ANALİZ - Küresel enerji oyununda Türkiye’nin pozisyonu ve Doğu Akdeniz

- Doğu Akdeniz'de yeni keşfedilen rezerv sahaları enerji arz güvenliğine sunacağı katkıdan dolayı dünya üzerindeki tüm ülkeler tarafından yakından takip ediliyor - Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de bulunan enerji kaynaklarının transferi noktasında stratejik önemi bir kat daha artıyor - Türkiye mevcut uluslararası enerji projelerine ek olarak Doğu Akdeniz bölgesinde bulunan kaynakları transfer etme konusunda başarılı olursa transit ülke imajından sıyrılıp doğalgaz ticaret merkezi olma hedefine de yaklaşacak

Google Haberlere Abone ol
ANALİZ - Küresel enerji oyununda Türkiye’nin pozisyonu ve Doğu Akdeniz

İSTANBUL (AA) - İSMAİL KAVAZ - Türkiye bulunduğu coğrafi konumu itibarıyla Ortadoğu, Asya ve Kafkasya gibi enerji kaynakları bakımından yüksek potansiyele sahip bölgelere komşu olmasından ötürü son derece stratejik bir öneme sahip. Diğer taraftan bu konumunu avantaja çevirme noktasında, yakın geçmişe kadar fazla bir ilerleme kaydedilemediği görülmekte. Son yıllarda ise Türkiye’nin gerek ulusal gerekse uluslararası projelerde aktif bir şekilde rol alması dikkat çekiyor.

Bu bakımdan özellikle yenilenebilir ve nükleer enerji alanlarında kaydedilen gelişmeler umut verici. 2017 yılında hayata geçirilen rüzgâr ve güneş enerjisi projeleri bu anlamda öne çıkıyor. Ayrıca Mersin/Akkuyu ve Sinop nükleer güç santralleri ile Türkiye kaynak çeşitlendirmesi yoluyla enerjide dışa bağımlılıktan kaynaklanan ekonomik ve siyasi riskleri azaltmak istiyor.

Bu faaliyetlere ek olarak Türkiye dünyada ve bulunduğu bölgede enerji alanında önemli bir aktör olmak hedefiyle uluslararası projelerle adını duyuruyor. Geçtiğimiz günlerde açılışı yapılan TANAP projesi söz konusu duruma iyi bir örnek. Azeri gazının Türkiye üzerinden Avrupa pazarına taşınması amacıyla hayata geçirilen Güney Gaz Koridoru projesinin adeta bel kemiğini oluşturan TANAP ile Avrupa’nın ve Türkiye’nin enerji arz güvenliğine katkı sağlanacak. Söz konusu projeyle birlikte Hazar Denizi bölgesinde bulunan büyük doğalgaz rezervlerinin Türkiye yoluyla dış piyasalara iletilmesi noktasında ilk aşama gerçekleştirildi. İlerleyen dönemde TANAP projesinin iyi işlemesi halinde bölgede bulunan İran, Türkmenistan, Özbekistan ve Kazakistan gibi diğer ülkeler de enerji kaynaklarını Türkiye üzerinden transfer etme konusunda ikna olacaktır.

Diğer taraftan, Rusya ile ortaklaşa yürütülen TürkAkım projesi 2019 yılında hizmete alınıyor. Toplam maliyetinin yaklaşık 19 milyar dolar olması öngörülen bu proje ile Türkiye enerjide merkez ülke olma hedefine bir adım daha yaklaşacak. Bu bakımdan yıllık kapasitesi 63 milyar metreküp olan TürkAkım boru hattı projesi, özellikle Güney Doğu Avrupa ülkelerinin enerji kaynaklarına ulaşabilmesi için Türkiye’nin rolünü ön plana çıkartıyor.

Söz konusu uluslararası projeler, Türkiye açısından referans noktaları olarak kabul edilecektir. Ülkenin stratejik coğrafi konumu ve güçlü ekonomisi enerji çevreleri tarafından bilinmekte. Dolayısıyla bölgede bulunan tüm ülkeler ürettikleri enerji kaynaklarını en uygun maliyetle dış piyasalara ulaştırmak için Türkiye’ye ihtiyaç duymakta. Türkiye ise söz konusu bölge ile Avrupa arasında bulunan en ideal rota konumunda. Bu bakımdan Türkiye, hem kendisinin hem de Avrupa’nın enerji arz güvenliğini temin etmede kritik bir rol üstleniyor.

- Doğu Akdeniz'deki enerji kaynakları

Bu coğrafyada bulunan ve enerji potansiyeli bakımından önemli diğer bir bölge de Doğu Akdeniz. İsrail, Mısır, Lübnan, Filistin ve Kıbrıs’ın deniz kesimlerinde uluslararası enerji şirketleri tarafından yapılan arama çalışmaları sonucunda yüksek doğalgaz rezerv potansiyeline sahip sahalar keşfedildi. Söz konusu sahalardan elde edilecek doğalgaz, bölgenin enerji potansiyelini artırmakla beraber küresel piyasalardaki enerji talebinin karşılanması konusunda da fırsat sunuyor. ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi verilerine göre Doğu Akdeniz bölgesinde 10-15 trilyon metreküp doğal gaz ve 1,5-3,5 milyar varil petrol olduğu tahmin ediliyor. Bununla beraber en az 10 trilyon metreküp civarında keşfedilmeyi bekleyen doğalgaz potansiyeli bulunuyor. Bu veriler dünya enerji piyasaları açısından oldukça anlamlı. İspatlanmış petrol ve doğal gaz rezervlerinin kullanımı ile ilgili projeksiyonlar söz konusu kaynakların önümüzdeki 50-55 yıl içerisinde tükeneceğini öngörüyor. Bu bakımdan yeni keşfedilen rezerv sahaları enerji arz güvenliğine sunacağı katkıdan dolayı dünya üzerindeki tüm ülkeler tarafından yakından takip ediliyor.

Doğu Akdeniz’i, Ortadoğu coğrafyasının Akdeniz, Karadeniz, Ege, Kızıldeniz ve Atlantik bölgelerine açılan ticaret ve enerji kapısı olarak nitelendirmek mümkün. Dolayısıyla Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de bulunan enerji kaynaklarının transferi noktasında stratejik önemi bir kat daha artıyor. Bu transferin sağlıklı bir biçimde gerçekleşebilmesi için birçok proje üzerinde çalışılıyor. Bunların başında, Türkiye üzerinden geçmesi durumunda daha verimli bir şekilde çalışacak olan Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı (East Mediterranean Natural Gas Pipeline) projesi geliyor. Söz konusu proje ile Doğu Akdeniz’den çıkarılan doğalgazın Avrupa kıtasına ulaştırılması planlanıyor. Bu bağlamda Türkiye, hem maliyet hem de coğrafya açısından en uygun rota olarak öne çıkıyor. Türkiye’nin de içerisinde bulunduğu bir proje ile kazan-kazan-kazan durumu ortaya çıkabilecek. Diğer bir ifadeyle hem kaynak sahibi ülkeler hem Türkiye hem de Avrupa kazanacaktır.

Türkiye, TANAP ve TürkAkım projelerinde gösterdiği başarısı, mevcut doğal gaz altyapısı ve stratejik konumu ile küresel enerji aktörleri tarafından dikkatle izleniyor. Türkiye’nin enerji alanında nihai hedeflerinden biri olan enerjide merkez ülke olma vizyonu bakımından Doğu Akdeniz bölgesinin enerji kaynakları önemli bir rol oynuyor. Türkiye açısından bu durumun farkında olan karar alıcılar söz konusu hedefe yönelik politikalar geliştiriyor. Ancak, çok tarafı olan Doğu Akdeniz platformunda bir takım siyasi, hukuki ve askeri sorunlar bulunuyor.

- GKRY'nin uluslararası hukuka aykırı hamleleri

Türkiye bu sorunların üstesinden gelebilmek ve tarafları ikna edebilmek için yoğun mesai harcıyor. Özellikle Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve dolayısıyla Türkiye arasında Münhasır Ekonomik Bölgeler (MEB) bağlamında yoğun diplomatik temaslar devam ediyor. GKRY, adanın güneyinde yer alan bölgeyi 13 parsele ayırarak petrol ve doğalgaz arama çalışmaları yapmak için ruhsatlandırma çalışmalarına devam ediyor. Ancak bu parsellerden bazıları KKTC’nin MEB’inde yer alıyor. Bu nedenle iki ülke arasında MEB’ler bağlamında birtakım problemler yaşanıyor. Söz konusu sorunların ana sebebi ise GKRY’nin uluslararası hukuka aykırı bir şekilde tek taraflı hamleler yapmasından kaynaklanıyor. Rum kesimi, KKTC ve Türkiye’yi saf dışı bırakarak bölgedeki enerji kaynaklarına tek başına sahip olma niyetinde.

Türkiye ise bölgedeki konumunu ve siyasi gücünü kullanarak birtakım yaptırmalar uygulayabilir. Ancak, enerji kaynaklarını üreten ve bu kaynaklara ihtiyaç duyan ülkeler arasında bir kavşak konumunda olan Türkiye, bölgedeki meseleleri barış ve istikrarı etkilemeyecek şekilde çözüme kavuşturmak istiyor. Nitekim Türkiye, bölgedeki meşru haklarını korumak için sağduyulu bir şekilde hareket ederek çıkarlarını korumaya çalışıyor.

Bölgede MEB sorunundan dolayı doğalgaz transferi ile ilgili planlanan projeler bir türlü hayata geçirilemiyor. Bu sorunlar işbirliği ve karşılıklı anlayış içerisinde çözüme kavuşturulabilir. Bulunduğu coğrafyadaki sorunları barışçıl bir şekilde çözme gayreti Türkiye’nin elini güçlendirecek bir unsur.

İlerleyen süreçte küresel enerji savaşları, kaynakları üretme ve bunları en uygun maliyetle dış pazarlara ulaştırma alanlarında yapılacak. Bu nedenle sahip olunan coğrafi konumun avantajları en iyi şekilde kullanılmak zorunda. Türkiye mevcut uluslararası enerji projelerine ek olarak Doğu Akdeniz bölgesinde bulunan kaynakları transfer etme konusunda başarılı olursa, transit ülke imajından sıyrılıp doğalgaz ticaret merkezi olma hedefine de yaklaşacaktır.

Bölge açısından en ideal güzergâh olan Türkiye, güçlü ekonomisi, genç nüfus potansiyeli ve istikrarlı yapısı ile enerjide merkez ülke olma fırsatını somutlaştırdığında doğu ve kuzeyden gelen doğalgaz akışına güney de eklenecek ve Türkiye’nin enerji alanında bölgedeki önemi artarak devam edecektir.

[Enerji ekonomisi, dış ticaret, ekonomik büyüme alanlarında çalışan İsmail Kavaz, Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat Bölümü’nde araştırma görevlisidir]

Yorumlar