İngiltere'de Türkiye karşıtlığı haline döndürülen tartışmalı
referandum bugün yapılıyor. Referandumla AB'de kalıp kalmamayı
oylayacak. 46.5 milyon seçmenin bulunduğu İngiltere’de sandıktan ne
sonuç çıkarsa çıksın AB açısından hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
AB’yi değişim bekliyor. Bu nedenle başta Almanya Başbakanı Merkel
ve Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ile AB liderleri dün bir kez daha
‘AB’de kalın çağrısı’ yaptı. Referanduma saatler kala yapılan
anketlerde ülkenin birlikten ayrılmasını savunanlar ile birlik
içinde kalmasını savunanların oranı başa baş gidiyordu. Birlik
içinde kalmak isteyenlerin çok az bir farkla önde olduğu
referandumun neden gündeme geldiği, muhtemel sonuçlarının ne
olacağı merak konusu.
Anketlerde son durum
AB’de kalalım: Yüzde 50
AB’den ayrılalım: Yüzde 50
Bahislere göre: Kalma ihtimali Yüzde 76
İşte 10 soruda İngiltere'deki referandumun nedenleri ve muhtemel
sonuçları:
Referandum neden yapılıyor?
İngiltere'de son yıllarda, Muhafazakâr Parti'deki bazı
milletvekillerinin ve UKIP'in (İngiltere Bağımsızlık Partisi),
İngiltere'nin AB'den çıkması yönünde çağrıları artmaya başladı.
Başbakan David Cameron bunun üzerine, 2015 genel seçimleri
öncesinde, seçimleri kazanması durumunda bir referandum yapacağı
sözünü verdi.
Cameron, "Şimdi İngiliz halkı için sözünü söyleme zamanı. Şimdi,
Avrupa sorununu İngiliz siyasetinde yerine oturtma zamanı"
dedi.
İngiltere'nin AB ile 'özel statü' müzakerelerinin sonucu ne
oldu?
Cameron, AB ile 2016 başındaki müzakereleri sonucunda bir anlaşmaya
vardı.
Anlaşma, İngiltere'nin referandumda AB'de kalma yönünde karar
vermesi durumunda hayata geçecek.
Bu anlaşma, İngiltere'ye 28 ülke arasında 'özel bir statü'
veriyor.
Anlaşmanın en önemli maddelerinden biri, AB'den gelen göçmenlere
verilen sosyal yardımlarla ilgili 'emniyet freni' sistemi.
Bu sisteme göre AB üyesi ülkelerden İngiltere'ye gelen göçmenler
sosyal yardımlardan 4 yıl ardından yararlanmaya başlayacak. Bu
uygulama yedi yıl boyunca geçerli olacak.
AB ülkelerinden gelen göçmenlerin İngiltere dışındaki çocukları
için verilen çocuk yardımı söz konusu ülkelerin yaşam maliyeti
üzerinden hesaplanacak.
Bu, İngiltere'nin hiçbir zaman 'siyasi entegrasyona
zorlanamayacağı' anlamına geliyor.
İngiltere'nin bir 'acil koruma sistemini' devreye sokma hakkı
olacak. Bu sistem, Londra'nın korunmasını, İngiliz şirketlerinin
Avrupa içine taşınmaya zorlanmasının durdurulmasını ve İngiliz
işletmelerinin Euro bölgesi dışında olduğu için 'ayrımcılığa
uğramamasını' sağlamayı amaçlıyor.
Cameron anlaşmayı başarılı olarak değerlendirdi.
Anlaşmayı eleştirenler ise bunun yeterli olmadığını söylüyor.
AB'den çıkma yanlıları neyi savunuyor?
AB'yi terk etme kampanyası yapan gruplar üç ana konuya
yoğunlaşıyor: Egemenlik: İngiltere'nin kendi yasaları ve
düzenlemeleri üstünde daha fazla kontrole sahip olması Göç: İngiltere'nin kendi sınırlarını daha fazla
kontrol edebilmesi Para: İngiltere'nin AB'ye her yıl yaptığı 19
milyar sterlin ödemesinin durması
AB'nin genişleme süreci, İngiltere'de üyelikten çıkmak isteyenlerin
kampanyalarının kilit argümanlarından biri.
Bu kampa göre AB üyeliği İngiltere'nin ülkeye kimin gireceğini
kontrol edemeyeceği anlamına geliyor.
AB karşıtları yeni göçmenlerin devlete yük olacağını savunuyor.
TÜRKİYE KORKUSU
Ayrıca ayrılma yanlıları, İngiltere'nin Türkiye ve diğer ülkelerin
AB üyeliğine hazırlık sürecinde masraflarını da karşılama
taahhüdünü vermek zorunda kalacağını savunuyor.
Bu kesime göre 7 ülkenin toplam nüfusu yani 88 milyon kişi mevcut
kurallar çerçevesinde İngiltere'de yaşama ve çalışma hakkına sahip
olabilecek ve İngiliz halkının bu konuda fikri bile
sorulmayabilir.
Buna örnek olarak Polonya'yı gösteren AB karşıtları, Polonya 2004
yılında AB üyesi olduktan sonra geçiş dönemi kontrollerinin
yapılmadığını ve AB içi göçün ülkedeki göçmenleri 300 bin kişinin
üzerine çıkardığını hatırlatıyor.
AB'den çıkma yanlıları kimler?
Kamuoyu anketleri, İngiliz halkının referandum karşısında ikiye
bölündüğünü gösteriyor.
Mayıs ayındaki genel seçimlerde yüzde 13 oy alan UKIP (İngiltere
Bağımsızlık Partisi) AB'den çıkılması yönünde bir kampanya
yürütüyor.
Muhafazakâr Parti milletvekillerinin beş kabine üyesinin de
aralarında bulunduğu yaklaşık yarısı ayrılma yanlısı.
Eski Londra Belediye Başkanı Boris Johnson ayrılma kampanyasının en
önemli figürlerinden biri.
Bazı İşçi Partisi milletvekilleri ve Kuzey İrlandalı DUP de
(Demokratik Birlik Partisi) AB üyeliğine karşı çıkıyor.
AB yanlıları neyi savunuyor?
AB yanlıları göç konusunda, başta AB ülkelerinden gelenler olmak
üzere göçmenlerin, ülkeye yararlandıkları kamu hizmetlerinden çok
vergi vererek katkı sağladıklarını belirtiyor.
"AB'den çıksak dahi ortak pazarda kalmak için serbest dolaşımı
kabul etmemiz gerekecek" diyen AB yanlıları, göçmenlerin ekonomi
için faydalı olduğunu belirtiyor.
Bu kesime göre, İngiltere ancak AB'de kalırsa küresel çapta hayati
kararlarda söz sahibi olabilir ve AB'den ayrılmak İngiltere'nin
küresel etkisini azaltır.
Ayrıca birlikte kalarak ortak tehditlere ortak çözümler
geliştirmenin güvenliği güçlendireceğini savunuyorlar.
Ekonomi konusunda ise, "İhracatın toplam ekonomik büyüklükteki payı
düşünülürse İngiltere'nin AB'ye bağımlılığı, AB'nin İngiltere'ye
bağımlılığından fazla" diyorlar.
İngiltere ortak pazarda kalmak için zaten tüm AB koşullarını yerine
getirmek zorunluluğuyla karşı karşıya olacağı görüşündeler.
AB'nin sağladığı ekonomik faydaların, maliyetinin çok üzerinde
olduğunu savunuyorlar.
Diğer üye ülkelerin kişi başına İngiltere'ye kıyasla daha fazla
katkı sağladığını belirtiyorlar ve "AB'den çıksak bile ortak
pazarda kalmak için AB bütçesine katkı koymamız istenecek"
hatırlatmasında bulunuyorlar.
Kimler AB'de kalmayı savunuyor?
Yukarıda da belirttiğimiz gibi İngiltere halkı AB referandumu
konusunda ikiye bölünmüş durumda.
Muhafazakâr Parti'de öncelikle Başbakan Cameron, AB'den bazı
yetkileri geri aldıkları bu yüzden AB'de kalınması gerektiğini
savunuyor.
Kabinenin 16 üyesi de AB'de kalma yanlısı. Muhafazakâr Parti
kampanya sırasında tarafsız kalacağını açıkladı.
İşçi Partisi, SNP (İskoçya Ulusal Partisi), Galler'den Plaid Cymru
ve Liberal Demokrat Parti AB'de kalınmasını savunuyor.
ABD Başkanı Barack Obama İngiltere'ye AB'de kalmasını öneriyor.
Fransa ve Almanya başta olmak üzere diğer AB üyesi ülkeler de
ayrılığa karşı çıkıyor.
İş dünyasının tavrı nedir?
Birkaç istisna dışında büyük şirketler İngiltere'nin AB'den
kalmasını destekleme eğiliminde. Zira AB içinde olmak, şirketlerin
sermaye, emek ve malları dünya çapında hareket ettirmelerini
kolaylaştırıyor.
Telekomünikasyon şirketi BT Genel Müdürü Mike Rake, 'AB'den kalmak
dışında güvenilir bir alternatif olmadığını' söylüyor.
Bu görüşe katılmayanlar da yok değil.
İş makineleri imalatçısı JCB'nin Genel Müdürü Lord Bamford, "AB'den
çıkmak İngiltere'ye, 28 ulustan biri olarak değil, tam bir ülke
olarak ticari anlaşmaları müzakere etme fırsatı verecek" diyor.
Birçok küçük ve orta ölçekli şirket önemsiz düzenlemeler olarak
gördükleri bürokratik formalitelerin kaldırılmasını hoş
karşılayacak gibi görünüyor.
Bununla birlikte İngiltere Ticaret Odası, üyelerinin yüzde 55'inin
reforme edilmiş bir AB içinde kalmayı desteklediğini
belirtiyor.
Referandum bağlayıcı mı?
Eğer seçmen AB'den çıkmayı tercih ederse İngiltere artık AB üyesi
olmayacak. Ama bu hemen gerçekleşmeyecek.
Referandum sonucu yasal olarak bağlayıcı değil. İngiliz
parlamentosunun da 28 üyeli AB'den çıkmak için gerekli yasaları
geçirmesi gerekiyor.
AB'den çıkışın koşullarını müzakere etmek iki yıl ya da daha fazla
sürebilir.
Bu ikinci bir referandumun da önünü açabilir. Ancak Cameron bu
seçeneğin masada olmadığını söyledi.
Kısaca her şey biraz havada çünkü AB'den çıkış daha önce hiç
yaşanmadı.
Referandumda hayır kararı çıkmasının İngiltere-AB
ilişkileri açısından sonuçları ne olur?
Bu sorunun cevabı hemen belli olmayacak.
Hatta belli bir süre için hiçbir somut değişikliğin olmayacağı
söylenebilir.
Zira bu durumda, İngiltere ve AB'nin yeni ilişkisinin çerçevesini
belirlemek amacıyla en az iki yıl sürecek bir müzakere süreci
başlayacak.
Bu arada bugüne kadar birçok AB ülkesi yetkilisi, İngiltere'nin
AB'den ayrılmasının AB'nin dağılmasına neden olabileceği yönünde
açıklamalar yaptı.
Ancak böylesi olası sonuçları öngörmek zor.
Referandumdaki olası hayır sonucu Türkiye'nin AB üyelik
sürecini nasıl etkiler?
Uzmanlar olası bir hayır sonucunun kısa vadede Türkiye-AB
ilişkilerini olumsuz etkileyebileceğini ancak orta ve uzun vadede
bir olumsuzluk yaratmayacağı görüşünde.
Hatta orta ve uzun vadede bunun Türkiye için avantajları
olabileceği görüşleri de var.
BBC Türçe'ye konuşan, düşünce kuruluşu EDAM'ın (Ekonomi ve Dış
Politika Araştırmalar Merkezi ) başkanı Sinan Ülgen şu yorumlarda
bulunuyor:
"Kısa zamanda olumsuz etkiler çünkü bundan sonra AB'nin birçok
alandaki siyasi enerjisi, kendi içindeki bu krizi yönetmeye
yönelecek.
"Çünkü İngiltere'nin AB'den çıkması, AB için de çok büyük bir
darbe. Bunun çeşitli alanlarda etkileri olacak, ekonomik, siyasi,
askeri diplomatik alanda olacak.
"Bütün bunlardan dolayı AB'de genişleme konusu, özellikle
Türkiye'ye genişleme konusu daha da geri plana düşecek. Bu
açılardan baktığımızda ilk dönemde olumsuz bir etkiden bahsetmek
mümkün."
"Orta ve uzun vadede ise eğer İngiltere AB ile bugün var olan
ilişki modellerinden daha farklı bir ilişki kurgulayabilirse ki
Brexit kampanyasının savunucuları bunun mümkün olabileceğini
söylüyorlar, o zaman İngiltere'nin AB ile kuracağı yeni ilişki
modeli tam üyelik görüşmeleri tıkanmış olan Türkiye için de bir
örnek teşkil edebilecektir. Bu da işin belki daha iyimser daha
olumlu tarafı."
Bununla birlikte İngiltere'nin AB'den ayrılması durumunda
Türkiye'nin, AB üyelik sürecinde zor durumda kalacağı görüşünü
savunanlar da var.
Örneğin eski milletvekili ve 24. Dönem Türkiye-AB Karma Parlamento
Komisyonu Üyesi Haluk Özdalga son dönemde kaleme aldığı yazılarında
birinde şu yorumda bulundu:
"İngiltere'nin AB'den ayrılmasıyla Türkiye sadece güçlü bir
destekçisini kaybetmiş olmayacak, daha önemlisi, ortaya
merkeziyetçi eğilimleri hayli güçlü bir AB yapısı çıkacak. Böyle
bir birlik içinde Türkiye'nin yer almasını düşünebilmek zordur.
"Muhtemelen iki tarafta da isteksizlik daha da artacak. O takdirde
en gerçekçi ihtimal, İngiltere ile AB arasında belirecek yeni
ilişki şekline benzeyen, ama Türkiye'nin koşullarına uyarlanmış
yeni bir AB-Türkiye ilişkisinin inşa edilmesi olacaktır."
BBC Türkçe'ye konuşan, düşünce kuruluşu Avrupa Politikalar Merkezi
kurucularından John Palmer ise referendum sonucunun Türkiye-AB
ilişkilerini etkilemeyeceğini söylüyor:
"Doğrudan büyük bir etkisi olmaz. AB'nin genişlemesiyle ilgili
başka birçok sorun var. Türkiye'nin üyelik başvurusunun da dışında
Balkan ülkelerinin üyeliği sorunlar yaratıyor.
"Bu sorunlar, AB'nin genişleme sürecinin, kendi iç yönetim
yapısının entegresyonundan, demokratik hesap verilebilirliğinden ve
genişleyen bir Avrupa'nın ekonomisinin etkin bir şekilde idare
edilebilmesi kapasitesinden çok daha hızlı yaşanmasından
kaynaklanıyor. "Bu sorunlar İngiltere üye olsa da olmasa da ya da
Türkiye'nin üyelik başvurusu olsa da olmasa da yaşanırdı."
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar