'Referandum'dan sonra üye olurum'
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Körfez turu dönüşü uçakta gazetecilerin sorularına yanıt verdi.
Anayasa referandumu kampanyasına ilişkin planınız
nedir?
Planlama noktasında arkadaşlar belli bir takvim hazırlamak için
çalışıyorlar. Bu tabii ki taslak. Geçen hafta Aksaray, onun
öncesinde hastane açılışı vesilesiyle Mersin ziyaretlerimiz
olmuştu. Kahramanmaraş'ın ardından cumartesi günü Elazığ-Malatya,
pazar da Adıyaman-Gaziantep ziyaretlerimiz olacak. Ondan sonra da
devam edecek. Kampanyayı Sayın Başbakan'la koordineli götürüyoruz.
30 büyükşehrin tamamına gitmeyi hedefliyoruz. Hem Sayın Başbakan
hem bizim ziyaretlerimizle çift dikiş olsun istiyoruz. İnşallah
yurtdışı seyahatlerimiz de olacak. Almanya, Belçika, Hollanda,
ayrıca belki İskandinav ülkelerinden bir tanesi olabilir.
'EVET' ÇIKSIN, ÜYE OLURUM
Referandumda anayasa değişikliği kabul edilirse,
Cumhurbaşkanlığı sistemine geçiş için 2019'a kadar 2 yıllık bir
süre olacak. O süre için bir hazırlığınız, bir planınız olacak
mı?
O geçiş sürecini bizim sağlıklı bir şekilde hazırlamamız lazım.
Örneğin partili cumhurbaşkanına geçişin ön adımı o süreçte
olabilir. Referandum hayırlısıyla 'evet'le neticelendikten sonra,
bizim partiye kayıt olma imkanımız doğacaktır. Buna mani bir hâl
yok. Partiye üye olma süreci başlayabilir. Bu tabii 2019'a yönelik
bir geçiş sürecidir. Bu tür bir adım atılma noktasında bunlar da
gündeme girebilir. Ve tabii oradaki başlıkların kamuyla
başlatılması noktasında bu süreç önem arz etmektedir. Süreci bu
şekilde değerlendirerek 2019'a hazırlanmak, inanıyorum ki ülkemiz
için çok daha isabetli olacaktır. Şu anda zaten yönetim noktasında
herhangi bir sıkıntı yaşatmadan süreci yaşıyoruz. Ama Sayın
Bahçeli'nin ifade ettiği gibi fiili durumun hukukileştirilmesiyle
de artık toplumun buna hazır hale gelmesi tabii ki büyük bir önem
arz ediyor.
BASKI OLUR DİYE SUSALIM MI
'Hayır' demek isteyenlerin üzerinde baskı olduğu
iddialarına cevabınız nedir?
Bunu anlamakta gerçekten zorlanıyorum. Böyle bir şey olamaz ki!
Nitekim her akşam TV'lerde anketörler, yazar-çizer arkadaşlarımızla
tartışıyorlar. 'Evet'çisi de yapıyor 'hayır'cısı da yapıyor,
yapacaktır. Neticede milletin nabzını dinleyip onları ekranlara
taşıyorlar. 'Evet'i savunanların varlığını 'hayır'cılara bir baskı
gibi sunmak doğru olmaz. Ne düşündüğümüzü elbette söyleyeceğiz.
Gerek Başbakan, gerek sayın Bahçeli, gerek şahsım, bizim için
kutsal olan demokratik hakkımızı kullanarak meydanlarda, TV'lerde
konuşuyoruz. 'Evet' demeye milletimizi şimdiden davet ediyoruz. Bu
bizim en doğal hakkımızdır. 'Hayır'cılara baskı olur bahanesiyle bu
hakkımızı engellemek tabii ki yanlış bir şey olur. Bizim 'hayır'a
baskı diye bir derdimiz yok. Ama 'hayır' demekte 'hayr' yoktur.
Bunu söyleme hakkımız da var.
ŞERRE RIZA KÖTÜLÜKTÜR
Hayır diyecekleri terör örgütleriyle FETÖ ile aynı
kefeye koymak bir baskı yaratır mı?
Kimlerin 'hayır' dediğine elbette bakmak durumundayız. 'Hayır'
diyenlerin safında kimler var? Mesela dağ, 'hayır' diyor. Onların
desteğiyle parlamentoya girmiş olan HDP de 'hayır' diyor. Bunların
aksini iddia etmek mümkün mü? Değil. Yani Yasin Börü'yü öldürenler
belli. Öldürtenler de belli. Benim Kürt kardeşlerimi sokağa
dökenler belli. Aynı günde 56 Kürt kardeşimin ölümüne vesile
olanlar da belli. Bunları öldürenler kimdi? Onlar da PKK'nın
uzantısı. Ama ölen kardeşlerim de Kürt'tü. Onun için biz her zaman
ne dedik? 'Bunlar hiçbir zaman benim Kürt kardeşlerimin temsilcisi
olamaz' dedik. Bunlar şu anda 'hayır' diyorlar. Peki, Cumhuriyet
Halk Partisi bunlarla beraber hareket etmiyor mu? Beraber hareket
ediyor. Dolayısıyla ben burada şerre rızanın şer olduğuna, kötülük
olduğuna inanıyorum. Benim için 'evet' ve 'hayır' demenin
arasındaki fark bu kadar açık net ortadadır. Bizlerin bu noktada
hassas olmamız gerektiği kanaatindeyim.
Trump'a söyledim Münbiç'te ÖSO olmalı
ABD Başkanı Trump ile telefon görüşmeniz oldu. Buna
ilişkin daha fazla detay almamız mümkün mü? PYD ve FETÖ konusunda
izleniminiz nedir?
Görüşmemizde FETÖ konusunda özellikle desteklerini istedim.
Meseleyi yakından takip edeceğini, ilgili birimlere gerekli
talimatları vereceğini söyledi. Aktardığımız tüm konularla ilgili
olarak, kendisine vekaleten CIA Direktörü Pompeo'yu Türkiye'ye
göndereceğini söyledi. 'Belgeleri ona da iletirseniz, daha
ayrıntılı bilgilenmiş olurum' dedi. Nitekim görüşmeden hemen 2 gün
sonra CIA Direktörü ilk yurtdışı ziyaretini bize yaptı. Kendileri
(Trump) kısa zamanda yüz yüze bir görüşme yapabileceğimizi bana
telefonda ifade ettiler. Yüz yüze görüşmede çok daha netice alıcı
değerlendirmeler yapma fırsatımız olacaktır.
Güvenli bölgeler konusunda ABD yönetiminden bir
yaklaşım değişikliği bekliyor musunuz?
'Güvenli bölge' Sayın Trump'ın da kullandığı bir ifade. Ben bu
düşünceyi, Sayın Obama döneminde dile getirmiştim. O günden
itibaren de bu meselenin takipçisi oldum. Biz, 'terörden
arındırılmış güvenli bölge' diyoruz. İşin aslı budur. Buna bağlı
olan diğer bir konu, uçuşa yasak bölgedir. Bu da yeterli değil.
Orada bir de milli güvenliği sağlamak için bir orduya ihtiyaç var.
Biz uzun zamandır eğit-donat yapıyoruz. ÖSO bizim eğit-donat
çalışmalarımızın eseridir. Bu ihtiyaç, oralı insanlarla, çoğunluğu
Arap olan Suriye vatandaşlarıyla karşılanıyor. ÖSO, terörden
arındırılan bölgelerde güvenlik için çok önemli. Mesela Cerablus'ta
şu an onlar var. Rai, Dabık, şimdi de El Bab'a onlar yerleşecek.
Münbiç'te de ÖSO olmalı.
PYD İLE İŞBİRLİĞİ SURİYE'Yİ BÖLER
Bunu Sayın Trump'a da ifade ettim. PYD'yi, YPG'yi devreden
çıkarmaları gerektiğini söyledim. 'Rakka'nın DEAŞ'tan temizlenmesi
işini bunlarla yapacaksanız, biz orada yer almayız. Sizin ne PYD'ye
ihtiyacınız var, ne YPG'ye. Bu işi koalisyon güçleriyle beraber,
pekala hep birlikte yapabiliriz' dedim. PYD-YPG'yle yapılacak bir
çalışmanın Suriye'de bölünmeyi getireceğini, bizim bölünmeye karşı
olduğumuzu belirttim. O da tüm bu dediklerimizi
değerlendireceklerini söyledi. DEAŞ dahil tüm terör örgütleriyle
mücadele konusunda biz son derece kararlıyız. Fırat Kalkanı'nda
şehitlerimiz olmakla birlikte, 3 binin üzerinde DEAŞ'lı bertaraf
edildi. DEAŞ, El Bab'da çökme noktasına geldi. Kenti boşaltıyorlar.
Münbiç'te de, Rakka'da da bu pekala başarılabilir. Bu
gerçekleştiğinde hava da farklı olacaktır. O bölgede, en az 4-5 bin
kilometrekarelik bir alanda güvenli bölge oluşturulması lazım.
Peki güvenli bölgeye yapılacak
konutlar?
Bu işin maliyeti ciddi. Şansölye Merkel, 'Yeter ki bize iltica
olmasın, böyle bir işe biz yılda 10 milyar Avro ayırabiliriz'
demişti. Dedim ki, çıkartalım bunun maliyetini, bu insanlara 500'er
metrekarelik arsalar içinde konutlar yapalım. 'Doğru' dedi. Şimdi
Trump, 'Ben bu işin mali olayını çözerim' diyor. İkili görüşmede,
bu işte herhalde bizim önümüzü açacaktır. 'Bu işle ilgili donörler
oluşturmamız lazım' diyor.
Körfez ülkelerinden kaynak gelecek
mi?
Onu söylüyor zaten.
Türkiye sıçrayacak
Referandum sonrasında 2019'a kadar birtakım
düzenlemeler mi bekliyoruz?
Tabii ki yasal düzenlemeler olacaktır. Nerede ne gibi tıkanıklıklar
varsa bunları çok daha rahat giderme imkanımız olacaktır. Çünkü
Türkiye'nin artık sıçramaya ihtiyacı var. Ben bu konuda son derece
umutluyum. Niye biliyor musunuz? Bakınız 18 Mart Köprüsü'nün
ihalesini yaptık. Şirketler teklif için birbiriyle yarıştı. Hani
çöküyordu Türkiye ekonomisi? İhaleyi iki Koreli, iki Türk
firmasından oluşan konsorsiyum kazandı. Bunun bedeli yaklaşık 12
milyar dolar. Ne yapacaklar? 16 küsur yıl burayı çalıştıracaklar.
Ondan sonra ne yapacaklar? Devlete verecekler. Ekonomi çöküşte
olsa, o ülkede kimse kalkıp böyle bir yatırım yapmaz. Şu anda,
boğazın altından 3 katlı tünelle ilgili hazırlıklar da sürüyor.
Daha şimdiden 'ihaleye girmeye hazırız' diyenler var. Hakeza Kanal
İstanbul için de teklifler hazır. Türk firmaları, Japonlar,
Koreliler vesaire hepsi 'biz varız' diyorlar. Biz güvenli bir
limanız. Güvenli liman olduğumuz için bu insanlar gelip ülkemizde
yatırımlar yapıyor. Çanakkale'de 18 Mart'ta köprünün temelini
atıyoruz. Dünyanın bir numarası olacak. 3 kat olarak inşa edilecek
bu köprü, her şeyiyle ilk olacak.
Biz papazlara ajan dedik mi
Almanya'da DİTİB'e (Diyanet İşleri Türk İslam Birliği) operasyonlar
var. İmamlara adeta ajan muamelesi yapıyorlar...
Yanlış yapıyorlar. Bunu Şansölye Merkel'e de söyledim. DİTİB
imamlarına ajan muamelesi yapılmasının son derece tehlikeli ve
kaygı verici olduğunu söyledim. 'FETÖ isimlerini bize
bildirdirdikleri iddiasıyla kendilerine böyle bir muamele
yapılıyormuş; kaldı ki bize o tür bir şey falan da bildirilmiş
değil' dedim. Biraz bunaldı o noktada. 'Yanlış yoldasınız' dedim.
Türkiye'de görev yapan papazlara bizim ajan muamelesi yapmamız
doğru olur mu? Konuyu araştıracaklarını söyledi. Almanya'nın yeni
Cumhurbaşkanı Steinmeier ile bir telefon görüşmem oldu. Devir
teslimden sonra Almanya'ya iade-i ziyarette bulunacağım.
Üniversite de bedel öder
Akademisyenlerin ihracı tartışmalara yol açtı. 'Üniversitelere
dokunulamaz' gibi bir hava da oluştu...
Şahsen ben olaya şöyle bakıyorum: İşlenilen suçlardan dolayı eğer
siyasetçi bedel ödüyorsa; ne bileyim çeşitli bürokratlar,
teknokratlar bedel ödüyorlarsa, profesör, doçent veya doktor
olanlar bedel ödemeyecekler mi? Kusura bakmasınlar, ülkemin
bölünmesine yol açacak işler içindeyseler; FETÖ, PKK gibi terör
örgütleriyle iltisaklıysalar, elbette bir bedel ödemek
durumundadırlar.
İsrail yanlış yapıyor
İsrail'de yeni yerleşimler ve ezan yasağı...
Arzu edilmeyen şeyler oluyor. Netenyahu bazı konularda yanlış
adımlar atıyor. Tam bir normalleşme sürecinde olduğumuzu
düşünürken, 'Doğalgaz konusunda bir anlaşma yapacağız' derken, bir
bakıyorsunuz, Mescid-i Aksa'yla ilgili olumsuz bir adım atıyorlar,
arkasından ezanla ilgili yasak getirmeye kalkışıyorlar. Biz
Musevilere karşı benzer yasakları aklımızdan dahi geçirmeyiz. Biz
tüm inançlara saygılıyız.
Dolarda düşüş Varlık Fonu ile başladı
Hükümet ekonomiyi canlandırmak için paketler hazırladı.
Bunları nasıl değerlendirdiniz?
Atılan adımlar arasında özellikle Varlık Fonu çok büyük önem arz
ediyor. Malum kafalar bu işlerden anlamadıkları için bunu da
hazmedemedi. Bunlar geçmişte de, Allah rahmet eylesin, Özal'ı
anlayamıyorlardı. Şimdi biz dünya ile yarışan projeler yapıyoruz.
Aynı kafa, bunlara da karşı çıkıyor. Ne yaptı Varlık Fonu? Ciddi
bir güç kattı ekonomiye. Ama o kadar cahiller ki, tutup bunun bir
özelleştirme olduğunu iddia ediyorlar. Ne alakası var? Elden
çıkarılan, verilen bir şey yok ki. Bunların hepsi karşı tarafa bir
tür teminattır. Varlık Fonu ayrıca ortaklığa da girebiliyor. Üçüncü
ülkelerle farklı ortaklıklar suretiyle gücünüze güç katıyorsunuz.
Ama bunu anlayamıyorlar. Nitekim ilanı yapılır yapılmaz dolarda
düşüş başladı; şu an 3.64'ü görmüş vaziyette. Ben inanıyorum ki
3.50'nin de altına düşecek. Niye? Türkiye'ye girdiler durmayacak,
bunu göreceğiz. Girdiler geldikçe kur düşecek.
Efendim bu Körfez turunda böyle bir para girdisi
olacağını hissettiniz mi?
İnşallah...
Yorumlar