Mısır ve Suriye nasıl fethedildi?

Memlükler’in Çaldıran Savaşı’ndan sonra Safeviler’le antlaşma yapması, Osmanlı İmparatorluğu ile Memlükler arasında daha önce düzeltilmiş olan ilişkiler yeniden bozulmaya başladı.

Google Haberlere Abone ol
Mısır ve Suriye nasıl fethedildi?

Memlük Devleti, Cidde’ye çıkan ve Mekke ve Medine’yi tehdit eden Portekizliler’in ilerleyişini durduramıyordu. Hindistan’dan mal akışı da Portekizliler yüzünden azalmıştı. Bu durum ise Mısır’ın zenginliğinin sona ermesi demekti. Bu yüzden Memlükler, Fatih dönemi ve II. Bâyezid’in ilk yıllarında Osmanlı İmparatorluğu ile aralarında gelişen kötü ilişkilerini düzeltip, II. Bâyezid’in hükümdarlığının sonlarına doğru Portekizlilere karşı Osmanlı donanmasının yardımını almışlardı. Yavuz’un ilk yıllarında da iki devletin ilişkileri iyi durumdaydı. Ancak Memlükler’in Çaldıran Savaşı’ndan sonra Safeviler’le antlaşma yapması ilişkilerin bozulmasına sebep oldu.

Osmanlılar’ın, Maraş ve civarında hüküm süren Dulkadirli Beyliği’ni ortadan kaldırmaları durumu daha da gerginleştirdi. Memlük hükümdarı Kansu Gavri’nin Dulkadirli Beyliği’nin son beyi Alaüddevle Bey’in oğluna verilmesini istemesi ve İran üzerine yürüyen Osmanlı ordusuna karşı harekete geçmesi, Yavuz’un hedefinin değişmesine sebep oldu. Osmanlılar zaten Hint ticaret yollarının Portekizliler yüzünden kapanmasından dolayı Memlük topraklarında hakimiyet kurmalarının zorunlu olduğunu anlamışlardı. Memlükler’e karşı harekete geçmeleri için bir kıvılcım gerekiyordu. Onu da Osmanlı İmparatorluğu’nun büyümesinin kendilerinin aleyhine olduğunu anlayan ve bunu bir an önce durdurmak için harekete geçen Kansu Gavri yaktı.

24 Ağustos 1516’da Halep yakınlarında Mercidabık’ta meydana gelen savaşta hiçbir varlık gösteremeyip, hükümdarlarını kaybeden Memlük ordusu büyük bir yenilgiye uğradı ve Suriye Osmanlılar’ın eline geçti. Kansu Gavri’nin son zamanlarında Mısır ve Suriye ahalisinden bazı kimseler ve bazı Memlük emirleri Yavuz’a kendi hükümdarlarını şikâyet eden mektuplar göndermişlerdi.

Osmanlı idarecileri, bu Memlük beyleri ile temas kurmuşlar ve Mercidabık Savaşı sırasında Halep Emiri Hayır Bey bir grup Memlükle beraber Osmanlılar’a katılmıştı. Yavuz, Mısır’da hükümdar seçilen Tumanbay’a, Osmanlı İmparatorluğu’na tâbi olup, vergi vermek şartıyla Gazze’den itibaren Mısır’ı bırakmayı teklif etti, ancak bu isteği kabul görmedi. Memlükler, Yavuz’un ordusuyla çölü aşmaya cesaret edemeyeceğini düşünüyorlardı. Osmanlılar çölü geçmeye kalktıklarında ise ordularının büyük bir kısmı zayiata uğrayacak ve kalanı da yorgun bir hâlde yakalanıp yok edilecekti. Ancak yağan yağmurların da yardımıyla Osmanlı ordusu Sina Çölü’nü rahatlıkla geçti ve Kahire’nin kuzey doğusundaki Ridaniye sahrasında 22 Ocak 1517’de meydana gelen savaşta Memlük kuvvetlerini bir kez daha mağlup etti. Ancak bu mağlubiyete rağmen Tumanbay pes etmedi, Kahire’de sokak savaşlarıyla Osmanlı’ya karşı koymaya çalıştı. Bir taraftan Memlükler her yerde takip edilirken, diğer taraftan da itaat etmiş Memlük emirleri, kadılar ve Abbasi halifesi kullanılarak direnişin kırılmasına çalışıldı.

Son Memlük sultanı Tumanbay’ın yakalanıp asılmasının ardından (19 Nisan 1517) Mısır’da Osmanlı denetimi kurulabildi. Memlükler’e tâbi olan Mekke şerifleri de Mısır’ın fethinin ardından Osmanlı hakimiyetini tanıdılar. Böylece İslâmiyet’in kutsal toprakları Osmanlılar’ın kontrolü altına girdi. Suriye ve Mısır’ın ele geçirilmesiyle Osmanlılar, Hindistan ticaret yollarının önemli bir kısmına hakim oldular. Portekizliler’in, Arabistan Yarımadası’nda ilerlemeleri durduruldu ve bu sayede Hindistan’dan mal akışının önemli bir kısmı tekrar Osmanlı ülkesi üzerinden Avrupa’ya yapılmaya başlandı. Bilhassa Mısır’ın fethedilmesi Osmanlılar açısından İstanbul’un fethi kadar önemlidir. Mısır’ın alınmasıyla Hindistan ticareti dolayısıyla, buradan elde edilen gelirler Osmanlı İmparatorluğu’nu ekonomik yönden güçlendirdi. Mısır’ın vergi gelirleri direkt olarak Osmanlı hazinesine gönderilirdi.

Bu dönemde ele geçirilen Dulkadirli Beyliği’nin önemi nedir?

Yavuz’un İran, Suriye ve Mısır fetihleri onun dönemi anlatılırken en fazla üzerinde durulan ve dikkat çekilen konulardır. Bu dönemde 12 Haziran 1515’teki Turnadağ Savaşı’ndan sonra ele geçirilen Dulkadirli Beyliği’nin üzerinde ise fazla durulmaz. Turnadağı Savaşı ile Dulkadir Beyliği’ni ortadan kaldıran Osmanlılar, Çukurova’nın denetimini ellerine geçirdiler. Memlük Devleti ile aralarında tampon olan bu beyliğin ortadan kalkması ile Suriye ve Mısır yoluOsmanlılar’a açıldı. Dulkadirliler, Anadolu’daki en önemli Türkmen beyliklerindendi. Maraş, Kadirli, Urfa, Birecik, Kırşehir, Yozgat, Kayseri ve civar bölgeler Dulkadirli Türkmenleri’nin yaşadığı sahalardı ve buralarda çok büyük miktarda Türkmen aşiretleri vardı. Anadolu’daki Türk nüfusun yüzde beşinden daha fazlasını Dul-kadir Türkmenleri oluşturmaktaydı. Bugün İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Akdeniz bölgelerinde yaşayan Türkler’in önemli bir kısmıDulkadirli Türkmenleri’nin soyundan gelmektedir.

Halifeliği devr aldımı?

Mısır fethedildikten sonra Memlük himayesinde olan son Abbasi halifesi III. Mütevekkil Alellah İstanbul’a gönderildi. Daha sonraki tarihlerde kaleme alınmış bazı kitaplar, hükümdarın İstanbul’a dönmesinden sonra III. Mütevekkil’in Ayasofya Camii’nde yapılan bir törenle hilafet kılıcını Yavuz’a kuşatarak ünvanını ona devrettiğini belirtirler. Ancak Yavuz dönemine ait tarih kitaplarında halifeliğin bu şekilde devredildiğine dair bir kayıt bulunmaz. Bu rivayet XVIII. yüzyılda Osmanlılar’ın askerî açıdan zayıf düştükleri bir zamanda ortaya çıkmıştır. Eski gücünü kaybeden Osmanlı İmparatorluğu’nun halifeliğin manevî nüfuzunu kullanmaya çalıştığı bu dönemde, durumunu meşrulaştırmak için geriye dönük olarak bu rivayetin ortaya çıkarıldığı iddia edilir. Osmanlılar’ın halife ünvanını Mısır’ın fethinden çok önce kullandıkları görülür. I. Murad’dan itibaren Osmanlı padişahları halife ünvanını yazışmalarında kullanmışlardır. Osmanlılar, İslâm dünyasının en kuvvetli devleti ve Hristiyanlar’la savaşın öncüsü olduklarından kendilerinde bu hakkı görüyorlardı. 

Yorumlar