1. Kılıç Arslan kimin oğludur?

Anadolu Selçuklu Devleti'nin sultanlarından 1. Kılıç Arslan kimin oğludur, sorusu Uyanış Büyük Selçuklu dizisinde kendisine yer verilmesiyle bir kez daha gündem oldu. 1. Kılıçarslan hakkında merak edilen soruların cevapları:

Google Haberlere Abone ol
1. Kılıç Arslan kimin oğludur?

I. Kılıç Arslan ya da Kılıçarslan 1079 yılında doğdu. Anadolu Selçuklu Devleti'nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın oğlu ve ikinci Anadolu Selçuklu sultanıdır.

I. Haçlı Seferi’nde mağlup olup başkent İznik’i Bizans’a teslim etmek zorunda kaldıktan sonra 1101 Haçlı Seferi’nde üç ayrı Haçlı ordusuna karşı kazandığı başarılarla Haçlı hareketini durdurmuş; İstanbul’dan Suriye’ye giden yolun hem Bizans, hem de Haçlı ordularına kapanmasını sağlamıştır.

I. Kılıç Arslan, Haçlılarla yaptığı mücadelelerin yanı sıra Anadolu’da yaptığı seferlerle devletinin rakibi Danişmendli Beyliği’nin nüfuzunu kırmak için çalıştı; son döneminde Malatya'yı merkez yaparak devleti Doğu Anadolu'nun en güçlü devleti hâline getirdi.

Dedesi Kutalmış’tan beri süregelen Büyük Selçuklu tahtını ele geçirme çabasını sürdürerek Musul'u ele geçirdi. Burada Büyük Selçuklu hükümdarı adına okunan hutbeyi kendi adına çevirterek Büyük Selçuklu tahtına adaylığını gösterdi.

Genç yaşta ölümü ile Haçlılar’a karşı yürütülen mücadele ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin siyasî birliği zaafa uğramış, Anadolu Selçukluları fetret devri içine girmiştir.

Doğum tarihi ve yeri kesin olarak bilinmez. Babası, Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah’tır. Adı Bizans kaynaklarında “Klitziasthlas” olarak geçer; Latin kroniklerinde babasının adıyla (Soliman) zikredilir.

Süleyman Şah'ın 1086 yılında Suriye seferinde Melik Tutuş’la mücadelesi sırasında giriştikleri Ayn Seylem Savaşı'nda ölümünden sonra oğulları Kılıç Arslan ve Kulan Arslan, Tutuş tarafından Antakya'ya götürülmüştür. Daha sonra 1087 ilkbaharında bölgeye gelen Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Melikşah ise Kılıç Arslan ve Kulan Arslan'ı İsfahan'a götürmüştür.[3][4] Böylece Melikşah, ölümüne kadar Süleyman Şah'ın bu iki oğlunu serbest bırakmamış ve 1086-1092 yılları arasında Kutalmışoğulları'nın Anadolu'da hakimiyetlerine müsaade etmemiştir. Bu yüzden Anadolu Selçuklu Devleti, Melikşah'ın ölümüne kadar altı yıl saltanat naibi Ebu'l-Kasım’ın hükümdarlığında kalmıştır. Kılıç Arslan ve Kulan Arslan, 1092 yılında Melikşah'ın ölümüyle beraber serbest kalmış ve İznik'e gitmişlerdir. Bâzı kaynaklara göre Melikşah'ın ölümünden sonra meydana gelen taht kavgaları sırasında ortaya çıkan karışıklıktan yararlanarak kaçmışlar,[5] bâzı kaynaklara göre Büyük Selçuklu tahtına çıkan Sultan Berkyaruk’un izni ile Anadolu'ya geçebilmişlerdir.

Kılıç Arslan ve Kulan Arslan İznik'e ulaştıklarında Bizanslılar, şehri kuşatma altına almış durumdaydılar. Ebu-l Kasım’ın ölümü üzerine yerine geçen Ebu'l Gazi, Süleyman Şah'ın oğulları İznik'e gelince, idareyi onlara devretti. Büyük kardeş Kılıç Arslan, sultan unvanını aldı ve İznik'teki muhariblerin kadın ve çocuklarını getirerek şehirde yerleştirerek şehri kendisine payitaht (başkent) yaptı. Bu tedbirleri alan Kılıç Arslan, Ebu'l Gazi'yi başkentin kumandanlığından alarak yerine Muhammed'i beylerbeyi makamına çıkarmış ve diğer beyleri onun idaresine vermiştir.

Geçmişte babasına tâbî olan Anadolu'daki feodal beyler, babasının ölümünden sonra müstakil hareket etmeye başlamış olduğundan tahta çıktığı sırada sadece kendisi gelene kadar Ebu'l Kasım'ın ve Ebu'l Kasım'dan sonra kardeşi Ebu'l Gazi'nin muhafaza etmiş olduğu yerler Kılıç Arslan'ın kontrolünde bulunmaktaydı.

İmparator Aleksios Komnenos, Türkleri Anadolu'dan atmak ve kaybedilen toprakları geri almak maksadıyla 1091'de Papa II. Urban'dan yardım talebinde bulunmuştu. Ne var ki Bizans'ın istediği küçük askeri yardımlar yerine çok büyük kitleler harekete geçmiş ve çoğu disiplinsiz, savaştan anlamayan insanlardan oluşan ilk Haçlı kitleleri Avrupa'dan yola çıkarak akın halinde doğuya ilerlemişlerdi.[13][14] Keşiş Pierre L'Ermite'in idaresinde toplanmış Fransız, Alman, İtalyan ve diğer milletlerden oluşan ilk Haçlı ordusu, yağma ve çapulla yol alarak İstanbul'a ulaşınca İmparator Aleksios Komnenos, birliklerin kente zarar vermesini önlemek için harekete geçti.

1 Ağustos 1096'da İstanbul'a varan bu ordu hemen Boğaz'dan Anadolu'ya geçirilerek Yalova yakınlarındaki Kibotos karargâhına yerleştirildi. Haçlılar böylece Türkiye Selçuklu Devleti'nin sınırına ulaşarak yağma akınları yapmaya başladı. İmparator I. Aleksios’la, Bizans’ın kendilerine sağlayacağı yardıma karşılık Anadolu’da ele geçirecekleri yerleri bu devlete bırakacakları hususunda bir anlaşma yapan Haçlılar, Selçuklu başkenti İznik yakınlarına kadar ilerleyerek buradaki köyleri yağmaladılar.

Eylül ayı sonlarına doğru 6.000 kişilik Alman-İtalyan birliğinin İznik civarındaki Kserigordos adında bir kaleyi ele geçirdiğini öğrenen Sultan Kılıç Arslan bir ordu göndererek kaleyi geri aldı. Selçuklu karşısında alınan bu mağlubiyetin intikamını almak üzere yaklaşık 20.000 kişiden oluşan Haçlı ordusu Kibitos'tan ayrılarak İznik üzerine yürüdü. Düşmanı karşılamak üzere yola çıkan Selçuklu ordusu Drakon (Kırkgeçit) adlı köyde yapılan savaşta galip gelerek Haçlı karargahını da ele geçirdi. Ancak bunlar, Anna Komnini'ye göre İlhan'ın, İbnü'l Kalanisi'ye göre Kılıç Arslan'ın kardeşi Kulan Arslan'ın (bazı kaynaklarda Davud olarak geçer) komutasındaki Selçuklu ordusu ve Türkmenler tarafından İzmit'e ulaşamadan imha edilmiştir. Bazı kaynaklara göre Anadolu Selçukluları 60.000 Haçlıyı imha etmiştir.

Keşiş Pierre L'Ermite'in ordusuna karşı kazanılan başarı, Kılıç Arslan'ın Haçlılar'ı küçümsemesine yol açtı. Haçlıların İznik'e kadar ilerleyemeyeceğini ve ülkesi için bir tehdit olamayacağını düşünerek 1095'te Kardeşi Kulan Arslan’ı yerine vekil bırakıp Ermeni Gabriel'in kontrolündeki Malatya üzerine yürüdü.

Eski bir Bizans valisi olan Ermeni Gabriel, daha sonra Türk beylerinin hakimiyetini tanıyarak hakimiyetini korumuştu. Kılıç Arslan, Orta Anadolu’da güçlü bir devlet haline gelen Selçukluların rakibi Danişmendliler’den önce kenti ele geçirmek genişlemesini engellemek istiyordu. Malatya'yı günlerce kuşatmasına rağmen sağlam şehir surlarını geçemeyen Kılıç Arslan, bu sırada çok büyük ve askeri gücü yüksek bir Haçlı ordusunun İstanbul'dan Anadolu'ya geçerek İznik üzerine hareket ettiğini haber alınca kuşatmayı kaldırdı ve İznik'e dönmek için yola çıktı.[7] Bundan sonra I. Kılıç Arslan uzun süre Haçlılar ile mücadele etmek zorunda kalmış ve 1105 yılına kadar yaklaşık on yıl doğuya karşı bir harekette bulunamamıştır.

Disiplinsiz halk kitlelerinden oluşan ilk Haçlı ordusundan sonra Bizans'ın başkenti İstanbul'a kontların ve düklerin komutasındaki, disiplinli ve savaşçı şövalyelerden oluşan Haçlılar gelmişti. Miğferli ve zırhlı 100.000 askerden başka diğer asker, kadın ve çocuklarla beraber sayıları 600.000'i bulmuştur.[20] Haçlılar, İstanbul'a ulaştıklarında I. Aleksios ile bir anlaşma yapmış ve Anadolu'ya geçirilmişlerdir. Bu antlaşmaya göre Haçlılar, Anadolu'da ele geçirdikleri yerleri Bizans'a teslim edecek, Bizanslılar da Anadolu'da Haçlılar'a rehberlik yapacaktır. Nitekim bu gelen Haçlılar ve Bizanslılar, Anadolu Selçukluları'nın başkenti İznik'i kuşattılar. İznik'in surlarla ve göl sularıyla çevrili olmasından dolayı kuşatma zorlaşmış ve şehirdeki Türkler, göl vasıtasıyla temel ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Bu sırada Kılıç Arslan Malatya şehrini kuşatmaktaydı ve İznik'ten gelen yardım çağrılarıyla kuşatmayı kaldırarak süratle batıya hareket etmiştir.

 

Bu dönem de Büyük Selçuklu sultanı Muhammed Tapar, Musul eyaletini Çökermiş'in elinden almış ve yerini Çavlı'yı tayin etmiştir.[81] Emir Çavlı'nın Çökermiş'i öldürmesi üzerine Musul ileri gelenleri Çökermiş'in oğlu Zengi'ye itaat etmişlerdir. Emir Çavlı'nın Musul'u kuşatması üzerine şehrin muhafızı olan Çökermiş'in kölesi Oğuzoğlu (Guzoğlu); şehri müdafaa etmiştir. Kuşatma sürerken Zengi'nin adamları Malatya'ya, Kılıç Arslan'a haber göndererek Musul'u kendisine teslim edeceklerini bildirmişlerdir. Bunun üzerine Kılıç Arslan Musul üzerine hareket etmiş ve Nusaybin'de Çavlı'yı mağlup etmiştir. 22 Mart 1107 tarihinde Musul'a giren Kılıç Arslan; Çökermiş'in oğlu ve adamlarına hilatler vermiş, Sultan Muhammed Tapar adına okunan hutbeyi kendi adına çevirmiştir. Askerlere çeşitli ihsanlarda bulunan Kılıç Arslan, Oğuzoğlu'ndan kaleyi almış ve onu Dizdar (kale muhafızı) yapmıştır. Ayrıca Kılıç Arslan halka adalet dağıtmış ve onların gönüllerini alarak ihdas edilen vergileri kaldırmış; Şehrizur'lu Ebu Muhammed Abdullah bin Kasım'ı Musul kadılığına ve Ebu'l-Berekat Muhammed bin Muhammed'i şehir reisliğine getirmiştir. Bu sırada Kılıç Arslan'ın yanında Diyarbakır beyi Yınal oğlu İbrahim ve Harput beyi Çubuk oğlu Muhammed'de bulunmuştur.[82]

Kılıç Arslan'ın bu başarıları Mardin Artuklu Beyi İlgazi ile Halep Selçuk Emiri Rıdvan'ı rahatsız etti ve bu Beyler Emir Çavlı'ya katıldı. Daha sonra bu destekle kuvvetleri artan Emir Çavlı, Kılıç Arslan'a itaat eden Rahle şehrini kuşatma sonrasında 1107 yılında ele geçirdi. Gelişen bu olayları haber alınca Emir Çavlı'nın üzerine yürümeye karar verdi. Kılıç Arslan, 11 yaşındaki oğlu Mesud'u (veya Şahin Şah) melik ve Bozmış Bey'i kumandan olarak tayin etmiş, yanlarında 6.000 süvari bırakmıştır. Zevcesi de oğluyla beraber Musul'da kalarak Anlaşma gereğince Bizanslılar ile beraber Haçlılar ve Bohemond'a karşı gönderdiği kuvvetlerini kendisine iltihaka çağırmıştır. Düşman kuvvetlerinin sayıca çok olmasına rağmen Anadolu'da dağınık halde bulunan kuvvetlerinin gelmesini beklemeden Halep'den Melik Rıdvan ve Artuklu İl-Gazi'nin kuvvetlerini yanına alarak ilerleyen Çavlı'ya karşı harekete geçmiştir. Kılıç Arslan rakibine nazaran daha az bir kuvvete sahipti ve Bizanslılar'la beraber olan askerleri kendisine henüz iltihak etmiş değildi. Buna rağmen yaz mevsiminin sıcağında, 13 Temmuz 1107 tarihinde Kılıç Arslan başlarda üstünlüğe elinde tutuyordu. Fakat Kılıç Arslan'a bağlılıklarını bildiren Doğu Anadolu beyleri şimdi eskiden bağlı oldukları Büyük Selçuklu sultanı Muhammed Tapar'ın kumandanı Çavlı'nın askerlerinin sayıca çok olmasından da endişeye kapılarak taraf değiştirdiler ve Sultan'ın bozguna uğramasına sebep olmuşlardır. Bu tehlikeli duruma rağmen Kılıç Arslan atılganlık göstermiş ve bizzat Çavlı'nın üzerine atlayarak onun savaş gömleğini (Kezagand) kesmiştir. Buna rağmen muharebenin sonucu değişmemiş ve Kılıç Arslan çekilmeye karar vermiştir. Bu çekilme sırasında atıyla Habur Çayı'nı geçmek isterken, 14 Haziran 1107 günü kendisinin ve atının zırhlarının ağırlığı sebebiyle boğularak ölmüştür. Birkaç gün sonra kıyıya vuran cesedi; civardaki Şemsaniyye köyüne ve oradan tabuta konarak Meyyafarkin'e (Silvan) götürülerek defnedilmiştir. Meyyafarkin valisi bulunan atabeyi Kılıç Arslan'a bir türbe yaptırmış ve bu türbe "Kubbet us-Sultan" adını almıştır. Daha sonra bu türbeye birçok Türk büyüğü ve bizzat Kılıç Arslan'ın kızı Sa'ide Hatun 1130 yılında defnedilmiş, buraya bir zaviye yapılmıştır. İlerleyen zamanlarda büyüyen bu yere Sultan mahallesi denmiştir.

Emir Çavlı, kazandığı bu zaferden sonra Musul üzerine yürümüş ve mukavemet edemeyeceğini anlayan Bozmış Bey, şehri teslim ederek Kılıç Arslan'ın zevcesi ve küçük oğlu Tuğrul-Arslan'ı Malatya'ya götürmüştür. Kılıç Arslan'ın diğer oğlu Mesud (Şahin Şah) ise Çavlı tarafından yakalanıp Sultan Muhammed Tapar'a göndermiştir.

Ahlat beyi Sökmen; 1109 Mayıs ayı esnasında, şiddetli bir kış içinde süren yedi aylık bir kuşatma sonucu Kılıç Arslan'ın atabeyi Humar-taş'ın elindeki Meyyafarkin'i almış ve onun me'un, a'şar, kist, darbhane, ihtisab ve emlak vergilerini kaldırmıştır.[90] Kılıç Arslan; babası Süleyman Şah gibi Büyük Selçuklular'a karşı hakimiyet mücadelesine ve rekabete girişmiş, bu yolda iddialı bir şekilde ilerleyerek Musul'u topraklarına katmış ama daha fazla ilerleyemerek mağlup olmuş ve Habur Çayı'nı geçerken boğularak ölmüştür. Anadolu Selçukluları'nın mağlup olduğu ve Kılıç Arslan'ın, Habur Çayı'nda boğularak vefat ettiği savaştan sonra Büyük Selçuklu ülkesinde, Emir Çavlı'nın yine mağlup olduğu ve Kılıç Arslan'ın Bağdat şehrini işgal ettiği şeklinde bazı dedikodular yayılmış ve bunun üzerine endişelenen dönemin Büyük Selçuklu sultanı Muhammed Tapar; Haşhaşiler'e karşı ilan ettiği cihad hareketini durdurmuş ama Kılıç Arslan'ın zafer kazandığı şeklindeki haberlerin asılsızlığını öğrenince cihada devam etmiştir.

Kılıç Arslan'ın Anadolu'ya gelişi, Türkler arasında nasıl bir sevinç yarattıysa ölümü de o derece bir hüzün ve matem yaratmıştır. Kılıç Arslan; Türkler arasında nasıl sevildiyse aynı şekilde egemenliği altında yaşayan diğer milletlerce de çok sevilmiştir. Öyle ki Ermeni tarihçisi Urfalı Mathieu; "Ölümü Hristiyanlar için bir yas oldu. Zira bu hükümdar çok alicenap ve hayırseverdi." der [94] Yine Kılıç Arslan'ın, Haçlılar'ın İznik kuşatması öncesinde gerçekleştirdiği Malatya muhasarası esnasında şehrin Süryanileri, şehrin hakimi Gabriel yerine Kılıç Arslan'ı tercih etmişlerdir.[95] Kılıç Arslan'ın ölümüyle beraber memleket, Süleyman Şah'ın ölümünden sonrakinden bile daha beter bir buhran yaşamıştır. Kılıç Arslan'ın ölümü esnasında Şahin Şah, Mesud, Arap ve Tuğrul Arslan adlı dört oğlu bulunmaktaydı. Bazı kaynaklar Göksün adlı bir oğlu daha olduğunu da rivayet etmektedir 

12 Ocak 2021 tarihinde, Diyarbakır Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Karakoç, kayıp mezarın Diyarbakır'ın ilçesi Silvan'da, şehir merkezindeki Orta Çeşme Parkı'ndaki türbede Kılıçarslan ve kızı Saide Hanım'a ait iki mezarın 2 tarihçi, 1 sanat tarihçisi, 1 arkeolog ve 1 yazma eser uzmanından oluşan komisyon ile bulunduğunu açıkladı.

Kaynak: Wikipedia.org

Yorumlar