Felç geçirmesi nedeniyle iki hafta önce hastaneye kaldırılan 93
yaşındaki eski İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres'in hayatını
kaybettiği bildirildi. İsrail Başbakanlık Basın Ofisinin resmi
internet sayfasında yer verilen açıklamada, yaşamını yitirdiği
belirtilen Peres için taziye dileklerinde bulunuldu.
Açıklamada, "Basın Ofisi, eski Başbakan ve Cumhurbaşkanı Peres'in
yasını tutmaktadır. Peres, İsrail için devletin kurulmasından
öncesinden başlayarak şimdiye kadar önemli bir şahsiyet oldu."
ifadeleri kullanıldı.
İsrail'de 2007 yılından 2014'e kadar cumhurbaşkanlığı görevini
yürüten Peres, 13 Eylül'de felç geçirmiş ve hastaneye
kaldırılmıştı. Tel Aviv'deki Tel Hoshemer Hastanesinde bulunan
Peres'in durumunun dün akşam iyice ağırlaştığı ve tedavi amacıyla
ilaçlarla uyutularak solunum cihazına bağlandığı kaydedilmişti.
ŞİMON PERES KİMDİR?
Belarus'ta 1923 yılında zengin bir tüccarın oğlu olarak dünyaya
gelen Şimon Peres, 1934 yılında İngiliz manda yönetimi altında
bulunan Filistin'e göç etti. İsrail parlamentosu Knesset'te 48 yıl
milletvekilliği yapan Peres, başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı gibi
görevlerde bulundu.
Şimon Peres cumhurbaşkanlığı görevini 2014 yılının temmuz ayında
Reuven Rivlin'e devretmişti.
ŞİMON PERES'İ NASIL BİLİRDİK?
Şimon Peres İsrail’in 9. Cumhurbaşkanı olduğu 2007 yılına kadar,
ülkenin solcuları tarafından ‘güvecin’, sağcıları tarafından 'Oslo
suçlularından biri’ olarak nitelendirildi. Ama ister solcu, ister
sağcı olsun, İsrail’in bütün seçmenleri için girdiği hemen hemen
bütün siyasi yarışları kaybeden bir figürdü.
Sembolik anlamı dışında bir yetkisi olmayan İsrail Cumhurbaşkanlığı
görevini yürütürken 2011 yılında İsrail’de
yayımlanan Haaretz gazetesinin yaptırdığı bir kamu oyu
araştırmasına göre halkın yüzde 81 tarafından onaylanan bir devlet
adamıydı.
Batı siyaset sahnesinde saygı gören Nobel Barış Ödülü sahibi
Peres’i, Türk halkı ve siyasetiyse Davos’ta yaşanan ‘one minute’
kriziyle hatırlayacak.
İSRAİL DEVLETİ'Nİ KURAN SİLAHLARI O ALDI
Özellikle hayatının son dönemlerinde ‘iflah olmaz iyimser’ olduğunu
iddia edenler olmuşsa da Peres, Filistin sorununun çözülmesinin
önündeki en büyük engellerden olan Yahudi yerleşim birimlerinin ilk
yılmaz savunucularından, 1996 Lübnan Kana katliamının sorumlusu ve
İsrail’in nükleer güç olması siyasetinin uygulayıcılarından biri
olarak da tarihe geçti.
Peres, İsrail’in kurucu siyasetçileri arasında en uzun süre yaşayan
ve en uzun süre siyaset yapan kişi de oldu.
1923 Polonya doğumlu Peres, ailesiyle birlikte 11 yaşındayken
Filistin’e göç etti. Peres, İsrail’in kuruluşundan hemen önce,
devlet kurma mücadelesine silah alımlarından sorumlu kişi olarak
katıldı. İsrail kurulduktan sonra da 1950’li yıllarda, ABD ile
askeri işbirliğini yürüten ekibin başındaydı. Bu dönemde ABD’de
üniversite eğitimini de tamamladı.
SÜVEYŞ SAVAŞINI PLANLADI
İsrail’in kurucusu Ben Gurion tarafından, 1956 Süveyş Savaşı'nı
planlamak üzere, Fransa ile gizli görüşmelere gönderildi. Yalnızca
savaşa yönelik bir anlaşma yapmakla kalmadı, Fransa’nın yardımıyla
İsrail’in nükleer güç olmak için ihtiyaç duyduğu adımları da
attı.
Yaşıtı birçok İsrailli siyasetçinin aksine, askerlik değil de,
askerliğin diplomatik yönüyle ilgili görevlerde bulunması,
kendisine yönelik eleştirilerin konusu yapıldı.
Peres, İsrail Parlamentosu Knesset’e ilk kez 1959’da girdi ve tam
48 yıl orada kaldı. 12 kez bakanlık, iki kez Başbakanlık yaptı.
İsrail siyasetinde sol, ya da ortanın solu olarak kabul edilen beş
ayrı partide kimi zaman başkanlık, kimi zaman başkan yardımcılığı
yaptı.
KATLİAMLARDAN NOBEL ÖDÜLÜNE
Peres, siyaset yaptığı ilk yıllarda İsrail’de ‘Bay Güvenlik’ olarak
adlandırılmıştı. İsrail’in Batı Şeria, Gazze, Golan Tepeleri ve
Sina yarımadasını işgal ettiği 1967 savaşından bir yıl sonra, işgal
edilen topraklarda, Yahudi yerleşim birimlerinin kurulmasını
destekledi. Ona göre Yahudi yerleşim birimleri İsrail’in gözleri ve
kökleriydi. Bu dönemde yaptığı Ulaştırma, Göç ve Savunma
Bakanlıkları görevlerinde de bu politikasını sürdürdü.
O yıllarda Peres, Filistin devleti kurulmasına da karşıydı. 1978
yılında yazdığı "Yarın Şimdidir’ kitabında şöyle diyordu:
"Üç yapı kurabiliriz, İsrail, Ürdün ve ikisinin birden yöneteceği
yeni bir yapı."
Peres’in siyasi duruşundaki değişim 1978’de, İsrail ve Mısır
arasında yapılan Camp David anlaşmasından sonra başladı. Sina
Yarımadasındaki Yahudi yerleşim birimlerinin dağıtılmasını
destekledi.
1981’de seçimlere girdiğinde İsrail sağcılarının tepkisiyle
karşılaştı, seçim meydanlarında domates yağmuruna tutuldu, hatta
planladığı bazı mitingleri gerçekleştiremedi. 1981 seçimlerinde ana
muhalefet lideri oldu.
1984 yılında yapılan seçimlerde partisi en fazla oy alan parti olsa
da hükümet kurmak için gerekli çoğunluğu sağlayamadı ama Likud ile
kurulan koalisyon hükümetinin Başbakanı oldu. Likud ile yapılan
koalisyon protokolü gereği iki yıl bu görevde kaldı, sonra
başbakanlığı Likud lideri İzhak Şamir’e bırakıp Dışişleri Bakanı
oldu.
Bu ilk başbakanlığı döneminde, Yahudi yerleşim birimlerinin
sayısını sınırlandırdı, o tarihten sonra ‘güvercin olduğu’ imajı
yerleşti.
1988 seçimlerinde partisi birinci parti değildi ama koalisyon
ortağı oldu. O dönemde İsrail ağır bir ekonomik krizden geçiyordu.
Öyle ki, enflasyon yüzde 450 civarına ulaşmıştı. Peres, ekonomiden
sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak kamu harcamalarını kısıtlamayı,
ücretleri dondurmayı öngören piyasa merkezli liberal bir program
uyguladı.
İsrail’de bilinen en yaygın siyasi şakalardan biri
şuydu: "-Peres’in kaybedeceğini ne zaman anlarsınız?
-Seçimlere gireceğini ilan ettiği zaman."
Nitekim, Peres, ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcılığı yaptıktan
sonra 1992’ye kadar muhalefet lideri olarak kaldı ama İşçi Partisi
Genel Başkanlığını İzak Rabin’e kaptırdı, kendisi Dışişleri Bakanı
oldu. O yıllarda İsrail sağcıları tarafından, ‘taviz vermeye yatkın
kişi’ olarak nitelendirildi ama bu eleştiriler 1993 yılında İsrail
ve Filistin arasında Oslo anlaşmalarının yapılmasına engel olmadı.
Bu anlaşma, aşamalı olarak Filistin sorununun çözülmesini ve
Filistin Devleti’nin kurulmasını öngörüyordu.
"ARAFAT BİR İSVİÇRE SAATİ DEĞİL"
“Bir İsviçre saati değil, garanti belgesi yok” diye tanımladığı
Filistin lideri Yaser Arafat ve İsrail Başbakanı İzak Rabin ile
birlikte Nobel Barış Ödülünü Oslo Anlaşmasının yapılmasına
katkıları nedeniyle aldı.
Peres, o dönemde yazdığı ‘Yeni Ortadoğu’ kitabında, barış
anlaşmasından sonra bölgenin hızla kalkınacağını, artan ticaretle
birlikte sınırların anlamsızlaşacağı bir Ortadoğu’dan söz ediyordu.
“Filistinliler en yakın komşumuz, en yakın dostumuz da olabilir”
diyordu o yıllarda.
Rabin 1995 yılında İsrailli aşırı sağcı bir militan tarafından Oslo
Anlaşmasını yaptığı gerekçesiyle öldürüldü. Rabin’in
öldürülmesinden sonra Peres, Başbakanlık görevini devraldı, aynı
zamanda Savunma Bakanlığını da üstlendi.
KANA KATLİAMI SORUMLUSU
1996 yılının ilkbahar aylarında ülke seçim yarışına girdi. Peres’in
rakibi sağcı Likud Lideri Benyamin Netenyahu’ydu. Peres’e
yöneltilen en büyük eleştiri de yine 'güvercin’ olmasıydı.
Seçim atmosferindeki İsrail, Peres’in Başbakanlığı altında o
yıllarda hâlâ işgal altında tuttuğu Güney Lübnan’da Hizbullah’a
karşı ‘Gazap Üzümleri” operasyonunu başlattı. Evlerini terk etmek
zorunda kalan yaklaşık 400 bin Lübnanlının 800’ü BM’ye ait Kana
kampına sığındı. İsrail 18 Nisan’da Kana yakınlarından kendisine
roket atıldığını iddia ederek, kampa saldırı düzenledi, çoğunluğu
kadın ve çocuklardan oluşan 102 sivil saldırıda öldürüldü.
2005 yılına kadar İşçi Partisi içinde kalan Peres, kimi zaman
partinin başkanlığını yürüttü, kimi zaman da güçlü rakipleri
karşısında başkanlığı kaybetti. 2005 yılındaysa İsrail’de ortanın
sağı politikalar savunan Kadima partisi ile birlikte hareket
etti.
Peres’in kaybettiği başka bir seçim de 2000 yılında yapılan
Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Ama 2007 yılında Cumhurbaşkanı
seçilene kadar aralarında Dışişleri Bakanlığının da olduğu çeşitli
görevlerde bulundu.
ONE MINUTE
Peres, İsrail Cumhurbaşkanlığı görevini yaparken 2009 yılının Ocak
ayında Davos'ta, dönemin Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
da konuşmacı olduğu Ortadoğu panelinde, İsrail’in Gazze’ye yönelik
operasyonunu, başkalarına da konuşma fırsatı tanımadan, sinirli bir
biçimde savundu. 27 Aralık’ta başlayan Gazze’ye yönelik saldırıda
binden fazla Filistinli yaşamını yitirmişti. Peres’e göre,
şehirlerine füze saldırısı yapılan bir ülkenin savunma hakkıydı bu
operasyon. Peres’in bu ateşli savunmasına Erdoğan ‘one minute’
diyerek itiraz etmiş ve şunları söylemişti:
"Sayın Peres benden yaşlısın. Sesin çok yüksek çıkıyor. Biliyorum
ki sesinin bu kadar çok yüksek çıkması bir suçluluk psikolojisinin
gereğidir. Benim sesim bu kadar yüksek çıkmayacak; bunu da böyle
bilesin. Öldürmeye gelince, siz öldürmeyi çok iyi bilirsiniz!
Plajlardaki çocukları nasıl öldürdüğünüzü nasıl vurduğunuzu çok iyi
biliyorum."
Erdoğan bu konuşmasından sonra salonu terk etti. Daha sonraki
günlerde İsrail ve Türkiye arasındaki gerginlik, İsrail Dışişleri
Bakan Yardımcısı Dany Ayalon’un, dönemin Türkiye Büyükelçisi Oğuz
Çelikkol’u kendisinden daha alçak bir koltukta oturtmasıyla yeniden
derinleşti. İki ülke ilişkileri uzun süre kökü gitti. Daha sonra,
Cumhurbaşkanı Peres’in ikna etmesi ve ABD Başkanı Barak Obama’nın
araya girmesiyle dönemin İsrail Başbakanı Netenyahu, özür mektubu
gönderdi.
Peres, Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine
uluslararası sularda İsrail’in düzenlediği operasyonda on Türk
öldürüldüğünde hâlâ İsrail Cumhurbaşkanıydı. Bu görevine 2014
yılına kadar devam etti.
Peres, evli ve üç çocuk babasıydı ama Cumhurbaşkanı seçildikten
sonra eşi, onunla birlikte Kudüs’e gelmeyi reddetmiş, çift ayrı
yaşamaya başlamıştı.
2014 yılında, cumhurbaşkanlığı görevi bitince, köşesine çekildi.
Sağlığı gittikçe bozulmaya başladı. 13 Eylül 2016’de, 93 yaşında
beyin kanaması geçiren Peres, 28 Eylül'de tedavi gördüğü Tel
Aviv'deki hastanede hayatını kaybetti.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar