SETA'dan "Türk Dış Politikasının Geleceği" paneli

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) Türk Dış Politikası Yıllığının son sayısı düzenlenen web panelle tanıtıldı.

Google Haberlere Abone ol
SETA'dan "Türk Dış Politikasının Geleceği" paneli

Açılış konuşmasını Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun yaptığı panele, SETA Genel Koordinatörü Burhanettin Duran, Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal İnat, SETA Washington DC Araştırma Direktörü Kılıç Buğra Kanat, İran Araştırmaları Merkezi (İRAM) Başkan Vekili Hakkı Uygur, Ortadoğu Araştırmaları Merkezi (ORSAM) Başkanı Prof. Dr. Ahmet Uysal ve Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) Başkanı Ufuk Ulutaş katıldı.

Moderatörlüğünü Muhittin Ataman'ın üstlendiği ''Türk Dış Politikasının Geleceği: Fırsatlar ve Tehditler'' başlıklı panelde, Türkiye'nin Avrupa, ABD, İran, Kuzey Afrika ve Orta Doğu politikaları ele alındı.

Konuşmasında Türkiye'nin Avrupa ile olan ilişkilerini değerlendiren İnat, Avrupa'nın hem ekonomik hem de güvenlik açısından Türkiye için önemine değinerek, şunları kaydetti:

''Avrupa ile ilişkilerimize önem vermemize rağmen birtakım sorunlar yaşıyoruz. Bu sorunların en temelinde yatan neden ise başta Fransa ve Almanya olmak üzere bazı ülkelerin Türkiye'yi eşit ve egemen bir ortak olarak görmekte zorlanmaları. Türkiye ise egemenliğine saygı duyulmasını bekliyor ve eşit bir ortaklık kurmak istiyor.''

İnat, Avrupa ile süregelen problemlerin çözümü için Avrupa devletlerinin Türkiye karşıtı grupları ve diasporaları frenlemesi gerektiğini ve ayrıca Türkiye'yi bir güvenlik tehditi olarak görmekten kaçınması gerektiğini vurguladı.

''Türkiye ile İran ilişkileri, İran'ın ABD ile ilişkilerinden bağımsız değerlendirilemez''

Uygur  konuşmasında Türkiye ile İran ilişkilerini ele alarak, ABD ile İran arasında yaşanan gerilim ve çatışmaların Türkiye'ye etkilerini değerlendirdi. 

Türkiye'nin İran'a karşı uygulanan tek taraflı yaptırımları kabul edilemez bulsa da tıpkı diğer ülkeler gibi buna uymak zorunda olduğunu belirten Uygur, ''Türkiye ile İran ilişkileri, İran'ın ABD ile ilişkilerinden bağımsız değerlendirilemez'' ifadelerini kullandı.

Uygur, geçmişte Türkiye ile İran arasındaki kısmen istikrarlı ilişkilere dikkati çekerek, son süreçte iki ülke arasında Suriye'de yaşanan gerilimin de azalmaya başladığını kaydetti.

'' Türkiye'nin Kuzey Afrika'daki oyun değiştiren aktif rolü, Fransa'yı son derece rahatsız etti''

Uysal ise Kuzey Afrika'nın Türk dış politikası için önemini değerlendirerek, ''Kuzey Afrika Türkiye'nin Afrika'ya açılan kapısıdır.'' diye konuştu.

Sömürge döneminden bu yana Kuzey Afrika'yı kendi egemenlik sahası olarak gören Fransa'nın, son dönemde Türkiye'nin artan etkinliği neticesinde bölgede hızla nüfuz kaybettiğine dikkati çeken Uysal, şunları paylaştı:

''Fransa'nın politikalarını anlamadan, Kuzey Afrika'yı anlayamayız. Fransızlar ise diktatörlerin devrilmesinin ardından bölgede eskisi gibi at koşturamıyor. Önce Cezayir'de kan kaybettiler, ardından Türkiye'nin rolü nedeniyle Libya'da başarısız oldular. Türkiye'nin Kuzey Afrika'daki oyun değiştiren rolü, Fransa'yı son derece rahatsız etmekte. Bu ülkenin Türkiye'ye karşı Doğu Akdeniz'de ve Suriye'de takındığı agresif tutumun nedeni de budur.''

''Körfez medyasında Türkiye karşıtlığı takıntı haline gelmiş durumda'' 

Ulutaş da Orta Doğu'da değişen dengeleri ele alarak, özellikle Körfez ülkelerinde yükselen Türkiye karşıtlığının nedenlerini değerlendirdi.

Orta Doğu'da İran ile Körfez ülkeleri arasında ve İsrail ile Arap ülkeleri arasında var olan geleneksel rekabetin değişime uğradığını vurgulayan Ulutaş şunları kaydetti:

''Bölgede geleneksel rekabet tablosu artık değişiyor. İran ile Körfez ülkeleri arasındaki rekabete İsrail de eklendi. Burada başta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olmak üzere Körfez ülkeleri ile İsrail arasında bir birliktelik söz konusu. İlginç olan ise bu yeni blokun kendilerine Türkiye üzerinden bir tehdit algısı geliştirmiş olmaları. Bu geleneksel rekabetin dışında ve son derece irrasyonel bir yaklaşım. İsrail'in yönlendirmesiyle, Körfez medyasında Türkiye karşıtlığı takıntı haline gelmiş durumda''

Ulutaş, tarihsel açıdan bakıldığında bu çabaların mantıksız olduğunu belirterek, gelecekte bu ülkelerin de Türkiye olmadan bölgede sürdürülebilir bir denge kurmanın mümkün olmadığını anlayacaklarını dile getirdi.

''ABD'nin dış politikalarındaki öngörülemez hava ilişkilerimizin geleceği açısından en önemli riski teşkil ediyor''

Kanat da konuşmasında Türkiye ile ABD ilişkilerinde son dönemde yaşanan gerilimlerin nedenlerini değerlendirerek, iki ülke arasındaki ilişkilerin geleceği hakkında tahminlerde bulundu.

ABD'nin kendi içinde Kongre ile Beyaz Saray arasında ciddi dış politika krizleri olduğunun altını çizen Kanat, bunun sonucunda ortaya çıkan strateji belirsizliği nedeniyle, bu ülkenin yalnızca Türkiye ile değil aynı zamanda Avrupa'da, Latin Amerika'da ve Uzak Asya'daki ortaklarıyla da ciddi sorunlar yaşadığına dikkati çekti. 

Kanat, bu durumun ABD dış politikalarında uzun yıllar sürecek problemler yaratabileceğini belirterek, ''ABD'nin dış politikalarındaki öngörülemez hava ilişkilerimizin geleceği açısından en önemli riski teşkil ediyor.'' diye konuştu.

Öte yandan, ABD siyasetindeki Türkiye karşıtı klikler nedeniyle Türkiye'nin bir iç siyaset malzemesi haline getirildiğini kaydeden Kanat, S-400 alımları nedeniyle gelebilecek yaptırımların, YPG/PKK'ya yapılan yardımların ve Doğu Akdeniz meselesinin, önümüzdeki dönemde iki ülke arasındaki ilişkileri daha da germesinin mümkün olduğunu dile getirdi.

Yorumlar