinin anlatıldığı kararda, denize açılma konusunda kaptan iradesinin zorlandığına yönelik ciddi emarelere rastlandığının belirtildiği ifade edildi.

Kararda, ön incelemede, genel müdür hakkında soruşturma izni verilmesine yönelik kanaatin bulunduğu hatırlatıldı.

Söz konusu genel müdür hakkında soruşturma izni verilmediğinin belirtildiği kararda, diğer 10 personele ilişkin kamu davası açıldığı belirtildi.

Ön inceleme raporunun soruşturma izni vermeye yetkili merciyi bağlayıcı iteliğinin bulunmadığına dikkati çekilen kararda, soruşturmaya yönelik izin verilmesine veya verilmemesine ilişkin hükümlerde gerekçe gösterilmesinin kanuni zorunluluk olduğu vurgulandı.

Kararda, Bakanlıkça, ön inceleme raporundaki bulgulara yönelik değerlendirme yapılmadan, tespitlere itibar edilmemesinin nedenleri ortaya konulmadan soruşturma izni verilmemesine hükmedildiği kaydedildi.

Yüksek Mahkemenin kararında, şu tespitlerde bulunuldu:

"Hakkında soruşturma izni istenen kamu görevlisinin atılı suçu işlemiş olabileceğine dair teknik bugularla desteklenen ciddi emarelere rastlanmış olmasına karşın soruşturma izni verilmemesi nedeniyle anılan kamu görevlisi hakkındaki adli sürecin sona ermesinin meydana gelen ölüm olayına ilişkin etkili bir ceza soruşturması yürütülmesi önünde engel teşkil ettiği sonucuna ulaşılmıştır."

Yorumlar