Birleşik Krallık'ta dün yapılan referandumda seçmenler ülkenin
Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılmasına karar verdi. Birleşik
Krallık'ın AB'den çıkıp çıkmamasını belirleyecek referandumda, şu
ana kadar yapılan sayımlara göre yaklaşık 33 milyon seçmen toplam
382 seçim bölgesinde sandık başına gitti. AB'den çıkma yönünde
oy kullanan 17 milyon seçmen yüzde 52'lik oy oranını yakaladı.
Tercihini birlikte kalmaktan yana kullanan 15 milyon 812 bin
seçmenin oy oranı ise yüzde 48'de kaldı. İki taraf arasında 1
milyondan fazla oy farkı oluşurken, kalan 5 seçim bölgesindeki
oylar referandumun sonucunu değiştirmeyecek.
Birleşik Krallık genelinde belirlenen 382 bölgede başlayan sayım
işleminin ardından referandumun resmi sonucu Manchester kentindeki
belediye binasında açıklanacak.
Referandum kararının AB Konseyi'ne bildirilmesinin ardından
Birleşik Krallık'ın 28 üyeli birlikten çıkması için 2 yıllık
müzakere süreci başlayacak.
Birleşik Krallık'ta dün yapılan referandumda halkın yüzde 52'si
AB'den çıkılması, yüzde 48'i de AB'de kalınması yönünde oy
verdi.
Birleşik Krallık'ın AB'den resmen ayrılmasının 2 ila 10 yıl sürmesi
beklenirken, bu süre içerisinde de İngiltere AB kurallarına tabi
olmaya devam edecek. Referandum sonucunun yasal olarak İngiliz
hükümeti açısından bağlayıcılığı bulunmuyor ancak İngiltere
Başbakanı David Cameron'ın halkın kararını görmezden gelmemesi ve
AB'den çıkış prosedürünü hızla başlatması bekleniyor.
Cameron’ın kararı Lizbon Antlaşması’nın 50’nci maddesine bağlı
olarak AB Konseyi’ne bildirmesi gerekiyor. Süreç bu bildirim
yapıldığında başlayacak ve taraflar ayrılığı müzakere edip bir
anlaşma sağlayacak. Bu anlaşma sağlandığı andan itibaren ya da
bildirimden sonra en geç iki yıl içinde AB anlaşmaları İngiltere
için uygulanır olmaktan çıkacak. Bu süreyi uzatma imkanı, AB ve
İngiltere’nin oybirliğiyle mümkün olabilecek.
İngiliz vatandaşlarının AB ülkelerine seyahat etmek için vize
almaları gerekip gerekmeyeceği ise AB ile varılacak anlaşmaya bağlı
olacak. Ülke, birlikten çıkmasına karşın ortak pazarda kalmayı
sürdürürse vatandaşları da AB ülkelerinde çalışmaya devam
edebilecek. Ancak İngiliz hükümeti AB vatandaşlarına çalışma izni
kısıtlaması getirirse kendi vatandaşlarının da AB ülkelerinde
çalışmak için vize almaları gerekecek.
CAMERON'UN KOLTUĞU TEHLİKEDE
Muhafazakar Parti hükümeti döneminde 43 yıl önce Avrupa Ekonomik
Topluluğu'na (AET) üye olan Birleşik Krallık, yine bir Muhafazakar
Parti hükümeti döneminde birlikten ayrılmış olacak.
Geçen yıl yapılan genel seçim öncesinde AB konusunda referanduma
gitme sözünü Muhafazakar Parti'nin seçim manifestosuna koyan
Başbakan David Cameron, ülkesinin üyelik koşularını değiştirmek
için birlik ile yeni bir müzakere süreci başlattı. Müzakereler
çerçevesinde AB'den egemenlik, göç ve siyasi birliğin dışında kalma
başlıkları altında yeterli tavizleri aldığını savunan Cameron,
tarihi 23 Haziran olarak ilan edilen referandumda ülkesinin
birlikte kalması için Şubat ayından beri kampanya yürüttü.
Partisini ve kabine üyelerini referandum konsunda serbest bırakan
Cameron'ın karşısında, Adalet Bakanı Michael Gove ve eski Londra
Belediye Başkanı Boris Johnson'ın başını çektiği AB'den ayrılma
yanlısı grup yer aldı. Cameron'dan sonra Muhafazakar Parti'nin
liderliği için güçlü adaylar arasında yer alan Johnson'ın,
referandumdan çıkan ayrılık kararının AB'den ayrılma sonucu
Cameron'ı istifaya zorlaması veya erken genel seçimin gündeme
gelmesi ihtimali de bulunuyor.
DOMİNO ETKİSİ YAPABİLİR
Birleşik Krallık'ın AB'den çıkış kararının, Avrupa ülkeleri
arasında domino etkisi yapma ihtimali de bulunuyor. Kararın
özellikle aşırı sağın popüler olduğu Fransa'da, benzer bir AB
referandumunu tetikleyebileceği bildiriliyor. Brexit'in ayrıca bazı
AB ülkelerinde ekonomi alanında olumsuz etkilerinin olması
öngörülüyor.
Birleşik Krallık'ın AB ile ilişkilerini bundan sonra İzlanda ve
Norveç modeli gibi düzenleyebileceği belirtiliyor. Ülke bu modeli
benimserse, ortak pazara erişim sağlayacak ancak AB kararlarına
ortak olamayacak. İngiltere için bir diğer seçenek de Türkiye gibi
AB ile gümrük birliği benzeri bir anlaşma imzalamak olacak.
Bu arada, sonucun AB'den ayrılmak istemeyen İskoçya'da yeni bir
bağımsızlık referandumu yapılmasını ve Kuzey İrlanda'da özellikle
ayrılıkçı akımların hareketlenmesini tetikleyebileceği
belirtiliyor.
LİZBON ANLAŞMASI'NIN 50. MADDESİ
AB'ye üye ülkelerin birlikten çıkışını düzenleyen Lizbon
Antlaşmasının 50. maddesi şöyle:
"1. Her üye devlet, kendi anayasal kurallarına uygun olarak
Birlik’ten ayrılmaya karar verebilir.
2. Ayrılma kararı alan üye devlet, niyetini Avrupa Birliği
Zirvesi’ne bildirir. Birlik, söz konusu devletle, Avrupa Birliği
Zirvesi tarafından belirlenen yönlendirici ilkeler ışığında, bu
devletin Birlik ile gelecekteki ilişkisinin çerçevesini dikkate
alarak, çekilmeye ilişkin kuralları belirleyen bir anlaşmayı
müzakere eder ve akdeder. Bu anlaşma, Avrupa Birliği’nin İşleyişi
Hakkında Antlaşma’nın 218. maddesinin 3. paragrafına uygun olarak
müzakere edilir. Anlaşma, Birlik adına, Avrupa Parlamentosu’nun
muvafakatini aldıktan sonra, nitelikli çoğunlukla hareket eden
Konsey tarafından akdedilir.
3. Antlaşmaların ilgili üye devlete uygulanması, çekilme
anlaşmasının yürürlüğe girdiği tarihte, bunun gerçekleşmemesi
halinde, Avrupa Birliği Zirvesi oybirliğiyle ve ilgili üye devletle
mutabık kalarak süreyi uzatmadığı takdirde, 2. paragrafta
belirtilen bildirimden iki yıl sonra sona erer.
4. 2 ve 3. paragrafların amaçları doğrultusunda, çekilen üye
devletin Avrupa Birliği Zirvesi’ndeki veya Konsey’deki temsilcisi,
Avrupa Birliği Zirvesi veya Konsey’de kendisini ilgilendiren
görüşmelere ve kararlara katılamaz. Nitelikli çoğunluk, Avrupa
Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma’nın 238. maddesinin 3.
paragrafının (b) bendine göre belirlenir.
5. Birlik’ten çekilen bir devlet Birliğe yeniden katılmak isterse,
talebi 49. maddede belirtilen usule tabi olur."
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar