ANALİZ - Askeri harekâtın gölgesinde Doğu Guta

- 2011'de sivil protestoların ilk görüntülerine tanık olduğumuz Doğu Guta, 2018'e gelindiğinde Şam rejiminin askeri etki araçlarını kör bir zafer hırsıyla kullandığı savaş alanına dönüştü - Son bir ayda, yaşam ve ölüm arasındaki çizginin belirginsizleştiği, insani yaklaşımların yerini kanlı askeri operasyonlara bıraktığı Doğu Guta, Suriye sahasını ve Esed rejiminin politikalarını anlamak ve anlamlandırmak adına önemli bir yer - Başkanlık Sarayı’na yaklaşık 10 km mesafedeki konumu ile Doğu Guta, Esed rejiminin öncelikli tehdit algısını şekillendirirken, muhalif unsurların teslim olduğu açıklamasıyla birlikte yaklaşık yüzde 85’i rejim tarafından kontrol altına alınmış oldu - Türkiye’nin gözlem noktaları tesis ederek gerginliği azaltma misyonu yürüttüğü İdlib’de, Doğu Guta’dan gelmekte olan muhalif güçler, Heyet Tahrir Şam ile Suriye Özgürleştirme Cephesi (SÖC) arasında süregelen çatışmaya eklemlenebilir ve güç dengelerini SÖC lehine daha çok değiştirebilir

Google Haberlere Abone ol
ANALİZ - Askeri harekâtın gölgesinde Doğu Guta

İSTANBUL (AA) - ENES AYAŞLI - Mart 2011’de Suriye’deki ilk büyük çaplı sivil protestolardan birine ev sahipliği yapan Şam’ın Doğu Guta bölgesindeki Duma kasabası, Suriye'deki savaşın yedinci yılında sivillerin bombardımanların gölgesinde yaşadığı bir yer haline geldi. Günlük bin ile iki bin arasında sivilin tahliye edildiği kasaba, muhaliflerin Doğu Guta’da tutunduğu son toprak parçası olarak karşımıza çıkıyor. Son bir aylık süreçte, yaşam ve ölüm arasındaki çizginin belirginsizleştiği, insani yaklaşımların yerini kanlı askeri operasyonlara bıraktığı Doğu Guta, Suriye sahasını ve Esed rejiminin politikalarını anlamak ve anlamlandırmak adına önemli bir yer.

- Şam Çeliği Operasyonu: Doğu Guta’yı ele geçirmenin karanlık mücadelesi

2017 yılında Cumhuriyet Muhafızları ve 4. Tümen’e bağlı birliklerin Doğu Guta’da tam kontrolü sağlayamaması, başkent Şam yakınındaki Doğu Guta için yeniden düğmeye basılacağını gösterir nitelikteydi. 2017'nin son günlerinden başlayarak Halep’in batısı ve İdlib’in güneyinde ilerleme sağlayan ve Ebu Zuhur askeri üssünü ele geçiren Esed’e bağlı ve Esed yanlısı birlikler, Ocak ayı ortası itibariyle istikametini Şam’a çevirerek, Doğu Guta operasyonunun hazırlıklarını yapmaya başladı. 2016 yılında Halep’tekine benzer seviyede bir askeri yığınak bu kez Şam’a, özellikle de Şam’ın doğusundaki Dumeyir üssüne yapıldı. Uzun menzilli füzeler, top bataryaları ve tankları operasyon için konuşlandıran rejim unsurları, 18 Şubat itibariyle bombardımanı başlattı. Topçu atışları ve hava harekâtlarıyla bir hafta boyunca dövülen Doğu Guta’da, “Halep” tecrübesinin kullanılabileceğini söyleyen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, Şam Çeliği Operasyonu’nun karanlık yüzünü de ortaya koymuş oldu. 25 Şubat’ta kara harekâtını başlatan rejim güçleri, temelde “ölüm bölgeleri” oluşturarak, kimsenin bölgeyi terk etmesine izin vermedi ve bombardımanın yoğun bir şekilde sürmesine önayak oldu. İzlenen bu strateji, toplam ölü sayısının her geçen gün hızla artmasına, insani yardımların ulaşmasının da engellenmesine sebep oldu.

Askeri harekât birçok kanattan yürütülmüş olsa da, rejime bağlı ve rejim destekçisi gruplar iki temel hat üzerinde ilerleme kaydetti. Birinci ve asli hat, Doğu Guta’nın doğusundan başlayıp güneybatı istikametinde İrbin- Zamalka- Cobar bölgesine ilerleyerek, kuzey ve güney bölgeleri birbirinden ayırmayı amaçlayan birlikler tarafından çizildi. Bu hat, Mesraba’yı temel alarak kuzey ve güneydeki bölgeleri ayıracak ve bu doğrultuda bir yarma harekâtı gerçekleştirecek birlikler tarafından oluşturuldu. İkinci hat ise batıda yer alan Harasta kentinin kuşatılarak Doğu Guta’nın kalan kısmından izole edilmesini amaçlayan birliklerce çizildi.

Esed rejimine bağlı birlikler, öncelikle güneydoğu hattını çökertti, ardından doğudan batıya görece hızlı bir ilerleyiş başlattı. Bu süreçte rejimin askeri yığınak yaptığı Dumeyir bölgesini hedef alarak rejim unsurlarına zayiat verdirmeye çalışan Ceyş'ül-İslam yetersiz kaldı. Harekâtın 15. gününde Madira’nın ele geçirilmesiyle Doğu Guta’da muhalif kontrolü altındaki bölge ikiye, ardından Harasta’nın kuşatılması ile de 3 parçaya bölündü. Saldırılar sonrası Doğu Guta’da birbirinde izole edilen muhalif gruplar, kuzeyde Duma, batıda Harasta, güneyde ise İrbin-Zamalka bölgelerinde varlık gösterdi. Rus ve Suriye rejimine ait uçaklar tarafından yoğun bombardıman altında olan muhalif unsurların askeri gücü, her geçen gün zayıflatıldı, bölgelerin birbirinden izole edilmesi sonucu ise iyice kırıldı. Bu noktada hava saldırılarının özellikle gece saatlerinde gerçekleştirilerek muhalif gruplara toparlanma ve ikmal yapma fırsatı sunulmamış olması, operasyonun bu denli hızlı sonuçlanmasının ardında yatan taktik unsurlardan biriydi. Rejim unsurları tıpkı Ebu Zuhur operasyonu esnasında olduğu gibi hava desteğinden fazlasıyla yararlandı. Kara birliklerinin önünü açan ve muhalif unsurları dağıtan hava saldırıları, aynı bölgede yeri geldiğinde onlarca ayrı noktayı hedef alacak yoğunlukta gerçekleştirildi. Top atışları ile de vurulan bölgelerdeki muhalif unsurların vuruş gücü kapasitesi azaltılarak, rejim unsurlarının ilerleyişi daha kolay hale getirildi.

Muhalif unsurlar ise Şam Çeliği Operasyonu’nda rejime bağlı birlikleri püskürtmek ve hâkimiyeti kaybetmemek adına iki farklı strateji izledi. Hevsü'd-Devahire bölgesinde olduğu gibi 5-7 metre derinliğinde hendekler kazarak, zırhlı araçların geçişini engellemeye çalışan muhalifler, rejim güçlerinin elinde bulunan ağır silah ve tankları hedef alarak da düşman unsurların zarar verme kapasitesini azaltmayı hedefledi. Muhalifler kimi bölgelerde bazı cephanelik ve tankları ele geçirmiş olsa da yoğun hava saldırıları karşısında çok varlık gösteremedi.

- Muhalif unsurlar

Doğu Guta’daki muhalif varlığı oluşturan en büyük grup Ceyşü'l-İslam’dır. Suriyeli din adamı Abdullah Muhammed Alluş’un oğlu Zehran Alluş tarafından kurulan yapı, Suud Selefiliği ekolüne yakın duruşuyla biliniyor. Suriye Savaşı'nın ilk yıllarında Şam bölgesindeki en güçlü muhalif grup olarak karşımıza çıkan Ceyşü'l-İslam, 2017 yılında bünyesinde 8-10 bin kişilik bir askeri gücü barındırıyordu. Yerel halk ile iyi ilişkilere sahip olan yapı, faaliyet gösterdiği bölgelerde var olan diğer gruplarla da ikili ilişkilerini iyi seviyede tutuyor. Doğu Guta’da rejim unsurlarına en ciddi savunmayı yapan ve özellikle operasyonun başlatıldığı doğu ve güneydoğu cephelerinde varlık gösteren Ceyşü'l-İslam birlikleri, Esed rejimine bağlı güçlere yer yer ciddi kayıplar verdirdi. Ceyşü'l-İslam’ın gücünün kırılmasını müteakip hız kazanan harekâtla birlikte, güneybatı istikametindeki köy ve kasabalar tek tek rejim güçlerinin eline geçti. Her ne kadar Feylakü'r-Rahman tugayı takviye birlikler yollamış olsa da, pratikte beklenen sonuç alınamadı.

Feylakü'r-Rahman, Doğu Guta’da Ceyşü'l İslam’dan sonra gelen en büyük ikinci muhalif gruptu. DEAŞ militanlarının Doğu Guta sahasından temizlenmesinde aktif rol oynayan Feylakü'r-Rahman’ın 7-8 bin civarında askere sahip olduğu tahmin ediliyor. Ceyşü'l-İslam’ın aksine daha ılımlı bir ajandaya sahip olan yapının Katar tarafından desteklendiği iddia ediliyor. Ceyşü'l-İslam ile son süreçte aralarında bir gerilim de yaşayan grup, Şam Çeliği operasyonu esnasında ise rejim askerlerine karşı ortak bir mücadele verdi. Doğu Guta’nın güneybatısında Cobar ve çevresinde varlık gösteren Feylakü'r-Rahman birlikleri, 22 Mart’ta teslim olduklarını açıklayarak, Cobar-Zamalka- İrbin bölgesini rejime teslim etti. Feylakü'r-Rahman, Rusya gözetiminde ağır silahlarını rejime teslim edeceğini bildirirken, Rus polisinin Feylakü'r-Rahman’ın kontrolünde olan bölgelere konuşlandırılması planlanıyor. Feylakü'r-Rahman güçlerinin ise Hama ve İdlib’e yönelmesi, İdlib’teki muhalif unsurlara katılması muhtemel senaryolar arasında sıralanabilir.

Şam Çeliği harekâtının ana damarlarından birini oluşturan Harasta bölgesinde varlık gösteren Ahraru'ş-Şam da, aslen İdlib’de varlık göstermesine karşın Doğu Guta’da rejim karşıtı mücadelenin bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Disiplinli askeri birliklerden oluşan Ahraru'ş-Şam, yerel unsurları, bünyesinde en çok barındıran muhalif gruplardan birisi. 2015 yılında Suriye Arap Ordusu’nun önde gelen komutanlarına yönelik suikast saldırıları ile gündeme gelen grubun, Beşar Esed’e yönelik de suikast girişimleri olduğu biliniyor. Özellikle Harasta’nın kuşatılmasının ardından direnç göstermeyi bırakan grup, İdlib’de varlığını perçinleyen Ahraru'ş-Şam unsurlarına katılmak amacıyla Doğu Guta’yı boşaltmaya başladı. 21 Mart’ta Harasta’da rejim askerlerine teslim olduklarını ilan eden yaklaşık bin 500 kişilik Ahraru'ş-Şam gücünün aileleriyle birlikte İdlib istikametine göç ettiği rapor edildi. Bahsi geçen gruplara ek olarak bölgede sınırlı sayıda Heyet Tahrir Şam unsurunun olduğu da biliniyor.

- Şam Rejimi için “Doğu Guta” ve sonrası

Başkanlık Sarayı’na yaklaşık 10 km mesafedeki konumu ile Doğu Guta, Esed rejiminin öncelikli tehdit algısını şekillendirirken, muhalif unsurların teslim olduğu açıklamasıyla birlikte yaklaşık yüzde 85’i rejim tarafından kontrol altına alınmış oldu. Duma bölgesinin geriye kalan kısmı için de görüşmeler sürdürülüyor. İnsani koridorlar açıldığından bu yana yaklaşık 110 bin kişinin bölgeyi terk ettiği rapor edilirken, geride binlerce kişinin cansız bedeni kaldı. 2011'de sivil protestoların ilk görüntülerine tanık olduğumuz Doğu Guta, 2018'e gelindiğinde Şam rejiminin askeri etki araçlarını kör bir zafer hırsıyla kullandığı savaş alanına dönüştü. Doğu Guta’nın başkente yakınlığı sebebiyle var olan stratejik önemi, taktik önermelerde insani kaygıların güdülmemesine sebep olurken, çatışan taraflar ile siviller arasında bir ayrım gözetilmemesi, insanlık dışı manzaraların ortaya çıkmasına sebep oldu.

Teslim olduklarını açıklayan muhalif unsurlar, muhalefetin belki de son kalesi denilebilecek İdlib’e yol almaya başladı. Türkiye’nin gözlem noktaları tesis ederek gerginliği azaltma misyonu yürüttüğü İdlib’te, Doğu Guta’dan gelmekte olan muhalif güçler, Heyet Tahrir Şam ile Suriye Özgürleştirme Cephesi (SÖC) arasında süregelen çatışmaya eklemlenebilir ve güç dengelerini SÖC lehine daha çok değiştirebilir.

Öte yandan Doğu Guta’da hâkimiyeti ele geçiren Esed rejimi, Duma’nın da kontrol altına alınmasını müteakip Şam’ın Yermük havzasına ve Dera’ya yönelik operasyonlar için düğmeye basacaktır. Rejimin, başkent Şam’a yakın olması sebebiyle öncelikli olarak Yermük havzasındaki DEAŞ militanlarını ve muhalif unsurları hedef alması beklenebilir. Görece çok küçük bir bölge olan Yermük havzasına yönelik operasyon rejim için çok zor olmayacaktır. Ardından Suriye’nin güneyine, Dera’ya yönelik bir operasyon ile bölgedeki muhalif unsurları yok etmeye ve Ürdün sınırını tamamen kontrol altına almaya çalışacaklardır.

[Çalışma alanları Suriye İç Savaşı, Suriyeli Muhalif Gruplar, Göç ve Suriyeli Sığınmacılar olan Enes Ayaşlı, Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü'nde (ORMER) araştırmacı olarak görev yapmaktadır.]


Yorumlar