Prenses doğum nedir?

Prenses (Ağrısız) doğum nedir? Prenses doğum, doğumdan korkan, acı eşiği düşük hanımların tercih ettiği bir yöntemdir.

Google Haberlere Abone ol
Prenses doğum nedir?

Prenses doğum, gelişen tıbbın doğumdan ve doğum acısından korkan, özellikle acı eşiği düşük hanımlara sunduğu alternatif bir yöntemdir:

Prenses Doğum, Epidural anestezi

Bebek sahibi olma fikri, onu yetiştirebilme ve ona yetebilme düşüncesiyle şekilleniyor. Bulunduğumuz çağın şartlarında buna bir de doğum korkusu eklenmiş durumda. Şimdilerde kadınlar acıya pek alışkın değil. Özel zamanlarında ya da başı ile midesi ağrıdığında hemen ilaç kullanıyor. Belinin ağrımasına bile tahammül edemeyebiliyor. Dolayısıyla acısı, baş veya bel ağrısıyla kıyaslanamayacak kadar büyük olan doğum sancısından korkmaması mümkün olmuyor. Yaşayanların “Tatmayan bilemez!” dedikleri bu deneyim sadece sürekli artan şiddetli bir ağrı olarak ifade edilebiliyor. Belki en fazla 1 gün sürüyor, fakat kadınlar, ömürleri boyunca unutamıyor o acıyı. Bu yüzden, “Erkeklerin askerlik, kadınların doğum hikâyeleri bitmez.” deniyor.

Kişi ilk çocuğunu doğururken neyle karşılaşacağını kestiremiyor. Her hâlükârda doğumu yapıyor. Fakat çoğu kadın “Yine sancı ve acı çekeceğim!” ya da “Yine karnım kesilecek!” korkusuyla ikinci bir doğumu göze alamıyor. Son yıllarda epidural anestezi ile yapılan doğum, kadınların çocuk sahibi olmalarını teşvik eden bir yöntem olarak görülüyor. Özellikle ilk doğumu zor olan bir anne için bu teknik, yaşadığı deneyimi tatlıya bağlamasına yol açıyor. Böylece hamileliği tekrar tatma isteği oluşabiliyor.

‘Ağrısız ya da Prenses doğum’ diye de adlandırılan epidural anestezi, pek çok anne için hamileliği istenebilir kılıyor. Bu yöntemde, belin ‘epidural’ denilen boşluğuna ince bir katater yardımıyla anestezi yapılıyor. Kişinin belden aşağısı uyuşturularak ağrı bloke ediliyor. Hasta, hiçbir acı hissetmiyor fakat yürüyebiliyor. Bu sayede doğumunu sancısız bir şekilde gerçekleştiriyor.

Tüp bebek uzmanı Op. Dr. Nilay Karaca, ‘epidural anestezi’ yöntemiyle yapılan doğumun hem anne, hem bebek hem de doktor açısından avantajlı oluğunu belirtiyor. Dr. Karaca, tekniğin kolaylığını şöyle anlatıyor: “Acı duymadığı için anne stresli olmuyor. Dolayısıyla doktorun yaptığı yönlendirmeyi kolaylıkla uygulayabiliyor. Anne memnun olunca bebek de memnun oluyor. Çünkü anne-bebek iletişimi en baştan sağlıklı bir şekilde kuruluyor. Örneğin, sezaryen doğum sonrasındaki 4 saat anne için kritik ve ağrılı bir dönem. Bu süre zarfında çoğu anne kendi acılarıyla uğraştığından bebeğiyle yeterince iletişim kuramayabiliyor. Bu şekilde anne ve bebeğin birbirine alışma süreçleri geç başlıyor. Çünkü içinde bulunduğu ağrılı durum buna müsaade etmeyebiliyor. Annelik içgüdüsü, bütün acılarına rağmen fıtraten bebeğiyle ilgilenmeyi gerektirse de anne zorlanıyor ve bundan üzüntü duyuyor.”

Bununla birlikte Dr. Karaca, bir konuda anne adaylarını uyarıyor: “Epidural doğum kararı anne adayının ilk baştan ve tek başına alabileceği bir karar değil. Kadın doğum ve anestezi uzmanına danışmak şart.” Çünkü doğumun bu yöntemle gerçekleşebilmesi için anne adayının belirli şartları sağlaması lazım: Gereğinden fazla kilo almamış, bel pozisyonu uygun ve doğum eyleminin belirli bir aşamaya gelmiş olması gerekiyor. Nilay Karaca, bu koşullar sağlandığında prenses doğumun, güzel sonuç veren etkin bir yöntem olduğunu vurguluyor.

Epidural Anestezi ile ağrı sıfırlanmıyor azalıyor

Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erdoğan Öztürk, epidural anestezi ile yapılan doğumun, hasta güvenliği açısından genele göre avantajları olduğunu söylüyor. Fakat Öztürk, doktorun hastasına zaman ayırmasını gerektiren bu metodun, doğum oranı yüksek olan ülkemizde doktorlar tarafından tercih edilmediğini belirtiyor. Çünkü bu teknikle gerçekleştirilecek doğum, zaman açısından da emek istiyor. Bununla birlikte, doğum esnasında hiçbir şekilde acı çekmek istemeyen gebeler, bilerek veya bilmeyerek sezaryene yönlendiriliyor. Oysa ameliyattan sonra yaşanan ağrı, çok daha şiddetli olabiliyor.

Doç. Dr. Öztürk, doktor olarak hamile kadınların, ‘ağrısız doğum’ diye bir seçenekleri olduğunu bilmeleri ve takibi yapan doktorla bu konuda iletişime geçilmesini tavsiye ediyor. Anne adayının bu yöntemin uygulanmasını sağlayacak şartları sağlaması halinde, doğumu gerçekleştirecek doktorun da epiduralı tercih etmesini daha yararlı buluyor. Bilmeyen bir doktorun söz konusu işlemi yapamayacağına dikkat çeken Öztürk, bu konuda anne adaylarından çok iyi bir araştırma yapmalarını istiyor. Ardından epidural anesteziyle ilgili yaşanabilecek problemleri aktarıyor: “Sebebi kesin olarak gösterilmese de BOSS (beyin omirilik sıvısı) kaçağına bağlı bir komplikasyon sonucu bel, baş ağrısı ve mesane fonksiyonu bozukluğu görülebiliyor. İlk 24-48 saat içerisinde bu rahatsızlık tedavi edilebiliyor. Hastaya hidrasyon (su tüketimi), yatak istirahati, kafeinli içecekler ve aneljezik (ağrı kesici) öneriyoruz. Ağrıların geçmemesi halinde delinen yere ‘kan yaması’ tedavisi yapılabiliyor.”

Cerrahî müdahalede avantaj ve dezavantajlar her zaman olabilir. Epidural yöntemin işleyişinde de bu ihtimaller söz konusu. Fakat iyi bir araştırma yapılarak işin ehline başvurulduğunda, bu dezavantajların da önlemi alınabiliyor. Prenses doğumun sağladığı avantajlar ise, doğum sancısı çekmemek için evlat sahibi olmak istemeyen kadınlara   acısız bir seçenek sunuyor. 

 

Yorumlar