12 Mart Türkiye Yarışta ipucu sorusu: İstiklal Marşı hangi tarihte kabul edildi?

İstiklal Marşı'mız tam olarak hangi tarihte kabul edilmiştir?

Google Haberlere Abone ol
12 Mart Türkiye Yarışta ipucu sorusu: İstiklal Marşı hangi tarihte kabul edildi?

Türkiye Yarışta 12 Mart 2019 Salı ipucu sorusu İstiklal Marşı'nın kabulüyle ilgili oldu.

Soruda, "İstiklal Marşı'mız tam olarak hangi tarihte kabul edilmiştir?" denildi.

İstiklal Marşı, 12 Mart 1921 tarihinde yeni kurulan TBMM'de kabul edildi.

İstiklal Marşı ile ilgili bilinmesi gereken önemli bilgiler şöyle:

İstiklal Marşı 1921 yılında Mehmed Akif Ersoy tarafından yazılmıştır. 

TBMM tarafından 12 Mart 1921 yılında milli marş olarak kabul edilmiştir.

İstiklal Marşı ilk olarak Osmanlı Türkçesi ile Arapça karakterlerle yazılmıştı. 

İstiklal Marşı'nın bestesi Osman Zeki Üngör tarafından yapılmıştır.

Orkestrasyonu ise Edgar Manas tarafından yapılmıştır.

İstiklal Marşı, 724 şiir arasından birinci seçilerek Milli Marş olarak kabul edilmiştir.

Mehmet Âkif'in şiiri meclis kürsüsünde Hamdullah Suphi Bey tarafından okundu.

İstiklal Marşı'nın 10 kıtasının tamamı şöyle:

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül… ne bu şiddet bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl,
Hakkıdır, Hakk’a tapan, milletimin istiklâl.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim; bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garb’ın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,
"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın…
Kim bilir, belki yarın… belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehîd oğlusun, incitme, yazıktır atanı;
Verme, dünyâları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?
Şühedâ fışkıracak, toprağı sıksan şühedâ!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ.

Ruhumun senden, İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin ma’bedimin göğsüne nâ-mahrem eli!
Bu ezanlar-ki şehâdetleri dînin temeli
Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli

O zaman vecd ile bin secde eder –varsa- taşım;
Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır rûh-i mücerred gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek Arş’a değer, belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl;
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:
Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk’a tapan milletimin istiklâl!

Yorumlar