Ahmet Turan Kılıç kimdir, nerelidir?

Ahmet Turan Kılıç kimdir? Ahmet Turan Kılıç'ın suçu ne? sorularının yanıtı son zamanlarda Türkiye'nin gündeminde olan 86 yaşındaki Ahmet Turan Kılıç'ı merak eden vatandaşlar tarafından araştırılıyor. Peki, Ahmet Turan Kılıç kim?

Google Haberlere Abone ol
Ahmet Turan Kılıç vefat etti

Ahmet Turan Kılıç kimdir, nerelidir, ne iş yapıyor, mesleği nedir, ne ile suçlanıyordu? Günün ilk saatlerinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın af kararıyla 27 yıllık mahkumiyeti son bulan 87 yaşındaki Ahmet Turan Kılıç hakkında verilen karar kamuoyu tarafından memnuniyetle karşılanmıştı. Ancak Kılıç, özgürlüğünü yaşayamadan vefat etti. Peki, Ahmet Turan Kılıç kimdir?

Ahmet Turan Kılıç kimdir, nerelidir?
Ahmet Turan Kılıç 86 yaşına kadar cezaevindeydi

 

Öte yandan sosyal medya ve bazı haber sitelerinde Kılıç hakkında sol ve mezhepçi kesimler gerçek dışı suçlamalar ve ifadeler sarfettiler.

Kılıç ailesi, avukatları ve meselenin takipçisi olan insanlar uzun süredir mazlumiyeti dile getirerek davanın yeniden görülmesi ve aslında Sivas'ta yaşanan olaylarla bir alakası olmayan Kılıç için adaletin yerine getirilmesini talep ediyorlardı.

1993 yılında Sivas'ta yaşanan olayların ardından görülen ve pek çok hukukçuya göre bir hukuk kıyımı olan Sivas davası sonucu idam cezasına çarptırılan ve cezası sonrasında ağırlaşmış müebbete çevrilen Kılıç'ın sağlık durumu ise farklı doktorların görüşüne göre revir bulunan bir cezaevinde kalmak için dahi uygun değildi.

Anayasa'nın 104. Maddesinin 16. Fıkrasına göre Cumhurbaşkanın'nın görev ve yetkileri arasında "Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle kişilerin cezalarını hafifletir veya kaldırır." ifadesi bulunuyor.

Ahmet Turan Kılıç kimdir, nerelidir?
Ahmet Turan Kılıç hastalığı nedeniyle uzun süre cezaevinden çıkmayı bekliyordu.

 

Çeşitli haber siteleri ve sosyal medya paylaşımlarında haksız bir tutuma maruz kalan Kılıç'ın sürecini hatırlatmakta fayda var.

 SİVAS OLAYLARI

Üç sene üst üste Sivas iline bağlı Pir Sultan Abdal'ın da köyü olan Banaz'da yapılan olan Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri'nin dördüncüsü Kültür Bakanlığı'nın teşviki ve Sivas Valiliği'nin desteği ile 1993 yılı Temmuz ayında Sivas il merkezine alınmıştı.

1 Temmuz'da gerçekleştirilecek olan programa Salman Rüşdi'nin "Şeytan Ayetleri" isimli kitabını Türkçe'ye tercüme ederek yayınlayacağını ilan etmesiyle müslüman kamuoyunda geniş infiale sebep olan Aziz Nesin'in de davet edilmesi ve şenlik açılışı sırasında İslam dini hakkında hakarete varan sözler sarf etmesi yerel halkın öfkesine sebep olmuştu.

Ahmet Turan Kılıç kimdir, nerelidir?
Ahmet Turan Kılıç serbest bırakıldı ancak hastalığın pençesinden kurtarılamadı.

 

Aziz Nesin sarf ettiği sözleri hatırlayacak olursak: "Eski sözlere bağlanıp kalmamak lazım, yeni sözler söyleyecek insanlar çıkarmalıyız. Pir Sultan'ın sözleri de Mevlana'nınkiler de eskidi, o zamana göre söylenmiş sözler. Kur'an'da bulunan sözler de eskimiştir. Kim yazdı ise o zamana göre yazmış. Zaten Türk milletinin %60'ından fazlası aptal tamamı da korkaktır. Başına birisi geldiği zaman susar. Çünkü başına gelen nihayetinde müslümandır. Ben ateistim, dinsizim. Alevilerin kaynağı beni ilgilendirmiyor. Ali ile Muaviye'nin bin yıl önceki savaşı da beni ilgilendirmiyor. Pir Sultan Abdal'la da Alevilik'le de bir alakam yok. Ama siz Aleviler biraz daha hoş görülüsünüz. Bu da İslam'ın Türkiyeleştirilmesinden kaynaklanıyor."

Kültür şenliği için Buruciye Medresesi'nin de kullanılması, Aziz Nesin'in burada kitaplarını imzalaması ve şehre gece yarısı yanında köpekle bir Alevi ozan heykeli dikilmesi şehirde gerilimi arttırmıştı.

Bu arada güvenlik gerekçesiyle Madımak otelde kalan Aziz Nesin ve diğer konuklar şehirden tahliye edilmek istenmiş, fakat konuklar buna karşı çıkarak kalmak istemişti.

Yaşananların ardından Aziz Nesin ve onu Sivas'a davet edenlere karşı Sivas halkı protesto eylemi başlattı. Protesto gösterilerinin arkasında yaşanan olaylar sırasında heykelin ve araçların ateşe verilmesi üzerine alevler otele de sıçramış, otelde bulunan kişilerden 34'ü karbondioksit gazından zehirlenerek, üç kişi de kurşunla hayatını kaybemişti.

SİVAS DAVASI

Olay sonrası güvenlik kuvvetlerince gözetim altına alınan şahıslar hakkında Sivas Asliye Ceza Mahkemesi, Sivas Ağır Ceza Mahkemesi ve Kayseri Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde üç ayrı dava açıldı. Daha sonra "'kamu güvenliği" gerekçesiyle Sivas Asliye Ceza ve Sivas Ağır Ceza mahkemelerindeki davalar Ankara Asliye Ceza ve Ankara Ağır Ceza mahkemelerine nakledildi. Arkasından da Kayseri Devlet Güvenlik Mahkemesindeki dava Ankara DGM'ye alındı.

Konuya ilişkin yapılan pek çok değerlendirmede davaların Ankara'ya taşınma gerekçelerinin gerçekçi olmadığı hukukçularca dile getirildi.

Sonrasında zikredilen Ankara Asliye Ceza, Ankara Ağır Ceza ve Ankara Devlet Güvenlik Mahkemelerindeki üç ayrı dava, tek dava olarak Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinde birleştirildi.

Aylarca süren bu mahkeme trafiğinin ardından beraat edebilecek mahkumlar dahi uzun bir süre tutuklu kalmış, sanık ve şahitlerin ifadeleri sekteye uğramıştı.

Ankara DGM sonuç kararında 26 sanığa bina yakmaktan önce idam cezası verirken, asıl faillerin tespit edilememiş olmasından dolayı bu cezayı 20 yıla indirmiş ve daha sonra Aziz Nesin'in tahrikini göz önünde bulundurularak bu cezayı dörtte bir oranında azalttı ve 15'er yıl hapis cezası verdi. 60 kişiye ise toplantı ve gösteri yasasına muhalefetten 3'er yıl hapis cezası verildi.

Kararların ardından hem sanık avukatları hem de DGM Savcılığının bu karara itiraz ederek Yargıtay'a başvurdu ve Yargıtay kararları bozup olayı 3 bölüm halinde ele almaya karar verdi. Yargıtay'a göre sanıkların 146/1. maddeden, yani devlet düzenini silah zoruyla yıkmak suçundan, idam cezasıyla yargılanmaları gerektiğine hükmettiğini söyledi.

Yargıtay'ın Sivas davasında, atılan sloganları, el işaretlerini ve olaydan önce el yazısıyla yazılıp dükkanların kapı altından atılan 20-30 bildiriyi delil kabul edip olayın laik Cumhuriyet'e yönelik bir silahlı ve örgütlü eylem olduğunu kabul ettiğini de hatırlatmak gerekiyor.

Bu arada emniyet mensuplarının tuttuğu raporda yazılı sloganlarla daha sonra mahkemede polisler tarafından söylenenler arasında farklar bulunuyor.

Yargıtay'ın kararı sonrası Ankara 1 Nolu DGM 99 sanıktan 33'üne idam kararı verdi. 33 kişi arasında bulunanlardan iki sanığın yaşı 18'in altında bulunduğu için 20 yıl hapis cezasına, ve birisinin de aklı dengesi bozuk olduğu için 15 yıla indirildi. İdam cezasının Anayasa'dan çıkarılmasıyla idam cezası alan mahkumların cezaları ağırlaştırılmış müebbet hapse çevrildi.

Orhan Karadeniz başkanlığındaki mahkeme 40 farklı sanığa da 5 ila 7.5 yıl arası cezalar verdi. 4 yıllık dava süresince mahkeme heyetinin de değişikliklere uğradığını söylemek gerekiyor.

AHMET TURAN KILIÇ'IN DAVAYA DAHİL OLMASI

Mağdur Ahmet Turan Kılıç'ın oğlu Necdet Kılıç verdiği bir röportajda olay gününü anlatırken babasıyla birlikte o gün eylemleri hiç görmediklerini ve Kılıç'ın bu tip eylemlere katılmadığını anlatıyor.

2 Temmuz Cuma günü kıldıkları Cuma namazının ardından bankaya ve oradan da erzak alışverişine gittiklerini belirten Necdet Kılıç, babasının olaylardan tam 5 gün sonra asılsız ve kimliği belirsiz bir ihbarla göz altına alındığını ve karakol komiseriyle yaptıkları tartışmanın ardından komiser ve ayarladığı başka emniyet güçlerinin Kılıç hakkında yalancı şahitlik yaptıklarını söylüyor.

Necdet Kılıç ayrıca Ahmet Turan Kılıç'ın 1978 olayları olarak bilinen kargaşalar sırasında taşkınlıklara izin vermediği ve Alevi kökenli komşularını savunduğunu da sözlerine ekliyor.

Konuyla ilgili yapılan röportaja ulaşmak için tıklayın.

Davada bulunan ve Kılıç gibi yıllardır cezaevinde yatan aralarında Cafer Tayyar Soykök, Adem Kozu, Ekrem Kurt ve Faruk Ceylan gibi isimler bulunan diğer mahkumlar da adalet beklemeye devam ediyor.

KILIÇ'IN SAĞLIK DURUMU

Kılıç'ın avukatının beyanlarına göre kendisinin pek çok rahatsızlığı olduğu biliniyor. Kılıç'ın neredeyse rahatsızlığı bulunmayan bir organı bulunmuyordu.

Ayırca Kılıç hakkında Sivas Numune Hastanesi’nin 8 uzman doktorunun oybirliği ile vermiş olduğu bir tahliye kararı da bulunuyordu. Söz konusu raporda: "Hükümlünün cezasının infazı halinde sanık hakkında hayati tehlike teşkil eder. Cezanın infazı reviri olan bir ceza infaz kurumunda mümkün değildir. Hastalığı iyileşebilecek bir hastalık değildir. Cezasının tehiri gerekir. Hastalığı sürekli hastalık olup kocama hali teşkil eder. Hastalıkları sürekli tedavi gerektirir. Karar oybirliği ile verilmiştir." ifadesi yer alıyordu.

Kılıç'ın torunu Ömer Yıldız'a göre ise Adli Tıp Kurumu, söz konusu oy birliğiyle hazırlanan raporun ardından Kılıç'ın yüzünü dahi görmeden "hapis yatabilir" raporu verdiği.

Şimdiye kadar yapılan pek çok çağrıda geçtiğimiz dönemlerde terör örgütü üyelerinin dahi sağlık gerekçeleri ile serbest bırakıldığı hatırlatılarak Kılıç için de aynı uygulama talep edilmişti.

Yakın zaman içerisinde eşini kaybeden Kılıç'ın cenaze törenine katılmasına dahi izin verilmemişti. Kendisinin en büyük arzusu vefat etmeden önce eşinin mezarını ziyaret etmekti.

Uzun süredir çeşitli mecralarda yapılan kampanyalar ve eylemler ile sağlık durumuyla ilgili yapılan başvurular sonucunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hastalığı ve yaşlılığı nedeniyle Kılıç'ın affını onayladı.


 

Yorumlar