Türkiye Bankalar Birliği Genel Kurulu

- TBB Yönetim Kurulu Başkanı Aydın: - "Borcunu ödeme niyetinde olanlarla yapılandırma yapılıyor. Borcunu ödeyebilme hikayesi olanlarla yapılandırma yapılıyor. Yoksa hiçbir hikayesi olmayan, gelecek projeksiyonu bulunmayan birileriyle asla ve kat'a yapılandırma yapılmıyor" - "Sektör olarak 'mevduat bulamadık, paramız yok' diyerek dükkanı kapatmadık. (Bankalar) Mevduat dışında yeni kaynaklar bulmaya ve bilançoyu büyütmeye gayret göstermiştir" - "Bankaların ortalama öz kaynak karlılığı enflasyonun bir miktar üzerinde olsa da riski sıfır olan DİBS'lerin getirisinin altındadır" - "İş adamlarımızın sermayelerini yatta, katta tutmaktan ziyade yaptıkları işte mutlaka kendi öz kaynaklarında devreye sokmalı, kişisel hesaplarda değil de kurumsal kayıtlarda olmasına dikkat etmeliyiz"

Google Haberlere Abone ol
Türkiye Bankalar Birliği Genel Kurulu

İSTANBUL (AA) - Türkiye Bankalar Birliği (TBB) Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Aydın, "Borcunu ödeme niyetinde olanlarla yapılandırma yapılıyor. Borcunu ödeyebilme hikayesi olanlarla yapılandırma yapılıyor. Yoksa hiçbir hikayesi olmayan, gelecek projeksiyonu bulunmayan birileriyle asla ve kat'a yapılandırma yapılmıyor." dedi.

Aydın, TBB'nin 61. Genel Kurul Toplantısı'nda yaptığı konuşmasında, birliğin 60 yıllık tarihinde ilk kez bir başbakanın genel kurula katıldığını hatırlattı.

Aydın, "Saygıdeğer Başbakanım, bizleri onurlandırdınız ve çok mutlu ettiniz. Son 60 yılda, her alanda yaşanan hızlı gelişmeler ve değişmelerden elde ettiğimiz deneyimle sizlerin huzurunda ve ekonominin hizmetindeyiz." dedi.

Türkiye'de 2000'li yılların başında ekonomide ve bankacılıkta başlatılan reformların başarılı şekilde uygulanması sayesinde son 15 yılda ekonominin performansında çok hızlı bir iyileşme yaşandığını ifade eden Aydın, bunda, hükümetlerin özel sektör öncülüğünde büyüme tercihi, makro dengeleri gözeten, istikrarı ve öngörülebilirliği sağlayan uygulamaların, vergi oranlarını ve iş yapma maliyetini düşüren düzenlemelerin, uluslararası iyi örneklere uyum sağlanmasına yönelik yaklaşımın, AB'ye tam üyelik yönündeki kararlılığın ekonomik faaliyet için yepyeni ve daha sağlıklı bir güven ortamı oluşturduğunu kaydetti.

Aydın, "Büyüme hızlanmış ve süreklilik arz etmiştir. Yatırımlar ve istihdam artmıştır. Kişi başına gelir 3 katına yükselmiştir. Kamunun borç stokunun milli gelire oranı hızla düşmüştür. Enflasyon ve faiz oranı, yüksek çift hanelerden düşük tek hanelere gerilemiştir. Sermaye girişi hızlanmıştır. Merkez Bankası rezervleri rekorlar kırmıştır. Milli paramıza duyulan güven artmıştır. Kredi hacminin milli gelire oranı 3 katına çıkmıştır. Şirketlerimizin değeri yükselmiştir. Bu sayede Türkiye ekonomisi, küresel kriz dahil olmak üzere kısa sürede yaşanan çok sayıdaki dış ve iç şoklara dayanıklılık göstermiştir." ifadelerini kullandı.


- "Büyüme hormonlu değil, sağlıklı ve doğal"


Hüseyin Aydın, artan gelir ve refah sayesinde herkesin kazandığını belirterek, "Büyümenin temelinde yatırım, üretim, alın ve akıl teri var. Büyüme hormonlu değil, sağlıklı ve doğal. Bir veya birkaç sektörde değil, genele yaygın... İşleyen bir piyasa mekanizmasının varlığını ve uygulamaların piyasa dostu olduğunu gösterdik." dedi.

Büyüme hızının sürdürülebilir olup olmadığının sorgulandığını ifade eden Aydın, "Biz sürdürülebilir olduğunu söylüyoruz. Türkiye ekonomisi küresel krizden bu yana yıllık bazda 32 çeyrektir kesintisiz büyüyor. Reel büyüme hızı ortalama yüzde 6,4 oldu. Gelişmiş ülkeler 10 yılda kriz öncesi büyüme hızına ulaşamazken, ülkemizde büyüme hızı üç çeyrekte 2'ye katlandı." diye konuştu.

Aydın, Türkiye ekonomisinin güçlendikçe ve büyüdükçe bankacılık sektörünün güçlendiğini ve büyüdüğünü, tüm gücüyle ekonomik faaliyetin finansmanına katkı verdiğini söyledi.

Bankacılık sektörünün büyüklüğünün milli gelire oranının 1960'ta yüzde 41'den 2002'de yüzde 61'e ve 2017'de yüzde 105'e yükseldiğini belirten Aydın, şöyle devam etti:

"Kredilerin milli gelire oranı 1960'ta yüzde 21 iken, 2002'de yüzde 15'e gerilemiş, 2017'de ise yüzde 68'e yükselmiştir. Öz kaynaklar 1 milyar doların altında iken, 2002'de 16 milyar dolara, 2017'de 95 milyar dolara yükselmiştir. Mart 2018 verilerine göre, bankacılık sektörü mevduatının ve öz kaynaklarının tamamından fazlasını kredi olarak kullandırmıştır. Kredilerin dışında kalan en önemli kalem likit değerler, uluslararası düzenlemelere göre zorunlu olarak ve ihtiyatlılık amacıyla her an kullanılmaya hazır kıymetler olarak tutulmaktadır.

Sektör olarak 'mevduat bulamadık, paramız yok' diyerek dükkanı kapatmadık. Mevduat dışında yeni kaynaklar bulmaya ve bilançoyu büyütmeye gayret göstermiştir. Mevduat dışı kaynakların büyüklüğü mevduatın yarısını geçmiş, bilançonun 3'te birine ulaşmıştır. Bunların en önemlisi yurt dışından alınan borçlardır. Öte yandan, Merkez Bankası'ndan çok kısa vadelerde sağlanan kaynak bilançonun yüzde 5'inden daha azdır."


- "Sorunlu kredi rasyosu yüzde 2,9"


TBB Başkanı Aydın, uluslararası kıyaslamaya göre, Türkiye'nin, kredilerin bilanço içindeki payı ve kredi mevduat oranı en yüksek ülkeler arasında ilk sıralarda yer aldığını bildirdi. Kredilerin mevduata oranının yüzde 124 olduğunu belirten Aydın, "Bunun anlamı, kredileri artırmak için iç kaynak ve dış kaynakları daha fazla büyütmek gerektiğidir." dedi.

Aydın, kredi portföyünün sağlıklı bir dağılım gösterdiğini, bu kredileri sadece Türkiye ve bölgede değil, dünyanın dört köşesinde rekabet etmeye çalışan, yatırım yapan, istihdam sağlayan girişimcilere verdiklerini ve vermeye devam edeceklerini söyledi.

Kredilerin yüzde 77'sinin, Türkiye'de yatırım, üretim ve ticaret, ihracat, proje yapan girişimcilere ve KOBİ'lere kullandırılan kurumsal krediler olduğunu vurgulayan Aydın, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Kredilerin yüzde 23'ü ise bireysel kredilerden oluşmaktadır. KOBİ kredilerini kullanan müşteri sayısı 3,2 milyon düzeyindedir. Kredilerin yüzde 15'ini oluşturan proje kredilerinde kullandırılan nakit miktar 334 milyar TL, taahhüt miktarı ise 435 milyar TL olmuştur. Proje kredileri ile otoyol ve köprüler, enerji santralleri, üçüncü havalimanı ve şehir hastaneleri gibi temel altyapı yatırımlarının finansmanına destek verilmektedir. Türk bankacılık sektörü, proje finansmanı kredi kültürünü 2002'den sonra daha yoğun bir şekilde öğrenmeye başladı. Kredilerin yüzde 23'ünü oluşturan ve 20 milyon kişiye kullandırılan bireysel kredilerin yüzde 40'ı konut, yüzde 40'ı ihtiyaç ve yüzde 20'si kredi kartları bakiyesinden oluşmaktadır."

Aydın, sorunlu kredi rasyosunun, yüzde 2,9 ile makul bir düzeyde seyrettiğini kaydetti.


- "Gelişmiş ülkelerin her müdahalesi piyasa dostu, bizde yapılan her şey yanlış oluyor"


Hüseyin Aydın, yeniden yapılandırmalara ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:

"Yeniden yapılandırılan alacak tutarı 2017 sonu itibarıyla 78 milyar TL. Bu tutarın yüzde 76'sı kurumsal müşterilerden olan alacaklardır. Yeniden yapılandırılan alacakların toplam kredilere oranı yüzde 3,8 düzeyindedir. Borcunu ödeme niyetinde olanlarla yapılandırma yapılıyor. Bir defa borcunu ödeyebilme hikayesi olanlarla yapılandırma yapılıyor. Yoksa hiçbir hikayesi olmayan, gelecek projeksiyonu bulunmayan birileriyle asla ve kat'a yapılandırma yapılmıyor. Bunu yaparken, mutlaka üretimi ve istihdamı dikkate alıyoruz, firmanın varlığının değerini korumaya çalışıyoruz. Bu firmaların bir şekilde yaşatılması gerekiyor. Firmanın iş tutuş biçimini de, yeniden yapılandırılmasını gündeme getiriyoruz. Diyoruz ki, 'firmalar şirket sermayesini güçlendirmeye önem versinler. Kendi mal varlıklarından ziyade şirkete yeni imkanlar bulsunlar.' Yapılandırdığımız kredilerin yüzde 80'i kesinlikle geri dönüyor. Geri kalan yüzde 20 takibe gitse bile bunlar da takipten ödeniyor. Bu takibe gidenlerin hepsi teminatlı, hepsi açık değil... Dolayısıyla sorunlu olarak yönettiğimiz bölüm ile tamamen geriye dönmeyecekleri birbirinden ayırmak gerekiyor."

Aydın, yeniden yapılandırmalara uluslararası alanda olduğu gibi uygulamaya teknik ve yasa ile hukuki bir çerçeve kazandırılması gerektiğini vurguladı.

Ek teminat alarak borcun vadesini uzatan ve belki de bu sayede borcun tamamını tahsil eden örnek olaylarda yapılandırma kararı veren bazı bankacıların maalesef hapis cezası aldıklarının da vakıa olduğunu hatırlatan Aydın, "2008 küresel krizde gelişmiş ülkelerde bankalar yapılandırıldı. Gelişmiş ülkelerin her müdahalesi piyasa dostu oluyor. Bizde yapılan her şey yanlış oluyor." dedi.


- "Bankalar, faizler yükseldiği zaman çok para kazanan işletmeler değil"


TBB Başkanı Aydın, kredi artışını destekleyen diğer önemli bir faktörün öz kaynakların büyüklüğü olduğunu vurgulayarak, "Türkiye’deki düzenlemelere göre bankalar, 100 TL kredi için 12 TL öz kaynak bulundurmak zorundadır. Her 1 TL'lik öz kaynak, 8 TL kredi demektir. Sermaye yeterliliği olarak adlandırılan bu oran yüzde 16,7 ile gayet iyi durumdadır ve uluslararası ortalamalara yakındır. Öz kaynaklar güçlü oldukça öngörülmedik şoklarda dahi kredi artışı yoluyla ekonomik büyüme desteklenebilir. Bankalar neredeyse karlarının tamamını dağıtmayıp öz kaynaklarına ekleyerek sermayelerini güçlendirmişlerdir. Bundan dolayı dünyada bankaların karlılığı çok önem verilen bir konudur. Bankacılığa uzun süredir para yatıran patronlar, uzun süredir temettü almadı." şeklinde konuştu.

Bankacılık sektörünün öz kaynak toplamının Mart 2018 itibarıyla 376 milyar TL olduğunu bildiren Aydın, "2002-2017 döneminde ortalama öz kaynak karlılığı yüzde 15,6, Devlet İç Borçlanma Senetleri'nin (DİBS) getirisi yüzde 17,8, enflasyon ise yüzde 10,5'tir. Buna göre, bankaların ortalama öz kaynak karlılığı enflasyonun bir miktar üzerinde olsa da riski sıfır olan DİBS'lerin getirisinin altındadır." dedi.

Aydın, bankaların, faizler yükseldiği zaman çok para kazanan işletmeler olmadığını, bunun yanlış bir algı olduğunu söyledi.


- "Türkiye'ye yatırım yapanlar hep kazandı"


Hüseyin Aydın, Türkiye'nin büyümesinin sürdürülmesinin dinamik bir ekonomi politikası yaklaşımıyla sağlanabileceğini kaydetti.

Büyüyen bir ekonominin herkes için yeni fırsatlar sunduğunu ifade eden Aydın, devamla şu değerlendirmelerde bulundu:

"Büyüme, yurt dışı yatırımcıların ilgisinin ve güveninin devam etmesi demektir. Milli olmanın küresel olduğu gerçeğinden hareketle, sadece ülkemiz ve bölge için değil tüm dünyayı dikkate alan bir faaliyet içinde olmalıyız. İş adamlarımızın sermayelerini yatta, katta tutmaktan ziyade yaptıkları işte mutlaka kendi öz kaynaklarında devreye sokmalı, kişisel hesaplarda değil de kurumsal kayıtlarda olmasına dikkat etmeliyiz. Özel sektörün gücüne, bereketine, verimliliğine, çevikliğine inanmalıyız. Kamu-özel sektör iş birliğinde altyapı yatırımları modelimiz başarılı oldu, dünyada örnek oldu, ihtiyaç duyulan alanlarda devam etmeliyiz. Meselelere sektör gözüyle değil, ülke çıkarları diye bakıyoruz. Ülkesi olmayanın bankası olmayacağını biliyoruz. Bizim de hatalarımız olabilir. Mümkün olduğunda bunlardan ders almaya çalışıyoruz. Farklı davrananlar olabilir, onları da görüyor, biliyor ve uyarıyoruz. Bankalarımızdan birkaçının yanlışının sektöre yüklenmesinin de doğru olmadığını düşünüyoruz. Bu bizi üzüyor."

Aydın, Türkiye'ye yatırım yapanların hep kazandığını ve kazanmaya devam edeceğini söyledi.

Türkiye'nin, büyüme potansiyelinin yüksek, gelecek vadeden ve vaatlerini gerçekleştiren bir ülke olduğunu vurgulayan Aydın, "Türkiye ekonomisinin riskleri öngörülebilir ve yönetilebilir düzeydedir. Yatırım yapmaya, büyümeye devam edeceğiz. Ekonomide son 15 yılda yaşadığımız başarılı performansın çok daha iyisini başaracağımıza olan inancımızla geleceğe ümitli bakıyoruz. Moral ve motivasyonumuz da yüksek. Belirsizliklerin daha az olduğu ve küresel büyümenin toparlandığı bir dönemdeyiz. Hükümetimiz ve ilgili kurumlar ile yakın, yapıcı ve hedef odaklı bir iletişim ve iş birliği içinde çalışıyoruz." diye konuştu.


Yorumlar