İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hacısalihoğlu: "Hedef Türkiye, simgesi de Erdoğan'dır. O simgenin buluştuğu sentez de son 14 yıldır yakalanan istikrar, yeniden istiklal inadı ve istikbale konulan hedeflerdir"
İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası
İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, darbe
girişimiyle Türkiye'nin hedeflendiğini, simgenin de Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan olduğunu belirterek, "O simgenin buluştuğu
sentez de son 14 yıldır yakalanan istikrar, yeniden istiklal inadı
ve istikbale konulan hedeflerdir." dedi.
Hacısalihoğlu, Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) tarafından
düzenlenen "FETÖ Darbe Girişiminin Uluslararası Boyutu" başlıklı
paneldeki konuşmasında, 15 Temmuz'daki darbe girişiminin küresel
bir saldırı olduğunu dile getirdi.
O gece Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast planının hedef
olarak gerçekleştirilmesi sonrasında halkın sokağa dökülmesi ve bir
iç savaş provasının sahnelenmesi istendiğini ifade eden
Hacısalihoğlu, "Sonuçta yeni bir Suriye doğmuş olacaktı,
üretecekleri oydu. Ardından böyle durumlarda varlığını
hissettiğimiz uluslararası kuruluşlar, Türkiye'ye el koyacaklardı.
Bu, Türkiye'nin yükselişine, istikrarına, istiklaline ve
istikbaline el koyma hareketiydi." diye konuştu.
Hacısalihoğlu, FETÖ'nün "kripto" ve "fitne" yeteneğinin olduğunu
dile getirerek, bir istihbarat örgütlenmesi şeklindeki bu örgütün
hücrelerinin birkaç halka esasına göre devreye girdiğini, birinci
halkadaki kadro deşifre oldukça, ikinci halkadakilerin o boşluğu
doldurduğunu anlattı.
Örgütün toplumun farklı kimliklerini kullandığını, düşmanlaşmanın
ve çatışmanın aracı hale getirilmek istendiğini belirten
Hacısalihoğlu, "Son dönemlerde Sayın Cumhurbaşkanı üzerinden bir
'Erdoğan kini ve karşıtlığı' çıkardılar. Bu da uluslararası bir
projeydi. Sayısız yazılar çıkarttılar. Bütün bu algılar ve medya
üzerinden geliştirilen 'Erdoğan karşıtlığı' fitnenin bir başka
yeteneği idi." dedi.
Hacısalihoğlu, Türkiye'nin hedeflendiğini vurgulayarak, "Hedef
Türkiye, simgesi de Erdoğan'dır. O simgenin buluştuğu sentez de son
14 yıldır yakalanan istikrar, yeniden istiklal inadı ve istikbale
konulan hedeflerdir. Bu, bir stratejik, matematiksel hesaptır. Bu,
Türkiye'nin yönetilme kararlılığıdır." değerlendirmesinde
bulundu.
"Yapmamız gereken, içeride sağlam durmak"
İstanbul Ticaret Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası
İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasan Basri Yalçın da darbe
girişimini, "Uluslararası yapının Türkiye'nin belli şartlarla
pazarlığa zorlamak için yaptığı olgulardan biri." şeklinde
tanımladı.
Yalçın, soğuk savaş sonrasında "yeni dünya düzeni" denilen, daha
sonra Büyük Ortadoğu Projesi haline dönüşen yapıyla, her seferinde
farklı bir fortmatla Ortadoğu'yu dönüştürmeye, buraya yeni bir
şekil vermeye çalışıldığını anlattı.
ABD'nin Irak'tan çekilmesinin ardından Türkiye'nin batıyla, İran'la
ilişkilerinin, İran'ın Suudi Arabistan'la ilişkilerin sarsılmaya
başladığını, devletler arası ilişkilerin yanı sıra toplumsal
hareketlenmelerin de ortaya çıktığını dile getiren Yalçın,
Ortadoğu'daki ülkelerin istikrarsızlıklarından, toplumların ve
devletlerin birbirlerine karşı mücadelesinden fayda etmeyi
planlayan uluslararası bir toplum olduğunu söyledi.
Yalçın, şu görüşleri dile getirdi:
"Son düşürülemeyen kale Türkiye. Çeşitli türlerde darbe
teşebbüsleri oldu, fakat düşmedi. Düşmemiş olmasına rağmen o
irrasyonalite yine devreye girdi. Düşseydi açıklamalar
gelecekti.
'Erdoğan çok otoriterleşmişti, toplum da onu alaşağı etti' gibi
açıklamalar yapmayı planlıyorlardı.
Olmayınca, bu sefer öfke batı medyasına hakim olmuş durumda.
Gözleri dönmüş bir şekilde buradaki gerçekliği görmeden tamamen
karalayıcı yayın politikasına giriştiler. Aslında yapmamız gereken,
içeride sağlam durmak. Biz içeride sağlam durdukça, askeri darbeyle
de olsa Anayasa Mahkemesi eliyle de olsa yargı darbesi eliyle de
olsa bir türlü onu gerçekleştiremiyorlar ve irrasyonaliteleri
artıyor. Türkiye'nin ordusunu yeniden teşkilatlandırmak, devlet
kurumlarını yeniden elden geçirmek, halk ve devlet birlikteliğini
sağlamaktan başka yapabileceği bir şey yok."
"Uluslararası hukukun bu alanda da çok müthiş araçları
yok"
İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Levent
Korkut ise FETÖ'nün devletin meşru kamu gücünü ele geçirerek, o güç
üzerinden şiddet uyguladığını belirtti.
Örgütle mücadelenin kolay olmayacağını, uluslararası hukuk
anlamında sorunlar yaşanacağını ve uzun vadeli ve sabırlı bir
mücadelenin zorunlu olduğunu vurgulayan Korkut, şunları
söyledi:
"Burada birkaç alan var. Birisi, örgütün başı olan Fetullah
Gülen'in iadesi meselesi. İkincisi, örgüte mensup farklı
ülkelerdeki diğer kişilerin durumu ve bunların iadesi. Üçüncüsü, bu
örgütün büyük bir finansal ağı var, küreselleşmiş. Bu finansal ağın
nasıl tasfiye edileceği ve ortadan kaldırılacağı meselesi.
Dördüncüsü, bu örgüte bağlı kurum, kuruluşlar ve okullar var diğer
devletlerde. Bunlarla ilgili ne yapılacağı meselesi var. Bütün bu
meseleler, uluslararası hukukla yakından ilişkili, ancak
uluslararası hukuk araçları kullanılarak yaklaşılabilecek
meseleler. Uluslararası hukukun bu alanda da çok müthiş araçları
yok. Özellikle ceza hukuku, finansal suçlar, kişilerin iadesi,
ülkedeki kurumların kapatılması gibi meselede ulusal takdir yetkisi
çok fazla. Bu, terörizm bile söz konusu olduğunda böyle."
Korkut, ulus devletlerin terörist faaliyet ile siyasi faaliyet
ayrımı yaptığına değinerek, "Neyin siyasi faaliyet, neyin terörist
faaliyet olduğu konusundaki sınırlar çok belirsiz. Bu nedenle
etkili bir mücadele yapılamıyor. Bütün bu zorlukları bilerek,
yapılabilecek tüm hukuki başvurular ve kullanılabilecek tüm hukuki
araçların en etkili ve en yetkin şekilde kullanılması gerekir.
Hukuki mücadele gelecek açısından önem taşımaktadır." diye konuştu.
Bu site deneyimlerinizi kişiselleştirmek amacıyla KVKK ve GDPR uyarınca çerez(cookie) kullanmaktadır. Bu konu hakkında detaylı bilgi almak için tıklayın. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.
Yorumlar