"Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY)
Tahşiyecilere kumpas kurduğu" iddiasıyla aralarında firari sanık
Fetullah Gülen ile Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca,
eski emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün ve Ömer
Köse'nin de bulunduğu 33 sanığın yargılanmasına devam ediliyor.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki 27. duruşmaya, Hidayet
Karaca ve Ali Fuat Yılmazer'in de aralarında bulunduğu 9 tutuklu
sanık, başka suçtan tutuklu 3 sanık ile avukatları katıldı. Tahşiye
Yayınevi'nin sahibi Mustafa Kaplan'ın da aralarında bulunduğu 4
müdahil de duruşmada hazır bulundu.
Duruşmada, ara karar doğrultusunda mahkemeye çağrılan tanıkların
dinlenilmesine devam edildi.
"Sorularıma cevap alamayınca cemaatten
ayrıldım"
Tanıklardan Mustafa Akın, 20 yıl cemaatin içinde olduğunu ve "imam"
olarak bildiği, "abi" dediği birisiyle sürekli görüştüğünü
belirterek, "Kuyumcuyum. Müdahillerden Mehmet Nuri Turan'ı da,
mahalleden 25 yıldır tanıyorum. Turan, Fetullah Gülen'in dava
konusu olan Tahşiye ile ilgili konuşmasından 3-4 gün sonra yanıma
gelip, 'Gülen'in bu konuşmayla kendilerini hedef gösterdiğini'
söyledi. Ben de inanmayıp, 'Abartıyorsun, mümkün olamaz böyle bir
şey' dedim.
Konduramadım açıkçası. Turan bu olaydan 4 ay sonra tutuklandığında,
'sıkıntı var' diye düşündüm. Turan tahliye olduktan ve bana 'Bunu
sizinkiler yaptı' dedikten sonra, cemaatin imamlarından, 'abi'
dediğim kişiyle konuşmak istedim ve ona bunu sordum. Beklediğim
halde herhangi bir yanıt alamayınca, arkadaşım Turan'ın da aramızda
geçen o konuşmadan sonra içeri alınması nedeniyle cemaatten
ayrıldım." dedi.
Mehmet Nuri Turan'ın tutuklanmaması durumunda cemaatle ilgili
görüşünde herhangi bir değişiklik olmayacağını ve bu yüzden
özellikle 'abi' dediği kişiye bunu sorduğunu da aktaran Akın,
Turan'ın sevdiğini, düzgün bir insan olduğunu ve iddia edildiği
gibi El Kaide veya PKK ile bir bağlantısı olacağına inanmadığını da
sözlerine ekledi.
Gönültaş: "Karanlık Kurul'dan alıntıladım, kendi düşüncem
değil"
Duruşmada tanık olarak çağrılan dönemin Bugün gazetesi yazarı Nuh
Gönültaş da, Samanyolu Televizyonu'nda yayınlanan Tek Türkiye
dizisinin Karanlık Kurul sahnesinde geçen Tahşiye ile ilgili bir
konuşmayı, 26 Nisan 2009 tarihli köşe yazısına alıntılamasıyla
ilgili sorulara yanıt verdi.
Sanıklardan sadece Hidayet Karaca'yı tanıdığını belirten Gönültaş,
mahkeme heyeti başkanı Canel Rüzgar'ın, "26 Nisan 2009'da,
'Tahşiyeciler de deşifre oldu, yeni isim bulmalıyız' başlıklı köşe
yazınız varmış. İddianamede, Tahşiyecileri hedef gösterdiğiniz
belirtiliyor. Ayrıca Zaman gazetesinde benzer başka köşe yazıları
da var. Ne diyorsunuz bu duruma?" sorusunu, "Savcılığa da anlattım.
Benim yazdığım bu yazı, noktasına virgülüne dokunmadan
alıntıladığım Karanlık Kurul konuşmasıdır. O zaman ülke aleyhine
gelişen olaylar anlatılıyordu Karanlık Kurul'da, bugün
bakıldığındaysa tersi anlaşılıyor. Buradan yazılan yazılar devlet
veya hükümet aleyhine değildi."
ifadesiyle yanıtladı.
Karanlık Kurul'da geçen konuşmaların toplumun istikrarı,
geleceğiyle ilgili konuşmalar olduğunu anlatan Gönültaş, "Bu
konuyla ilgili ben 3-4 yazı yazdım. Yazdıklarımın bütünü Karanlık
Kurul konuşmalardır. Sadece Tahşiye ile ilgili bir şey yazmış
değilim. Orada geçen başka konuları da yazdığımı hatırlıyorum.
Burada kendi düşüncemi dile getirmem söz konusu değil." şeklinde
konuştu.
"Gazetemizde bir sürü sansür mekanizması
işliyordu"
Başkan Rüzgar'ın, "Sonuçta siz bir yazarsınız. Başka dizilerden
değil de sadece bu diziden alıntı yapmanız, sizi okuyanların böyle
bir düşüncede olduğunuzu düşünmelere vesile olmaz mı?" diye sorduğu
Gönültaş, "Pazar günleri yazıyorum. Reytingi iyi olan bir diziydi.
Gazetemizde bir sürü sansür mekanizması işliyordu. Her yazdığımız
girmiyordu. Her gazete için bu böyledir. Editoryal özgürlük yoktu.
Yazmam için kimse bana bir şey demedi, yönlendirmede bulunmadı. O
dönemdeki Karanlık Kurul konuşmaları kurguydu ama genel olarak
Türkiye'nin içinde bulunduğu durumla ilgiliydi. Konuşmalar hükümet
yanlısı, istikrarın bozulmaması için gerekenlerin yapılması yapılan
konuşmalardı. Bu konuşmaların deşifresini internette
'samanyolufanları' isimli siteden aldım." dedi.
Gönültaş, "Bugün baktığınızda olaylardan ne çıkarıyorsunuz?"
sorusuna karşılık da, "Gerçeği göremiyorum. Ne nedir, ne değildir
bilemiyorum. Türkiye'de gazeteciler her şeyi biliyor diye bir şey
yok. Her şey farklı yönlendirilebiliyor." dedi.
Karanlık Kurul'da sadece Tahşiye değil başka konuların da
konuşulduğunu ve buradan alıntı yaptığını öne süren Gönültaş,
"Yaşanan süreçten sonra değişip değişmediği" ile ilgili bir soruya
da, "Darbe girişimi oldu. Bir kısım davalar sürüyor, bazı insanlar
görevlerinden alınıyor. Bugün bakışlar farklı olabilirdi. Benim
değişmem neyi değiştirir ki? Değiştim demiyorum da. Bu yazıları
yazarken Tahşiye'den, operasyonlardan falan haberim yoktu."
dedi.
Üye hakimin, "Kimse sizden, 'talimat aldım' demenizi beklemiyor.
Hayal bir şey bu. Konu sıkıntısı mı çektiniz, başka yazacak bir şey
bulamadınız mı?" sorusunu yönelttiği Gönültaş, "Pazarlara denk
getirirdim böyle yazıları. Sonuçta sansür mekanizması da vardı. Her
gün yazı yazsanız, yazı sıkıntısı doğduğunu anlarsınız. Leyhte de
aleyhte de yazsam, bazen hiç anlamadığım şekilde yazılarım
girmiyordu." derken, "Bu konu neden sadece cemaat medyasında
geçiyor?" şeklindeki soruya da, "Ertuğrul Özkök de yazmıştı"
yanıtını verdi.
"Fetullah Gülen böyle bir şeye niye gerek duysun
ki?"
Hakimin, "Ertuğrul Özkök, savcılığa verdiği ifadesinde, 'Ben
Tahşiye konusunun gündeme gelmesiyle ilgili şaşkınlığımı belirttim'
demiş." şeklinde konuşması üzerine Gönültaş da, "Fetullah Gülen
böyle bir şeye, dizide konuşulmasına, yazılmasına niye gerek duysun
ki? Polisi arar, yine yapardı. Basında çıkan her yazıyı böyle
değerlendirmemek lazım. Subjektif sonuçta. Demek istediği şu
olabilir; risale gruplarını silahlı örgüt olarak tanımlamak
isteyenler, silah koyup, bomba bulundurup, o grubun yüzünden bazı
nur gruplarına terör örgütü denilebileceği.. " diye konuştu.
Nuh Gönültaş, "2014 yılındaki ifadesinde hizmet hareketi ile gönül
bağı olduğunu söylediğinin"
hatırlatılması üzerine de, Ekrem Dumanlı'nın Zaman gazetesine
geldiğinde kendisini kovduğunu, Tercüman, Kanal A ve Bugün
gazetelerinde gazeteciliğe devam ettiğini, dönemin Sabah gazetesi
grubundaki Bugün gazetesinden de işten çıkarıldığını ve Akın
İpek'in gazeteyi satın almasından sonra kendisini buraya aldığını
belirterek, şöyle devam etti:
"Zaten 2003 yılından itibaren fiilen kopmuş durumdayım. Bana kimse
'onu yaz, bunu yaz' demedi. Belirli bir grubun gazetesinde
çalışıyorsanız, o gurubun görüşü dışına çıkamazsınız pek. Bu solcu
gazeteler için de geçerlidir. Bugün buradan baktığımda bu insanlara
(müdahiller), tırnak içinde söylüyorum, 'kumpas' kurulduğuna dair
fotoğraf var. Ne kumpas kuranları ne de kumpas kurulanları tanırım.
Bu insanları tanımıyorum. Bunların bir grup, bir cemaat olduklarını
bilmiyorum. Benim onlara da bir garezim yok. Cemaat konusunda
eskisi gibi değilim. Çok zaman geçti, çok olay oldu. Benim sempatim
milli bir hareket olduğu içindi. Bunun dışında anlamsız olurdu. Bu
insanlarla da üniversitede okurken tanıştım. Bugün söylenenler eğer
doğruysa, emin değilim, geçmişte olan her şey onların (cemaat)
üzerine yıkılıyor da olabilir. Askeri darbe yapmışlarsa da bu
korkunç bir şey."
Duruşmaya bir süre ara verildi.
Ceza istemleri
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu'nca
hazırlanan iddianamede, bir numaralı sanık Fetullah Gülen ile
tutuklu sanıklardan Karaca, "silahlı terör örgütü kurmak ve
yönetmek"le suçlanırken, diğer 31 sanığın "silahlı terör örgütü
üyesi olma" suçundan cezalandırılması isteniyor.
İddianamede, Gülen ve Karaca'nın, "silahlı terör örgütünü yönetme"
suçundan 15 ila 22 yıl 6 ay, zincirleme şekilde "resmi belgede
sahtecilik"ten 4 yıl 10,5 ay ila 22 yıl ve zincirleme şekilde
"delil uydurarak iftirada bulunma" suçundan 1 yıl 10,5 ay ila 10
yıl 6 ay olmak üzere toplam 21 yıl 9 ay ila 55'er yıl arasında
değişen hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
Ayrıca eski emniyet müdürlerinden Ali Fuat Yılmazer'in, "silahlı
terör örgütüne üye olma" ve "delil uydurarak iftirada bulunma"
suçlarından 9 yıl ila 21 yıl, Tufan Ergüder'in, "silahlı terör
örgütüne üye olma" ile zincirleme şekilde "resmi belgede
sahtecilik" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından 14
yıl 3 ay ila 47 yıl 6 ay arasında değişen hapisle cezalandırılması
isteniyor.
Yurt Atayün ve Ömer Köse'nin de "silahlı terör örgütüne üye olma"
ile zincirleme şekilde "kamu görevlisinin resmi belgede
sahteciliği" ve "delil uydurarak iftirada bulunma" suçlarından 14
yıl 3 aydan 47 yıl altışar aya kadar hapis cezasına çarptırılması
talep edilen iddianamede, Mutlu Ekizoğlu'nun da "silahlı terör
örgütüne üye olma" suçundan 7,5 ila 15 yıl arasında hapisle
cezalandırılması öngörülüyor.
İddianamede, Ertan Erçıktı, Mustafa Kılıçaslan, Kazım Aksoy, Ali
Cihan, Mehmet Ali Doğan, Recep Güleç, Mustafa Altunbulak, Çetin
Öztürk, Rıfat Aslan, Erdem Kısa, Halit Akbulut, Yakup Ergün, Ufuk
Yıldırım, Yasin Koyuncu ve Mustafa Uyanık'ın da yer aldığı 26
sanığın "silahlı terör örgütüne üye olma", zincirleme şekilde "kamu
görevlisinin resmi belgede sahteciliği" ve "delil uydurarak
iftirada bulunma" suçlarından 7,5 ila 47,5 yıla kadar hapis
cezasına çarptırılması isteniyor.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar