TBMM Başkanı Şentop "Lal" galası sonrası konuştu

"Şemseddin Sivasi Hazretleri, doğumunun 502'inci yılında hem kültürel bir şahsiyet olarak hem de Sivas'ı Sivas yapan tarihi bir isim olarak vefa gereği anılmayı ve yeni nesillere anlatılmayı hak ediyor"

Google Haberlere Abone ol
TBMM Başkanı Şentop "Lal" galası sonrası konuştu

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, "Şemseddin Sivasi Hazretleri, doğumunun 502'inci yılında hem kültürel bir şahsiyet olarak hem de Sivas'ı Sivas yapan tarihi bir isim olarak vefa gereği anılmayı ve yeni nesillere anlatılmayı hak ediyor." dedi.

Şentop, Taksim'deki Atatürk Kültür Merkezi'nde, Şemseddin Sivasi'nin hayatının anlatıldığı "Lal" oyununun galasında, yenilenerek 29 Ekim 2021'de Cumhuriyet Bayramı'nda sanatseverlerin hizmetine sunulan Atatürk Kültür Merkezi'nin, müstesna eserlerin sahnelendiği, güzel nağmelerin işitildiği, ruhların huzur bulduğu, eski ve yeni bütün sanat renklerinin kesiştiği, yeni bilgilerin öğrenildiği adıyla müsemma sanat ve kültür merkezi olmasını temenni etti.

TBMM Başkanı Şentop, Sivas'ın ve tarihin manevi büyüklerinden Şemseddin Sivasi'yi romanına konu eden Sivaslı genç yazar Fatih Duman'ın "Lal" isimli romanından, aynı adla tiyatroya uyarlanan "Lal" oyununda sanatseverleri buluşturan Sivas Platformu Başkanı İsmail Erdem'e, Sivas Belediye Başkanı Hilmi Bilgin'e ve Kağıthane Belediye Başkanı Mevlüt Öztekin'e şükranlarını sundu.

Oyunu sahneye uyarlayan ve yöneten Ferah Tiyatrosu Sanat Yönetmeni Hakan Güneri'ye, oyuncularına, dansçılarına, müzisyenine, dekor tasarımcısına, ışıkçısına, teknik ekibe kadar emek veren herkese teşekkürlerini sunan Şentop, şunları kaydetti:

"Hepsini şimdiden kutluyorum ve başarılarının daim olmasını diliyorum. Oyunun ismi 'Lal' kelimesinin 'dilsiz, konuşamayan' manasından hareketle, dili lal, ama hal diliyle konuşan, gözü 'ama', ancak gönül gözüyle uzakları ve derinleri gören nice insanımıza ilham olmuş kültür inşacılarına selam edelim. Bu gece Sivas'ın baba erenlerinden alim, mutasavvıf-şair Şemseddin Sivasi'nin hayatını sahnede izleme bahtiyarlığına erişeceğiz. Sivas tarihiyle, kültürel mirasıyla ve en önemlisi istiklal mücadelemiz sırasında bu ülkenin ve milletimizin kalbgahı olması hasebiyle de Sivaslılar bu ülkenin baş tacıdır. Ülkemizi düşman işgalinden kurtarmak için seçilen Sivas şehri, Sivas Kongresi'nin tertiplendiği 'en emin belde' unvanına sahiptir. 108 gün boyunca Milli Mücadelemizin başkenti, devletimizin banisi Gazi Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının ev sahibi olan belde-i güzinimizdir. Sivas, UNESCO tarafından 1987'de 'Dünya Kültür Mirası' listesine alınan, Anadolu’nun El-Hamra'sı diye nitelenen 'Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası'dır."

- "Yunus gibi tanıtılmayı hak eden önemli bir tarihi şahsiyettir"

TBMM Başkanı Şentop, kültür ve sanat tarihinde bazı şehirlerin ismiyle özdeşleşmiş tarihi şahsiyetleri olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Konya Mevlana'dır, Eskişehir Yunus Emre'dir, Nasrettin Hoca'dır; Kırşehir Gülşehri'dir. Tarihin her döneminde önemli bir merkez olan Sivas, Hitit, Selçuklu, Osmanlı, Kadı Burhanettin ve Şemseddin Sivasi'dir. Bu gece Sivas'ın sembol isimlerinden gönüller dostu Şemseddin Sivasi Hazretlerini hatırlatmak, tanıtmak ve gelecek nesillere, emaneti mirasına aktarmak üzere buluştuk. Doğumunun 500'üncü yılını geride bıraktığımız gönüller sultanı Şemseddin Sivasi Hazretleri, geçen bunca asra rağmen tıpkı Yunus gibi, ilahileriyle menkıbeleriyle dillerde dolaşan ve yeni nesillere tanıtılmayı hak eden önemli bir tarihi şahsiyettir. Kadim şehirlerin, kadim tarihlerini ve şahsiyetlerini diri tutmak hepimizin vazifesidir. Bunu sanatın evrensel diliyle yapmak, yapabilmek ise elbette son derece önemlidir. Zira bu tarihi şahsiyetlerin medeniyetimize ışık veren mesajlarını ancak evrensel sanatın diliyle geniş kitlelere ulaştırabilmek mümkündür. İnsan olmanın en büyük gereklerinden biri, sahip olduğunuz varlıkları, kültürel değerleri, sanat eserlerini bizden sonra gelecek nesillere aktarmaktır. Şehirler imar ederken o mimariye ruh veren manevi kişileri de unutmamak gerekir. Bugün medeniyetimizin her bir zerresine katkıda bulunan sanatın bütünleştirici ve değerli diliyle bizlere bedii ve ebedi ufuklar açan herkese sonsuz teşekkür ediyorum. Bu toprakların irfanını, vicdanını bugünlere taşıyan nice kültür ve sanat değerlerine minnet duyuyorum. Bizi biz yapan Uzak Doğu'dan Avrupa ortalarına kadar İslam mührünü vuran baba erenlere selam olsun."

- "500 yıla yakın süredir anılmasına vesile olan tasavvuftaki derinliğidir"

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Şemseddin Sivasi Hazretlerinin, doğumunun 502'inci yılında hem kültürel bir şahsiyet olarak hem de Sivas'ı Sivas yapan tarihi bir isim olarak vefa gereği anılmayı ve yeni nesillere anlatılmayı hak ettiğini söyledi.

Şemseddin Sivasi'nin 1520'de Tokat Zile'de dünyaya gelen yirmiye yakın manzum-mensur telif eser sahibi, müderris, mutasavvıf, şair hatta fiilen savaş meydanına iştirak etmiş bir alp eren olduğuna dikkati çeken Şentop, "O, tasavvuf geleneğindeki payesiyle anıldığı kadar vaaz ve irşadlarıyla ruhen bunalımda olan kişileri dinginleştiren bir müeddib, Peygamberimizin hadislerini anlatan ve öğreten bir muhaddis, Kur'an ayetlerini ayrıntısıyla açıklayan bir müfessir, fıkıh ve akaid dersleri vererek inancımızın temel sütunlarını öğreten bir müderris, halifeler ve İslam tarihini anlatması sebebiyle tarihçi yanıyla da bilinen, anılan, anlatılan bir müverrih olarak bilinir ve anılır. 11'i manzum, 12'si mensur olmak üzere 23 eserin sahibi müelliflerden. Ancak onun 500 yıla yakın süredir muhabbetle anılmasına vesile olan tasavvuftaki derinliğidir. Türbesi Sivas'ta olan Şemseddin Sivasi, Halvetiye tarikatının kendi adıyla anılan Şemsiyye ya da Sivasiyye ekolünün kurucusudur." ifadelerine yer verdi.

Şentop, Türk-İslam dünyasının üç Şems'i olduğunun söylendiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Asırlardır Anadolu'ya ışık olan şemslerin birincisi Mevlana'nın mürşidi Şemsi Tebrizi, ikincisi Fatih'in hocası Ak Şemseddin ve üçüncüsü gönüller sultanı Şemseddin Sivasi. Onlar bu toprakları ışıklarıyla aydınlatan güneşlerimiz. Sivas ve havalisinde Şemsi Aziz olarak anılan Şemseddin Sivasi Hazretlerinin künyesi Ebu’s Sena; lakabı Şemsü'd-din, ismi Ahmet, mahlası Şemsi, şöhreti ise Kara Şems'tir. Şöhreti Anadolu coğrafyasından Horasan'a kadar yayılan Şemseddin Sivasi’nin soyu, bu toprakları irşada gelen Horasan erenlerine dayanmaktadır. İlimle iştigal eden bir aile ortamında, Tokat'ta akli ve nakli ilimleri tahsil eder. Yirmili yaşlarında İstanbul’a gelerek Sahnı Seman medreselerinde müderris olarak vazifelendirilecek kadar ilmi yetkinliğe ulaşır. Sivasi, çok genç yaşında, bazı müderrislerin devlet erkânından kişilerle olan ve ilim haysiyetine yakışmayan eylemlerine şahit olunca Fatih Camisi'nde iki rekat tövbe namazı kılarak müderrisliği terk eder. Dik duruş gerektiren bu önemli karar, onun dünya nimetlerinden vazgeçebilme dirayeti bakımından önemli bir merhaledir. Akabinde tasavvuf yolunun bir neferi olarak hayatını devam ettireceği Tokat-Sivas havalisine yerleşir ve hayatının sonuna kadar Sivas'ta yaşar. Dört padişah dönemini idrak etmiş her birinden ayrı ayrı hürmet görmüş, zamanın alim ve şairleri arasında iyi bir yer edinmiştir. Ama her şeyden önemlisi hayatı boyunca milletimizin iltifatına mazhar olmuş onlardan hürmet ve muhabbet görmüştür."

- "Sivasi Hazretleri ömrünü ilim ve irfan yolunda insanları irşat etmeye harcadı"

TBMM Başkanı Mustafa Şentop, genç yaşında kararlı bir şekilde ilim ve tasavvuf deryasında yol alan Sivasi Hazretleri'nin ömrünü ilim ve irfan yolunda insanları irşat etmeye harcadığını söyledi.

Sivasi'nin hayatının İslam ve tasavvuf yolu, bu yolculukta yaşadığı çileler, aynı zamanda halkı irşat etmeye adanan bir ömür etrafında şekillendiğini anlatan Şentop, "Yazdığı eserler ve şiirlerinin yer aldığı divanı, ilahi aşkı terennüm eder. Dönemin modası olan ağır ve sanatsal içerikli şiirlerden kaçınmış çünkü şiirlerini halkı irşat vasıtası olarak yazmıştır. Hakim olduğu Arapça ve Farsçadan uzak, sade şiirler kaleme almıştır. İlahilerinin günümüze kadar dilden dile aktarılarak gelmiş olmasının sırrı burada gizlidir. Horasan erenlerinin piri Hoca Ahmet Yesevi'nin hikmetli şiir yazma geleneğinin bu asırdaki temsilcilerinden biri olmuştur. Şemseddin Sivasi, halkı, Hakk'a, hakikate ve birliğe çağıran, yetiştirdiği talebeleriyle bütün Anadolu'yu ilim ve irfan ışığıyla aydınlatan insandır. Seksenli yaşlarına yaklaşırken Avrupa kapılarında, Haçova'da Osmanlı Ordusu'nun manevi kumandanıdır. O bir alp eren, gönül coğrafyamızın manevi mimarı, mihmandarıdır." değerlendirmesinde bulundu.

Şemseddin Sivasi'nin öz benliğini eğitme metodunu insanlara göstermesi bakımından bir anekdot paylaşmak istediğini dile getiren Şentop, şunları kaydetti:

"Ömrünün son dönemlerinde, yaşlı haliyle sefere katılmasının sebebini soran Aziz Mahmut Hüdai'ye, 'Bu yaşıma kadar cihatların en büyüğü olan cihadı ekberle yani nefsimin terbiyesiyle ilgilenerek Peygamberimizin sünnetine uydum fakat cihadı asgara katılamadığım için bu yolda da onun sünnetine uymayı yerine getirmek istedim.' diyerek önemli bir noktayı işaret etmiştir. İnsanın öz benliğiyle mücadelesini daha kıymetli bulan ve bunu büyük cihat olarak tanımlayan bir dinin mensubu olarak bu sözleri çok önemsiyorum. Görsel sanatların en asili olan tiyatroyla bizleri 500 yıl önce yaşamış bir dervişin ve gönül insanının dünyasına götürerek çağlar öncesini yaşatacak bütün sanatçılarımıza, sanat emekçilerine teşekkür ediyorum."

Yorumlar